7. Postun (Türbedar Postu) sahibi olan Karadonlu Can Baba, Velayetnamede şöyle geçer: “Bağdaı alan Cengiz hanın oğullarından Kavus Han, Rum ülkesine (Anadolu) da gelmek istiyordu. O vakit Hacı Bektaş Veli karahöyükte Kadıncık Ananın evindeydi. Ünü her tarafa yayılmıştı. Her taraftan mürit ve mühüp akıp geliyordu.
Bir gün, Hünkarı biri görmeye gelmişti. Kara bir elbise giymiş, başına kara bir külah takmıştı. Üzerine de kırmızı sarık sarmıştı. Gelip, Hünkarın elini öptü. “yoksulum ey gerçek er, bana himmet et” dedi.
Hünkar: “adın ne senin?” dedi.
Gelen Er: “Can Baba” dedi.
Hünkar, Can Babanın yüzünü, gözünü okşayıp, sırtını sıvazladı. Can Babanın gözleri açılıp erlik mertebesine ulaştı.
Hünkar: “Can Baba, bizden nasibini aldın. Seni Tatar Kavus Hana gönderiyorum. Korkma, git. Vilayetten, keremetten ne isterlerse göster. Seninle beraberiz. Onlara de ki: “Sünnet olup, imana gelmedikçe, ordularına ve sana geçit yok. Rum (Anadolu) ülkesine girmene izin yok”.
Can Baba, hazırlanıp, yanına da gönüllü Gazi Erenleri alıp, Erzincana doğru yola çıkmaş, Kemahın Cibilce Boğazında kafirleri karşılamış”.
“Can Babanın geldiğini Kavus Hana haber verdiler. Kavus Han, emretti. Orduları konukladı. Karadonlu Can Babayı Kavus Hanın huzuruna götürdüler.
Kavus Han can Babaya sordu: “Derviş, sözün nedir?”
Can Baba: “Sünnet olup imana gelmezseniz, size bundan ilerisi için yol yok.” dedi.
Kavus Han Keşişi çağırıp, keşişe: “ey dinimizin ulusu! Gör, bak şu gelen ne diyor? Sen de duy”. Karadonlu Can Baba, aynı sözleri Keşişin yüzüne söyledi.
Kavus Han: “Ey dinimizin ulusu, bu dervişin sözlerine ne dersin?”
Keşiş: “Cevabı hem kolay, hem zor” dedi.
Kavus Han: “Kolay nedir? zoru nedir?”
Keşiş: “Kolay şu: Bu adamı sınarız. Zoru da şu: eğer başarırsa, dinimizi bırakıp, bunun dinine girmemiz gerek” dedi.
Kavus Han: “Bunu nasıl sınarız?”
Keşiş: “Büyük bir kazanın içine girsin. Ağzına dek su dolduralım. Kapağını kapatıp sıvıyalım. Üç gün kaynadıktan sonra kendine bir şey olmazsa, sözü doğrudur. O zaman bunun dinine geçeriz” dedi.
Kavus Han bu fikirden hoşlandı:”İyi bir tedbir buldun. Yalancıysa, helak olur, biz de kurtuluruz” deyip, Can Babaya sordu: “Ne dersin, Derviş? Razı oluyor musun ?”
Can Baba: “Evet, Rzı oluyorum, Siz de sözünüzde durup müslüman olacak mısınız?”
Kavus Han: “Elbette” dedi.
Ortaya büyük kazan kurdular. İçini su ile doldurdular. Can Babaya “gel gir” dediler. Can Baba iki bir etmeden kazana girdi. Kapağını kapatıp, kapağın etrafını sıvadılar. Üç gün kaynattılar.
Hünkar, o sıralarda Karacahöyükte pınarda eliyle su alıp, civarına serperdi. Saru İsmail, taştan, topraktan buhar çıkmasına şaşıp kaldı.
Hünkar da: “Karadonlu Can babayı Kavus Han kazana koyup kaynatıyor. Ben de onun suyunu ılıklaştırıyorum” dedi.
Kavus Han, üç gün Karadonlu Can babayı kaynattıktan sonra, dördüncü günü çıkarmalarını emretti. Onun sadece buram buram terlediğini hayretle gördü. Fakat sözünde durup Müslümanlığa geçmedi.
Keşiş, bu kez de: “Düzlük alana odun dizip yakalım. Can babayı içine atalım, bu kez de sağ çıkarsa, onun dinine geçelim” dedi.
Karadonlu Can Baba, bu teklifi de kabul etti. Fakat Kavus Hana: “Sizin dininizin ulusu Keşişle birlikte girelim. Hangimizin dini haksa, belli olur. Kimsenin kuşkusu olmaz” dedi.
Kavus Han Keşişe bakıp: “Ey dinimizin ulusu, bu teklife ne dersin?”
Keşiş, korkusundan Kavus Hana karşı gelmedi. Yanacağını bile bile. Can Babanın elini tutup, ateşe yürüdü.
Keşiş Can babaya: “Ey gerçek er, ben yanacağım. Ama çocuklarımı sana emanet ediyorum” dedi. Keşiş, Can babaya serini vermeyip, elini vermişti.”
Karadonlu Can Baba ile Keşiş, Velayetnameye göre ateşe, kimi söylencelere göre ise yanan fırına girerler. Can Baba ertesi gün sağ selim çıkar. Fakat keşişin sadece Can babanın avucun içinde kalan eli yanmamış.
Bu kez Kavus Hanın karısı Can Babaya hazırlanmış zehiri içirir. Can Baba, Erenlerin himmetiyle zehiri de içer. Bir damlasını zay etmeden topuğunda geri akıtır. Bunun üzerine Kavus Han ve ordusu, şahadet getirip Müslüman olur.
Bunları değerlendirecek olursak: Hacı Bektaş Veli ve bir çok Seyyid, 1240 Baba İshak İsyanındaki yanılgıdan sonra Can derdine düşüp, illegaliteye (gizliliğe) çekilmişlerdi. Anadolu Selçukluları, her tarafta isyana katılan Seyyidleri ve Türkmen beylerini arıyorlardı. İşte bu yenilgiden üç sene sonra, Moğollar, 1243 yılında Kösedağ savaşında Selçukluları yendikten sonra Anadolu içlerine doğru ilerlediler. Hacı Bektaş Veli ise bu sıralarda Sulucakarahöyüke yerleşmemişti. Henüz Dergahı kurmamıştı. Dolaysıyla Can Babayı bu sıralarda görevlendirilmiş olamaz.
Hacı Bektaş Veli, 1246 dan sonra Sulucakarahöyüke yerleşti. Sulucakarahöyüke yerleştikten sonra Karadonlu Can Babayı, Divriği yöresine yerleşen Moğollar arasında çalışma yapmak üzere görevlendirilmiş olabilir. Bunu araştırmacı Ahmet Yaşar Ocakda doğruluyor.
Ayrıca, Hacı Bektaş veli, Karadonlu Can Babayı, çocukluk yıllarından beri tanıyordu. Çünkü Seyyid Temiz ile Seyyid Can Baba, Türkistanda Yeside oturuyorlardı. Seyyid Lokman Sarı Saltık ile birlikte aynı okulda okuyorlardı. (Seyyid Temmizin bu sıralarda okuduğu kesin).
Karadonlu Can Babanın türbesi, Divriği Karageban bucağında Ömerli mezrasındadır. Ömerlinin eski adının “Onerli” olduğunu, sonradan adı değiştirilerek “Ömerli” yapıldığı yazılmaktadır.
Türbe, altıgen şeklinde taştan yapılmış, çatısı ise piramit şeklindedir. Türbe içinde dört mezar vardır. Bunların üçü yan yana yapılmış olup, türbenin ortasındadır. Dördüncü mezar ise bunların biraz uzağındadır. Yörede anlatılan bir söylenceye göre bu dördüncü mezar Hava Anaya aittir.
Buradaki türbede bulunan karadonlu Can Baba mezarının altında “Kara Pirbat Yatırıdır” diye yazmaktadır ki, bu da karışıklıklara yol açmaktadır. Bu yazıtta orjinal değil, sonradan yazılmıştır. Karadonlu can Baba ile Kara Pirbat aynı kişi değildir.
Kimi kaynaklara göre Can Baba Mücerrettir. Kimi kaynaklara göre ise onun sekiz çocuğu var. Bunlardan biri, Ömerlideki Karadonlu Can Baba Türbesinde yatan Hasan Babadır. Diğer oğlu Dersimin Ketek Köyündedir. Diğer altı çocuğu hakkında hiçbir iz yoktur.
Türbenin girişinde Ağuiçen Ocağına mensup bir Dedenin döşeği var. Ayrıca türbenin yanında Kurban kesim yeri ve mutfak var. Birde Camii yapılmış. Bu Camiinin sonradan yapıldığı çok barizdir.
Karadonlu Can Baba Türbesinin girişinde basık damlı tek odalı bir türbe daha var. Bu türbede bir Ağuiçenli dede yatmaktadır. Bu dede, Elazığın Sün Köyü, Divriğinin Höbek Köyü, İliçin Nordun Köyündeki Ağuiçenlilerce ziyaret edilmektedir. Bizce, anılan bu köylerdeki Ağuiçenlilerin ziyareti, sadece o türbede vefat eden bir Ağuiçenli dedenin mezarını ziyaret değildir. Aynı zamanda amcaları olan Karadonlu Can Babayı da ziyaret etmektir. Esasen Karadonlu Can Baba Türbesinin yanında yatan Ağuçanlı da amcasını ziyarete gelip, orada vefat etmiş biridir.
Son yıllarda Karagebanda onun adına şenlikler yapılmaktadır. Kimi kaynaklar da Karadonlu Can Babanın türbesinin, Çoruma bağlı, eski adı Karaören olan şimdiki Oğuzlar ilçesinde olduğunu iddia etmektedir.
İsmail Pamuk (Anadoluda Bir Türk Öncüsü) yazısında: “Karaören de restöre edilmemiş eski bir türbenin girişinde bulunan lahitte Karadonlu yazmaktadır. El değmeden günümüze dek ulaşmıştır.” diyor ve ilave ediyor: “Karadonlu Can Baba, nerede doğarsa doğsun, bugünkü Oğuzlar kasabasında Hakka yürüdüğü bir gerçektir”.
Anadolu Ceylan (Türk Kültür Tarihinde İz Bırakan İskilipli Alimler) yazısında: “Karadonlu Can Baba, eski adı Karaviran olan ve İskilipe bağlı iken, yakın tarihte ilçe statüsüne kavuşan Oğuzlarda meftundur. Türbesi pek çok kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Can Baba, Gül hanımı Müslüman ettikten sonra, birlikte ateşe girip de yanan ve sadece eli elinde kalan Keşişin vesiyetini yerine getirerek, onun çocuklarını yanına aldı ve onlara kendi çocukları gibi baktı.” demektedir.
Kutlu Özen (Karadonlu Can Baba Yatırı) yazısında: “Karadonlu Can Babanın Oğuzlarda restore edilen türbesinde, yan yana iki mezar vardır. Bunlardan birisi Karadonlu Can Babaya ait olup, baş kısmındaki taşın üzeri siyah sarıklıdır. Diğer mezarın ise karısına ait olduğu söylenmektedir. Türbeyi ziyaret için Çorum civarında çok sayıda Alevi gelmektedir. Oğuzlar da her yıl baharın başlangıcı ile birlikte geleneksel “Aş Pişirme” törenleri burada yapılır” diyor.
Karadonlu Can Baba için yazılmış deyişler:
Karadonlu Can Babanin nuruna
Akıl ermez Evliyanın sırrına
Muhammed Dedenin bendelerine
Şu serimi kurban vermek muradım.
Gel ey Can diyerek düştüm yollara
Yurdumun öncüsü Er Karadonlu.
Erzincan önünde “Destur!” diyerek,
Moğolu bend eden Pir Karadonlu.
Yurdumun bağrına kazmayı vuran,
Tatar beyleri ile hep dostluk kuran,
Karadonlu yurdu bu Karaören,
Gönüllerde gözde fer Karadonlu.
Çorumlu Sefil Ahmet.
Sivas Divrik, Ömerlide görünen,
Karadona, ak gönüle bürünen,
Bektaş Veli, Kızıl Deli pirinen,
Uruma uzanan er Karadonlu.
Bir hazine, sevgi dolu, sır dolu.
Elbette yücelir yurt Anadolu.
İsmail tanıdın hem sağı-solu.
Gönüller Sultanı yar Karadonlu.
İsmail Pamuk