"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

7. İmam Musa-i Kazımın Hayatı

Babası: İmam Cafer-i Sadık
Annesi: Hamide
Lakabı: Kazım, Alim
Künyesi: Ebul Hasan, Ebu İbrahim
Yüzüğünün yazısı: Allah yeter bana
Doğum yeri ve tarihi: Medine, M: 02 Eylül 745
Şehadet yeri ve tarihi: Medine, 01 Eylül 799
Kabrinin bulunduğu yer: Bağdat/Kazimeyn (Irak)
Yaşı: 54
Katili: Harun
Imamet süresi: 35 yıl
Zamanındaki halifeler: Mansur oğlu Mehdi, oğlu Harun
Imam Cafer-i Sadık, çeşitli münasebetlerle kendisinden sonra İmam Musa-i Kazımın, imamet makamına geçeceğini bildirmişdir. İmam Cafer-i Sadıkın bütün ashabı ve oğulları kendisinden sonra İmam Musa-i Kazımın imametinde, ittifak etmişlerdir.
Imam Cafer-i Sadıkın oğullarından Ali buyurur ki; Babam Cafer bin Muhammed; “Oğlum Musaya saygı gösterin; O evladımın en üstünüdür, en bilginidir; yerime geçecek olan ve Adem evladı içinde, Allah hücceti bulunan o dur buyurdu.” Ali, İmam Musa-i Kazımdan rivayetlerde de bulunmuştur. Imamiye fıkhının birçok meselesi, onun rivayetlerine dayanır.
Imam Musa-i Kazımın, zamanlarında; zühd ve takva bakımından eşleri yoktu. Gecelerini ibadetle, gündüzlerini itaatla, halka yardımla, halkı irşadla geçirirlerdi; pek az uyurdu.
Imam Musa-i Kazım, ataları Alinin ve kendisinden önceki Imamların yolunda yürümüştür. Geceleri içi ekmek, et, para-pul dolu zembili sırtına vurup, yoksulların, kimsesizlerin, yetimlerin evlerini tek tek dolaşıp, kendisini tanıtmadan onların ihtiyaçlarını giderip, yine gizlice evine dönerdi.
Imamın Medinede, devamlı aleyhinde bulunan bir kişi vardı; bu işte pek ileri gitmişti. Hatta Imamın ashabından, onu öldürmek için izin isteyenler bile olmuştu. Yine birkaç zat bu istekte bulundukları bir gün; Imam: Durun buyurdu; Şimdi ben onu uyarırım. Ve katırına binip hayvanı, o adamın tarlasına sürdü. Adam bunu görünce şiddetle bağırıp çağırmaya koyuldu. İmam hiç aldırış etmeden o adamın yanına varıp selam verdi ve güler bir yüzle; Bu hareketim sana kaça mal oldu? buyurdu.
Adam: Yüz altına dedi.
Imam: Bu tarladan ne kazanacaksın, ne umuyorsun? diye sordu.
Adam:Ben gaybi ne bileyim dedi.
Imam:Sözüme dikkat et; ben de gaybi bilmem, ne umuyorsun diyorum buyurdu.
Adam, biraz düşünüp; Ikiyüz altın dedi.
Imam Musa-i Kazım, koltuklarındaki keseyi çıkarıp içindeki üçyüz altını adamın ayaklarının dibine döktü ve dedi ki: Bu, zararının ve ümidinin karşılığı; tarlan da senin, ne kazanırsan kazanırsın; Allah umduğunu nasib etsin. Adam, bu hareket karşısında şaşırdı; birden İmam Musa-i Kazımın ayaklarına kapanmak istedi, İmam ise katırına binip döndü. Bundan sonra o kişi sesini kesti.

Imam Musa-i Kazımın bilgilerinin sınırı yoktu; olamazdı da. Imamın zamanında, yoksullara ihsan buyurduğu keseler, Hicazlılarca dillerde söylenir olmuştu. Ihsan da bulunduğu keselerdeki para miktarı, iki yüzle üçyüz altın arasındaydı.
Abbas oğullarından Mansur, Seffah-Kan dökücü lakabıyla anılan kardeşi Abdullahtan, çok daha zalim bir kişiydi. Hele imam Hasan evladının kıyamları dolayısıyla, onlara pek çok zulümlerde bulundu, pek çoğunu şehit ettirdi. Mansur; Abbas oğulları devletinin kurucusu olan ve kendisi tarafından Ebu Mücrim diye anılan Ebu Müslimi öldürttü; amcası Abdullah bin Ali, Abbası feci bir surette katlettirdi ve kendisi de Hicri 158. yılında öldü.
Mansur ölünce, yerine şiire ve zevke düşkün olan oğlu Mehdi Halife oldu. Mehdinin ölümünden sonra, yerine oğlu Musal Hadi geçti. Musal Hadinin saltanatı da pek az sürdü ve Hicri 170.yılında o da öldü. Bunlardan sonra halifelik makamına Hicri 170. yılında, Reşid lakabıyla tanınan kardeşi Harun Reşid geçti. Harun Reşid, saraya içkiyi, müziği ve raksı ilk olarak sokan Abbasi halifesidir.
Harun Reşidin devri; edebiyat, ilim ve fen bakımından Abbas oğullarının en muhteşem devridir. Harun Reşid imparatorluk sınırlarını genişletmiş, çağının tek kudretli hakimiyetini kurmuştu; fakat saraya mensub olanlardan, saltanat erkanına dayananlardan başka, halk alabildiğine sefalet içindeydi. Çaresizlerin feryadlarını, iniltilerini sefahat naraları ve saz sesleri, duyurmamaktaydı.
Harun Reşid, İmam Musa-i Kazımın üstünlüğünü bilmez değildi. Harun, Hicri 179. yılında Medine-i Münevvereye gittiği zaman, Ravza-i Mutahharayı ziyaret ederken, Resulullaha; Selam sana Ya Resulullah, Ey amcamın oğlu diye selam vermişti. İmam Musa-i Kazımın selamlarıysa; Selam sana Ya Resulullah, selam Ey babam tarzındaydı. Harunun içini burkutmuştu bu selam; ama yine de Imama dönüp; Evet demişti; Doğru söyledin Ey Ebal Hasan, bu övünç size düşer. Harun Reşid, Mekke-i Mükerremede, İmam Musa-i Kazıma büyük bir saygı göstermiş, sonradan henüz Imamı tanımayan Memuna; Bu demişti; Insanların imamıdır, Allahın, halka hüccetidir. Ve bir müddet sustuktan sonra; Ama demişti; Aleyhime küçücük bir hareketini duyarsam, anlarsam, bugün öptüğüm o başı kılıçla bedeninden ayırırım; çünkü saltanat kısırdır.
Harun Reşid, İmam Musa-i Kazımın devlet ve iktidar aleyhine kıyam etmeyeceğini biliyordu; fakat yine de şüphe içindeydi. İmam Musa-i Kazım, hayatta oldukça Harun Reşid bir türlü rahat edemiyordu. Nihayet Imamı tutturup zincire vurdurdu. Iki mahafil tertip ettirdi, katıra yükletti. Mahafillerin üstleri, yanları örtülüydü. Birini Basraya, öbürünü Kufeye yolladı. İmam Musa-i Kazım, Basraya yollanan mahafildeydi. Harun-ür Reşid, bu tertiple imamın nereye gönderildiğini halktan gizlemek istiyordu. Imam, Basrada Mansur oğlu Caferin oğlu Isanın murakabesi altına verilerek hapsettirilmişti.
Imam Musa-i Kazımı şehit etmesini emreden Harun-u Reşide, Isa: Bunca zamandır hapsimde; gözcülerim boyuna onu gözlüyorlar, ibadetten başka birşeyini görmediler; hatta ne sana, ne bana, ne de başka birine ileniyor, onu öldürmem şöyle dursun, hapsedilmesine bile razı değilim, ne yaptıracaksan başka birine yaptır, yoksa ben onu bırakmayı düşünüyorum diye bir mektup gönderdi.
Bunun üzerine Harun Reşid, Imamı Bağdata getirtti. Bağdatda Imamı, önce Rabi oğlu Fazla, ondan sonra Yahya Bermekinin oğluna teslim etti. Onlar da İmam Musa-i Kazıma suikastta bulunmaktan çekindiler. Sonunda İmam Sindi bin Şahik adlı birisine teslim edildi.
Imam Musa-i Kazım, Bağdatda 3 yıl yaşadı, bu müddetin çoğunu hapiste geçirdi. Sonunda Harun Reşidin emriyle, Sindi adındaki kişi tarafından, kendisine zorla zehirli hurma yedirilerek, zehirlettirildi.
Rivayete göre; üç gün önce Sindi bin Şahik, Imamı tanıyan ve sayan birçok kişiyi evine çağırmış, Imamı onlara gösterip hiçbir suretle kendisine kötülükte bulunulmadığını, haklarında saygıdan başka bir şey gösterilmediğini, cebir, şiddet ve işkence yapılmadığını, aç ve susuz tutulmadığını söylemiş, hatta evvelce yazılıp hazırlanmış olan ve bunları ihtiva eden bir kağıdı da gelenlere imzalatmıştır. İmam Musa-i Kazım ise bu sözlere, bu harekete karşı, zehirli hurma ile zehirlendiğini, iki üç gün sonra vefat edeceğini bildirmişdir.

Şehadeti, Miladi 01 Eylül 799 günüdür. İmam Musa-i Kazımın cenazesi uğurlanırken de, birkaç yerde ve Bağdat köprüsünde, halka; Bu Musa bin Caferdir; eceliyle vefat etmiştir; gelin, bakın, görün diye münadiler seslenmişler ve kefenleri açılıp halka gösterilmişti. Bu suretle, tabii ölümle vefat ettiği hakkında, halkta umumi bir kanaat elde edilmeye çalışılmıştır. İmam Musa-i Kazım, Bağdatta Kureyş Makberesi denen yere defin edilmiştir. Sonradan İmam Muhammed-ül Takiyde yanlarına defin edildiği için, iki kubbeli türbelerine ve türbenin bulunduğu yere Kazımiyye denilmektedir. Kendisinden sonra imamet, oğlu İmam Ali-ül Rızaya geçmiştir.
Özelliklerinden bir kısmı
» Allahın insanlara bir açık, fakat bir de kapalı delili vardır. Onun açık gözle görülür delilleri; Peygamberlerdir, Immlardır. Gizli delili ise akıllarıdır. Akıllı olan helale şükreder, harama da sabır gösterir, ona yaklaşmaz.
» Allahtan sakın da batılı, yalanı bırak. Kurtuluşun onda bile olsa, batıla yaklaşma. Çünkü helakın ondadır.
» Allahtan sakın da doğru söyle! Hatta helak olacağını bilsen de doğruluktan ayrılma! Kurtuluşun burdadır.
» Biri gelir de sağ kulağınıza kötü bir söz söyler, sonra da sol kulağınıza eğilir, bu davranışından dolayı özür dilerse, onun bu özürünü kabul edin. “Hiçbir şey söylemedin ki deyin!”
» Insanlığı olmayanın dini yoktur. Aklı olmayanın insanlığı yoktur. Akıllı olan, yalan olduğu meydana çıkacak sözü söylemez. Verilemeyecek şeyi birinden istemez. Gücü yetmeyecek şeyi yapmağa kalkışmaz. Reddedileceğini tahmin ettiği şeyi ummaz. Başaramayacağı işe koyulmaz.
» Iyi komşuluk; eziyetten kaçmak değil, ona sabır göstermektir.
» Iyi nasihat veren akıllı kişi ile düş kalk ki, bu doğru yolu bulmak, berekete kavuşmaktır. Başarıya ulaşmaktır. Selamete ermektir. Akıllı kişi sana bir şey söyledi mi, onu hemen yapmalı, isteğini yerine getirmelisin! Akıllı kişinin sana söylediğinin tersini yapacak olursan, bunun karşılığında eziyet görürsün. Akıllı olmayanla, emanete ihanet edenle, hiçbir şekilde düşüp kalkmamalısın! Bu gibi insanlardan, tıpkı yırtıcı hayvanlardan korktuğun gibi korkmalısın!
» Kötü insanlara, ona layık olmayanlara hikmeti vermeyin. Hikmete zulüm etmiş olursunuz. Onu ehline vermekten de kaçınmayın. Ehline zulüm etmiş olursunuz.
» Öfke, şerrin anahtarıdır. Müminlerin en olgun olanı en güzel huylu olanıdır. Halkla karıştın mı, iyilik edebileceğin kimselerle düşüp kalk! Hilim sahibi ol! Hilim sahibi olmak büyüklüktür, iyiliktir. Sertlik ise kötülüktür. Hilim sahibi olmak, iyilik, iyi huy bir ülkeyi mamur eder. Rızkı çoğaltır. “Ihsanın karşılığı, ihsandır.” İyilikte bulunana iyilik et! Ancak iyilik edene iyilikle karşılık vermek, o iyiliğin tam karşılığı değildir. Üstelik, ilk iyilik edende kalır. Bir karşılık beklemeden önce sen iyilik et ki, üstünlük sende kalsın!
» Tamah dan çekin! Tamahkar olma! Başkasının elindekinde gözün olmasın! Tamahkarlık aşağılık olmanın anahtarıdır. Aklı bozar, insanlığı giderir. Şerefi kirletir. Bilgiyi yok eder.
Imam Musa-i Kazımdan manalı sözler
» Allahın insanlara bir açık, fakat bir de kapalı delili vardır. Onun açık gözle görülür delilleri; Peygamberlerdir, Imamlardır. Gizli delili ise akıllarıdır. Akıllı olan helale şükreder, harama da sabır gösterir, ona yaklaşmaz.
» Allahtan sakın da batılı, yalanı bırak. Kurtuluşun onda bile olsa, batıla yaklaşma. Çünkü helakın ondadır.
» Allahtan sakın da doğru söyle! Hatta helak olacağını bilsen de doğruluktan ayrılma! Kurtuluşun burdadır.
» Biri gelir de sağ kulağınıza kötü bir söz söyler, sonra da sol kulağınıza eğilir, bu davranışından dolayı özür dilerse, onun bu özürünü kabul edin. “Hiçbir şey söylemedin ki deyin!”
» Elinde bir ceviz olsa, halk ise elinde inci olduğunu iddia etse; ne zararı var. Avucundaki inci olsa da halk ceviz var dese, ne faydası var. Hiçbir insan yoktur ki, gönlü alçak olsun da yükselmesin! Hiçbir insan yoktur ki, kendini yüksek görsün de alçalmasın!
» İnsanlığı olmayanın dini yoktur. Aklı olmayanın insanlığı yoktur. Akıllı olan, yalan olduğu meydana çıkacak sözü söylemez. Verilemeyecek şeyi birinden istemez. Gücü yetmeyecek şeyi yapmağa kalkışmaz. Reddedileceğini tahmin ettiği şeyi ummaz. Başaramayacağı işe koyulmaz.
» Iyi komşuluk; eziyetten kaçmak değil, ona sabır göstermektir.
» Iyi nasihat veren akıllı kişi ile düş kalk ki, bu doğru yolu bulmak, berekete kavuşmaktır. Başarıya ulaşmaktır. Selamete ermektir. Akıllı kişi sana bir şey söyledi mi, onu hemen yapmalı, isteğini yerine getirmelisin! Akıllı kişinin sana söylediğinin tersini yapacak olursan, bunun karşılığında eziyet görürsün. Akıllı olmayanla, emanete ihanet edenle, hiçbir şekilde düşüp kalkmamalısın! Bu gibi insanlardan, tıpkı yırtıcı hayvanlardan korktuğun gibi korkmalısın!
» Kötü insanlara, ona layık olmayanlara hikmeti vermeyin. Hikmete zulüm etmiş olursunuz. Onu ehline vermekten de kaçınmayın. Ehline zulüm etmiş olursunuz.
» Öfke, şerrin anahtarıdır. Müminlerin en olgun olanı en güzel huylu olanıdır. Halkla karıştın mı, iyilik edebileceğin kimselerle düşüp kalk! Hilim sahibi ol! Ilim sahibi olmak büyüklüktür, iyiliktir. Sertlik ise kötülüktür. Ilim sahibi olmak, iyilik, iyi huy bir ülkeyi mamur eder. Rızkı çoğaltır.
» Ihsanın karşılığı, ihsandır.
» Iyilikte bulunana iyilik et! Ancak iyilik edene iyilikle karşılık vermek, o iyiliğin tam karşılığı değildir. Üstelik, ilk iyilik edende kalır. Bir karşılık beklemeden önce sen iyilik et ki, üstünlük sende kalsın!
» Tamah dan çekin! Tamahkar olma! Başkasının elindekinde gözün olmasın! Tamahkarlık aşağılık olmanın anahtarıdır. Aklı bozar, insanlığı giderir. şerefi kirletir. Bilgiyi yok eder.