"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Hac ve Haccın amacı nedir?

Sözlük karşılığı; Yönelmek, kasdetmek, ziyaret etmek anlamına gelir. Lakin hac kelimesi daha sonraları, özel bir anlam kazanmıştır. Hac deyince; Kabeyi ziyaret ve tevaf edip belli dini görevleri yerine getirmek demektir. Aynı zamanda da benliğe hakim olmak, yardım sever olmak, iyilik edici olmak, mal mülk hırsından arınmak anlamına gelir.
Ortodoks Şeriata göre ise; İslamın beş şartından biri olan, Müslümanlarca zilhicce(M: Aralık) ayında Suudi Arabistan şehri Mekkede yapılan Kabeyi ziyaret ve tavaf ibadetidir. Ve Arafata çıkıldığı, Allah için binlerce kurbanın kesildiği ve bir senelik hesapların görülüp amel defterlerinin kapandığı mukaddes bir aydır.
Bakara Suresi 125ci ayette; „Hatırla o zamanı ki, biz o evi insanlar için sevap kazanmaya yönelik bir toplantı yeri ve güvenli bir sığınak yaptık. Siz de Ibrahimin makamından bir dua yeri edinin. Ibrahim ve Ismaile şu sözü ulaştırmıştır: „Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rükü-secde edenler için evimi temizleyin!“ der.
Haccın Bakara Suresi 125ci ayetteki manası; „Allah için onlarca kurban kesin, her türlü günahı işleyin ve çıkıp Kabeye gelin 11 ay işlemiş olduğunuz günahları af edeceğim diye Allaha ait, böylesi bir ifade yer almamaktadır. Tam tersine Allah insanları, iyiliğe, dayanışmaya, yardımlaşmaya ve iyilik yapmaya davet ediyor. İbadet edenlere saygı gösterilip, ibadet yerlerinin temiz tutulması söz konusuudur. Evet buna Allah eyvallah diyoruz.
Peki Hac ibadetinin diğer ibadetlerden farkı nedir: Haccın dışındaki ibadetler namaz ve oruç gibi yanlız bedeni ve zekat gibi sadece malidir. Hac ise, hem mali ve hem de bedeni ibadettir. Ayrıca Haccın diğer ibadetlere göre, zorlukları vardır. Bu ibadet biçimine pek çok insanın iklim şartlarına alışkın olmadığı bir yerde yapılmaktadır.
İbadette esas olan niyettir, göstermelik, desenler için yapılan ibadet ibadet değildir. Bu konu da Hac Suresi 27ci aytte; „Insanlar içinde haccı ilan et ki, gerek yaya olarak gerekse derin vadilerden gelerek, yorgunluktan incelmiş binitiler(Binek hayvanlar) üzerinde sana ulaşsınlar“ demektedir.
Eğer Allahın bütün kelamları ilahi emir ise o zaman bu ayetteki emire de uymak gerek. Oysa Allahın emri olan „yürüyerek, veya binitiler“ üzerinde Hacca gitmek yerine lüks ve son teknikle donatılmış uçaklarla, arabalarla ve bu gibi imkanlarla haca gidilmektedir.. Ne hikmetse Allahın emiri olan Hac Suresi 27ci ayet farzı ortadan kaldırılıp kendi rahatlıkları gereği kendi nefsi emirlerine uymaktadırlar. Işte bu iyi niyet değildir. Burda da şekilci, göstermelik bir yaklaşıma şahit oluyoruz.
Hünkar Hace Bektaş-ı Veli ise; „…Gönül, alemlerin padişahının nazargahıdır. Allah ile cümle nesne arasında perde vardır lakin gönül ile Allah arasında perde yoktur. Gönül, kabeye benzer. Kabeye varmak isteyen ayak ile ve gönüle varmak isteyen yüz üstü yürümelidir. Bu yüzdendir ki, aşıklar yüzlerini yere sürerler. Kabeye gidenlere kılavuz gerekir, onların klavuzu Kuran-dır amma gönüle gidenlerin klavuzu ise Allahtır..“ diye beyan etmiştir.
Din aleminde insanlara ışık, yoluna ise rehber olmuş ulu zatlar Hac konusundaki beyanlarına bakalım.
Şahı Merdan Ali: “Senin ilacın sende olduğu halde bilmiyorsun. İlletin de gene sende olduğu halde görmüyorsun. Sen kendini küçük bir cisim sanırsın. Halbuki büyük alem sende saklıdır, ama bilmiyorsun. Sen öyle apaçık bir kitapsın ki, gizli olan şeyler o kitabın harfleri ile meydana çıkar okunur. Sen vücutsun, senin harice ihtiyacın yok. Sende mevcut olan şeyler, kitaba gelmez. Kainat kitabında yazılı olan şeylerin hepsi senden çıkmıştır” der.
Hünkar Hace Bektaş-ı Veli bir dörtlüğünde;
Hararet nardadır sacda değildir,
Keramet baştadır tacda değildir
Her ne arar isen, kendinde ara,
Kudusta mekkede hacda değildir, der.
Rıza Teyfik ( Baba)
Be hey derviş yabana gitme,
Her ne arar isen inan sendedir,
Nefsine beyhude eziyet etme,
Kabe ise maksudun Rahman sendedir
Gir gönül şehrine dolaş bir kere,
Ne imiş bak güneş ile zerre,
Yanlız sen kadirsin hayır ile şerre,
Şerre mail isen şeytan sendedir.
Gayrıde arayıp derdine çare,
Ne varlık verirsin mur ile mare,
Cennetten çıktıysan be hey avare,
Havvayı aldatan yılan sendedir.
Ehl-i Sünnet Vel Cemaat yani sünni mezhebi içinde büyük saygı gören Mevlana Celaleddin Rumi ise Hac konusunda şöyle diyor: “Ey hacca gidenler, nereye gidiyorsunuz, nerdesiniz? Sevgili burada gelin, buraya gelin. Sevgiliniz, duvar-duvara bitişik komşunuzdur. İş böyleyken siz, çöllerde serseri bir halde ne havaya uyup gezersiniz ki? Sevgilinin suretsiz suretini gördünüzse hacı da sizsiniz, kabede sizsiniz. Kaç defadır bu kabeden kalktınız O, kabeye gittiniz. Bir kerecik de şu evden kalkın da şu dama çıkın bakalım. Hacca gidenlerin evi orada değil, evin sahibini arasınlar. Bunu öğrendikten sonra kabeyi her yerde bulabilirler. Çünkü Allah her yerdedir. (A. Gölpınarlı, Mevlana Celaleddin), (Nureddin Topçu, Mevlana ve tasavvuf)”
Bu konuda Bakara Suresi 115ci ayette; „Doğu da batı da, Allahındır! O halde, nereye dönerseniz orada Allahın yüzü vardır. Allah vasidir, varlığı sürekli genişletip büyütür; Alimdir, her şeyi en iyi biçimde bilir.“
Yine Mevlana Celaleddin Rumi; „Mekkedeki kabe Azer oğlu Halilin, yaptığı bir binadır. Gerçek kabe olan insan kalbi ise Allahın binası ve nazargahıdır“ der.
Şemsi Tebrisi: „Hz. Muhammedin söylediği bir sır var. Sen bunu anlamıyorsun. Kabe dünyanın ortasındadır. Onun etrafında halka olan dünyanın hepsi yüzünü ona çevirir. Bu kabeyi ortadan kaldırınca onlar, birbirlerinin kalplerine secde ederler. Onun secdesi bunun, bunun secdesi de onun gönlüne karşıdır.“
Kabe, sonuçta maddi bir yapıdan ibarettir, bir semboldür. Dolayısıyla asıl kabe gönüldür. Bu yüzden gönlü kırmak, incitmek son derece büyük bir yanlıştır.
Insan, insan olma manasını gönlünde taşır, maddi varlığıyla değil gönlüyle insan olur. Çünkü gönül Allahın tecellilerinin aynasıdır. Dolayısıyla eğer bir kişi gönül yıkmışsa onun ibadetlerinin de Allah katında bir değeri olamaz. İbadetler Allaha yakın olmayı sağlayan davranışlardır. Gönül kıran istediği kadar namaz kılsa, istediği kadar Hacca gitse bile bu temel yanlışı yapmışsa bunların hiçbir kıymeti olmayacaktır ve yaptığı ibadet ibadet değildir.
Sonuçta her insanın dinine, inacına saygı duyuyoruz, hoşgörü ile bakıyoruz ve dileriz ki o insanlarda bizim hakkımızda aynı düşünceyi gönüllerinde paylaşırlar. Dolayisiyle bir insan hangi kültürden, hangi inançtan, hangi görüşten olursa olsun karşısındaki insana saygılı, hoşgörülü olması gerekir. Diğer insanları ve inançlarını küçümsemek, alay etmek gibi bir hakka sahip değildir. Inancımıza yakışır şekilde birlik beraberlik, sevgi saygı içerisinde yaşamak dileğiyle.