Din, doğa üstü özelikler ve ahlaki öğeler taşıyan; Çeşitli erkan, uygulama, manevi değer, kurumlara sahip inanç ve ibadetlerin bir bütünüdür. Din, arapça bir kelimedir; Usul, adet ve tutulan yol anlamına gelmektedir.
Dolayıssıyla insanların doğruya, iyiye, dünya ve ahiret mutluluğuna yönlendirmek için Allahın dünyadaki elçisi olan Peygamberlerin aracılığı ile bildirdiği maneviyetin ilahi ahlak anayasasının bir bütünüdür.
Allahın ilahi adaletine dayalı indirilmiş din, Allahın dinidir.
Allahın dini insanları iyiye, güzele, hayırlı işlere sevk ederek onları hem dünyevi, hem de maneviyatta mutlu kılmakdır. Insanların birbirlerine karşı kin ve nefrete, intikam ve kann dökmeye sevk etmez. Tüm bu güzelliklere ulaşmak, ideal insan olabilmek için; Hayatın esasını, manasını anlamaya, düşünmeye, yaratılıştaki sebep ve amaçtan haberdar eder.
Uydurulmuş din ise, insanlar tarafından menfaatleri doğrultusunda yapısı değiştirilmiş, kitabına uydurulmuş, yozlaştırılmış, özünde değişiklikler yapılmış, hurefelerden oluşan asılsız ve temelsiz iddialardır.
Dolayısıyla günümüzde uygulanmakta olan din, islam diniyle uzaktan yakından hiç bir alakası olmayan tamamen Vahibi Arap gelenek ve göreneklerinin dininin esaslarıymış gibi insanlara dayatılmasıdır. Yani akıl ve düşünme yerine biatçılık dayatılmaktadır.
Şahı Merdan Ali, din ve akılla ilgili “Dinle bağdaşmayan bir akıl akıl değildir, akılla bağdaşmayan bir din din değildir” buyurmuştur.
Uydurulmuş din konusunda, Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk
“Bize öğretilen din; Din-min değildir. Ben öyle bir dini kabul etmiyorum. Ben Kuran-ın dinini kabul ediyorum, Kuran-ın dinine mensubum ve onunla şeref duyuyorum. Allah, beni Kuran-ın diniyle haşretsin” buyurmaktadır.
Günümüzde şahit olduğumuz olay insanların, din hakkında az bilgileri olduğu halde, en çok konuştukları konu yine şüphesiz dindir. Çünkü din insanların hayatında önemli bir yere sahiptir. Eğer din tam manasıyla anlaşılmış olsa insanlar arasında kötülük ve ön yargılar, yok denilecek kadar az olurdu. Din, doğru algılanmadığı zaman veya din çıkarlara alet edildiği zaman kötülükler baş gösterir.
Dolayısıyla kimilerinin iddia ettiği gibi kötü olan din değildir, insanların yanlış algılaması ve yaşam anlayışından kaynaklanır. Çünkü din manevi anlamda her çağa, insanoğluna hitap eder ve getirdiği esaslar, insanların manevi ihtiyaçlarına cevap verir.
Insanoğlunu doğruya, iyiye, zahir ve batın saadetine yöneltmek için yüce Allahın peygamberler aracılığıyla dini esasları bildiren ve tek Tanrı inancına dayanan, Allahın birligine inanıp, iman ederek Allaha teslim olmaktır yani Allahın ilahi emirlerini yerine getirmek, ona bağlı kalmaktır.
Sonuçta sorun, çoğu insanların yaşadıkları dinin ilmihalini bilmediklerinden ötürü senin dinin benim denim diye ayrışmalar veya ötekileştirmeler ortaya çıkmıştır. Oysa din, birtanedir. Çünkü Dört Resul peygamber ve onlara bağışlanmış dört kitabın dördü de hak olduğu gibi birbirini tamamlamışlardır.
Zahiri alemden örneklersek
Ilkokul, Ortaokul, Lise ve Üniversite konumuna baktığımızda bu dört okul, öz itibariyle birbirine zıt okullar değildir. Çünkü Ilkokula gitmeden, Ortaokula geçilmez, Ortaokula geçmeden Liseye geçilmez ve Liseye geçmeden Üniversiteye geçilmez. Demek ki bu dört okul, birbirini tamamlamaktadır.
Diğer bir deyimle insanların akıl boyutunda kemalete erişmesi için, Dört Kapı Kırk Makam mertebeleri olduğu gibi, madde aleminde yaşam mertebeleri de vardır. Alevi deyimiyle, yol bir sürek binbirdir.
Sonuç itibariyle din bir mezhebin, bir grubun veya bir cemaatin taraftarı olmak değil, akıl ve mantık gereği bir duruşa sahip olmaktır.