Imam Cafer-i Sadık Buyruğu; “Ol zamandan bugüne kadar, şeriat, tarikat, marifet, hakikat ve pirlik, secde Muhammed Aliden kaldı. Ol sebepten, Evlad-ı Resulden gayrisine pirlik etmek ve talip olmak caiz değildir. Yediği, içtiği haramdır. Murtadı tarikat, murtadı hakikattır. Ve hem irşadı, biatı, tövbesi makbul değildir. Çünkü Evlad-ı Resulden biat yoktur. Sermayesiz kalmıştır. Onun aslı, asla yoktur. Ol kimse, On Iki İmam dergahından nasipsizdir.
Hz.Muhammed Mustafa bir hadiste buyurur ki, Allah-u tealanın kelamı kadiminde öyle buyurmuş ki, «Asıl asırdır» demiştir. Zira ezelden hırka, meftul, irşad, tövbe, pirlik ve seccade bunun cümlesi Şahı merdan Aliye gelmiştir.
Şimdi Şah evladı ve nesli olmayan kimseye, pirlik etmek caiz değildir. Evlad-ı Muhammed Aliden olaki pirliği caiz ola. Ilmi ile amil ola. Dört Kapı Kırk Makamdan, on iki erkandan, on yedi kemerbesten, üç sünnetten, yedi farzdan, bir şarttan, meşayihi kübra ilminden haberder ola. Ve tarikat ile otura, dura ki, hakikat ile yola vara ki pirliği caiz ola. Çünkü talip ve yol mürşidindir” buyurmaktadır.
Günümüzün çağı, ilim ve bilim çağıdır. Alevi inanç önderleri ilim, bilim ve genel bilgi ile donatılmış olmaları gerekir.
Dolayısıyla bir kişinin, Alevi toplumuna inanç önderliği yapabilmesi ve pir postuna oturabilmesi için;
* Dünyevi beklentilerden, tamamen el etek çekmesi gerekir,
* Kendisini öncelikle Hakka, hakikate ve halka adaması gerekir,
* Kendi bireysel, hayat ve yaşamını önde tutmaması gerekir,
* Hakkın kelamını, ilkelerini halka götüren bir hizmetkar olması gerekir,
* Ilim ve irfaniyle erdemli, ermiş ve örnek insan olması gerekir,
* Yolun ilim ve irfanından haberdar olması gerekir, vs
Imam Cafer-ı Sadık Buyruğunda belirtildiği gibi yolun ilim irfanına, edep erkanına sahip olan bir Seyyidin evladı ancak topluma inanç önderliğini yapabilir ve Pir postuna oturabilir. Bunun aksisi “yarım doktor candan, yarım Pir dinden eder” ilkesi haklı çıkacaktır.
Ne yazık ki günümüzde itibar görmek için kendini seyyid olarak tanıtan, menfaatcı din tücarları söz konusudur. Dolayısıyla bu konuda, oldukca dikkatli olmak gerekiyor.
Alevi inancı, Seyyidlik kurumu ve taliplik üzerine kurulduğu için Seyyidlik kurumu, itibar gören bir kurumdur. Bundandır ki “ben de Seyyidim, Muhammed Mustafanın soyundanım” diyen her bir kimseye itibar edilmemelidir.
Seyyid olan bir kişi, öncelikle iman ve itikatiyle Allaha, Onun peygamberi Muhammed Mustafa‘ya, Şahı Merdan Aliye, Ehli Beytine inanıp iman etmesi ve ikrar vermiş olması gerekiyor. Daha sonra Mürşidi, Piri, Rehberi ve musahibi olması şarttır.
Muhammed Alinin bize miras bıraktığı tariki müstaskime yani doğru yola ikrar verip, bir Pire bağlanıp kendi yaşadığı toplumun içinde kendisini aklamış ve yolun ilim irfanına sahip olması gerekiyor.
Seyyidlik makamına aday olan bir kişi de bu vasıflar yoksa, o kişinin pirliği caiz değildir.
Diğer önemli bir husus ise Seyyidlik makamının içini boşaltmak, kötü görünüm verdirmek, insanları makamdan soğutmak vs. gibi davranış ve durumlarla makamı incitmek, anlamsız bir duruma getirme amacını güden art niyetli ve insanlık düşmanı oldukları gibi inançla da bir ilgileri yoktur.