"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Alevi inancı ve tarihi konumu

Alevi inancının ana kaynağı, islam dininin batıni boyutu, yansıması ve özüdür. Diğer bir deyimle islam dininin batıni boyutunu doğru algılama, yorumlama ve yaşama yoludur.

Alevi inancını ve verilen ikrarı, süreçleme olarak üç süreçte ele alabiliriz.
Birici süreç, Kal-u Beladan Muhammed Mustafanın Hakka göçtüğü süreçtir,
Ikinci süreç, Muhammed Mustafadan sonra Şahı Merdan Ali ile On Iki Imamların sürecidir ve
Üçüncü süreç ise, Kal-u Beladan günümüze kadar ki süreçtir.

Alevi inancı ile tanış olan veya arıştıran canlar ve bazı art niyetli şahıslar bilinçli bir yaklaşımla, Aleviliğin 1400 senelik bir tarihe sahip olduğunu dile getirmiş ve getirmekteler.

Maalesef bu akıl fukaraları, diğer bazı inanç akımlarının tarihlerine işaret ederek bunların; 2000, 3000, 5000 gibi tarihlerinin varolduğunu öne sürmekteler. Ve dahası Aleviliğin, bu inanç akımlarından hayat bulduğunu, varolduğunu iddia etmekteler veya sonucuna varmaktalar ki, evet canlar asıl yanılgı da burada başlamaktadır.

Söz konusu olan 1400 senelik tarih, Muahmmed Mustafanın Hakka yürümesinden günümüze kadar gelen süreçtir. Bu süreç, ikinci süreçtir. Ancak Alevi inancının süreci değildir. Çünkü Alevi inancı, Allahın insanlara bağışlamış olduğu manevi ahlak anayasası olan islam dininin özünü oluşturduğu için üçüncü süreç söz konusudur. Ve bu süreç, Kal-u Beladan günümüze kadar ki süreçtir.

Aleviler Kal-u Bela, Bezmi Elest, Yeşil Kube gibi kavramlara sıkca göndermeler yaparlar. Bu kavramlar, incelendiğinde ancak gerçek Alevilik ile tanış olmak mümkündür. Bunun aksisi kafa karışıklığından öteye geçmez.

Öncelikle Kal-u Bela, Bezmi Elest ve Yeşil Kube kavramlarını inceleyelim ve sonrasında Alevi inancının tarihsel sürecini ele alarak yanılgıları ve kafa karşıklığını ortadan kaldırmaya çalışalım.
1- Alevilik, nedir?
2- Kal-u Bela nedir?
3- Bezmi Elest, nedir?
4- Yeşil kubbe nedir? ve
5- Kubbe-i Rahman nedir?

Alevilik nedir ve tanımı?
Alevilik Allah Muhammed Ali kutsallığını, kalbinde taşımak ve bağlı kalmaktır. Büyük bir itikat ve inançla Allaha, Muhammed Mustafa‘ya, Şahı Merdan Aliye, Muhammed Mustafanın iki kutsal emaneti olan Kuran ile Ehli Beytine, Aleviliğin edebiyatı ve felsefesi olan islamiyetin özü; Özde yapılmak istenen değişikliklere evet demeyen, doğruları esas alıp mazlumla bir olup zalime karşı koyan, Hakkın kelamına gönülden sadık kalan, her türlü karanlık ve bağnaz düşünceye karşı koyan; Kırklar Meclisinde, “büyüğümüzde bir küçüğümüzde bir” tezi ile bir nazarda görülen insanı, inanç merkezine oturtup, insan hakları temelinin atıldığı ve bugünkü Dünya insan hakları cemiyetine de ışık olmuş bu güzel düşünceye sahip çıkarak, Allahın cemalinden yaratıp kutsal kıldığı insanı ve bu kutsallık Kırklar Ceminde daha da pekiştirilmiş, Dört Kapı Kırk Makam ile Kamil-i Insan şeklini veren felsefeyle tevalla ile teberra ikrarına bağlı kalmak ve İmam Cafer-i Sadıkın akıl ölçüsünü rehber alan, Horasan Erenlerinin himmetiyle Anadoluya gelen Pir Hünkar ve Ulu Ozanlarımızın nefesleriyle hayat bulan inancın adıdır.

Alevi inancında, hayatın amacı; Insanın ham ervahlıktan çıkarak Insan-i Kamil olup, tekrardan öze masumiyet sıfatında geri dönmek olarak tanımlar.

Dolayısıyla Alevilik…
* Hakk Muhammed Ali yoludur,
* Islamın özü, onun aydınlık ve çağdaş yüzüdür,
* Mana itibariyle özünde islam dinini redetmeyen, toplumun inançsal, kültürel ve sosyal yaşamını da özünde taşıyarak sevgili, hoşgörülü, barışcıl, adaletli ve Evrensel bir inançtır.

Aleviliği var eden, değerler vardır ve bu değerlerden taviz verilemez
Tartışılan ve tartışılmayan değerler vardır. Alevi inancını da var eden, değerler vardır. Bu değerler, tartışılmaz ve taviz verilemez.

Yoktan var olma, zuhuriyetin noktaları ve nurları makamlarıdır.

Kal-u Bela nedir?
Kal-u Bela Arapça bir kelimedir. Anlamı ise; RUHLAR Aleminde Hakk mertebesine ulaşmış Kamil-i Insanların Allaha ikrar verip, teslim olunduğu “an, zaman birimidir. Batın manası, benliğini Allahın benliğinde yok etmektir. Yani Allah ile beraber olmaktır.
Özetlersek…
* Allahın ruhları yarattığı “an ve zaman” birimidir.
* Yaradan ile yaradılanın arasınnda, ilk ikrar erkanının gerçekleştiği “an ve zaman” birimidir.
* Yaradılanın, kendini bilme, bilinme “an ve zaman” birimidir,
* Inancın yaradılanda zuhur ettiği “an ve zaman” birimidir.
* Varoluş ötesinin, kabul edildiği “an ve zaman” birimidir.
* Allah ile Ademoğlu arasında gerçekleşen ilk cem “an ve zaman” birimidir.
* Allahın huzurunda Ademoğlunun ilk duruşu, sorgu ve sualin gerçekleştiği “an ve zaman” birimidir.

Alevi inancında, ikrar vermedeki amaç; Kal-u Beladan beri verilen ikrarı hatırlamak, tazelemektir. Dolayısıyla insan oğlunun verdiği ilk ikrarına bir göndermedir.

Bezm-i Elest nedir?
Farsça Bezm kelimesi, Bezm-i Elest şeklinde ifade edilir. Manası; Ezelde yapılan toplantı, Ruhlar Meclisi-Alemi demektir. Ezelde Ruhlar meclisinde; Yaradan ile yaradılan arasında yaptığı ve yaradılanların da kabul ettiği “ilahi ikrar” erkanı hakkında kullanılan terimdir.

Ruhlar meclisi anlamına gelen Bezm-i Elest; Kal-u Bela, Bezm-i Ezel, Beli Ahdi diye de bilinir. Bu ulu meclis, Allah ile yaratılanlar yani yaratan ile yaratılanlar arasında ikrar verip nasip alma meclisidir.

Allah, bilinmek istedi. Önce ruhları yarattı, daha sonra ikrar erkanını gerçekleştirdi ve daha sonra da bu ruhları bendenle buluşturup zahirileştirdi. Kendi cemalinden yaratığı Ademoğlunun görevi; Yaradanını bilmek, kendini bilmek ve ham ervahlıktan olgunlaşıp yani Kamil-i Insan olup tekrardan özü ile buluşmasıdır. Burada çıkardığımız mesaj; Ruhun kadim, sonsuz olduğudur. Ölen, yok olan bedendir. Dolayısıyla kadim olan RUH, sadece beden değiştirir.

Yeşil kubbe makamı…
Irfan ile Ilim nurlarının barındığı makamdır.
Irfan nuru, Muhammed Mustafa da belirmiş ve Ilim nuru ise, Şahı Merdan Alide belirmiştir.
Dolayısıyla Irşad kapısıdır. Alevi deyimiyle, Mürşid ile Pir kapısıdır.

Allah, melek Cebraili yaratırken kendisine sen kimsin, ben kimim? buyurmuş.
Melek Cebrail, Allahın sorusuna cevap verememiştir.
Allah, melek Cebraile git kendini ara bul demiş.
Melek Cebrail, toz duman olan kainatta kendini aramaya koyulmuştur. Sonuç itibariyle hayli bir zamandan sonra nidadan kendisine bir seda gelir.

Yer yok iken, gök yok iken dolaştım,
Muallakda beyaz kuffara düştüm.
Kırkların ceminde engürü içtim,
Ol yeşil Kubbe‘ye konduğum zaman.
Seyyid Feyzullah

Melek Cebrail, sedaya yani duyduğu sese doğru yönelir. Derken yeşil kubbeye alınır ve yeşil kubbede bulunan Muhammed Ali tarafından irşad edilir.

Dön Allahın huzuruna git. Huzuruna vardığında sana sen kimsin, ben kimim diye sorunca, de ki; “Sen yaradansın ve ben ise, yaradılan.”

Melek Cebrail, Allahın huzuruna döndüğünde “Sen kimsin, ben kimim? sorusu sorulur. Melek Cebrail, “Sen yaradasınsın ve ben ise, yaradılan” buyurmuştur. Bunun üzerine Allah, “seni irşad edene rahmet” buyurmuştur.
Kubbe-i Rahman makamı…
Kubbe-i Rahman varoluşun, yaratılışın kapısıdır. Yaratılışın, varoluşun veya doğuşun kaynağı, olan ilahi nurdur. Bu nur, Seyyide Fatma-tüz Zehranuru ve makamıdır.

Rahim manası; Sahiplenen, koruyan, esirgeyen, besleyen, yetiştiren, ortaya gelmesini sağlayan gibi manalara gelmektedir.
Kubbe manası ise, dam veya çatı demektir.
O zaman Kubbe-i Rahman; Allahın takdiri ile ilahi kudreti sonucunda, batın ve zahir alemde yaratmış olduğu tüm varlıkların altında barındığı küre veya çatı diyebiliriz.
Dolayısıyla bu çatı altındaki varlıklara baktığımızda, Allahın sanatını ve kudretini görmekteyiz. Bu da şu demektir yeryüğzündeki tüm nesnelerin varoluşu, Allahın takdiri ve ilahi kudreti sonucudur.
Sonuç itibariyel Alevi inancında, Hakk Muhammed Ali üçlemesinin birlikte anılması yaradan ile yaratılanın mevcudatın tümünü simgeler.