Ibadet, insan içindir. Çünkü Allah, insan ile birlikte kainattaki mevcudatı yaratmış ve yaratma gücüne sahip olduğuna göre; Allah‘ın kendisi tamdır, eksiksizdir, ihtiyaçsızdır, bilendir, bildirendir ve bir bütün olarak sırlar alemidir.
Diğer bir deyimle tam olmayan insanları yaratmış, sınırlı vasıflarla donatmış ve sahip oldukları vasıflarla, sırların manasına varması için insanoğluyla birlikte canlı varlıklara; Keşfetme, arzulama, araştırma, bilinmeyeni bilme ve merak etme hisini bağışlamıştır.
Ibadetin sözlük manası: Yaradana teslim olmak, Ona itiat etmek, kendisini zikretmek, yüceltmek ve şükretme manalarını içermektedir.
Dini manası ise: Allahın ilmi sırlarına, hayatın manasına, insanlara faydalı olmak, Allahın hoşnutluğunu kazanmak ve Ona yakın olmak manasındadır.
Ibadet
* Kamil-i Insan olma yolunda, manevi bir araçtır.
* Allah ile, manevi ilişki içinde olmaktır.
* Manevi huzura kavuşmaktır.
* Yaptıklarımızla ve yapacaklarımızla hesaplaşmaktır.
* Arı ve arıtıcı olmak, vs. tüm bu manevi değerlere araçtır.
Diğer bir deyimle ibadet, ruhun ve bedenin manevi olgunlaşmasında, erdemleşmnesinde önemli bir konuma sahiptir.
* Ruhani ibadet. Aklın, huzur içinde ve huzur bulması için ibadete yönelmek,
* Bedeni ibadet ise; Pratik rituellerle bedeni rahatlatma ve rahatlanmasını sağlamaktır.
Ruhani ile bedeni ibadet, aklın ve bedenin uyum içinde hareket etmesini sağlamaktır. Akıl olgunlaşmadan hal ve davranışların, olgunlaşması mümkün değildir.
Tam insan yani olgun, erdemli bir akla ve davranışlara sahip olmak için; Hayatın her alanında ve yaşamın her anında, bu gayreti gösterme zorunluğu vardır. Dolayısıyla ibadetin biçimi, şekli ve mekanı yoktur. Birilerinin dayattığı gibi, zaman ve şekle hapis edilemez.
Ali Imran suresi, 191. Ayet; “Aklı ve gönlü işletenler o kişilerdir ki ayakta, otururken, yan yatarken hep Allahı zikrederler; Göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler; “Ey Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Şanın yücedir senin. Ateş azabından koru bizi.” der.
Ayette de ifade edildiği gibi Esas olan zaman ve mekan değildir, niyet ve ibadetin kendisidir. Insanoğlu istediği yerde, istediği zaman, istediği şekilde, istediği dilde ibadetini yapar ve yerine getirebilir.
Ilahi kudret sahibi olan Allah bilinmesine, sırrına varılmasına, sırrına sırdaş olunması için aklıyla düşünen, kendi kendini idare edebilen insanoğlunu ve delil teşkil etme anlamında kainattaki mevcudatı yaratmıştır.
Daha önemlisi, yaratmış olduğu kainatı ve kainatın içindeki mevcudatı, birbirine muhtaç kılmıştır ki denge bozulmasın. Bu denge sayesinde yaradılanın, yaradana; Şükretme, takdir etme, yüceltme, zikretme ve bir bütün olarak Ona teslimiyet bilinci içinde olmaktır.