Kendi iyiliklerinden, kötülüklerinden insanoğlu kendisi sorumludur. Her türlü kötülüğü yapacaksınız sonrasında, Allahı veya başka birini yaptığınız kötülüklerden sorumlu tutacaaksınız. Dinde, böyle bir ilke yoktur. Çünkü ibadet, kötü alışkanlıklardan arınmak içindir ve yalvarış, bilerek veya bilmeyerek yaptığımız hataların bağışlanmasını Canab-ı Hakktan dilemektir.
Bir gün kader hakkında Muhammed Mustafaya sorarlar, “ey Allahın elçisi kaderiye nedir?”
Hz.Muhammed Mustafa; “Kaderiye önceden yazılmış, çizilmiş diyerler kabahatlerini Allaha yükleyenlerdir. Işte bunlara rahmet okumayınız, selam dahi vermeyizin” buyurmuştur.
Kader kelime anlamı; Ölçü, ölçmek, denge, miktar, düzen, plan ve proğram gibi anlamlara gelmektedir.
Şu bir gerçek ki, biz herşeyi bir takdir-ölçü ile yarattık. Kamer Suresi, Ayet 49.
Demek ki Allah insanoğluna ölcüde kalabilmek, dengeyi sağlıyabilmek için akıl ve mantık vermiştir. Aklın dengesi bozulunca evet insan her türlü yanlışı yapar, her türlü belaya bulaşabilir. Diğer bir anlamda kader, kendi haddini bilmektir. Hadini bilmek bir ölçüdür, bir dengedir.
Her türlü haltı işleyeceksin ve daha sonra, kalkıp bu benim kaderim deyip Allahı kendi yanlışlarına ortak edeceksin veya sorumlu tutacaksın. Dikkat edilirse Kader, iyilik için değil sadece kötülük için kullanılmıştır. Iyi ve güzeli yapınca kendi marifeti, kötülük yapınca Allahın suçu oluyor. Bu da bize şunu gösteriyor ki tembel insanlar, kendine kolay yolu seçmişlerdir.
Canab-ı Hakk diyor ki; “Tedbir senden, takdir benden…
Tedbir hakkında, halk arasında sıkca kullanılan bir söz vardır; “Eşeğini sağlam kazığa bağla, sonra Allaha emanet et.” Yani işimizi, kadere bırakmanın ve çaba sarf etmemenin yanlış olduğu vurgulanmıştır.
Hayat ile ilgili bir örnek…
Hayat bir amaçtır, amaca ulaşmak mücadele ve azim ister. Geçimi sağlamak için bir iş bulmak, para kazanmak oldukça zordur lakin ekmek aslanın ağzındadır cümlesi halk arasında sıkca kullanılır.
Demek oluyor ki bizler, geçimimizi sağlamak için bir iş bulmalıyız; O işi bulmak için çaba, uğraş, emek vermek gerekiyor bunca uğraştan sonra iş buluyoruz, çalışıyoruz ve parayı kazanıp yiyecekler alıp geçimimizi sağlamış oluyoruz. Dolayısıyla çabalamak, uğraşmak tedbirdir ve kazanmak, geçimi sağlamak ise takdirdir.
Sonuç itibariyle Alevi inancında, kadere inanmak yoktur. Iyi işler Allahtandır; Adeletli, hikmetli, kudretli, merhametli, inayetli, bağışlayıcı, cömert, sabırlı, vs. ve kötülük ise, insanların bizzat kendi eylemlerinden çıkmış, yaptıklarının karşılığıdır dolayısıyla kötülükler nefsin zaaflarından ve iradenin zayıf oluşundan kaynaklanır.
Kim hayra ve barışa yönelik, bir iş yaparsa kendi lehinedir. Kötülük yapan da kendi aleyhine yapmış olur. Sonunda Rabbinize döndürülürsünüz. Casiye Suresi, Ayet 15