"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Alevi inancında ruhun konumu, anlam ve önemi

Ruhun konumu
Aslında ruh nedir? Sorusunun cevabı, bilmiyorum olacaktır. Ancak işin gerçeği, aklımızın algı gücüyle tarif etmeye çalışacağız.
Ruh, yaşamın özüdür. Canlılığı sağlayan, ölümsüz manevi cevherdir. Diğer bir deyimle, bedendeki misafirdir. Yani beden, bir handır ve Ruh ise, o handaki misafirdir. Zamnanı gelince, hanı terk edip gidecektir.
Ruh, maddi ve manevi olarak çok yönlü kabiletlere sahiptir
Manevi kabiletlerden bazıları
Akıl anlamak, vicdan tartmak, Şuur yani bilinç fark etmek, hayal planlamak, vicdan tartmak, hafıza bilgi edinmek ve kalp ise, sevmek içindir.
Maddi kabiliyetlerden bazıları
Kafa ruhu taşımak, el tutmak, kulak işitmek, gözler görmek, dişler çiğnemek ve dil, konuşmak içindir.
Kişinin, Dünya yaşamında yaptıklarından sorumlu tutulan ruhtur. Dolayısıyla gelecek yaşamında ödül veya cezaladırılacak olan da ruhtur.
Allah, Ademin yani insanın cesedini topraktan şekillendirdikten sonra Ona, kendi ruhundan üflemiş ve böylece insan, hayat kazanmıştır.
Ruh, sözlük manası
Bedende bulunan yaşamın özü, canlılığı sağlayan, maddesel olmayan ve ölümsüz konumda olan manevi cevherdir.
Ruh, inançsal manası
Insanın kendi özü, maneviyatı. Tekrardan öze ulaştıran, ruhun kendisidir. Varlık Birliği yani Allah, Evren, Insan sistemidir.
Belli bir yaştan sonra insan ana, baba, çevresinin etkisinde ve onların fikirlerinin tesiri altında bir yön alır. Sonra beden, nefs ve biyolojik yani kirli madde alemi ile ilişkisini arttırdıkça nefsini duygulara meyil edip onlarla fazla uğraştıkça, cisimleşmeye başlar. Cismani ruhun en tehlikelisi, onun tamamen cisimleşmesidir.
Tamamen cisimleşen bir ruh, elbetteki helak olur. Dolayısıyla bu gibi ruhlar cezalandırılırken kutsal yani olgunlaşmış, erdemleşmiş ruh ise mükafatlandırılır.
Ruhun kabiliyetlerinden, bir kaç örnekler
Şuuruyla kendini fark etmek-farkına varmak, aklıyla idrak etmek-anlamak, vicdaniyle tartmak-karar vermek, hayal güçüyle planlamak-uygulamak, hafızasıyla bilgi toplamak-depolamak, kalbiyle sevmek-sevilmek, vs. Bundan dolayıdır ki kişinin dünya yaşamında yaptıklarından sorumlu tutulan ruhtur.
Dolayısıyla insan öldükten sonra ödüllendirilen veya cezalandırılacak olan bedenin kendisi değildir, ruhtur. Allah, Ademin cesedini topraktan şekillendirdikten sonra ona kendi ruhundan üflemiş ve böylece Adem hayat kazanmıştır.
Canab-ı Hakk, insanı iki varlıktan-emanetten var etmiştir
1. Birinci varlık: Insan bedeninin topraktan olduğu için, tekrardan toprağa dönmesi yani toprak olacaktır.
2. Ikinci varlık: Insana hayat veren ve onu düşünen, anlayan, idrak eden bir kişi haline sokan maddi olmayan ölümsüz varlık. Bu varlık(ruh) Allahın emaneti olduğu için, Dolayısıyla tekrar sahibi olan Allaha dönecektir.
Bu tanımdan yola çıktığımızda, insanın dünyasını değiştirmesinden sonra, beden toprak olurken, ruh ebedi olduğu için, yaşamaya devam etmektedir.
Ruh hakkında, yapılan bazı yorumlar
* Mutlu olmak istiyorsak, hayatın cisimde değil, ruhta olduğuna inanmalıyız. (Tolstoy)
* Bizi şartlardan çok, ruh yapımız mutlu kılar. (Voltaire)
* Ruhu öldürmek, cismi öldürmekten daha büyük bir cinniyettir. (Gerhart Hauptmann)
* Insan ruha bakmalı, güzel bir vücutta güzel bir ruh olmazsa neye yarar. (Euripidies)
* Gören, duyan yalnız ruhtur, geri kalan her şey sessiz ve sağırdır. (Epicharm)
* Ruhun da vücut gibi ihtiyaçları vardır. (Rousseau)
* Basit bir ruh mutluluklarla övünür, felaketlerle de yere serilir. (Epicure)
Bu manalı yorumlardan çıkarılması gereken sonuç
Ruhun bedene ve bedenin de canlı varlığa dönüşebilmesi için, ruha ihtiyacı vardır. Dolayısıyla zahir ve batini manada, birbirini tamamlayan iki alemin birlenmesidir.