Bilinmesi gereken gerçek şudur ki, Muhammed Ali ve Ehli Bayti ne kadar islam ise, Alevilerde bi okadar islamdır.
Dünyevi alemde, hiyerarşik olarak;
* Muhammed, bizim mürşidimiz,
* Şahı Merdan Ali, bizim Pirimiz,
* Oniki Imam, bizim Rehberimiz,
* Fatma-tüz Zehra, bizim anamız,
* Kırklar, bizim özümüz, kaynağımız,
* Zülfikar, bizim adaletimiz,
* Cemevi, bizim ibadethanemiz,
* Semah, bizim ibadetimiz,
* Bağlama, bizim dilimiz,
* Alevilik ise, bizim yolumuzdur.
Dolayısıyla Alevilik;
Allah Muhammed Ali kutsallığını kalbinde taşımak, büyük bir itikat ve inançla; Allaha, Muhammede, Şahı Merdan Aliye, Muhammedin iki kutsal emaneti olan Kuran-ı Kerim ve Ehli Beytine, Aleviliğin edebiyatı ve felsefesi olan islamiyetin özü; özde yapılmak istenen değişikliklere evet demeyen, doğruları esas alıp, mazlumla bir olup, zalime karşı koyan, Hakkın emirlerine gönülden sadık kalan, her türlü karanlık ve bağnaz düşünceye-düzene karşı koyan, Kırklar Meclisinde, “büyüğümüzde bir küçüğümüzde bir” tezi ile, bir nazarda görülen insanı, inanç merkezine oturtup, insan hakları temelinin atıldığı kırklar meclisi, bugünkü dünya insan hakları cemiyetine de ışık olmuş bu güzel düşünceye sahip çıkarak, Allahın cemalinden yaratıp kutsal kıldığı insanı, kırklar ceminde, bu kutsallık daha da pekiştirilip, dört kapı kırk makam ile Kamil-i Insan şeklini veren felsefeyle, tevalla ve teberra ikrarına bağlı kalmaktan geçer.
Bu insani değerlere sahip çıkan her bir kişi, iyi bir Alevidir aynı zamanda da iyi bir insandır. Çünkü Hakk Muhammed Ali yolu, insanlığın yoludur. Alevilik, insanlığın hizmetçisidir. Halka hizmet, Hakka hizmettir. Insanı yaşatan, değerli kılan sevgi ve iyiliktir.