"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Abdurrahman b. Muaviyenin endülüse girişi

92 yılı olaylarında Endülüsün fethedildiğini ve Musa b. Nusayrın da azledildiğini zikretmiştik. Musa b. Nusayr Endülüsten azledilip Şama gittiğinde yerine geçen oğlu Abdülaziz ülkeyi her türlü tehlikeden korumuş, ülke çapında pek çok şehir kurmuş, ülkenin kapılarını herkese açmış, hayırlı ve faziletli biri olmuştu, emirliği ise 97 yılına kadar devam etmiştir. Bu sürenin 98 yılına kadar sürdüğü de söylenmiştir. Abdülazizin burada öldürüldüğü ve öldürülme sebebi daha önce geçmiştir. Abdülaziz öldürüldükten sonra Endülüs halkı altı ay başkansız kalmış, bu sürenin sonunda Musa b. Nusayrın kız kardeşinden yeğeni Eyyüb b. Habib el-Lahmi üzerinde ittifak etmişler ve başkan olarak onu tubaya kadar giderek burayı 97 yılının başında (98 yılı olduğu da söylenmiştir) hükümet ve devlet merkezi yapmıştır. Daha sonra Süleyman b. Abdülmelik, el-Hurra b. Abdurrahman esSakafiyi buraya vali tayin etmiştir. Bu zat, 98 yılından itibaren Kurtubada iki yıl dokuz ay vali olarak kalmıştır. Ömer b. Abdülaziz hilafet makamına geçince Endülüse es-Semh b. Malik el-Havlaniyi vali olarak atamış ve bu zata Endülüs topraklarını diğerlerinden ayırmasını, isyan edenleri Endülüsten çıkarmasını ve mallarından beşte bir vergi almasını ve Endülüsün durumu hakkında da kendisine bilgi vermesini emretmişti. Ömer b. Abdülazizin böyle yapmasındaki amaç Müslümanlardan ayrılan ve kopanları Endülüsten atmaktı. es-Semh 100 yılının Ramazan ayında Endülüse geldi ve Ömer b. Abdülazizin kendisinden istediği şeyleri yaptı. Ancak savaştan döndüğünde 102 yılında öldürüldü. Bunun üzerine Ömer b. Abdülaziz Müslümanları burada bırakıp onların selameti için dua edip asi olan insanları da Endülüsten çıkarmağa başladı. Abdülaziz. es-Semhten sonra 103 yılında buraya Anbese b. Suhaym el-Kerbiyi vali olarak görevlendirmiştir. Bu zat da İfrenç gazvesinden döndükten sonra 107 senesinde Şaban ayında vefat etmiştir.

Bu zattan sonra yerine Yahya b. Selma el-Kelbi 107 yılının zilkade ayında vali olarak tayin edilmiş, iki yıl altı ay vali olarak kalmıştır. Bundan sonra Endülüse 110 yılında Huzeyfe b. el-Ebras el-Eşcai vali olarak gelmiş ve altı ay valilik yapmıştır. Bunun görevden alınmasını müteakip yerine Osman b. Ebu Nisa el-Hasami 110. yılında atanmıştır. 110. senenin sonunda azledilen bu zatın valiliği beş ay sürmüştür. Bundan sonra Endülüse el-Heysem b. Ubeyd el-Kenani atanmıştır. 111. yılın muharrem ayında göreve başlayan el-Heysem burada on ay valilik yaptıktan sonra zilhicce ayında vefat etmiştir. Endülüs halkı Muhammed b. Abdullah el-Eşcainin vali olmasını istemişler, bu zatın valiliği ise iki ay sürmüştür. Bu zattan sonra yerine Abdurrahman b. Abdullah el-Gafıki 112. yılın safer ayında vali olmuş, ne var ki düşmanlığın hüküm sürdüğü bu arazide 114 yılında ramazan ayında şehit edilmiştir. Daha sonra bu ülkeye Abdülmelik b. Katan el-Fihri vali olmuş ve burada iki yıl kaldıktan sonra azledilmiştir. Yerine Ukbe b. el-laccac es-Selüli atanmış, 110 yılında göreve başlamış ve beş yıl valilik yapmıştır. Valiliği esnasında ayaklanan Endülüs halkı Ukbe b. el-Haccacı makamından indirerek yerine Abdulmelik b. Katanı ikinci kez valiliğe getirmişlerdir. Bazı Endülüs tarihçilerinin ifade ettiklerine göre, görevde
iken ölen bu zattan sonra yerine Endülüs halkı Abdülmeliki idareci olarak seçmişlerdir. Daha sonra Belc b. Bişr el-Kuşeyri vali oldu ve taraftarlarıyla beyatleşti. Abdülmelik kaçarak evine girdi. Katan ve Ümeyye adındaki oğulları da kaçarakbiri Marideye diğeri ise Sarakustaya geldi. Sonra Yümnlüler (7) Belce karşı ayaklanarak Abdülmelik b. Katanın öldürülmesini istediler. Bunların fesadından korkan Belc Abdülmelikin öldürülmesini ve asılmasını emretti. Abdülmelikin ölüm haberi iki oğluna ulaşınca Marideden Erbüneye hareket etmek üzere yüz bin kişi ile Belce ve onunla birlikte olan Kurtubalılara karşı yürüdüler. Belc, kendisine destek olan Şamlılarla birlikte bunlar üzerine yürüdü ve her iki kardeşi de hezimete uğrattı. Sonra Kurtubaya döndü, bir kaç gün sonra da öldü. Belein Endülüse geliş sebebi ise şudur: Belc 123 senesinde Berberi olayında amcası Gülsüm b. İyaz ile birlikte bulunurken Bu konu daha önce geçmiştir amcası Endülüste Abdülmelik b. Katan tarafından öldürülmüştü. İşte Abdülmelikin öldürülmesinin sebebi de budur. Daha sonra Şamlılar Belcin yerine Salebe b. Selame el-amiliyi getirdiler. 125 senesinde Ebül-Hattarın Endülüse vali olarak gelmesine kadar Salebe görevde kalmıştır. Ebüöl-Hattara Endülüs halkı itaat etti. Salebe İbn Ebi Nisa ve Abdülmelikin iki oğlu da Ebül-Hattara gelerek bağlılıklarını, ona karşı gelmeyeceklerini, emrine itaat edeceklerini söylediler. Ebül-Hattar zeki, kerem ve şecaat sahibi biriydi. Şamlı pek çok kişi yanında bulunuyordu.

Kurtuba bu kadar kalabalık nüfusa tahammül etmedi. Bu yüzden Ebül-Hattar halkı muhtelif beldelere dağıttı. Şamlıları kendilerine uygun olan İlbireye gönderdi ve burası Şama benzediği için “Dımaşk” adını verdi. Hımslıları İşbiliyyeye gönderdi, buraya da “Hıms”” adını verdi. Kınnesrinlileri Cübbana gönderdi, oraya “Kınnesrin” adını verdi, Ürdünlüleri Reyyeye gönderdi, buraya da “el-Ürdün” dedi. Filistinlileri Şezüneye gönderdi, oraya da “Filistin” dedi. Mısırlıları Tüdmire gönderdi, bura Mısıra benzediği için de “Mısır” adını verdi. Yemenliler hakkında ise ırkçılık yaptı. Bu yüzden es-Sumeyl b. Hatim Mudarla birlikte ittifak edip Ebfl-Hattara karşı savaş açmış ve mağlup etmiştir. Bu fitne 127 yılında ortaya çıkmıştır. O es-Sumeyl b. Hatim b. Şemir b. Zilcevşen Şam yöresinden gelerek Endülüse başkan oldu. Ebül-Hattar kendisine mühlet verilmesini esSümeylden istedi, o da bir gün süre verdi. Ebül-Hattarın yanında bulunan askerler ise ağır küfür ve ihanete uğradılar. Ebül-Hattar dışarı şıktı, sarığı eğilmişti. Kapıcılardan bazıları kendisine neden sarığının eğri olduğunu sordular, o da: «Eğer taraftarlarım olsaydı, onu doğrulturlardı.» cevabını verdi. Taraftarlarına bir elçi göndererek karşılaştığı durumu bildirdi. Onlar da: «Biz seni destekliyoruz.» dediler ve Filistin halkından olan Sevabe b. Selame el-Cüzamiye mektup yazarak durumunu bildirdiler. Sevabe b. Selame ise onlara bir elçi gönderdi ve cevap verdi. Lahm ve Cüzam kabileleri de onlara tabi oldular.
Bu durum Eb0l-Hattara ulaşınca üzerlerine yürüdü ve Sevabe ile savaştı. Askerleri hezimete uğradılar, Eb0l-Hattarın kendisi de esir düştü. Sevabe Kurtuba köşküne girdi. Ebül-Hattar Sevabenin aldığı esirler arasında bulunmaktaydı. Sevabe Endülüste iki yıl vali oldu, sonra vefat etti. Yemenliler Eb0l-Hattarın iadesini istediler. Mudar ve başkanları es-Sumeyi bunu kabul etmediler. Bu konu tartışmalara ve ayrılmalara sebep oldu. Bu arada Endülüs dört ay idarecisiz kalmıştı. Bu konudaki etraflı bilgi 127. yılda meydana gelen olaylar bölümünde geçmiştir.
Endülüslüler emirsiz kalınca, hükmetmek için Abdurrahman b. Kesir el-Lahmiyi öne geçirdiler. Durum zararlı bir hal almağa başlayınca halk, Yusuf b. Abdurrahman b. Habib b. Ebi Ubeyde el-Fihri üzerinde ittifak ettiler. Yusuf 122 senesinde Endülüse vali oldu. Ortalık bir yıl boyunca sükünete kavuştu. Bu arada Yemende durum karışmıştı. Yemenliler kendilerinden olan sevdikleri kişiyi valitayin etmek istediler. Yıl sona erdiğinde Yemenliler kuvvetleri ile birlikte kendilerinden olan birini vali yapmak için Endülüse geldiler, es-Sumeyl bunlara gece baskını düzenledi, onlardan pek çoğunu katletti. Buna meşhur “Şekunde Vakası” denir. Burada Ebül-Hattar öldürüldü. Mızrakları parçalanıncaya, kılıçları kırılıncaya kadar adam öldürdüler. Bu olaylar meydana geldiği 130 yılında bile bile ihtilafa düştüler ve nihayet Yusufun emirliği üzerinde karar kıldılar, hiç kimse de buna karşı çıkmadı.

Yukarıda söylediklerimizin dışında bir takım olayların olduğu da söylenmektedir. Nitekim bu konudaki bilgi 127. yılda meydana gelen olaylar bölümünde geçmiştir. Sonra Endülüste peş peşe kıtlık oldu. Buranın halkı kıtlıktan dolayı yurtlarından uzaklaştılar. Bu durum 130 yılına kadar devam etti. Bu sene Temim b. Mabed el-Fihri ve amir el-Abderi Sarakusta şehrinde toplandılar. es-Sumeyl bu ikisi ile savaştı. Sonra Yusuf el-Fihri ikisi üzerine yürüdü ve onlarla savaştı ve her ikisini de katletti. Yusuf Abdurrahman b. Muaviye b. Hişamın kendisini mağlup edinceye kadar Endülüste kaldı. Endülüs valileri hakkında muhtasar olarak zikrettiklerimiz bunlardır. Bu husustaki bilgiler daha geniş olarak değişik şekillerde yukarıda geçmiştir. Bizim burada peş peşe olayları ortaya ortaya koymamızın sebebi, Endülüs hakkında dağınık halde bulunan haberleri bir araya getirmektir. Şimdi ise Abdurrahman b. Muaviye b. Hişamın Endülüs hakkında akıttığı göz yaşlarına dönelim.. Abdurrahmanın garba gitme sebebi ise kendisinden bu konuda şöyle hikaye edilmektedir: «Abbasi devleti ortaya çıkıp Ümeyyeoğulları ve mensupları kılıçtan geçirildiğinde, bu katllamdan kurtulup kaçan tek kişi Abdurrahman b. Muaviyenin zeytinliği vardı, buradan kaçarak Filistine geldi. Burada azatlı kölesi Bedr ile birlikte kaldı. Aynı zamanda bilgi toplamağa çalışıyorlardı. Nitekim bu konuda kendisinin şöyle dediği nakledilmiştir: «Bize güven verdiler, sonra Eba Futruh nehrinde izimizi kaybettiler. Kanımızın helal kılındığına dair haber aldık. Bunun üzerine insanlardan ayrıldım, münzevi yaşamaya başladım. Meyus olarak evime döndüm ve ailemi düşündüm. Korku içerisinde evden çıktım, ağaçlık ve ormanlıklar içerisinde Fırat üzerinden bir köye geldim. Bir gün oğlum Süleyman yanımda oynuyordu. Ön dört yaşında idi. Yanımdan ayrıldı ve bir müddet sonra ağlayıp feryat ederek kapıdan girip boynuma sarıldı. Onu teskin etmeye çalıştığım halde o hala bana sarılıyordu. Ne var diye dışarıya çıktığımda köyü bir korkunun kapladığını gördüm. Bir de baktım ki köye siyah bayraklar dikilmiş. Genç bir kardeşim vardı, bana şöyle diyordu: “Kaç, kaç, bunlar siyah bayraklardır.” Bunun üzerine paralarımı yanıma alıp kaçtım. Ben ve kardeşim kurtulduk, diğer kardeşlerime de gideceğim yeri bildirdim ve kendilerine azatlı kölem Bedre haber ulaştırmalarını emrettim. Süvariler köyü kuşattılar, fakat izimi bulamadılar. Tanıdığım bir adama gelerek bir binek hayvanı satın almasını istedim. Becerikli bir köle bana yol gösterdi. Süvariler ise beni aramağa gelmişlerdi. Ayaklarımınz ucuna basarak kaçtık. Süvariler ise bizi araştırıyorlardı. Fırat üzerindeki bir bahçeye girdik. Süvarilerden kurtularak nehrin öbür tarafına yüzüp geçtim. Bu arada süvariler bize teslim olmamızı ve bir şey yapmayacaklarını, kendilerine güvenmemizi ifade eden çağrıda bulunuyorlardı, fakat ben bunlara aldırış etmedim. Kardeşim ise Fıratın yarısına kadar yüzdükten sonra yoruldu. Süvarilerin güven telkin eden sözlerine kanarak geri döndü. Gözlerimin önünde onu tuttular ve öldürdüler. O henüz on üç yaşında idi. Bu acıya sabrettim. Yüzümü çevirdim. Bulma ümitleri kesilinceye kadar ağaçlık içerisine gizlendim. Daha sonra buradan çıkarak batıya doğru yola koyuldum, Afrikaya geldim.» Sonra Abdurrahmanın kız kardeşi Ümmüi-Usbuğ, azatlı kölesi Bedri bir miktar azık ve kıymetli taşla birlikte Abdurrahmanın yanına kattı. Afrikaya ulaştıklarında Abdurrahman b. Habib b. Ebi Ubeyde elFihri Abdurrahman b. Muaviyeye karşı çıktı. Buna Endülüs emiri Yusufun babası diyenler de vardır. Bu sırada Abdurrahman Afrikanın valisi idi. Abdurrahman b. Muaviyeye karşı kini artmıştı. Abdurrahman buradan da kaçtı ve Miknaseye geldi. Bunlar Berberi soyundandılar. Bunların yanında da çok büyük kötülüklerle karşılaştı ki burada zikr edilmesi çok uzun sürer. Sonra buradan da kaçarak Nifzaveye geldi. Bunlar Abdurrahmanın yakınları idi. Bedr de onunla birlikte idi. Söylendiğine göre, Abdurrahman Zenatiyyündan olan bir kavme geldi. Burada hüsnükabul gördü ve ikamet etti. Endülüslü olan Emevilere mektup yazmağa başladı. Onlara döndüğünü bildirdi ve kendisine yardım etmeleri için çağrıda bulundu. Bunun için de azatlı kölesi Bedri görevlendirdi. Bu sırada Endülüs emiri Yusuf b. Abdurrahman el-Fihri idi.
Bedr onlara giderek Abdurrahmanın durumunu bildirdi ve ona yardımcı olmalarını söyledi. Onlar da buna olumlu cevap vererek Abdurrahmana gitmek üzere Sümame b. Alkame, Vehb b. el-Asfer ve Şakir b. Ebü1-Eşmata gemi temin ederek gönderdiler. Bunlar da Abdurrahmana gelip halkın bağlılığını anlattılar ve onu alarak Endülüse döndüler. Sonra 138 yılının rebiyülevvel ayında gemi el-Münekkebe demirledi. İşbiliyyenin ileri gelenlerinden bir grup Abdurrahmanı ziyaret ettiler. Daha önce de geçtiği gibi Yemenliler es-Sumeyl ve Yusuf el-Fihriye kin besliyorlardı. Bunlar da Abdurrahmana muvafakat etiler. Sonra da Reyyeye geldi buranın amili İsa b. Müsavir kendisine beyat etti. Daha sonra Şezüneye geldi, Gıyas b. Alkame el-Lahmi de beyat etti. Arkasından Mevrüra geldi, buranın amili İbrahim b. Şecere de beyat etti. Nihayet İşbiliyyeye geldi, Ebüs-Sabah Yahya b. Yahyanın da beyatini aldı ve Kurtubaya hücum etti. Bu haber Yusufa ulaştırıldığında, Abdurrahman Tulaytula taraflarında olup Kurtubadan hayli uzaktaydı. Bu haberi Kurtubaya dönmekteyken öğrendi. Bu sırada Abdurrahman da Kurtubaya hareket etmişti.

Kurtubaya gelince Yusufla birlikte sulh için teşebbüste bulundular. Yusuf onu iki gün oyaladı. Bu günlerden ilki arefeydi. Yusufun taraftarlarından hiç birinin sulhun kaçınılmaz olduğu hususunda şüphesi kalmamıştı. Yusuf bayram günü bütün insanların yemeleri için geniş bir sofra hazırlattı. Abdurrahman ise adamlarına ve süvarilerine hazırlanmalarını söyledi. Gece yarısı adamlarını nehrin öbür tarafına geçirdi. Bayram gecesi kapıştılar. İki taraf da güneş çıkıncaya kadar direndiler. Abdurrahman halk kaçtığını zannetmesin diye bir katıra binmişti. Bu, durumu gören halk rahatladı. Bu sefer Yusufun taraftafları arasında kıtal baş gösterdi. Yusuf hezimete uğradı..Geriye Yusufun aşiretinden olan Usabe ile savaşan eş-Sumeyl kaldı. Bunlar da hezimete uğradılar. Böylece Abdurrahman muzaffer oldu. Yusuf yenilince Marideye, Abdurrahman ise Kurtubaya geldi. Yusuf köşkten ayrıldıktan sonra buraya girdi. Sonra Abdurrahman Yusufu ele geçirmek için peşinden gitti; Yusuf bunu hissedince Kurtubaya girdi, emirlik sarayını ele geçirdi, Abdurrahmanın mallarını ve çoluk çocuğunu alarak İlbireye geldi. es-Sumeyl
ise Şevzer şehrine gelmişti. Bu haberi öğrenince kızan Abdurrahman doğru Kurtubaya döndü. Burada Yusufu bulamayınca İlbireye hareket etti. Bu sırada es-Sumeyl ile Yusuf arasında sulh yapmak üzere bir toplantı yapıldı. Yusufa ve taraftarlarına dokunmamak, Abdurrahman ile birlikte Kurtubada kalmak üzere anlaşma yaptılar. Yusuf Ebül-Esved Muhammed ve Abdurrahman adında iki oğlunu es-Sumeylin yanında bıraktı, kendisi ise Abdurrahman ile birlikte Kurtubaya hareket etti. Buraya geldiğinde şu beyti söyledi: «Bir zamanlar insanları yönetir, istediğimiz gibi hüküm sürerken şimdi onlardan insaf dileyen halktan kimseler olduk.» Abdurrahman Kurtubaya yerleşti. Burada bir köşk ve bir cami bina etti. Seksen bin dinar harcadı, cami bitmeden de öldü. Ayrıca pek çok mescit yaptırdı. Ailesi ise onun vasiyetini yerine getirdiler. O Mansür için dua ederdi. Ebü Cafer (Taberi) Abdurrahmanın Endülüse gelişini 137 senesi olarak zikretmiştir. Daha önce de söylediğimiz gibi 138 diyenler de vardır. Abdurrahmanın Endülüse girişi hakkındeki bilgi bu kadarıyla kafidir, çünkü biz kısa olarak sunmayı tercih ettik.