Daha önce Yezid bin Hübeyre ile ilgili bazı şeyleri, Horasan halkından Kahtabe ile beraber olan, daha sonra bunun oğlu Hasan ile birlikte bulunan askerin yaptıklarını, ibn Hübeyrenin Vasıftaki mağhlbiyetini ve burada kaleye çekilmesini anlattık. ibn Hübeyre yenildiği vakit mallarına bir takım kimseleri vekil bıraktı, onlar da bunları götürdüler. Havsere ibn Hübeyreye: “Nereye gidiyorsun? Yoldaşınız, yani Kahtabe öldürüldü. Yanına birçok asker al, Küfeye git, onlarla öldürülünceye yahut zafer elde edinceye kadar savaş.” dedi. ibn Hübeyre: “Hayır, Vasıta gelir biz de gelişmeleri orada gözleriz.” dedi. Havsere bunun üzerine: “Sen böyle yapmakla kendini emniyette hissedip sonunda öldürülmekten başka bir sonuç elde edemezsin.” dedi.
Yahya bin Hudayn da şöyle dedi: “Mervana bu ordularla gideceğine ufak bir şey götürsen daha çok hoşuna gider. Ona ulaşıncaya kadar Fıratı takip et. Vasıta gitmekten sakın, çünkü muhasara altında kalırsın ve muhasaradan sonra da öldürülmekten kurtulamazsın.” Ancak O kabul etmedi.
ibn Hübeyre Mervandan korkuyordu, çünkü kendisine yazdığı emirlere muhalefet ederdi. Kendisini öldürmesinden korktuğu için Vasıta geldi, orada kaleye kapandı. Ebü Seleme Ona karşı Hasan bin Kahtabeyi gönderdi ve Hasan Onu sıkıştırdı. Hasan ile arasındaki ilk vaka çarşamba günü oldu. Şam halkı ibn Hübeyreye: “Onunla savaşmak için bize izin ver.” dedi. O da izin verdi ve bunun üzerine Şamlılar ve ibn Hübeyre çıktı. Ordusunun sağ kanadında oğlu Davud vardı. Hasanın ordusunun sağ kanadında Hazim bin Huzeyme olduğu halde karşılaştılar. Hazim ibn Hübeyrenin üzerine saldırdı. ibn Hübeyre ve yanındakiler bozguna uğradılar. Kaçanlar kapıya sığışmadı, bunun üzerine ibn Hübeyre adamlarını mancımklarla kaleye attı. Şam halkı geri çekildi. Hasan üzerlerine hücum etti, onları Diclenin kenarına sıkıştırdı. Birçoğu boğuldu. Onları gemilerle karşıladılar ve böylece iki taraf birbirlerinden ayrıldılar. Yedi gün bekledikten sonra tekrar kapıştılar. Şam halkı feci şekilde yenilince şehre girdiler, ancak birbirlerine ok ve taş atıyorlardı.
Kalede iken ibn Hübeyre Ebü Ümeyye et-Tağleblnin siyah elbise giydiği haberini aldı. Onu yakalattı ve hapsetti. Ebü Ümeyyenin durumu hakkında Rabiadan bir takım insanlarla Man bin Zaide eş-Şeybani konuştular ve ibn Hübeyrenin kabilesi olan Fezareden üç kişiyi yakalayarak ibn Hübeyreye sövüp “Elimizde olanları, ibn HÜbeyre arkadaşlarımızı salıverinceye kadar bırakmayız.” dediler. ibn Hübeyre Onu serbest bırakmayı kabul etmedi. Bunun üzerine Man ve Abdurrahman bin Beşir el-icli yanlarındaki adamlarıyla ayrıldılar. ibn Hübeyreye: “Bunlar senin süvarilerin, sen onları ifsat ettin; eğer bu tavrında devam edersen aleyhinde seni kuşatanlardan daha şiddetli davranacaklardır.” Bu söz üzerine ibn Hübeyre, Ebu Ümeyyeyi çağırdı, Ona hilat giydirdi ve yolunu serbest bıraktı. Barıştılar ve tekrar eski durumları üzerine döndüler.
Ebü Nasr Malik bin el-Heysem, Sicistan bölgesinden Hasana geldi, Hasan da Seffaha Ebu Nasrın yanına gelmesi sebebiyle elçi gönderdi. Elçi olarak Gaylan bin Abdullah el-Huzaiyi vazifelendirmişti. Gaylan Hasana kızgındı, çünkü Hasan Onu Revh bin Hatime yardım etmesi için göndermişti. Seffahın huzuruna varınca şöyle dedi: “Şahadet ederim ki, sen Müminlerin emirisin, sen Allahın sağlam ipisin. Sen müttakilerin imamısın.” Seffah: “Ey Gaylan! ihtiyacın nedir?” diye sordu. Onun: “Senden suçumu bağışlamanı istiyorum.” demesi üzerine de: “Senin suçunu Allah örtsün.” dedi. Gaylan:
“Ey Emirül-Müminin! Başımıza ehl-i beytinden bir adamı tayin etmekle bize ilisanda bulun.” deyince şöyle sordu: “Sizin başınızda ehl-i beytimden olan Hasan bin Kahtabe yok mudur?” Gaylan bu soruya: “Ya emirul-Müminin! Ehl-i beytinden bir adamı tayin etmekle bize iyilik yap da onun yüzüne bakalım, gözümüz onunla aydın olsun.” diyerek karşılık verdi. Bunun üzerine Seffah kardeşi Ebu Caferi Horasandan döndüğünde ibn Hübeyre ile muharebe etmesi için gönderdi, Hasana da şöyle yazdı: “Ordu senin ordundur, komutanlar senin komutanlarındır; fakat kardeşimin de yanında olmasını istedim. Onu dinle ve itaat et. Onun vezirliği de güzeldir.” Malik bin Heyseme de bu şekilde yazdı. Ebu Cafer Mansur, Hasanın yanına gelince Hasan çadınndan ayrıldı. Hasan Onun muhafızlığıyla da Osman bin Nehiki görevlendirdi.
Malik bin Heysem ibn Hübeyrenin askerleriyle savaşa tutuştu. Şam askerleri perişan olarak hendeklerine çekildiler. Man ve Ebu Yahya el-Cüzami onlara pusu kurmuştu. Malikin askerleri onları geride bıraktıkları vakit çıkıp saldırdılar ve gece oluncaya kadar onlarla savaştılar. ibn Hübeyre Hallalin burcunda idi. Geceleyin uzun süre birbirleriyle vuruştular. ibn Hübeyre Mana çekilmesi için emir gönderdi, O da çekildi. Bundan sonra günlerce beklediler. Vasıt halkı Man ve Muhammed bin Nubate komutasında tekrar karşılarına çıktılar. Hasanın askerleri savaşarak onları Dicle Nehrine kadar geriletip suya döktüler ve sonra Malik bin Heysemin oğlu öldürülmüş olduğu halde geri döndüler. Babası oğlunun öldürülmüş olduğunu görünce: “Senden sonra yaşamak bana haramdır.” dedi, sonra Vasıt halkı üzerine hücuma kalktılar ve onları şehre sokuncaya kadar savaştılar.
Malik gemilere odun dolduruyor, sonra gelip geçenleri yakması için onları tutuşturuyordu. ibn Hübeyre de bu gemileri çengellerle çektiriyordu. Bu şekilde on bir ay beklediler.
Kuşatma uzayınca sulh istediler. ibn Hübeyre ve askerleri Mervanın ölüm haberi gelinceye kadar sulha yanaşmadılar. Bunlara Mervanın ölüm haberini ismail bin Abdullah el-Kasri getirdi ve şöyle dedi: “Mervan öldürüldüğü halde niçin birbirinizle savaşıyorsunuz?” ibn Hübeyrenin adamları bu adamı itham ettiler. Yemenliler: “Mervana ve geride kalan adamlarına yardım etmeyiz, çünkü Onun bize yaptığı kötülükleri hala unutmuş değiliz.” dediler. Nizarlılar ise: “Yemenliler bize katılıncaya kadar biz de savaşmayız.” dediler. O vakit Mervanla birlikte savaşanlar halkın ayak takımı ile gençleri idi.
ibn Hübeyre, halkı Muhammed bin Abdullah bin Hasan bin Aliye beyate davet etmek istedi ve bunun için de Ona bir mektup yazdı. Cevabının gelmesi gecikince Seffalı, ibn Hübeyrenin adamlarından Yemenlilere mektup yazarak onları umutlandırdı, bunun üzerine Ziyad bin Salih el-Harsi ile Ziyad bin Abdullah el-Harsi ibn Hübeyreye kendisi için ibn Abbas tarafında sulh yapacaklarına söz verdiler, fakat sulh yapmadılar. Ebü Cafer ile ibn Hübeyre arasında elçiler gelip gittiler, nihayet Ebü Cafer ibn Hübeyreye eman verdi ve bu sebeple bir yazı yazdı. ibn Hübeyre bu hususta kırk gün alimlere danışıp durdu, neticede buna razı oldu ve bu yazıyı Ebu Cafere gönderdi. Ebu Cafer de Onu kardeşi Seffaha gönderince Seffalı Ebu Cafere inızalamasını emretti.
Ebu Cafer verdiği emana sadık kalmak görüşünde idi. Seffalı Ebu Müslime danışmadan bir iş yapmazdı. Ebul-Cehm Ebu Müslimin Seffahın yanında bulunan casusu idi. Seffalı Ebu Müslime ibn Hübeyrenin durumunu haber veren bir mektup yazdı. Ebu Müslim de Ona şunu yazdı: “Kendisine taş attığın vakit düzgün yol bozulur. Hayır, vallahi, ibn Hübeyrenin içinde bulunduğu yol düzelmez.”
Teminat yazısı tamamlanınca ibn Hübeyre bin üç yüz Buharalı askerle Ebu Caferin yanına çıkıp geldi ve atı üzerinde huzura girmek istedi. Ebu Caferin hacibi Sellam bin Selim ayağa kalktı ve: “Ey Ebu Halid! Selam sana, atından in, hoş geldin.” dedi. Mansurun odasının etrafına Horasan halkından on bin asker dizmişti. O da indi, oturmak için bir yastık istedi. Komutanları huzura dahil etti, sonra yalnız ibn Hübeyre girdi ve bir saat kadar konuştu. Sonra kalktı, gitti. Bir müddet geçtikten sonra artık Mansurun huzuruna bir gün geliyor, bir gün gelmiyordu. Beş yüz süvari ve üç yüz piyade ile gelirdi. Ebu Cafere: “ibn Hübeyre geliyor, asker saygı gösteriyor, Onun şevketinden bir şey eksilmedi.” denildi. Bundan sonra Ebu Cafer ancak Onun maiyetindeki adamlarla birlikte gelmesini emretti. ibn Hübeyre artık Ebu Caferin huzuruna otuz kişi ile daha sonra ise üç veya dört kişi ile gelmeğe başladı.
ibn Hübeyre bir gün Mansur ile konuştu ve Ona: “Ey şu!”, yahut “Ey kişi!” dedi, sonra bundan vazgeçti ve şöyle dedi: “Ey emir! Şu anda sana hitap ettiğim gibi, halk diliyle konuşmağa yatkınım, bu sebeple elimde olmadan dilim sürçtü.”
Seffah Ebu Cafere ısrarla Onu öldürmesini emreder, O da bu hususta fikrini tekrar gözden geçirmesini isterdi. Nihayet Sefffıh, Ebu Cafere şöyle yazdı: “Allaha yemin ederim ki, sen Onu elbette öldüreceksin; yoksa Onu hücrenden çıkaracak, sonra da öldürme işini üzerine alacak kimseleri elbette oraya gönderirim. ”
Bundan sonra Ebu Cafer Onu öldürmeğe karar verdi. Hazim bin Huzeyme, Heysem bin Şube bin Zuheyri göndererek mal depolarını mühürlemelerini emretti. Sonra Mudariyye ve Kaysiyyeden ibn Hübeyrenin maiyyetinde bulunan eşrafa haber göndererek onları getirttirdi. Muhammed bin Nübate ve Havsere bin Süheyl yirmi iki adamla geldi. Sellam bin Süleym çıktı, “ibn Nübate ve Havsere nerede?” diye sordu. Bu ikisi de girdi; halbuki Ebu Cafer, Osman bin Nehik ile bir başkasını yüz kişi ile kendi odasından başka bir odaya oturtmuştu. Girer girmez kılıçları alındı ve elleri arkalarına bağlandı. ikişer ikişer onları çağırıyor ve aynısını yaptırıyordu. Bazıları: “Bize Allahadına söz verdiniz, sonra sözünüzde durmadınız. Allahın sizin hakkınızdan geleceğini umuyoruz.” dediler. ibn Nübate de kendi sakalına doğru bir zarta çekti ve: “Bu zaten beklemediğim bir şey değildi.” dedi.
Hazim ve Heysem bin Şube yüz kişi ile ibn Hübeyreye geldiler, “Malları taşımak istiyoruz.” dediler. ibn Hübeyrenin, kapıcısına: “Depoları onlara göster.” demesi üzerine her bir evin kapısına bir miktar adam diktiler, kendileri ise ibn Hübeyreye doğru geldiler. ibn Hübeyrenin yanında oğlu Davud, bir kaç kölesi ve kucağında da küçük çocuğu vardı. Yanına geldiklerinde kapıcısı karşılarına dikildi. Heysem bin Şube omuz damarı üzerine vurdu ve yere yıktı. Oğlu ibn Davud Heysemle kapıştı. ibn Hübeyre Davuda doğru geldi, oğlunu kucağından bir kenara koydu: “Şu çocuğu alınız.” dedikten sonra secdeye kapandı ve öldürüldü. Öldürülenlerin başları Ebu Cafere götürüldü. Ebu Cafer Hakem bin Abdülmelik bin Bişr ve Halid bin Selime elMahzumi ve Ömer bin Zer hariç insanlara teminat verdiğini ilan ettirdi. Ziyad bin Abdullah ibn Zer için eman istedi, Ebu Cafer de verdi. Hakem kaçtı. Ebu Cafer Halide de eman vermişti. Seffah ise Ebu Caferin emanını geçerli saymadı ve Onu öldürdü.
Ebul-Ata es-Sindi ibn Hübeyre için şu mersiyeyi söylemiştir:
Bil ki Vasıt olayı gününde sana bol bol gözyaşı dökmeyen göz elbette cimri ve donuk kalmıştır.
Yatsı vaktinde kadınlar ağlamağa ve matem için ellerini çırpmağa ve yanaklarına vurmağa başladılar.
Sen avluyu terk etmiş olarak akşamladın; orada çok defa elçiler gidip gelip oturmuştu.
Muhakkak sen sorumluluk yüklenerek uzaklaşmadın; evet, toprağın altına giren kim olursa olsun uzaktır.