Zeyd bin Ali bu sene içerisinde katledilmiştir. (Kufede ikamet edişinin sebebi ve orada bey at alışı daha önce zikredilmiştir.)
Yezid arkadaşlarına isyan için hazırlanmalarını emredip Zeyde yaptıkları beyate sadık kalmak isteyenler hazırlanmağa başlayınca Süleyman bin Süraka el-Bariki Yusuf bin Ömere giderek bu durumu haber verdi. Yusuf Zeydi yakalattırmak için adamlar gönderdi, fakat Zeyd bulunamadı. Zeyd KUfelilerle kararlaştırdıkları süreden önce yakalanmaktan korkuyordu. Bu sırada Kufe Valisi Hakem bin Salt idi. Güvenlik teşkilatının başında ise Karadan Amr bin Abdurrahman ve beraberinde Şamlılardan bir grup insanla Ubeydullah bin Abbas Kindi bulunuyordu. Yusuf bin Ömer ise Hirede idi.
Zeydin arkadaşları Yusufun Zeydin bu hareketinden haberdar olduğunu ve durumunu araştırmağa başladığını görünce ileri gelen bir kaç kişi Zeydin yanına gelerek: “Allah sana merhamet etsin, Ebu Bekir ve Ömer hakkında ne diyorsun?” diye sordular. Zeyd: “Allah her ikisine de rahmet ve mağfıret etsin. Ehl-i beytimden onlar hakkında hayırdan başka bir şey söyleyeni duymadım. Sizin söz ettiğiniz konuda Resulallahtan zikrettiğiniz o şeye (hilafet) herkesten daha fazla hak sahibi idik. Onu bizim elimizden aldılar. Bu da bize göre onların küfrünü gerektirmez. Onlar bu görevi (hilafeti) yüklenmişler, insanlar arasında adil davranmışlar, Kuran ve Sünnetle amel etmişlerdir.” şeklinde cevap verdi. Gelenlerin: “Onlar (Ebu Bekir ve Ömer) sana zulmetmemişler de bunlar (Emeviler) niye zulmediyorlar ve sen niçin insanları onlarla savaşmağa çağırıyorsun?” diye sorması üzerine ise Zeyd: “Onlar (Ebu Bekir ve Ömer) bunlar gibi değillerdi. Bunlar bana, size ve kendi nefislerine zulmediyorlar. Biz sizi Allahın Kitabına ve Resulallahın sünnetine, ihya edilecek sünnetlere, bidatlerin söndürülmesine çağırıyoruz. Bu davete icabet ederseniz saadete erersiniz. Eğer kabul etmezseniz, ben sizin vekiliniz değilim.” dedi. Bunlar Zeyde yaptıkları beyatı bozarak yanından ayrıldılar ve şöyle dediler: “imanı (yani Muhammed Bakır) geçti (imam ölmüştür); bugün onun oğlu babasından sonra bizim imamımızdır.” Zeyd bunları Rafıza (Sahabeyi tana cevaz verenler) diye isimlendirdi. Onlar da Zeydi terk ettiklerinden dolayı bu ismi kendilerine Muğirenin verdiğini zannediyorlardı.
Bir grup insan Zeydin başkaldırışından önce Cafer bin Muhammed Sadıka gelmiş ve Zeyde beyat ettiklerini haber vermişlerdi. Cafer: “Ona beyat ediniz; vallahi, bizim en hayırlımız ve seyyidimizdir.” dedi. Bunlar geri döndüler, fakat bunu (Caferin söylediklerini) gizlediler. Zeyd arkadaşlarına saf er ayının ilk gecesi buluşmayı vaat etmişti. Yusuf bin Ömer bunu öğrenince Hakeme haber göndererek Küfe ehlini en büyük mescitte toplamasını ve göz altında bulundurmasını emretti. Hakem bunları büyük bir mescitte topladı. Zeydi Muaviye bin ishak bin Zeyd bin Harise Ensillinin evinde aradılar. Zeyd oradan geceleyin çıkmıştı. Güneş doğuncaya kadar “Ya Mansur! (Öldür, öldür)” diye bağırdılar. Sabah olunca Zeyd Kasım Tübbei (Hadrami) ve başka bir arkadaşını gönderdi. Bu ikisi şiarlarını haykırıyorlardı. Abdül-Kays sahrasına vardıklarında karşılarına Cafer bin Abbas Kindi çıktı. Bunlar Cafer ve arkadaşlarının üzerlerine saldırdılar. Kasım Tübbeinin yanında bulunan şahıs katledildi. Kasım yaralı olarak Hakemin yanına götürüldü, Hakem de Kasımın boynunu vurdurdu.
Zeydin taraftarlarından ilk öldürülen kişiler bunlardır.
Hakem sonra pazar (suk) yollarını ve mescidin kapılarını insanlara kapadı.
Hakem Hirede bulunan Yusuf bin Ömere elçi göndererek durumu haber verdi. Haber getirmesi için Cafer bin Abbası göndermişti. Cafer elli süvariyle Cebbanetü Salim (Salim Düzlüğü)e geldi ve oradan Yusufa dönerek haberi verdi. Yusuf Hire yakınlarında bir tepeye giderek yanında bulunan eşraftan bazı kişilerle orada konakladı, Reyyan bin Seleme Erraniyi iki bin kişi, üç yüz yaya ve mancınıkçı ile gönderdi.
Zeyd sabahladığmda kendisine gece gelenlerin sayısı iki yüz on sekizdi; “Sübhanallah, diğerleri nerede?” diye sordu, kendisine onların büyük mescitte mahsur bulundukları söylendi. Bunun üzerine: “Vallahi, bize beyat edenler için bu bir özür değildir.” dedi.
Nasr bin Huzeyme el-Absi bir ses işitip o yöne doğru gidince yolda Hakemin güvenlik kuvvetinin başkanı Amr bin Abdurrahmanı Cüheyneden topladığı süvarilerle gördü, onlara saldırdı. Amr öldürüldü ve beraberindekiler hezimete uğratıldı.
Zeyd Salim Düzlüğüne geldi. Orada beş yüz kadar Şamlı bulunuyordu.
Zeyd yanında bulunanlar ile bunlara saldırıp hezimete uğrattı ve Enes bin Amr el-Ezdinin evine kadar gitti. Enes evde olmasına rağmen çağırıldığı halde çıkmadı. Sonra Zeyd bağırdı, yine çıkmadı. Zeyd: “Sizin arkada kalmanıza sebep ne? Halbuki beyat etmiştiniz, Allah sizi hesaba çekecektir.” dedi. Sonra Künaseye gidip, orada bulunan Şamlılara hücum etti ve onları hezimete uğrattı. Sonra yoluna devam etti. Yusuf ise iki yüz kişiyle ona bakıyordu, eğer isteseydi kendisini öldürebilirdi. Reyyana gelince, O Şam ehliyle birlikte Küfede Zeydin peşine takılmıştı. Zeyd Halidin namazgahında sıkıştırıldı, sonra Kufeye geldi. Bazı arkadaşları Minhef bin Süleym Düzlüğüne gidip orada bulunan Şamlılarla savaştılar. Şamlılar bunlardan bir kişiyi esir ettiler. Bu şahıs Yusuf bin Ömerin emriyle öldürülmüştür.
Zeyd insanların kendini yardımsız bıraktıklarını görünce: “Ey Nasr bin
Huzeyme! Ben onların bunu Hüseyniler (Hüseyin sempatizam) olarak yapmış olmalarından korkuyorum.” dedi. Nasr: “Ben, vallahi, ölünceye kadar senin yanında savaşacağım. insanlar mescittedirler, bizi onlara doğru gönder.” diye karşılık verdi.
Bunların karşılarına Ömer bin Saadın evi yakınlarında Ubeydullah bin
Abbas Kindi çıktı. Orada savaşa tutuştular, Ubeydullah ve arkadaşları hezimete uğradılar. Zeyd mescidin kapısına kadar geldi. Arkadaşları kapıların üzerinden sancakları içeri sokuyorlar ve: “Ey mescittekiler! Zilletten izzete çıkın, din ve dünyaya çıkın. Siz şu anda din ve dünya dahilinde değilsiniz.” diyorlardı. Şamlılar ise mescidin üzerinden bunlara taş yağdırıyorlardı.
Reyyan akşamüzeri Hireye döndü, Zeyd de beraberindekilerle döndü.
Kufe halkı Ona doğru çıktılar, O da Darur-Rızkda konakladı. Bu sırada Reyyan bin Seleme oraya gelerek Zeyd ve taraftarlarıyla savaşa tutuştu. Şamlılar ve onlarla beraber daha birçokları yaralanarak alabildiğine suizan altında çarşamba gecesi geri döndüler.
Ertesi gün Yusuf bin Ömer, Abbas bin Said Müzeniyi Şamlılarla gönderdi. Abbas Darur-Rızkda bulunan Zeydin yanına kadar geldi. Zeyd, yanlarında Nasr bin Huzeyme ve Muaviye bin ishak bin Zeyd bin Sabit ile bunların karşısına çıktı. Çok çetin bir savaşa girdiler. Şamlılardan Nabü bin Ferve elAbsi, Nasr bin Huzeymeye hücum ederek kılıçla vurup dizini kesti. Nasr karşı bir hamleyle Onu öldürdü, kendisi de çok geçmeden öldü. iyice şiddetlenen savaşın sonunda Abbasın adamları hezimete uğratıldı ve onlardan yetmiş kadar kişi öldürüldü.
Akşam olunca Yusuf onları tekrar hazırlayarak gönderdi. Bunlar Zeyd ile karşı karşıya geldiklerinde, Zeyd adamlarıyla bunlara saldırıp dağıtarak: Sebhaya kadar kovaladı. Orada tekrar saldırarak Benu Süleyme kadar çıkardı. Abbasın süvarileri Zeydin süvarileri karşısında tutunamıyorlardı. Abbas Yusufa haber göndererek durumu bildirdi ve mancınık ekibini göndermesini istedi. Yusuf bunları gönderince Zeydin üzerine bunlarla yürüdüler. Muaviye bin ishak el-Ensari, Zeydin gözleri önünde kahramanca savaştı ve sonunda öldürüldü. Zeyd ve beraberindekiler geceye kadar dayandılar. Zeydin alnının sol tarafına isabet eden ok dimağına kadar işledi. Adamları geri çekildiler. Şamlılar bunların gece çöktüğü için geri çekildiğini zannediyorlardı. Zeyd Erhab evlerinden birine indi, arkadaşları Zeyde bir tabip getirdiler. Tabip oku çekip çıkardı. Zeyd biraz acı çekti ve ok çıkarılınca öldü. Arkadaşları: “Onu nereye defnedelim?” diye birbirlerine sordular. Bir kısmı: “Suya atalım.” derken, bir kısmı: “Başını gövdesinden ayırıp diğer ölüler arasına bırakalım.” diyordu. Oğlu Yahya ise: “Vallahi, babamın etini köpekler yemez.” diyordu. Bir kısmı: “Onu toprağı alınmış bir çukura gömüp üzerine su dolduralım.” diyordu. Nihayet bu görüş uygun bulundu. Zeydi defnedip çukurun üzerine su doldurdular. (Yakub Nehrine defnedildiği de söylenmiştir.) Arkadaşları suyu tutup Zeydi defnetmişler ve suyu tekrar üzerine akıtmışlardı. Bu sırada Zeydin Sindli kölesi onlarla beraber idi. Rivayete göre bunları görmüş ve sonra Zeydin bulunduğu yeri göstermiştir. Sonra halk oradan ayrıldı. Zeydin oğlu Yahya Kerbelaya gelip Ninovada Bişr bin Abdülmelik bin Bişrin mevlası Sabıka misafir oldu.
Yusuf bin Ömer daha sonra evlerde yaralıları araştırdı. Zeydin azadı kölesi cuma günü Zeydin bulunduğu yeri göstermiş, Zeydin ölüsü çıkarılıp kafası kesilerek Hirede bulunan Yusuf bin Ömere gönderilmişti. Gönderen Hakem bin Saiftir.
Yusuf, Zeyd ile Nasr bin Huzeyme, Muaviye bin ishak ve Ziyad bin Nehdinin Künasede çarmıha gerilmelerini ve muhafaza edilmelerini emretti, Zeydin başını da Hişama gönderdi. Bu baş Dimaşk şehrinin kapısına asıldı, sonra Medineye gönderildi. Zeydin gövdesi ise, Hişam ölüp yerine Velid geçinceye kadar çarmıha gerili olarak kaldı. Velid halife olunca, oradan indirtip yaktırmıştır.
Hiraş bin Havşeb bin Yezid Şeybaninin Zeydin güvenlik ve koruma ekibinin başında olduğu ve Zeydin kabrini deşip çarmıha gerenin bu olduğu da söylenmiştir.
Seyyid Hamevi şöyle demiştir: Uyanık, hasta ve tetikte olarak bir gece geçirdim. Bir söz söyledim, saçmalığı uzattım.
Allah Havşeb, Hıraş ve Mezyede lanet etsin! Yezide de lanet etsin, çünkü o daha zalim idi. Milyonlarca milyon, sonu gelmeyen lanetler…
Çünkü onlar Tanrıya savaş açıp, Muhammede eza ettiler. inatla, tertemiz Zeydin kanına (öldürülmesine) iştirak ettiler. Sonra Onu öldürülmüş ve soyunmuş olarak çarmıha gerdiler. Ey Hıraş bin Havşeb! Sen yarın halkın en bedbahtı olacaksın.
Yahya bin Zeydin durumu hakkında yukarıda zikredilenlerden başka şeyler de rivayet edilmiştir. Babası Zeyd öldüğünde Esedoğullarından biri Ona: “Horasanlılar sizin yanınızdadır (şia), onların yanına gitseniz daha iyi olur.” dedi. Yahya: “Şu anda oraya gitmem nasıl mümkün olur?” diye sordu. Adam: “Takip edilmen hızını kaybedince çekip gidersin.” diyerek karşılık verdi.
Bu adam Yahyayı bir gece kendi yanında gizledi, sonra korkarak Abdülmelik bin Bişr Mervana götürdü ve Ona: “Senin Zeyde akrabalığın çok yakındır ve Onun hakkı senin üzerine vaciptir.” dedi. Sonra aralarında şöyle bir konuşma oldu:
Abdülmelik: – Onu affetmek takvaya daha yakın idi. Adam: – Zeyd öldürüldü, bu da Onun henüz genç, suçsuz oğlu. Eğer Yusuf bunu tanırsa öldürür, sen himayene alır mısın?
Abdülmelik: — Evet. Bunun üzerine Esedoğullarından zikri geçen şahıs Yahyayı Abdülmelikin yanına getirdi. Yahya Abdülmelikin yanında bir müddet kaldı. Aranması biraz gevşeyince Zeydllerden bir grup insanla Horasana hareke etti. Yusuf Zeydin katlinden sonra buna kızdı ve: “Ey Iraklılar! Yahya bin Zeyd tıpkı babası gibi kadınlarınızın kubbemsi örtüleri içinde yoluna devam ediyor. Eğer gözüme görünürse, babasının husyelerini kemirdiğim gibi onunkileri de kemirirdim.” diyerek onları tehdit ve zemmetti, halk da çevresinden ayrıldı.