Yezid cömert bir kişi idi. Bir gün yanında Hahabe ve Sellametul-Kass var iken coşmuş: “Bırakın beni uçayım.” demişti. Hahabe: “Peki ümmeti kime emanet edeceksin?” diye sorunca da: “Sana.” diye karşılık vermişti. Hahabe bir şarkı söylemiş ve: “Boğazıyla çenesi arasında sükun bulmayan ve aşağı da inmeyen bir hararet var.” demişti. Bunun üzerine Yezid: “Uçmak istiyorum” deyince Hababe: “Ey Müminlerin Emiri, sana ihtiyacımız var.” diye konuşmuş, Yezidin: “Olsun, vallahi uçacağım.” demesi üzerine de: “Peki, ümmeti ve saltanatı kime emanet edeceksin?” diye sormuştu. Yezid Onun bu sorusuna:
“Sana.” diyerek cevap vermiş ve Hahabenin elini öpmüştü. Bunun üzerine: ” Mutlu ol. demiyorum sana, aklı kıt.” diyerek bir hizmetçisi dışarı çıktı.
Hababe ve Yezid gezinmek için çıkmışlardı. Yezid Ona bir üzüm tanesi attı, bu üzüm tanesi Hababenin boğazına kaçtı, mosmor oldu ve bunun sonucunda hastalanıp öldü. Yezid Onu üç gün defnetmedi, sonunda ceset koktu. Yezid Onu kokluyor, öpüyor, sonra bakıp bakıp ağlıyordu. Yezide cesedin durumu anlatılınca sonunda gömülmesine izin verdi. Üzgün ve mahzun olarak sarayına döndü. Bir cariyesi şöyle diyordu:
Aşığa, arzu duyduğu sevgilisinin dolaştığı yerleri ıssız görmek hüzün olarak yeter.
Yezid ağladı. Sevgilisinin ölümünden sonra yedi gün hiç kimseye görünmedi. Bunu Ona, “insanların sefihHkle itham edeceği bir şeyortaya çıkar.” diye Mesleme teklif etmişti.
Yezid kardeşi Süleymanın hilafeti zamanında haccetmiş ve Hahabeyi dört bin dirhem karşılığında satın almıştı, ismi Aliye idi. Süleyman: “Artık Yezidin tasarruftarını kısıtlayacağım” deyince Yezid bu cariyeyi (Hahabe) iade etti ve bunu Mısırlı birisi satın aldı. Hilafet Yezide gelince karısı Sude:
“Dünyada temenni ettiğin, arzu ettiğin bir şey kaldı mı?” diye sordu. Yezid:
“Evet, Hababe.” diye cevap verdi. Sude hemen birini göndererek Hababeyi satın aldı, sonra hazırlayıp Yezide getirdi, bir perdenin arkasına oturttu ve Yezide: “Ey Müminlerin emiri! Dünyada temenni ettiğin bir şey kaldı mı?” diye sordu. Yezidin: “Sana söylemiştim ya!” demesi üzerine perdeyi kaldırarak: “işte Hahabe!” dedi ve Hahabeyi orada bırakıp ayrıldı.
Sude Yezidin gözünde daha da büyük değer kazandı. Yezid hanımı Sudeye pek çok ikramda bulundu. (Sude binti Abdullah bin Amr bin Osman).
Yezid öldüğünde Sellame şu ağıtı okuyuncaya kadar ölümü bilinmedi:
Sesimizi kısarsak veya kısmağa karar verirsek bizi kınama.
Gece boyunca gam, keder bundan ayrılmadı; Çünkü çok acıklı bir olay geldi başımıza.
Onsuz kalan eve her bakışımda gözyaşlarım dolup taştı. Gitti bizi gözetip kollayan efendi.
Sonra “Vah Müminlerin Emiri, vah!” diye bağırınca Yezidin öldüğü anlaşıldı.
Yezidin Hahabe ve Sellame ile maceraları pek çoksa da biz burada onları zikretmeyeceğiz.
Sellameye sonradan Kass denilmesinin sebebi şudur:
Abdurrahman bin Abdullah bin Ebi Ammar (Cüşem bin Muaviye bin Bükeyroğullarından) fakih ve çok ibadet eden birisiydi. Çok ibadet ettiğinden dolayı kendisine Kass denilmiştir. Bu şahıs bir gün Sellamenin efendisinin evinin yanından geçerken Sellamenin şarkı söylediğini işiterek durup dinlemeğe başlar. Bu durumu Sellamenin efendisi görünce Abdurrahmana: “Hem bakıp hem dinlemek ister misin?” der. Abdurrahman bundan kaçınır. Sellamenin efendisi: “Öyleyse görmeyeceğin bir yere oturtalım; O söylesin, sen dinle.” diyerek Abdurrahmanı içeri alır. Sellame şarkı söyler. Abdurrahmanın çok hoşuna gider. Efendisi Sellameyi oturduğu yerden çıkararak Abdurrahmana gösterir. Birbirlerine aşık olurlar. Abdurrahman genç ve yakışıklı birisidir. Bir gün yalnız kaldıklarında aralarında şöyle konuşurlar:
Sellame:
– Seni seviyorum.
Abdurrahman:
– Vallahi ben de seni seviyorum.
Sellame:
– Seni öpmek istiyorum.
Abdurrahman:
– Vallahi ben de istiyorum:
Sellame:
– Karnımı karnının üzerine koymak istiyorum.
Abdurrahman:
– Vallahi ben de istiyorum.
Sellame:
– Öyleyse seni bundan alıkoyan ne?
Abdurrahman:
– Allah TeManın şu sözü: O gün dostlar birbirlerine düşman olurlar, sadece müttakller hariç. Çünkü ben dostluğumuzun düşmanlığa dönüşmesini istemem, diyerek dönüp gider ve ibadetine devam eder.
Abdurrahmanın Sellame hakkında şiirleri de vardır.
Allah Onun evini benden uzaklaştırmasın; görmüyor musun, şarkı söylerken sesine ne de güzel ahenk veriyor. Sesini titreştirerek söz düzenini nasıl da uzatıp kısaltıyor.
Yine başka bir şiirinde:
Şu kalbe de hele: Sen muhafiz mısın ve bugün Sellameden vaz mı geçtin?
Ah keşke ben çalgının her ses verişinde Sellamenin meclis arkadaşı olsam!
O söylemeğe başlayınca Onunla birlikte oturan kendisine baktığında adeta kalbi ona uçar.
işte bu gönülolayından dolayı Sellameye Kass denmiştir.