"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
İslam Tarihi - İbnül Esir
Mesnevi Şerif - Mevlana
Peygamberler Tarihi
Tabakat - İbn Sad
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Hareşi ile suğdlar arasında cereyan eden vaka

Hareşi bu yılda birçok savaş yapmış, nehri geçerek Debilsiyyeden iki fersah uzaklıktaki Rüzgar Sarayında (Kasr-ı Rih) konaklamıştı. Ordusu etrafına toplarimış değildi. Yeniden hareketi emredince Hilal bin Uleym Hanzali Ona: “Ya Henalı! Sen vezirken emir (kumandan) olduğun şimdikinden daha hayırlıydın. Baksana, hareketi emrettiğin halde kimse etrafına toplarımıyor.” dedi. Hareşi dönerek tekrar konaklama emri verdi. Fergana Melikinin amcasının oğlu Hareşiye gelerek: “Suğdlar Hucendededir.” demek suretiyle onlar hakkındabilgi verdi ve şöyle devam etti: “Öyleyse onlar geçide varmadan önce yetişin, çünkü belli bir süre için onlar bizim himayemiz altında değillerdir. ”
Hareşi Onunla beraber Abdurrahman Kuşeyri, Ziyad bin Abdurrahmanı göndermiş, onlar hareket ettikten sonra da gönderdiğine pişman olmuş, “Bana doğru mu, yalan mı söylediğini bilmediğim bir yabancı geldi, ben de bir grup Müslümanı tehlikeye attım.” diyerek izlerinden Uşruseneye kadar gitmiş ve ufak bir şey karşılığında onlarla anlaşma yapmıştı.
Hareşi akşam yemeğini yediği sırada Ata Debusi gelmiş, Onu görünce lokma elinden düşmüştür. Atayı çağırtarak: “Kimseyi. öldürdünüz mü?” diye sormuş, Onun: “Hayır.” demesi üzerine de: “Allaha hamdolsun!” diyerek yemeğine devam etmiş ve kendine takdim edilen şeyleri haber vermiştir.
Daha sonra hemen hareket edip üç gün sonra Kuşeyriye ulaştı. Yine ilerlemeğe devam etti, Hucendeyevarınca bir arkadaşı kendisine: “Ne düşünüyorsun, neyi uygun görüyorsun?” diye sordu, “Hemen davranalım dedim.” şeklinde karşılık verince arkadaşı: “Bence bu uygun olmaz. içimizden biri yaralansa kim tedavi edecek, birisi öldürülse kime götürülecek? Ağır davranıp savaş için iyi hazırlansak daha iyi olur.” diyerek görüşünü bildirdi.
Bunun üzerine konaklayıp savaş için hazırlanmağa başladı. Düşman tarafından tek kişi çıkmıyordu. Halk Hareşiden korkmuştu, dindar ve kahraman biri diye amlıyordu. (Horasanda iken biraz aptallaşmıştı.) Araplardan birisi Hucendenin kapısına direkle vurmuş ve kapı açılmıştı. Onlar dış kapının arkasına hendek kazmışlar ve üzerine dallar ve toprakla örterek bir tuzak hazırlamışlardı. Maksatları karşı karşıya geldiklerinde eğer hezimete uğrarlarsa yolu iyi bulabilmek ve Müslümanları şaşırtarak hendeğe düşürmekti. Savaşıp hezimete uğrayınca yolu şaşırıp hendeğe düştüler. Müslümanlar onlardan kırk kişi çıkarmışlardır. Hareşi onları sıkıştırınca, Fergana Melikine haber göndererek: “Bizi aldattın.” deyip yardım istemişler, Fergana meliki de buyardım isteklerine: “Onlar size müddetin bitiminden evvel geldiler, siz benim himayem altında değilsiniz.” diyerek karşılık vermişti. Bunun üzerine sulh talep edip eman dilediler ve ayrıca kendilerini Suğda göndermesini istediler. Melik onlara şu şartları koştu: “Elinizde bulunan Arap kadınlarını bırakın, haracı ödeyin, kimseye zarar vermeyin. Hucendede sizden kimse kalmasın, eğer bir değişiklik yapacak olursanız, o zaman kanlarınız helal olur.”
Suğdlu beyler ve tüccarlar bunlara yöneldiler ve Hucendelileri eski durumlarında bıraktılar. Suğdların ileri gelenleri tanıdıkları orduya geldiler. Karzinc de Eyyllb bin Ebi Hassana geldi. Hareşi bunların ellerinde bulunan bir kadını öldürdükleri haberini aldı, “Ben Sabitin bir kadını öldürüp defnettiği haberini aldım.” dedi. Sabit bunu inkar etti, fakat Hareşi haberi soruşturunca doğru olduğunu anladı, Sabiti çadırına getirterek öldürttü. Karzinc Sabitin öldürüldüğünü duyunca kendi canından korktu, kardeşinin oğluna haber göndererek kendisine seravil (şalvar) getirmesini istedi. Daha önceden kardeşinin oğluna: “Eğer seravil (şalvar) istersem, bil ki ölüm söz konusudur” demişti. Daha sonra dışarı çıktı, halk kendisine karşı koyunca onlardan bir kaç kişiyi öldürdü. Sonunda Sabit bin Osman bin Mesuda geldi, Sabit Onu katletti.
Suğdlar ellerinde bulunan Müslüman esirlerden yüz elli kadarını öldürdüler. Hareşi bunu duyunca araştırdı, doğru olduğunu görünce onları öldürtüp tacirleri ayrı tuttu. Suğdlular sopalarla savaşıyorlardı, ellerinde başka silah yoktu. Bunlar öldürüldüler. Üç bin kişi idiler. (Yedi bin kişi de deniliyor.) Suğd ehlinin mallarını ve çoluk çocuklarını ayırdılar. Hareşi bunlardan hoşuna gideni aldı, sonra Müslim bin Budeyl Adeviyi çağırtarak taksim işini Ona bıraktığını söyledi. Müslimin: “Adamların gece yapacağını yaptıktan sonra mı beni görevlendiriyorsun? Başka birini tayin et.” demesi üzerine başka birini tayin etti.

Hareşi Yezid bin Abdülmelike yazıp durumu hakkında bilgi verdi, Ömer bin Hübeyreye ise bir şey bildirmedi. Ömerin ona kin ve buğz bağlamasının sebeplerinden biri budur.
(Deyuşti, Semerkand kralıdır. ismi Deyu Eşnec idi. Araplar Deyuşti diye tellaffuz etmişlerdir.)
Denildiğine göre, Hucende ganimetlerinin başında ilba bin Ahmer YeşkUri vardı. Onlardan bir adam iki dirhem vererek bir güzel koku kutusunu satın aldı. içinde altın parçacıkları görünce ellerini yüzüne koydu ve yüzü geçmiş (kül gibi olmuş) olarak geri döndü, kutuyu iade edip iki dirhemini geri aldı. Sonra arandı, fakat bulunamadı.
Hareşi Süleyman bin Ebi Sırriyi Suğd Vadisinin kuşattığı kaleye sadece bir taraftan gönderdi. Harezmşah,Sahib Ahrun ve Şuman da Onunla beraber gittiler. Süleyman önden Müseyyeb bin Bişr Reyahiyi gönderdi. Bunu bir fersah ötede karşıladılar. Müseyyeb onları hezimete uğratıp kaleye sığınmak zorunda bıraktı, sonra kaleyi muhasara etti. Deyuşti Hareşinin hükmüne razı olmak istedi. Bu vesileyle Ona elçi göndererek ikramda bulundu. Kaledekiler kadınlarına, çoluk çocuklarına dokunmamak ve kaleyi teslim etmek şartıyla sulh istediler. Süleyman Hareşiden kalede bulunan şeyleri almak üzere emin kişiler göndermesini istedi. Hareşi malları toplayacak ve satıp taksim edecek birilerini gönderdi.
Hareşi Kişe yürüdü. On bin baştan cizye almak üzere anlaştı. Sonra Zernice yürüdü. O sırada Ömer bin Hübeyrenin Deyuştiyi serbest bıraktığını bildiren mektubunu aldı. Kişte anlaşma mallarını toplamak üzere Nasr bin Seyyarı tayin etti. Süleyman bin Ebi Sırriyi, Kiş ve Nesefin harp ve haraç işleriyle görevlendirdi. Erişilmesi güç hazineler vardı. Müceşşir Hareşiye:
“Sana orayı savaşmadan fethetmeni sağlayacak bir yol göstereyim mi?” diye sorar: Hareşi: “Göster.” der ve aralarında şöyle bir konuşma geçer:
Müceşşir:
– Müserbel bin Hırrit bin Raşit Naci oranın (Nesefin) melikinin dostudur. Onu oraya gönder. Melikin ismi Subuğradır. Müserbel, Hareşinin Hucende ehline yaptıklarını haber verip korkutsun.
Hareşi:

– Sonra ne olur, ne düşünüyorsun?
Müceşşir:

– Öyle sanıyorum ki, senden eman dileyeceklerdir,
Hareşi:

– Peki, gelip bana iltihak edenlere ne yapayım?
Müceşşir:

– Onlara eman ver; canlarına, mallarına dokunma.
Hareşi onlarla bir anlaşma yaptı. Onlar da karşı koymayacaklarına teminat verdiler. Hareşi sonra yanında Subuğra ile ülkesine döndü. Eman verilmiş olmasına rağmen Subuğra katledildi.