Hilafete geldiği zaman Yezid bin Mühellebe şöyle yazmıştı:
“Süleyman Allahın kullarından bir kul idi. Allah Ona nimet verdi, sonra geri aldı. Süleyman beni -eğer yaşarsa- benden sonra Yezid bin Abdülmeliki halife bıraktı. Aslında beni tayin eden ve benim için hiç de kolay olmayan bu işi takdir eden Allahtır. Eğer zevceler edinmekte, mal toplamakta gözüm, rağbetim olsaydı bu kullarının herhangi birinin sahip olduğundan daha fazla sahip olanda olurdu. Ben düçar olduğum bu işin dert hesabından ve katı sorgusundan korkuyorum. Allahın bağışlaması müstesna. Buradakiler beyat ettiler, sen de oradakilerden beyat al.
Yezid bin Mühelleb Mektubu okluyunca kendisine denildi ki:Sen Onun görevlendirdiklerinden değilsin, çünkü Onun sözleri kendinden önce gelip geçenlerin sözlerine benzemiyor.
Yezid insanları, Ömer bin Abdülazize beyat etmeğe çağırdı, halk beyat etti.
Mukatil bin Hayyan diyor ki: Ömer Abdurrahman bin Nuayma şöyle yazmıştı:Sen, Allahın bozguncuların amelini ıslah etmeyeceğini bilenler gibi davran.
Tufeyl bin Mirdas diyor ki: Ömer, Süleyman bin Ebis-Sirriye şöyle yazmıştı:Sen hanlar yaptır, oradan geçen Müslümanlar bir gün bir gece kalsın; hayvanlarına bakılsın, hasta ve zayıf olanlar iki gün iki gece de kalabilir. Eğer ülkesiyle irtibatı kesilmiş ve oraya gidemeyecek durumda olanlar gelirse, onları ülkelerine ulaştır.
Ömerin mektubu Süleymana gelince Semerkand ahalisi kendisine dedi ki: “Kuteybe bize zulmetti, kötülük etti, ülkemizi elimizden aldı. Allahartık adalet ve insafı ortaya çıkarmış, galip kılmıştır. O halde Müminlerin emirine bir heyet gönderelim.” Süleyman onlara izin verdi, Ömere bir heyet gönderdiler.
Ömer bunlar hakkında Süleymana şöyle yazdı: “Semerkand ahalisi Kuteybenin onları yurtlarından çıkarmağa kadar varan zulmünden ve baskısından bahsediyorlar. Sana bu mektubum gelince bunlar için bir mahkeme kurulsun ve kadı bunların durumlarını incelesin. Eğer kadı bunlar lehinde hüküm verirse Arapları kışlalarına gönder, Kuteybe gelmezden önceki duruma getir. ”
Süleyman, Kadı Cümey bin Hadırı hüküm vermesi için oturttu. Cümey, “Araplar Semerkanddan kışlalarına dönecek, eşit şartlarda birbirleriyle savaş ilan edecekler, ya yeni bir sulh veya zorla bir zafer olacak.” diye hükmedince Suğd ehli: “Hayır, biz şu andaki duruma razıyız, yeniden harp çıkarmak istemiyoruz.” diyerek bu şekilde anlaştılar.
Davud bin Süleyman Cufi der ki: “Ömer, Abdülhamide şöyle yazmıştı: Küfe ehli, bela, şiddet ve kötü valilerin başlattığı pis muamelelere maruz kalmışlardır. Dinin kıvamı, özü adalet ve ihsandır. Sana nefsinden daha mühim bir şeyolmasın, çünkü günahın azı olmaz. ıssız yerlere, meskun yerler muamelesi yapma. Onlardan güç yetirdikleri kadarını ve uygun olanını al ki mamur hale gelebilsinler. Meskun yerlerin haracı arazi sahiplerinden yumuşaklıkla alınsın. Darbul-fahl (erkek hayvanın çiftleşmesinden para almayın. Nevruz ve Mihricanda verilen hediyeleri kabul etme, evlerden ve nikahtan ücret alma. Yeryüzünde Müslüman olanlardan haraç alma. Bu hususlarda emrime uy. Allahın beni yetkili kıldığı şekilde seni tayin ediyorum. Bana müracaat etmedikçe kısas uygulamakta acele etme. Halktan (gençlerden) haccetmek isteyen olursa, haccedebilecek kadarını ver. (100 dirhem).”
Osman bin Abdülhamid babasının şöyle dediğini nakleder: Ömerin hanımı Fatıma binti Abdülmelik şöyle demiştir: “Ömer hastalığında bir gece iyice endişelenmişti, Onunla beraber sabahladık. Ben yanında bulunması için Mersid denilen özel doktorunu çağırttım. Herhangi bir ihtiyacı olunca gidebilmek için kendisine yakın bulunuyordum. Sonra uyuduk. Gün ağarmağa başladığında uyandım, Ömerin yanına yöneldim, bir de baktım ki Mersid evin dışında uyuyor. Niye dışarıya çıktın? diye sordum, şöyle cevap verdi: Beni Ömer dışarı gönderdi ve şöyle dedi:Ben öyle bir şey görüyorum ki ne insan. ne de cindir. Dışarıya çıktım, şu ayet-i kerimeyi okuyordu:işte bu ahiret yurdu. Biz onu yeryüzünde yücelik, üstünlük ve fesat istemeyenlere veririz. Akibet müttekilerindir. ”
Fatıma devam ediyor: “içeriye girdiğimde yüzü kıbleye dönük olarak ölmüş olduğunu gördüm.”
Mesleme bin Abdülmelik anlatıyor:
“Hastalığı sırasında Ömerin yanına geldim. Üzerinde kirli bir gömlek gördüm. Karısı Fatımaya (kendi kız kardeşi oluyor): Emirüil-Mümininin elbiselerini yıkayın. dedim, Peki yıkayalım. dedi. ikinci defa geldiğimde gömleğin Aynı şekilde olduğunu gördüm ve Fatımaya: Ben size EmirülMümininin gömleğini yıkayın demedim mi? diye çıkışınca: <