"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Ziyad bin ebihin vefatı

Bu yıl içinde Abdurrahman bin Ümmül Hakem es-Sekafı Bizans topraklarında kış seferine çıkmıştı. Ayrıca bu yıl içinde eunade bin Ebi Ümeyye elEzdi komutanlığında Akdeniz adalarından Rodos Adası fethedilmiş ve Müslümanlar burayı iskan ederek Bizanslılar için büyük bir tehlike haline gelmişlerdi. Bizanslı Rumlar Rodosta yerleşen Müslümanlardan bir hayli çekiniyorlardı, çünkü Müslümanlar bu bölgede seyreden Bizans denizcilerine saldırıp gemilerine el koyuyorlardı. Muaviye sürekli olarak Rodosta yerleşen bu Müslümanlara büyük yardımlarda bulunuyor ve çevredeki düşmanlar onlardan bir hayli korkuyordu. Ancak Muaviye vefat edince oğlu Yezid buradaki Müslümanları tamamen ihmal etmişti.
Başka bir rivayette ise Rodosun H. 60. (M. 679-680) yılda fethedildiği kaydedilir.

Ziyad bin Ebih bu yılın Ramazan ayında Küfede vefat etmişti. Ziyad ölümünden evvel Muaviyeye şöyle bir mektup yazmıştı: “Ben Irakı sol elimle tamamen hakimiyetim altına almış bulunuyorum. Sağ elim ise şu anda boş duruyor. izin ver de bu elimle de Hicaz bölgesi ile uğraşayım.” Ziyadın bu mektubu üzerine Muaviye Onu Hicaza vali tayin etmiş, ancak Hicaz ahalisi bu haberi işitince Abdullah bin Ömer bin el-Hattabın yanına varıp durumu anlatmış ve üzüntülerini bildirmişlerdi. Abdullah bin Ömer de: “Ona beddua ediniz.” diyerek kıbleye yönelmiş ve Ziyada beddua etmişti. Abdullah bin Ömer bu bedduasında şöyle demişti: “Allahım bizi Ziyadın şerrinden koru!” Gerçekten Ziyadın sağ elinin bir parmağında bir çıban çıkmış ve onun tesiri ile ölmüştü. Ziyad ölüm döşeğine yattığında Kadı Şureyhi çağırarak istişare etmiş ve şöyle demişti: “Şu parmağımda çıkan çıbanı görüyorsun. Bana bu parmağın kesilmesi söylendi, sen ne dersin?” Kadı Şureyh: “Ecelinin yaklaşmış olmasından korkuyorum. Eğer gerçekten ecelin gelmişse, parmağın kesilmiş olarak Allahın huzuruna çıkmış olursun. Diğer taraftan Cenab-ı Allaha bir an evvel kavuşmayı istemiyormuşsun gibi bu parmağını da kesmiş olacaksın ve kesik parmakla Allahın huzuruna çıkmış olacaksın. Ayrıca ecel şu anda gelmemiş de daha birçok yıllar yaşayacaksan böyle parmağın kesik olarak yaşaman da güzel değildir.” şeklinde konuşmuş, Ziyad şöyle karşılık vermişti:
“Hay Allah hayrını versin! Şu anda ben öldürücü bir hastalık ile kucak kucağa yatıyorum.” Sonra Şureyh yanından çıktığında kendisiyle karşılaşan Müslümanlar durumu sormuşlar, o da görüşmesinin sebebini anlatınca bu defa:
“Niye parmağını kesmesi konusunda ona öğütte bulunmadın?” diye sormuşlar, Şureyh: “Kendisine danışılan kişi emin kişidir.” diye karşılık vermişti.
Ziyad parmağının kesilmesini istemiş, fakat ateşe ve dağlayıcı şişlere bakınca ürkmüş ve vazgeçmişti. Başka bir rivayette ise Şureyhin kendisine yaptığı bir öğütten sonra parmağını kesmekten vazgeçmişti. Ölümü yaklaştığında oğlu: “Babacığım! Sana altmış tane elbise hazırladım, seni onlarla defnedeceğim.” demiş, Ziyad ise oğluna şöyle cevap vermişti: “Ey oğulcağızım! Babana onun bütün elbiselerinden ve kefenlerinden çok daha hayırlı bir elbise yaklaşmış bulunuyor, o elbise de ölümdür.” Sonra Ziyad ölmüş ve Kufe yakınlarında es-Süveyye denilen yerde defnedilmişti.
Onun vefat haberi Abdullah bin Ömere ulaşınca şöyle demişti: “Haydi güle güle Sümeyyenin oğlu! Ne ahirette kazancın oldu, ne de bu dünya sana kaldı. ”
Ziyad Hicretin birinci yılında dünyaya gelmişti. Kırmızıya çalan bir teni olup sağ gözünde hafif bir şaşılık vardı. Sakalı beyazdı, üzerinde bazen yamalı görünen bir gömleği olurdu.