Ziyad Ferezdakı yakalamak ister. Nehşeloğullarıyla Fukaymoğulları Ziyada bu konuda yardım ederler. Bunun da sebebi şöyle anlatılır:
Ferezdak şöyle der: Ben Eşheb bin Rumeyle ve el-Baisi hicvettim.
Gözden düştüler. Nehşeloğulları ile Fukaymoğulları Ziyad bin Ebihi benim aleyhimde kışkırttılar ve ayrıca Yezid bin Mesud bin Halid bin Malik de benim aleyhimde Ziyadı kışkırtanlardan idiler… Ve şöyle devam eder: Ziyada anlattıklarında beni tanımadı, fakat: “O malı ve elbiseleri elinden alınan Arabi genç” diye tarif edilince tanımıştı.
Ferezdak şöyle anlatır: Babam Halid beni bazı hayvanları götürüp satmak ve bedellerini getirmek üzere göndermişti. Ben de hayvanları alıp Basraya götürdüm. Onları sattıktan sonra bedellerini iyice bağlayıp sağlam bir yere elbisemin içine koymağa çalışıyordum. O anda beni bir adam gördü ve şöyle dedi: “Parayı öyle sağlam bir şekilde yerleştirmeğe çalışıyorsun ki, benim bildiğim bir adam vardı, o bile parayı senin saklamağa çalıştığın gibi sıkıca bağlayıp saklamağa çalışmazdı.” Bunun üzerine ben bu adamın kim olduğunu sorunca şöyle dedi: “Ferezdakın babası Malik bin Sasaadır.” Bu sözü işitince ben de o anda hayvan ağılında bulunan adamları çağırdım ve paraları onlara doğru saçmağa başladım. Parayı kapışanlardan birisi bana: “Şu sırtındaki cübbeni de çıkar at.” diye seslendi. Ben de sırtımdaki cübbeyi çıkarıp attım. Diğer birisi: “Sırtındaki gömleği çıkar at” dedi, onu da çıkarıp attım. Bir üçüncüsü: “Başındaki sarığı da bize ver” deyince onu da çıkarıp verdim. Bir diğeri: “Şu iç gömleğini de çıkar” deyince ona: “Hayır, onu çıkarıp da yollarda çırılçıplak yürüyecek kadar deli değilim.” diye karşılık verdim. Bu haber Ziyada ulaşınca: “Bu, insanlara zarar verip onları başkalarını soymağa alıştıran ahmak bir adamdır,” demiş ve o hayvan ağılına bir adam göndererek beni götürmelerini istemişti. Huceymoğullarından bir atlı gelerek beni yedeğine aldı, oradan kaçırdı ve ben de bu şekilde kurtulmuş oldum. Bunun üzerine Ziyad o sıralarda divanda katiplik yapan iki amcamı, yani Sasaanın iki oğlu olan Züheyl ve Zuhhafı alıp günlerce hapsetmiş, sonra iltimas yapan bazı adamların şefaatleri üzerine onları serbest bırakmıştı. Ben de kaçıp babamın yanına geldim ve olup bitenleri anlattım.
Ziyad bunu bir kin olarak kalbinde saklamıştı. Bir ara Sadoğulları Kabilesinden Ahnef bin Kays ve Cariye bin Kudame ile el-Cevn bin Katade elAbşemi ve el-Hutat bin Yezid, Ebu Menazil el-Mücaşii Muaviye bin Ebi Süfyanın yanına gitmişlerdi. Muaviye bu adamların her birine yüzer dinarlık bir mükafat dağıtmış, ancak Hutat bin Yezide yetmiş dinar vermişti. Yolda geri dönerlerken bunların her birisi kendisine verilen mükafattan söz eder. Kendisine yetmiş dinarın verildiğini gören Hutat Muaviyeye geri dönmüş, Muaviye neden geri döndüğünü sorunca: “Beni, Temimoğulları arasında rezil ettin, gerçekten benim soyum sopum sahih değil midir? Ben yaşlı başlı bir kimse değil miyim? Ben kendi aşiretimde kendisine itaat edilen bir reis değil miyim?” demiş, Muaviye: “Evet, öyledir.” diye cevap verince de: “Peki, o halde neden onlara çok verdin de bana az verdin? Aleyhinde olanlara daha fazla da yanında yer alanlara niye böyle az?” diye sormuştu. (Hutat Cemel Vakasında Ayşenin yanında yer almıştı. Halbuki Ahnef bin Kays ile Cariye bin Kudame Alinin taraftarları arasında idiler. Ahnef ve el-Cevn Cemel Vakasında savaştan ayrıldıkları halde yine Alinin taraftarları arasında idiler.) Bunun üzerine Muaviye Hutata şöyle demiştir: “Ben bu adamların dinlerini satın aldım, seni ise dininle baş başa bıraktım ve Osman hakkındaki görüşünden dolayı sana bu şekilde davrandım.” Hutat Osmanın taraftarlarından ve Onun kanını talep edenlerden idi. Hutat ise Muaviyeye şöyle karşılık vermişti:
“Peki, benim de dinimi onlardan satın aldığın gibi satın aL.” Bu sözleri üzerine Muaviye, Onun da mükafatını yüz dinara tamamlamaları için emir vermiş, ancak öldükten sonra bu maaşını kesmişti.
Ferezdak Muaviyenin böyle davranması üzerine onu hicveden bir şiir yazmıştı. Ferezdakın babasının adı Malik, dedesininki ise Sasaa idi. Sasaanın babasının adı Naciye, dedesinin adı ise ikal idi. Onun babası Muhammed, Muhammedin babası Süfyan, Onun babası Micaşi, Onun babası Darim, Onun babası Malik bin Hanzala, Onun babası Malik bin Zeyd ve Onun da babası Menat bin Temim idiler.
Muaviye Ferezdakın kendisini hicvettiğini işitince Hutatın bu otuz dinarlık hakkını iade etmişti, ancak Ziyad bu hicvinden dolayı Ferezdaka kızmış ve aramağa başlamıştı. Nehşel ve Fukaym kabilelerinin Ona yakınlık gösterdiğini gören Ziyad ise daha çok kızmış ve Ferezdak da oradan kaçıp geceleyin isa bin Husayla es-Sülemiye gelip sığınmış ve: “Bu adam beni arıyor. Beni yakalamak üzere adamlar göndermiştir. Ben de saklanmak için senin yanına geldim.” demişti. isa bin Husayla da: “Hoş geldin, sefalar getirdin.” diyerek karşılamış ve Onun yanında üç gece kalmıştı. Ferezdak sonra Ona:
“Eğer imkanın varsa beni Şama gönder.” demiş, isa bin Husayla da Ferezdakı Şama göndermişti. Ziyad Onun Şama gittiğini işitince yakalamak üzere hemen arkasından adamlar göndermiş, fakat gidenler yetişememişlerdi. erRavha denilen yere varan Ferezdak Bekir bin Vail Kabilesine sığınmış ve onları kasidelerle methetmişti.
Ziyad Basrada oturduğu zaman Ferezdak Küfeye giderdi. Ziyad Küfeye geldiğinde ise Ferezdak Basraya gider otururdu. Bunu öğrenen Ziyad Küfedeki görevlisi Abdurrahman bin Ubeyde bir mektup yazarak Ferezdakı yakalamasını ister. Bunu haber alan Ferezdak Hicaza doğru yola çıkıp gider ve Said bin el-Asa sığınarak himayesine girer. Ferezdak Saide bir şiir yazıp methetmişti. O, Ziyad ölünceye kadar bazen Medinede, bazen Mekkede ikamet ederdi.
Hutat bin Yezid Müslüman olunca Resulallah Muaviye ile ikisini kardeş ilan etmiş ve Hutat Şamda vefat edince Muaviye bu kardeşlikten dolayı Ona varis olmuştu. Bunun üzerine de Ferezdak Muaviye için meşhur şiirini söylemişti. Gerçekten Muaviye bu kardeşlikten dolayı böyle bir mirasın söz konusu olamayacağını çok iyi biliyordu.