"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Cisr ve mervaha diye bilinen kuss en-natif vakası

Calinus yenik olarak beraberindeki askerlerle birlikte Rüstemin yanına varınca, Rüstem Ona: “Araplara karşı en çetin ve dayanıklı acem kimdir?” diye sordu. Calinus bu soruya: “Kaşlı diye bilinen Behmen Cazeveyhtir” cevabını verdi. BehmeneKaşlı denilmesi kaşlarını kibrinden dolayı yukarı kaldırmak için bağlamasıdır. Calismlsun bu tavsiyesi üzerine Rüstem, Behmeni fillerle birlikte gönderdi, Calinusu da onunla beraber geri çevirdi. Behmene: “Calinus ikinci defa yenilecek olursa boynunu uçur.” diye talimat verdi.
Behmen Cazeveyh beraberinde kaplan derisinden yapılmış eni sekiz zira uzunluğu da on iki zira olan Kisranın sancağıDirefşikabiyanı da gönderdi. Behmen,Kuss en-Natıf diye bilinen yere karargah kurdu. Ebu Ubeyd de gelerek Mervaha denilen yerde karargahını kurdu. Ebu Ubeydin hanımı ve oğlu Muhtarın annesi olan Dume rüyasında gökten bir adamın, içinde içecek bulunan bir kapla indiğini, Ebu Ubeydin de beraberindeki birkaç kişiyle bu kaptan içtiğini gördü. Bu rüyasını Ebu Ubeyde anlatınca, Ebu Ubeyd: “Allahın izniyle bu şehit olmamız demektir.” diye cevap verdi. Daha sonra askerlerine şunu söyledi: “Ben, öldürülecek olursam komutan filandır. O da öldürülürse, filandır.” Böylelikle kaptan içenlerin hepsini teker teker saydıktan sonra: “O da öldürülürse bu sefer Müsenna komutan olacaktır” diye ekledi.
Behmen Cazeveyh Ebu Ubeyde: “Ya siz nehri geçer yanımıza gelirsiniz, bu esnada biz size ilişmeyiz. Yahut da siz bize ilişmeyin, biz nehri geçip sizin tarafınıza gelelim.” haberini gönderdi. Çevresindekiler Onu nehri geçmekten alıkoymak istedi. Selit de aynı şekilde nehri geçmemesini tavsiye etti. Fakat Ebu Ubeyd direnerek kendisine verilen görüşleri kabul etmeyip: “Onlar, ölüme gitmekte bizden daha cüretkar olmamalıdır” deyip ibn Saıubanın her iki taraf için yapmış olduğu köprünün üzerinden geçtiler. Yer o kadar kalabalıktı ki askere adeta dar geliyordu. Her iki taraf çarpışmaya tutuştu. islam Ordusundaki atlar, Farsların zırhlı atlarını ve filleri görünce, daha önce hiç görmedikleri bir manzara ile karşılaşmış oldular. Bu bakımdan Müslümanlar Farsların üzerine hamle yapmak istedikleri halde atları ileri gitmiyordu. Buna karşılık Farslar Müslümanlara filleriyle ve gürültülü çıngıraklarıyla hamle yapınca, atları ve bölükleri dağılıyor ve onları ok ateşine tutuyorlardı. Müslümanların işi gittikçe zorlaşıyordu. Sonunda Ebu Ubeyd ve askerler, atlarından inerek fillerin üzerine yürüdüler ve kılıçlarıyla onlarla çarpışmaya başladılar. Fakat filler hangi grubun üzerine hamle yapıyor idiyse onları geriletiyordu. Bu sefer Ebu Ubeyd: “Fillerin etrafını çevirin ve onların işlerini bitirin, onların kolanlarını kesin ve üzerlerinde bulunanları aşağıya indirin” diye talimat verdi ve bizzat kendisi de beyaz filin üzerine atılıp kolanlarını kesti, filin üzerinde bulunanlar aşağıya düştü. Diğerleri de aynısını yaptılar ve bütün fillerin üzerindekileri aşağıya indirdiler, filleri idare edenleri de öldürdüler. Beyaz fil Ebu Ubeydin üzerine gelince, Ebu Ubeyd ona bir kılıç darbesi indirdi ve fil onu tekmeleyerek yere düşürdü, ayağıyla çiğneyip üzerine çıktı. Çevrede bulunan Müslümanlar Ebu Ubeydin filin altında olduğunu görÜnce, bazıları korkuya kapılır gibi oldu. Daha sonra sancağı Ebu Ubeydin kendisinden sonra komutan olarak tayin ettiği kişi aldı. O da fille çarpışmasına devam etti ve sonunda fil üzerinden çekildi. Müslümanlar Ebu Ubeydi yerden alarak koruma altında tuttular. Fil, Ebu Ubeydden sonra komutan olan kişinin de ölümüne sebep oldu. Sakiflilerden yedi kişi peşpeşe komutan oldu. Her birisi sancağı alıyor ve ölünceye kadar çarpışıyordu. Daha sonra Müsenna sancağı aldı fakat askerler onu bırakıp kaçmaya başladılar.
Sakifli Abdullah bin Mersed, Ebu Ubeydin ve ondan sonra gelen komutanların durumunu, diğer taraftan askerlerin de yaptıklarını görünce koşup köprüyü kopardı ve: “Ey insanlar! Komutanlarınızın öldüğü amaç uğruna siz de ölünüz veya zaferi kazanınız” dedi. Müşrikler Müslümanları köprünün bulunduğu yere kadar kovaladılar. Bazısı acele edip Fırata atladı. Fırata atlayanlar boğuldu. Geriye kalanların üzerine de alelacele atıldılar. Müsenna ve diğer atlı Müslümanlar hamiyete gelerek şöyle dediler: “Bizim korumamız altındasınız. Haydi rahatla, sükunetle geçiniz ve dehşete kapılmayınız. Kendinizi de boğulmaya mahkum etmeyiniz!”
Zeydül-Haylin oğlu Urve ile Sakifli Ebu Mihcen, çetin bir şekilde çarpıştılar. Ebu Zübeyd et-Tai de Araplık duygusuyla savaşıyordu, çünkü Ebu Zübeyd hristiyan idi ve bir işi dolayısıyla Hireye gelmişti. Müsenna da:
“Karşıya geçen kurtulur” diye seslendi. Acem kafirleri gelip köprüyü bağladılar ve sonunda herkes köprüden karşı tarafa geçti.
Köprünün yanında en son şehit edilen kişi Selit bin Kays oldu. Müsenna ve etrafındaki koruyucular da onunla beraber köprüyü geçtiler. Fakat karşı tarafa vardıktan sonra Medineliler yanından dağılınca, Müsenna az bir asker grubu ile yalnız kaldı. Müsenna ağır bir şekilde yaralanmış ve zırhından bazı halkalar vücuduna geçmişti.
Bozguna uğradıklarından dolayı utanıp da sağa-sola dağılanların durumu Ömere bildirilince, bu durum Ömerin oldukça ağırına gitti ve şöyle dedi: “Allahım, her bir Müslüman benim yanımdadır. Ben, her bir Müslümanın taraftarıyım. Allah, Ebu Ubeyde merhamet buyursun. Keşke bana gelmiş olsaydı, ben kendisine yardımcı olurdum.”
Bu vakada öldürülen ve suda boğulanlar dört bin Müslüman idi. iki bin kişi kaçmış, geriye ise sadece üç bin kişi kalmıştı. Farslardan öldürülenlerin sayısı ise, altı bin idi. Behmen Cazeveyh Müslümanları takip etmek üzere nehri geçmek istediyse de Farsların arasındaki ayrılıklara ve onların Rüsteme karşı ayaklanarak aralarındaki anlaşmayı bozduklarına, iki gruba ayrıldıklarına dair haberler geldi. Bu iki gruptan birisi olan Fehlucler Rüsteme karşı, Farisler de Firuzana karşı cephe almışlardı. Bunun üzerine Behmen Medaine geri döndü.
Bu vaka Şaban (30 Eylül – 28 Ekim 634) ayında olmuştu.
Bu Köprü vakasında öldürülenler arasında Kıbti bin Kaysın iki oğlu Ukbe ile Abdullah da vardı. Bunların ikisi de Uhud Gazvesine katılmıştı. Onlarla birlikte bu vakada kardeşleri Abbad da öldürülmüştü. Abbad onlarla birlikte Uhuda katılmış değildi. Yine bu vakada ensardan Kays bin es-Seken bin Kays Ebu Zeyd de vardır. Ebu Zeyd, Bedir Savaşına katılmış olup, soyu devam etmemiştir. Yine ensardan olup Uhuda katılmış olanlardan Yezid bin Kays bin el-Hutaym da vardır. Sahabeliği bulunan Fezareli Ebu Umeyye, Ebu Ubeydin kardeşi Hakem bin Mesud ile Hakemin oğlu Cebr bin Hakem bin Mesud da bu vakada öldürülenler arasındadır.