Daha sonra Resulallah Medineye vardı. Fakat birkaç gün kaldıktan sonra Uyeyne bin Hısn el-Fezari, Gatfanlılardan bir grup atlı ile birlikte Nebie ait deve ve atların üzerine hücum tertipledi. Onları ilk fark eden kişi Eslemli Seleme bin el-Ekva oldu. Ebu Cafer, İbn İshaktan naklederek bu gazveyi bu şekilde Lihyanoğulları Gazvesinden sonra zikretmiştir. Selemeden gelen doğru rivayet ise: Bu gazvenin Nebiin Hudeybiyeden geri dönüp Medineye vardıktan sonra olduğu şeklindedir. Bu iki olayarasında ise belirli bir zaman farkı vardır.
Seleme bin el-Ekva anlatıyor: “Peygamber ile birlikte Hudeybiye antlaşmasından sonra Medineye döndüm. Resulallah develerini kölesi Rebah ile birlikte gönderdi. Talha bin Ubeydullaha ait bir atın sırtında ben de onunla birlikte gittim. Sabah olduğunda ansızın Abdurrahman bin Uyeyne bin Hısn el-Fezarinin Resulallaha ait olan bineklere hücum tertiplediğini, onların hepsini önüne katıp götürdüğünü ve çobanlarını öldürdüğünü gördüm. Bunun üzerine:Ey Rebah, bu atı al, Talhaya ulaştır. Peygambere de müşriklerin kendisine ait bulunan bineklerine hücum ettiklerini bildir dedim. Ondan sonra tepeye doğru koşup üç defa,Hücuma uğradım diye bağırdım. Arkalarına takılıp onlara ok atmaya ve şu beyiti okumaya başladım:
Al şu oku ben Ekvanın oğluyum, Bugün helal süt emmişlerin günüdür.”
Seleme devamla: “Allaha yemin ederim ok atıp onları bu şekilde öldürmeye devam ederken bir atlı çıkıp bana karşı gelmeye başladı. Bir ağacın dibine geri döndüm, ona da ok atmaya başladım ve sonunda öldürdüm. Arkasından onların dağ aralarındaki dar yollara saptıklarını gördüm. Bu sefer üstlerinden onlara taş atmaya başladım. Aynı şekilde çabalamaya devam ettim. Sonunda onlardan geri almadık, tek bir deve bile kalmadı. Bu şekilde onlardan develeri aldıktan sonra yüklerini hafifletmek amacıyla otuz tane kalkandan ve otuz tane elbiseden daha fazla miktardaki eşyayı bırakıp kaçtılar. Bıraktıkları her bir şey üzerine bir işaret koyuyordum ki Resulallahın ashabı onu tanısınlar. Nihayet bir tepenin dar yolundan geçmekteyken Uyeyne bin Hısn bin Huzeyfe bin Bedr yardım için onlara geldi. Oturup kuşluk vakti kahvaltılarım yapmaya başladılar. Uyeyne beni görünce:Bu da ne oluyor? diye sordu. Onlar:Dün bundan çok sıkıntılar çektik, elimizde bulunan her şeyi bizden kurtardı. Yerimden ayrılmadan Resulallahın atlılarının ağaçlar arasından görülmekte olduğunu farkettim. Onlardan ilk gördüğüm kişi Esedli el-Ahramdır. Adı Muhriz bin Nadladır. Esed bint Huzeyfe Kabilesine mensuptur. Onun arkasından Ebu Katade bu ikisinin de arkasında el-Mikdad bin Amr el-Kindi vardı. Ben, el-Ahramın atının dizginlerini tutarak:Bunlardan kendini koru, Resulallah ve arkadaşlarına varıncaya kadar senin yolunu kesmesinler dedim. O ise bana:Ya Seleme, eğer Allaha ve ahiret gününe iman ediyorsan benimle şehitlik arasına girme dedi.” Seleme devam ediyor: “Bunun üzerine onu bıraktım; o ve Abdurrahman bin Uyeyne karşı karşıya geldiler. Ahram, Abdurrahmanın atını vurdu. Abdurrahman ise bir darbe vurarak onu öldürdü. Bundan sonra Abdurrahman, el-Ahramın atına geçip bindi. Resulallahın atlısı Ebu Katade Abdurrahmana yetişti ve kılıcını ona sapladı. Ondan sonra da bütün talancılar kaçıp gittiler.” Seleme der ki: “Muhammedi şereflendirene yemin ederim, mutlaka onların peşinden yürüye yürüye gideceğim onları takip edeceğim. Ta ki Muhammedin ashabının ne tozunu ne de kendilerini görmeyeyim.
Talancılar, içinde su bulunan bir mağaraya güneş batmadan önce vardılar. Bu mağarayaZi Kared adı veriliyordu. Onlar, bu mağaradaki sudan içmek istediler. Çünkü çok susamışlardı. Benim arkalarından koşmakta olduğumu görünce, onları kovaladım ve bir damla suyun tadına bile bakamadılar.Zü Ebher diye bilinen bir eve girdiler. Bir okumu atıp onlardan birisinin koluna sapladım ve bu arada şunları söyledim:Al şu oku ben el-Ekvaın oğluyum, bugün helal süt emmişlerin günüdür. Tepede iki tane at gördüm. Onları da alıp Peygamberin yanına getirdim.
Amcam Amir, birisinin içinde biraz süt ve bir başkasında da su bulunan birer kapla yanıma gelip bana yetişti. Su ile abdest alıp, namaz kıldım ondan sonra da sütü içtim. Daha sonra Peygamberin yanına vardım. Nebii Zi Kared suyunun kenarında buldum. Resulallahın düşmanın elinden kurtardığım develeri bütün kalkanları ve elbiseleri almış olduğunu gördüm. Bilal onlara dişi bir deve kesmiş ve etini yemeleri için kızartıyordu. Ben:Ey Allahın Resulü bırak da ben kendim için yüz adam seçeyim ve onlardan göz kırpacak kimse bırakmayayım dedimse de Resulallah güldü ve şöyle buyurdu:Bunlar Gatfan bölgesine hücum edecekler dedi. Ondan sonra Gatfandan bir adam gelerek şunları söyledi:Filan kişi onlar için develer kesmiş bulunuyor. Onlar develerin derisini yüzmekteyken bir toz gördüler vePeşinizden gelenler var diyerek kaçmaya tekrar koyuldular.
Sabahı ettiğimizde Resulallah şöyle buyurdu:Bizim en iyi atlımız Katade, en iyi piyademiz de Seleme bin el-Ekvadır dedi ve bana hem süvari payı, hem de piyade payı verdikten sonrael-Adba diye bilinen bineğinin üzerine kendisiyle birlikte beni de bindirdi. Yolumuza devam etmekte iken, Ensardan hiç bir şekilde kimsenin geçemediği birisini gördüm.Benimle yarışacak kimse var mı? diye defalarca söyleyince ben de:Ya Resulallah, annem babam sana feda olsun, bu adamla yarışmak için bana müsaade buyur deyince o da:Arzu ediyorsan yarış cevabını verdi.” Seleme devam ediyor: “Oldukça hırslandım. Bir veya iki aşamadan sonra ona yetişerek:Allaha yemin ederim seni geçtim dedim ve Medineye ondan önce vardım. Üç gün durduktan sonra Haybere doğru çıktık.
ilk olarak bu gazvede “Ey Allahın atlıları bininiz” diye seslenildi.
Bundan önce böyle bir ifade kullanılmamıştı.”