639. Kasım b. Muhammed anlatıyor: Karım vefat etmişti, Muhammed b. Kab el-Kurazi taziyeye gelerek bana şunları anlattı: İsrail oğullarından alim, anlayışlı, ibadetine düşkün müctehid bir adam vardı. Bunun bir de hanımı vardı. Birbirlerini çok seviyorlardı. Bir gün kadın vefat etti. Adam çok üzüldü; üzüntüsünden eve çekilip kapıyı kapattı, halktan tamamen uzaklaştı, öyle ki evine hiç kimse girip çıkmaz oldu. Bu durumu duyan bir kadın gelerek kapıcıya:
« Ona işim düştü, bir fetva soracağım, ancak mutlaka kendisiyle görüşmem lazım!» dedi. Kapıya gelen herkes dönüp gittiği halde, kadın kapıdan ayrılmıyor ve:
« Mutlaka kendisiyle görüşmem lazım!» diye diretiyordu. Kapıcı durumu içerdeki zata bildirerek:
« Burada bir kadın var, sizden bir şey sormak istiyor ve mutlaka görüşmem şart diyor. Herkes dağıldığı halde o hala kapıdan ayrılmadı.» dedi. Bunun üzerine hanımı vefat eden zat:
« Alın içeri!» diye emir verdi. Kadın içeri girdi.
« Ben size bir konuda bir şey danışmak için geldim!» diy söze başladı. Adam:
« Nedir o mesele?» dedi. Kadın anlattı:
« Ben komşularımdan bir kadından (ödünç olarak) bir süs eşyası almıştım. Bunu bazen giyer, bazen de ödünç olarak başkalarına verirdim. Bir zaman sonra sahibi bu zinet eşyasını geri vermemi istedi. Geri vereyim mi?»
Alim zat:
« Evet mutlaka vermelisin!» diye cevap verince kadın:
« Ama bu bende hayli zaman kaldı!» diye mukabele etti Adam:
« Aldığın gibi vermen de lazımdır.» dedi, kesti attı. Kadın:
« Mademki öyle, Allahu Tealanın sana ödünç olarak verip de, sonra haklı olarak geri aldığı şeye (hanımına) neden böyle üzülüyorsun?» diyerek asıl maksadını belirtti.
alim zat durumdan ibret alarak kadın vasıtasiyle doğruyu gördü.