Anlatıldığına göre, Kabil kardeşi Habili öldürüp babası Ademin yanından kaçarak Yemene geldiği zaman İblis yanına geldi ve ona: “Habilin kurbanının kabul edilip ateş tarafından yakılması, onun ateşe saygı gösterip ona tapmasından ileri gelmektedir. O halde sen de hemen kendin ve kendinden sonra gelecek olan neslin için bir ateşgede yap.” dedi. Bunun üzerine Kabil bir ateşgede yaptı. Yeryüzünde ilk ateşgedeyi yapıp ateşe tapan da Kabil oldu.
İbn İshak anlatıyor: “Kayn, yani Kabil, Ademin kızı ve kendi kız kardeşi Eşut (Eşus) ile evlenmiş, bu evlilikten Hanuh adında bir erkek çocuk ile Azb (And) adında bir kız çocuğu dünyaya gelmiştir. Hanuh da kız kardeşi Azb ile evlenmiş, bu evlilikten ise İrd, Mahvil, Enuşil adlarında üç erkek çocukla Mülis adında bir kız çocuğu meydana gelmiştir. Hanuhun oğlu Enuşil de kız kardeşi Mülis ile evlenmiş ve bu evlilikten Lamek adında bir erkek çocuğu dünyaya gelmiştir. Lamek, biri Ada, diğeri Sala adlarında iki kadınla evlendi. Adanın Lamekten Bülis (Tülin), Tübun (Tubiş) ve Tubelkin adlarında üç erkek çocuğu dünyaya geldi. Bunlardan Bulis, ilk defa yeryüzünde kubbeli meskende (veya çadırda) oturan, mal mülk edinen kimse olmuştur. Tüblin de yeryüzünde ilk defa zil ve musiki aleti kullanan kimsedir. Tübelkin ise ilk defa yeryüzünde demir ve bakır istihsal edip işleyen kişidir. Bunlardan doğan çocuklar ise iri yarı kimseler olup zalim, cebbar ve fıravun kişiler olmuşlardır. Sonra Kaynın, yani Kabilin nesli inkıraza uğramış, gerisinde az miktarda bir nesil kendisini takip etmiştir. Ademin bütün zürriyetinin nesepleri karışmış ve aralarındaki nesep bağları kopmuş, ancak Şisden gelen nesillerin nesepleri korunmuş ve aralarındaki bağlar kopmamıştır. Bugünkü nesil, Şisten gelmektedir; hatta bu günkü bütün insanların nesepleri Ademe değil, Şise dayanmaktadır.”
İbn İshakın Kabil ve çocukları konusunda anlattıkları, benim burada anlattıklarımdan ibarettir.
İbn İshaktan başka Tevrat ehli de bu konuda şunları söylüyorlar: “Kabilin evladından ilk önce eğlence ve musiki aletlerini icat edip kullanan kişi Kabilin Tubal (veya Kubal) adındaki oğludur. O, Mehlail bin Kaynanın zamanında ney, tanbur, davul, ut gibi musiki aletleri icat etmiş ve bunları kullanmıştır. ”
“Bundan sonra Kabilin çocukları eğlenceye daldılar; hatta dağlık bölgede yaşamakta olan Şisin evladından yüz kadar kimse bu haberi alır almaz atalarının tavsiyelerine kulak asmadan onların yanına gitmeğe kalkıştılar. Bu durumu öğrenen Yerd, öğütte bulunarak onların gitmelerini önlemeğe çalıştıysa da onlar Onun bu öğüdünü kabul etmediler. Nihayet Kabilin çocuklarının yanlarına gelen bu kişiler, onların eğlencelerini görünce şaşırıp kaldılar; geri dönmek istediklerinde atalarının kendilerine yapmış olduğu beddualar, onların dönmesine engel oldu. Dağlık bölgede kalıp da kalplerinde şüphe ve sapıklık bulunan kimseler, onların orasını beğenip hoş gördüklerinden dağlık bölgeye dönmediklerini sandılar ve gizlice dağlık bölgeden inmeğe başladılar. Neticede onların eğlencelerini gören bu kimseler, bundan hoşlandılar; hatta koşarak yanlarına gelen ve kendileriyle beraber olan Kabilin evladından bulunan kadınlarla anlaştılar. Böylece taşkınlığa daldılar, kendilerini içki ve fuhuşa kaptırdılar. ”
Tevrat ehlinin bu sözleri pek yabana atılacak cinsten değildir; çünkü İbn Abbas ve benzeri şahsiyetlerin içerisinde bulunduğu geçmiş Müslüman alimlerden teşekkül eden bir gruptan buna yakın rivayetler nakledilmiştir. Fakat onlar, bu hadiselerin Adein ile Nuhun arasındaki devirlerde geçtiğini söylemelerine rağmen, kimin saltanat ve hükümranlığı döneminde meydana geldiğini açıklamamışlardır. Aralarında çok az bir fark bulunmakla beraber, bu rivayetin bir benzerini de Hakem bin Uteybe babasından aktarmıştır. Doğrusunu ise en iyi bilen Allahtir.
Farslı nesep alimlerine gelince … Ben, onların Mehlail bin Kaynan hakkında söylediklerini ve Mehlailin yedi iklime hakim olan Uşhencin ta kendisi olduğunu yukarıda anlattım ve Farslı alimlere muhalif olanların görüşlerini de izah edip açıkladım.
Hişam bin el-Kelbi bu hususta şunları söylüyor: “İlk önce yeryüzünde bina yapan, madenler çıkaran ve zamanının insanlarına mescitler yapmalarını emreden Mehlaildir. Yine o, yeryüzünde ilk iki şehri kurmuştur. Bu şehirlerden birisi Irakta bulunan Babil, diğeri ise Huzistan da bulunan Sus şehirleridir. Mehlailin hükümranlığı ise kırk yıl sürmüştür.”
Hişfun bin el-Kelbiden başkaları ise bu konuda şunları söylüyorlar: “Yeryüzünde ilk defa demir istihsal eden ve bundan zanaatta kullanmak üzere aletler yapan, suları faydalanılacak yerlere akıtmayı planlayan, halkı ziraata ve çalışmağa teşvik eden, zararlı hayvanları öldürüp onların derilerinden elbise ve yataklar yapılmasını emreden, sığır, koyun ve vahşi hayvanları kesip etlerini yemelerini isteyen ilk kişi Mehlaildir. Rey şehrini de o inşa etmiştir. ”
Ravilerin anlattıklarına göre, Dünbavendde Keyumersin yerleşip iskan ettiği şehir hariç, yeryüzünde ilk inşa edilen şehir Reydir. Yine ravilerin anlattıklarına göre, ilk önce hükümler ve kanunlar (hudud) koyan odur. Bu sebepten o pişdad lakabını almıştır. Farsça olan bu kelimenin manası adaletle ilk hükmeden kimse demektir. Piş ve dad kelimelerinden mürekkep olan bu kelimenin birinci cüzü olan piş ilk, diğer cüzü olan dad adaletli hareket etmek ve hüküm vermek manalarına gelir. İlk defa cariyeler edinip hizmetinde çalıştıran ve ağaçları kesip binalarda kullanan kişi yine odur.
Ravilerin anlattığına göre, Hind ülkesine inen Mehlail beldeleri dolaşıp eline geçirdikten sonra başına taç giymiş, İblisi ve ordusunu mağlup ederek onların insanların arasına karışmalarını önlemiş, bu hususta onları tehdit etmiş, onların asi ve azgınlarını da öldürmüştür. Bunun üzerine onlar, korkularından dağlara ve çöllere kaçmışlar, fakat onun ölümünden sonra tekrar geri dönmüşlerdir.
Rivayete göre Mehlail (Uşhenc), şerli kötü insanlara şeytan adını vermiş ve onları hizmetinde kullanmış, bütün iklimlere (ülkelere) hakim olmuştur. Uşhenc, yani Mehlailin doğumu ile Keyumersin ölümü arasında iki yüz yirmi üç yıllık bir fark vardır.