Zübeyd, Münebbih b. Rebia b. Seleme b. Mazin b. Rebia b. Münebbihtir. Münebbih ise [En Büyük Zübeyd anlamındaki] Zübeyd el- Ekberdir. Zübeyd el-Ekber, Zübeyd b. Sab b. Sad el-Aşirenin soyunun dayandığı kişidir. [Küçük Zübeyd anlamındaki] Zübeyd es-Sağirin “Zübeyd” diye adlandırılmasının nedeni şudur: Kendisinin amcaları ve amca çocukları çoğalınca “Evdoğullarına karşı bana kim yardım eder?” manasını kastederek “Men yezbüdüni nusreten [Bana kim yardımın özünü yedirir?]” demiş. Onlar da onun bu talebine olumlu cevap vermişler. Bundan böyle Zübeyd es-Sağir ile Zübeyd el-Ekber arasında olan bütün fertlere “Zübeyd” adı verilmiş. Zübeyd el-Ekber, Zübeyd b. Sab b. Sad el- Aşiredir. Kardeşi Zübeyd es-Sağirdir. Münebbih el-Ekbere dayanıncaya kadar tüm amcalarına “Zübeyd” adı verilmiştir.
1292. Amr b. Madikerib
[Amr b. Madikerib] b. Abdullah b. Amr b. Usm b. Amr b. Zübeyd el- Asğar. Amr, Arapların süvarisiydi. Kendisine “Ebu Sevr” künyesi verilmiştir. Allah Resulüne elçi olarak gelmiş ve Müslüman olmuştur. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdullah b. Amr b. Züheyr anlattı. O da Muhammed b. Umare b. Huzeyme b. Sabitten şöyle dediğini rivayet etti: Amr b. Madikerib kendi aşireti Zübeydden on kişiyle beraber Allah Resulüne geldi. Daha önce Peygamberin tebliği ile ilgili haberler kendilerine ulaşınca Amr, Kays b. Mekşuh el- Muradiye şöyle demişti: “Ey Kays! Bugün kavminin efendisi sensin. Bize Hicazda Kureyş kabilesinden peygamber olduğunu söyleyen Muhammed isminde bir adamın zühur ettiği anlatıldı. Haydi ona gidelim de hakkında bilgi alalım! Eğer söylediği gibi peygamber ise bu, bizim gözümüzden kaçmaz. Onunla karşılaştığımızda ona uyarız. Eğer değilse durumunu öğrenmiş oluruz. Şayet kavminden biri bizden önce giderse bizim reisimiz ve efendimiz olur. Biz de [mecburen] ona tabi oluruz.” Kays bunu kabul etmedi ve onun görüşünü çok akılsızca buldu. Amr b. Madikerib bineğine atlayıp Medineye geldi. Şehre geldiğinde bineğinin yularını tutmuş bir vaziyette iken şöyle dedi: “Bu bölgenin Amr b. amiroğullarından olan lideri kimdir?” Ona “Sad b. Ubadedir.” denildi. Bunun üzerine bineğini, onun kapısında çöktürene kadar sürdü. Sada, Amr b. Madikerib geldi diye haber verildi. Sad onu karşıladı. Ona “Hoş geldin!” dedi ve bineğine bakılmasını emretti. Madikerib, bineğinden indi. Sad ona ikramda bulundu ve hediye verdi. Sonra onu alıp Allah Resulüne götürdü. Madikerib Müslüman oldu ve birkaç gün Medinede kaldı. Allah Resulü , kendisine elçi olarak gelen heyete hediye verdiği gibi ona da hediye verdi. O da memleketine dönmek üzere ayrıldı. Amr kavmi olan Zübeyd ile birlikte yaşadı. Bu arada onların lideri Ferve b. Müseyk idi. Onun sözünü dinliyor ve savaşa çıkmak istediği zaman emrine itaat ediyordu. Ferve kendisine karşı çıkanları yakalıyordu. Kays b. el-Mekşuha Amrın çıktığı haberi ulaşınca öfkelendi ve onu tehdit edip şöyle dedi: “Bana karşı geldi ve görüşümü terk etti.” Amr da bu konuda, Muhammed b. Ömerin “Onu hocalarımdan duydum.” dediği şu şiiri söyledi: Sana emretmiştim Zu Sana günü, Öyle bir emir ki aşikardı doğruluğu… Emretmiştim sana Allahtan sakınmanı, Bir de iyiliği! Ancak tehdit vesilesi yaptın sen onu… Çıktın böylece ideallerden, tıpkı, Kazığının kendisini telef ettiği bir eşek gibi! Amr şöyle demeye başladı: “Ey Kays! Ben sana mutlaka Ferve b. Müseyke kuyruk olup tabi olacağını söylemiştim.” Derken Ferve her tarafta Kays b. Mekşuhu aramaya başladı. Sonunda Kays memleketinden kaçtı. Allah Resulü vefat edince Ferve b. Museyk İslamda sebat gösterdi. Kendisine itaat edenlerle beraber kendisine karşı gelenlere baskınlar düzenliyordu. Amr b. Madikerib ise Allah Resulünün vefatından sonra İslam dininden döndü. Dinden döndüğü zaman şöyle dediği sabittir: En kötü iktidar olarak gördük Fervenin iktidarını, Sanki o burnu pislik kokusu almış bir eşek! Sen Ebu Umayrı gördüğün zaman, Acaiplikler görürsün pislikten ve ihanetten oluşan… Ferve b. Müseyk İslamdan dönen kişiyi bulup onunla savaşmaya başladı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana İbn Ebu Sebre anlattı. O Abdülmelik b. Nevfelden, o da Amr b. Madikeribden şöyle dediğini rivayet etti: Kadisiyye savaşında Müslümanların atları fillerden ürküyordu. İranlıların atları ise ürkmüyordu. Birine emrettim, kalkanıyla beni korudu. Sonra bir file yaklaştım; hortumuna vurup kestim. Bunun üzerine fil ürktü ve diğer filleri de ürküttü. Ürken filler askerleri ezdi. Müslümanlar da onlara hücumda ısrar etti ve nihayet İranlılar hezimete uğradı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Üsame b. Zeyd el-Leysi anlattı. O Eban b. Salihden, o da Amr b. Madikeribden Kadisiyye savaşında şöyle dediğini rivayet etti: “Kılıçları fillerin hortumlarına vurun! Zira onların öldürülecek yerleri sadece hortumlarıdır.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize İbn Ebu Sebre anlattı. O Musa b. Ukbeden, o da ez-Zübeyrin mevlası Ebu Habibeden şöyle dediğini rivayet etti: Bize Niyar b. Mükrim el-Eslemi anlattı; dedi ki: Kadisiyye savaşında bulundum. Bizimle İranlılar arasında şiddetli çarpışmaların olduğu bir gün yaşadık. O gün, düşmanın başına türlü türlü işler açan birini gördüm. [Etrafımdaki insanlara] Bu adam kimdir? Allah onu hayırla ödüllendirsin! dedim. Bana “O, Amr b. Madikeribdir.” denildi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Mansur b. Ebül-Esved anlattı. O İsmail b. Ebu Halidden, o da Kays b. Ebu Hazimden şöyle dediğini rivayet etti: Kadisiyye savaşında bulundum. Amr b. Madikeribin iki saf arasında şöyle diyerek dolaştığını gördüm: “Avını kaptırmayan aslan gibi aslanlar olun. İranlı mızrağını attıktan sonra teke gibi olur. Onların komutanlarının ok atışları isabetsizdir.” Bunun üzerine ona, “Ey Ebu Sevr! Kendini kolla!” dedik. Hemen akabinde İranlı bir komutan ona bir ok attı. Bu kez onun oku hedefini şaşırmadı. Amr hemen ona saldırdı ve onu yakaladı. İkisi birden yere düştü. Etrafındakiler açılınca bir de baktım ki, Amr onun göğsüne çökmüş, onu boğazlıyor. [Komutanı öldürdükten sonra] üzerindeki iki bilezikle ince ipekten dokunmuş bir abayı ganimet olarak aldı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana İbn Ebu Sebre anlattı. O da İsa el-Hannattan şöyle dediğini rivayet etti: Kadisiyye savaşı gününde Amr b. Madikeribe bir at getirildi. Amr atı şöyle bir silkeledi ve “Bu zayıftır.” dedi. Başka bir at getirildi, onu da tecrübesini kullanarak silkeledi. “Bu da zayıftır.” dedi. Sonra ona başka bir at getirildi. Onu da tecrübesini kullanarak silkeledi. “Bu da zayıftır.” dedi. Sonra bir at daha getirildi. Onu da tecrübesini kullanarak silkeledi ve koşturdu. Ardından arkadaşlarına şöyle dedi: “Ben saldırıp köprüyü geçeceğim. Eğer atik olursanız ben ayaktayken etrafımı sardıkları zaman bana yetişirsiniz. Eğer gecikirseniz beni öldürülmüş ve soyulmuş olarak bulursunuz.” Amr, hücum etti ve anlattığı şekilde onu ayakta, etrafı sarılmış bir halde bulduk. Bize Muhammed b. Ömer, Rebia b. Osmandan şöyle dediğini haber verdi: Ömer, Nehavend savaşında Numan b. Mukarrini orduya komutan tayin edince ona, “Senin ordunun içinde Amr b. Madikerib ve Tulayha b. Huveylid el-Esedi bulunmaktadır. Onları yanına al ve savaş konusunda istişare et!” diye mektup yazdı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Bükeyr b. Mismar anlattı. O da Sadın mevlası Zeydden şöyle dediğini rivayet etti: Amrın içkiye mübtela olup kendini kaptırdığı haberi kendisine ulaşınca Sadın şöyle dediğini duydum: “Onun [İslamda] iyi bir yeri vardır. Kadisiyye savaşında naralar atıyor, düşmanı çokça bozguna uğratıyordu.” Ona “Ya Kays b. Mekşuh?” denilince “Kays şüphesiz cesurdu. Ancak bu Kaystan daha fazla fedakarlık yapıyordu.” dedi. Bize Veki b. el-Cerrah haber verdi. O İsmail b. Ebu Halidden, o da Kays b. Ebu Hazimden şöyle dediğini haber verdi: Kadisiyye savaşında biz saf saf dizilmiş iken Amr b. Madikerib şöyle diyerek yanımızdan geçerdi: “Ey Arap topluluğu! Avını kimseye kaptırmayan aslan gibi olun! İranlı mızrağını atınca teke gibi olur.” Bize Abdullah b. ez-Zübeyri el-Humeydi haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan anlattı; dedi ki: Bize İsmail anlattı. O da Kaystan şöyle dediğini rivayet etti: Mescitte el-Eşas ile Amr b. Madikeribin arasında geçen şöyle bir konuşmaya şahit oldum: el-Eşas, Amra dedi ki: “Vallahi gelirsem seni yellendiririm.” Bunun üzerine Ebu Sevr b. Madikerib dedi ki: Hayır, vallahi o çok sabırlı, çok emniyetli ve güçlüdür; [yellenmez].” Bize İsmail b. Abdullah b. Ebu Üveys el-Medeni haber verdi; dedi ki: Bana babam anlattı. O Amr b. Şemirden, o Ebu Tavkdan, o da Şürahbil b. Kakadan şöyle dediğini rivayet etti: Amr b. Madikeribin şöyle dediğini duydum: “Gerçekten yakın geçmişimizi düşünüyorum da biz Cahiliye döneminde iken şöyle diyerek hac farizasını eda ederdik: Emrine hazırım tazimle Ey Rab! Özür beyan ederek sana! İşte bu Zübeyd, cebren geldi sana! Adahve Semüre ağaçlarının arasındaki yolları kat ede ede… Onunla beraber koştu, yarışa hazırlanmış hırslı atlar, Geldiler sana derin vadileri, sarp dağları aşa aşa… Putları arkalarında bırakıp tamamen terk ede ede! Bu gün ise Allaha hamd olsun [telbiyeyi] Allah Resulünün bize öğrettiği gibi söylüyoruz.” Bunun üzerine dedim ki: “Ey Ebu Sevr! Allah Resulü [telbiyeyi] size nasıl öğretti?” Şöyle dedi: “Lebbeyk Allahümme lebbeyk, lebbeyke la şerike leke lebbeyk, innel- hamde vennimete leke vel-mülk. la şerike leke lebbeyk. Cahiliye döneminde insanların Arafatta vakfe yapmasına engel oluyorduk. Allah Resulü , onları Batnü Arafata salmamızı emretti. Kendilerini kapıp kaçırmamızdan korktukları için Arafat gecesinde onların vakfe yeri Batnü Muhassir idi. Allah Resulü bize: “Müslüman oldukları zaman onlar sizin kardeşlerinizdir.” dedi.