"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Kavakile kabilesinin müttefikleri̇nden olanlar

Onlar, Avf b. Amr b. Avf b. el-Hazrecin iki oğlu Ganm ile Salim oğullarıdır.

1007. Abdullah b. Selam
Künyesi Ebu Yusuftur. İsmi “el-Husayn” idi. Müslüman olduğunda Allah Resulü , ona “Abdullah” adını verdi. Yusuf b. Yakup b. İshak b. İbrahim Halilür-Rahmanın neslinden gelen İsrailoğullarından idi. Aynı zamanda o, Avf b. el-Hazrecin oğullarından oluşan el-Kavakıle kabilesinin müttefikiydi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Necih Ebu Maşer anlattı. O el-Makburi ve Ebu Hureyrenin mevlası Ebu Vehbten şöyle dediklerini anlattı: Abdullah b. Selamın adı “el-Husayn” idi. Allah Resulü , ona “Abdullah” adını verdi. Bize Muhammed b. Abdullah el-Ensari, Hevze b. Halife ve İshak b. Yusuf el-Ezrak haber verdiler; dediler ki: Bize Avf anlattı. O Zürare b. Evfadan, o da Abdullah b. Selamdan şöyle dediğini rivayet etti: Allah Resulü  Medineye geldiğinde insanlar “Allah Resulü  gelmiş, Allah Resulü  gelmiş!” diyerek ona doğru koşuşturdular. Ben de geldim. Onun yüzünü gördüğüm zaman anladım ki, onun yüzü, asla yalan söyleyen birinin yüzü değildir. Allah Resulünün  söylediği ilk söz şu idi: “Ey insanlar! Selamı yayın, yemek yedirin, akrabaları ziyaret edin, insanlar uyurken siz namaz kılın ki selametle Cennete giresiniz.” Bize Abdullah b. Amr ve Ebu Mamer el-Minkari haber verdiler; dediler ki: Bize Abdülvaris b. Said anlattı; dedi ki: Bize Abdülaziz b. Suheyb anlattı. O da Enes b. Malikten şöyle dediğini rivayet etti: Allahın Peygamberi , Medineye geldiğinde insanlar “Allahın Peygamberi  geldi.” dediler. Ona bakmak için yüksek yerlere çıktılar. Birden Abdullah b. Selam da bunu duydu. O sırada ailesine ait hurma ağacından onlar için hurma devşiriyordu. Onlar için devşirdiklerini hemen aceleyle ağaçta bıraktı. Ardından devşirdikleriyle birlikte Allah Resulüne  geldi. Onu dinledi ve ailesine geri döndü. Allah Resulünün  yanındakiler ayrılıp da yalnız kalınca Abdullah b. Selam geldi ve dedi ki: “Ben senin gerçekten Allahın Peygamberi olduğuna ve hakkı getirdiğine şahitlik ederim. Yahudiler bilirler ki, ben onların efendisiyim ve efendilerinin oğluyum. Onların en çok bileni ve en çok bileninin oğluyum. Benim Müslüman olmamı öğrenmelerinden önce onları çağır ve beni sor! Zira onlar Müslüman olduğumu öğrenirlerse bende olmayanları bende varmış gibi söylerler.” Bunun üzerine Allah Resulü  onlara haber saldı. Onlar da gelip onun huzuruna girdiler. Allah Resulü  onlara şöyle dedi: “Ey Yahudi topluluğu! Yazıklar olsun size! Allahtan korkun! Kendisinden başka hiçbir ilah olmayan Zata yemin ederim ki, siz benim Allahın hak Peygamberi olduğumu ve size hakkı getirdiğimi kesinlikle biliyorsunuz. Öyleyse Müslüman olun!” Onlar ise “Biz bunu bilmiyoruz.” dediler. Allah Resulü , bu sözünü üç defa tekrarladı. Onlar da üç kere aynı cevabı verdiler. Akabinde Allah Resulü , “İçinizden biri olan Abdullah b. Selam nasıl bir adamdır?” diye sordu. Onlar da “O bizim efendimizdir ve efendimizin oğludur. En çok bilenimiz ve en çok bilenimizin oğludur.” dediler. Allah Resulü  “Ne dersiniz, ya o Müslüman olursa!” deyince “Haşa, Allah için böyle bir şey mümkün değil, o asla Müslüman olmaz.” dediler. Allah Resulü  bu sözü üç defa söyledi. Onlar da üç defa aynı cevabı verdiler. Bunun üzerine Allah Resulü , “Ey İbn Selam! Çık bunların huzuruna!” dedi. O da çıktı ve dedi ki: “Ey Yahudi topluluğu! Yazıklar olsun size! Allahtan korkun! Kendisinden başka ilah olmayan Allaha yemin ederim ki, onun Allahın hak peygamberi olduğunu ve hakkı getirdiğini kesinlikle biliyorsunuz.” Onlar bu sözlere “Yalan söylüyorsun!” diye karşılık verince Allah Resulü  onları huzurundan çıkardı. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O Sabit ve Humeydden, o da Enes b. Malikten şöyle dediğini rivayet etti: Allah Resulü , Medineye geldiğinde, Abdullah b. Selam kendine ait bir hurma ağacının üzerinde iken bu haber ona ulaştı. Bunun üzerine ona geldi ve şöyle dedi: “Ben sana sadece bir peygamberin bilebileceği bazı şeyler soracağım. Onları bana söylersen sana iman ederim. Şayet onları bilmezsen senin peygamber olmadığını kesinlikle anlarım.” Allah Resulü  “Nedir onlar?” diye sorunca, Abdullah ona “Bebeğin anne ya da babaya benzerliğini, Cennet ehlinin yiyeceği ilk şeyi ve Kıyametin kopması yaklaştığında insanları toplayan ilk şeyi” sordu. Allah Resulü  “Hemen az önce Cebrail onları bana bildirdi.” deyince Abdullah “O, Yahudilerin düşmanıdır.” dedi. Allah Resulü  sözüne şöyle devam etti: “Bebeğin anne ya da babaya benzerliğine gelince, şayet erkeğin suyu, kadının suyunu geçerse benzerliği kendi lehine çevirir. Kadının suyu, erkeğin suyunu geçerse benzerliği kendi lehine çevirir. Cennet ehlinin yiyeceği ilk şey balığın en lezzetli yeri olan ciğerinin kenarından sarkan fazlalığıdır. İnsanları toplayan ilk şey ise doğu tarafından gelen bir ateştir. Bu ateş onları batıya doğru toplar.” Bunun üzerine Abdullah b. Selam iman etti ve dedi ki: “Ben, senin Allahın elçisi olduğuna şehadet ederim. Ey Allahın Resulü! Yahudiler duyan kişinin ağzının açık kalacağı iftiraları atan bir kavimdir. Şayet onlar benim Müslüman olduğumu duyarlarsa bana olmadık iftiralar atarlar. Beni yanında gizle, onlara birini gönder ve beni soruştur!” Allah Resulü  onu sakladı ve birini onlara gönderip onları çağırdı. Onlar da geldiler. Onlara “İçinizden biri olan Abdullah b. Selam nasıl bir adamdır?” diye sordu “O bizim en faziletlimizdir ve en faziletlimizin oğludur. Efendimizdir ve efendimizin oğludur. alimimizdir ve alimimizin oğludur.” dediler. Allah Resulü , “Ne dersiniz? O Müslüman olursa siz de Müslüman olur musunuz?” deyince “O bunu yapmaktan Allaha sığınır!” dediler. Bu söz üzerine Allah Resulü , “Ey Abdullah b. Selam! Onların huzuruna çık!” dedi. O da onların huzuruna çıktı ve “Ben Allahtan başka hiçbir ilah olmadığına ve Muhammedin onun Resulü olduğuna şehadet ederim.” dedi. Bu sefer Yahudiler şunu söylediler: “Hayır öyle değil! Aksine o bizim en kötümüzdür ve en kötümüzün oğludur. Cahilimizdir ve cahilimizin oğludur.” Bu sözler karşısında Abdullah b. Selam, “Ey Allahın Resulü! Yahudiler duyan kişinin ağzının açık kalacağı iftiralar atan bir kavimdir. demiştim sana!” dedi. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Mübarek anlattı; dedi ki: Ben el-Hasanı bu hadisi Peygamberden  rivayet ederken duydum: Abdullah b. Selamın sözüne gelince Peygamber  “İlk şahitlik daha gerçekçidir.” dedi. Bize Yezid b. Harun, Muhammed b. Abdullah el-Ensari ve Abdullah b. Bekir es-Sehmi haber verdiler; dediler ki: Bize Humeyd et-Tavil anlattı. O da Enes b. Malikten şunu rivayet etti: Abdullah b. Selam, Peygamber  Medineye geldiğinde ona vardı ve şöyle dedi: “Ben sana sadece bir Peygamberin bilebileceği üç şey soracağım.” Allah Resulü  “Sor!” deyince o şunları sordu: “Kıyamet alametlerinin ilki nedir? Cennet ehlinin yiyeceği ilk yemek nedir? Çocuğun babasına ve annesine çekmesine sebep olan şey nedir?” Bunun üzerine Allah Resulü , “Cebrail az önce bunları bana bildirdi.” deyince Abdullah “Cebrail mi?” diye sordu. Allah Resulü , “Evet!” dedi. Abdullah, “İşte o meleklerden Yahudilere düşman olandır.” diye ekledi. Allah Resulü  sözüne şöyle devam etti: “Kıyametin ilk alametine gelince, o doğudan çıkıp insanları batıya toplayacak olan bir ateştir. Cennet ehlinin ilk yiyeceği balığın en lezzetli yeri olan ciğerinin kenarından sarkan fazlalığıdır. Çocuğun babasına ve annesine çekmesine sebep olan şeye gelince, erkeğin suyu kadının suyunu geçerse çocuk babasına çeker. Kadının suyu, erkeğin suyunu geçerse o zaman da çocuk annesine çeker.” Bu cevap üzerine Abdullah, “Allahtan başka hiçbir ilah olmadığına ve senin Allahın Resulü olduğuna şehadet ederim.” dedi ve sonra sözüne şu şekilde devam etti: “Ey Allahın Resulü! Gerçekten Yahudiler -Yezid ve Ensari kavmun bühtetun dedi. Abdullah b. Bekir kavmun bühtün dedi.- duyan kişinin ağzının açık kalacağı iftiraları atan bir kavimdir. Şayet onlar, beni kendilerine sormandan önce Müslüman olduğumu öğrenirlerse bana olmadık iftiralar atarlar. Beni onlardan sakla! Sonra Müslüman olduğumu duymalarından önce benim içlerinde nasıl bir adam olduğumu onlara sor!” Derken Allah Resulünün  çağrısı üzerine Yahudilerden bir grup geldi. Allah Resulü  onlara “Abdullah içinizde nasıl bir adamdır?” diye sordu. Onlar, “O bizim en faziletlimizdir ve en faziletlimizin oğludur. En çok bilenimizdir ve en çok bilenimizin oğludur.” diye cevap verince bu kez Allah Resulü , “Şayet Abdullah b. Selam Müslüman olursa ne yaparsınız?” diye sordu. “Bundan Allaha sığınırız!” dediler. Akabinde Allah Resulü  tekrar aynı sözünü söyledi ve “Şayet Abdullah b. Selam Müslüman olursa ne yaparsınız?” dedi. “O, bunu yapmaktan Allaha sığınır.” dediler. Bu esnada Abdullah onların huzuruna çıktı ve “Ben Allahtan başka hiçbir ilah olmadığına ve Muhammedin onun Resulü olduğuna şehadet ederim.” dedi. Bunun üzerine “Sen en kötümüzsün, en kötümüzün oğlusun!” ve benzeri şeyler söylediler. Bunu gören Abdullah da “Ey Allahın Resulü! İşte benim korktuğum şey bu idi.” dedi. Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize Cüveyr, “De ki: Söyleyin bakalım! Eğer O, Allah tarafından gönderildiği halde siz onu inkar etmişseniz ve İsrailoğullarından bir şahit de onun benzerine şahitlik ettiği halde…” ayetinin nüzul sebebi sadedinde ed- Dahhaktan şunu rivayet etti: Abdullah b. Selam, Allah Resulüne  geldi ve “Ey Allahın Resulü! Gerçekten Yahudiler, iftira ve dedikoduda zirvede olan bir millettir. Beni onlara sor! Şayet ben sana tabi olur ve Kitabına inandığım takdirde onların da sana ve sana indirilen Kitaba inanacaklarına dair onlardan kesin söz al! Onlar senin huzuruna gelmeden önce beni sakla!” dedi. Bunun üzerine Allah Resulü  birini gönderip onları çağırdı ve “İçinizde Abdullah b. Selamı nasıl bilirsiniz?” diye sordu. “O bizim en faziletlimizdir ve en faziletlimizin oğludur. Allahın Kitabını en iyi bilenimizdir. Kısacası o bizim efendimizdir, alimimizdir ve en faziletlimizdir.” diye cevap verdiler. Allah Resulü  bu kez şu soruyu sordu: “Söyler misiniz bana! Şayet o, benim Allahın Resulü olduğuma şehadet eder ve bana indirilen Kitaba iman ederse siz de bana inanır mısınız?” Onlar “Evet!” dediler. Bu cevap üzerine Allah Resulü  Abdullahı çağırdı, o da geldi ve onların huzuruna çıktı. Allah Resulü , “Ey Abdullah b. Selam! Sen benim Allahın Resulü olduğumu bilmiyor musun? Benim Peygamber olduğumu yanınızdaki Tevrat ve İncilde yazılı olarak bulmadın mı? Sizden bana yetişen kimselerin bana iman edip tabi olmaları konusunda Allah sizden kesin söz almadı mı?” diye sorunca Abdullah “Evet, öyledir!” dedi. Onlar ise “Biz senin Allahın Resulü olduğunu bilmiyoruz.” dediler ve onun Allahın Resulü olduğunu; sözünün gerçek olduğunu bile bile onu inkar ettiler. Bunun üzerine Allah şu ayeti indirdi: “De ki: Söyleyin bakalım! Şayet o -Kuranı ve Allah Resulünü kastediyor- Allah tarafından gönderildiği halde siz onu inkar etmişseniz ve İsrailoğullarından bir şahit de- Abdullah b. Selamı kastediyor- onun benzerine şahitlik edip iman ettiği halde siz büyüklük taslayarak iman etmezseniz sizden daha zalim kim olabilir? Allah elbette böyle zalimlere hidayet etmez.”İşte bu ayet, bu konuda nazil oldu. Bize Hevze b. Halife haber verdi; dedi ki: Bize Avf anlattı. O da el- Hasandan şöyle dediğini rivayet etti: Abdullah b. Selam, Müslüman olmak istediğinde Allah Resulünün  huzuruna geldi ve Müslüman oldu. Akabinde dedi ki: “Ben senin hidayet ve hak din ile gönderilen Allahın Resulü olduğuna şehadet ederim. Yahudilerin ellerindeki Tevratta senin vasıflarını bulduklarına da şehadet ederim.” Sonra sözlerine şöyle devam etti: “Yahudilerden bir gruba, falan falan kişiye -ki onların isimlerini Peygambere  bir bir söyledi.- haber gönder, gelsinler! Beni evinde sakla! Beni ve babamı onlara sor! Onlar sana hakkımızdaki düşüncelerini söyleyeceklerdir. Akabinde ben onların huzuruna çıkacak; senin hidayet ve hak din ile gönderilen Allahın Resulü olduğuna şehadet edeceğim. O zaman belki onlar da Müslüman olurlar.” Allah Resulü  bunu yaptı. Onu evinde sakladı. Onun tavsiye ettiği kişilere haber salıp çağırdı. Ardından Allah Resulü  onlara “İçinizde Abdullah b. Selamın ve babasının yeri nedir?” diye sordu. “O, bizim efendimizdir ve efendimizin oğludur.” diye cevap verdiler. Bunun üzerine Allah Resulü , “Söyler misiniz bana? O Müslüman olursa siz de Müslüman olur musunuz?” dedi. “O, Müslüman olmaz!” dediler. Allah Resulü  tekrar “Söyler misiniz bana? O Müslüman olursa siz de Müslüman olur musunuz?” deyince onlar yine “O, Müslüman olmaz.” dediler. Bunun üzerine Allah Resulü , Abdullahı çağırdı. O da onların huzuruna çıktı ve “Ben senin Allahın hidayet ve hak din ile gönderdiği Resulü olduğuna şehadet ederim. Onlar da senin hakkında benim bildiğimi kesinlikle biliyorlar.” dedi. Yahudiler ise Abdullaha “Ey Abdullah! Bu konuda senden endişe etmemiştik” dediler ve Allah Resulünün yanından çıktılar. Bunun üzerine Allah bu hususta şu ayeti indirdi: “De ki: Söyleyin bakalım! Şayet o, Allah tarafından gönderildiği halde siz onu inkar etmişseniz ve İsrailoğullarından bir şahit de onun benzerine şahitlik edip iman ettiği halde siz büyüklük taslayarak iman etmezseniz sizden daha zalim kim olabilir? Allah elbette böyle zalimlere hidayet etmez.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Abdülcebbar b. Umare anlattı. O da Abdullah b. Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazmdan şöyle dediğini rivayet etti: Abdullah b. Selam, Allah Resulüne  indirilen Kurandan bazı ayetler duyunca, bilgisi dahilindeki Allah Resulünün  vasıflarını onda görüp tanıyınca, ona indirilen Kuran-ı Kerimin kendi yanındaki Tevrattan bazı şeyler getirdiğini görünce -ki o İsrailoğulları içinde Tevratı en iyi bilen ve en çok tasdik eden kişiydi.- Müslüman oldu. Allah Resulü , onun Müslüman olduğunu duymalarından önce Yahudilere, “O, sizin içinizde nasıl biridir?” diye sordu. “Ey Ebül-Kasım! O, bizim efendimizdir, en faziletlimizdir, Allahın Musaya indirdiği Tevratı en iyi bilenimizdir.” dediler. Onun adı “el-Husayn” idi. Allah Resulü  ona “Abdullah” adını verdi. Abdullah, Allah Resulünün  değerli sahabilerinden biriydi. Mütedeyyindi ve ölünceye kadar İslamı doğru bir şekilde yaşadı. Bize Ubeydullah b. Musa ve Ahmed b. Abdullah b. Yunus haber verdiler; dediler ki: Bize İsrail haber verdi. O da Ebu Yahyadan naklen “İsrailoğullarından bir şahit de onun benzerine şahitlik etti…” ayeti hakkında Mücahidden şöyle dediğini rivayet etti: Ayette şahitten kastedilen kişi, Abdullah b. Selamdır. Bize Ubeydullah b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize İsrail haber verdi. O da Cabirden naklen “İsrailoğullarından bir şahit de şahitlik etti…” ayeti hakkında Mücahid, Ata ve İkrimenin şöyle dediklerini haber verdi. “Ayette şahitten kastedilen kişi Abdullah b. Selamdır.” el-Hasan b. Müslim ise “Bu ayet Mekkede indi. Abdullah b. Selam ise Medinede idi.” dedi. Bize Kabisa b. Ukbe haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan anlattı. O Davuddan, o da el-Hasandan şöyle dediğini rivayet etti: Abdullah b. Selam, Medinede Müslüman iken Ha Mim Ahkaf suresi nazil oldu. Bize Abdullah b. Amr ve Ebu Mamer el-Minkari haber verdiler; dediler ki: Bize Abdülvaris b. Said anlattı. O da Humeydin -Topal olanı kastediyor.- şöyle dediğini anlattı: Mücahid, “Yanında Kitabın ilmi olan kimse…” ayetini okur ve “Burada kastedilen kişi Abdullah b. Selamdır.” derdi. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Süfyan, bir adamdan naklen “Yanında Kitabın ilmi olan kimse…” ayeti hakkında Mücahidin “Burada kastedilen kişi, Abdullah b. Selamdır.” dediğini anlattı. Bize Muhammed b. Abdullah el-Esedi ve Kabisa b. Ukbe haber verdiler; dediler ki: Bize Süfyan anlattı. O da Amr b. Kaystan naklen “İsrailoğullarının alimlerinin onu bilmesi…” ayeti hakkında Atiye el-Avfinin şöyle dediğini rivayet etti: Onlar beş kişiydiler: Abdullah b. Selam, Binyamin, Salebe, Esed ve Üseyd. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi. O İbrahim b. Muhammedden, o Muaz b. Abdullah et-Teymiden, o Yusuf b. Abdullah b. Selamdan, o da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Allah Resulü , bana bir gece Kuranı, bir gece Tevratı okumamı emretti. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı; dedi ki: Bize asım b. Behdele haber verdi. O Musab b. Saddan, o da babası Saddan şunu rivayet etti: Peygambere  bir kap yemek getirildi. Yemekten yedi. Ancak ondan bir miktar arttı. Bunun üzerine Allah Resulü  “Şu vadiden Cennet ehli olan bir adam gelecek ve bu artan yemeği yiyecek.” dedi. Ben kardeşim Umeyri abdest alırken bırakmıştım. Dedim ki: “O, Umeyrdir.” Akabinde tahminim yanlış çıktı; Abdullah b. Selam geldi ve o yemeği yedi. Bize Hammad b. Amr en-Nasibi haber verdi; dedi ki: Bize Zeyd b. Rufey anlattı. O Mabed el-Cüheniden, o da Yezid b. Amire es- Seksekiden- ki bu zat Muaz b. Cebelin öğrencisiydi- şunu rivayet etti: Muazın ölüm anı yaklaşınca Yezid onun başucunda oturdu ve ağlamaya başladı. Muaz ona baktı ve “Neden ağlıyorsun?” diye sorunca Yezid ona şu cevabı verdi: “Vallahi senden almakta olduğum dünya malını kaybedeceğim için ağlamıyorum. Fakat kaçırdığım ilim için ağlıyorum.” Bunun üzerine Muaz ona dedi ki: İlim, olduğu gibi yerinde durmaktadır; bir yere gitmedi. Benden sonra ilmi şu dört kişiden al!” Muaz, onların isimlerini tek tek söyledi. Onların içinde Allah Resulünün  kendisi hakkında “O Cennetteki on kişinin onuncusudur.” dediği Abdullah b. Selam da vardı. Bize İshak b. Yusuf el-Ezrak haber verdi; dedi ki: Bize Abdullah b. Avn anlattı. O Muhammed b. Sirinden, o da Kays b. Ubaddan şöyle dediğini rivayet etti: Ben Medine mescidinde idim. Yüzünde huşu izi olan bir adam geldi. Oradakiler, “Bu, Cennet ehlinden bir adamdır.” dediler. Adam mescide girdi ve rekatlarını kısa tutarak iki rekat namaz kıldı. Mescitten çıktığında evine girinceye kadar onu takip ettim. Onunla beraber evine girdim ve onunla konuştum. Benimle biraz yakınlık kurunca ona, “Mescidin yanındaki topluluk, mescide doğru girince senin hakkında şöyle şöyle dediler.” dedim. O da bunu hayretle karşıladı ve “Fesübhanallah! Hiçbir kimsenin bilmediği şeyi söylemesi gerekmez. Niçin böyle olması gerektiğini şimdi sana anlatacağım: Allah Resulü  hayatta iken ben bir rüya gördüm ve ona anlattım. Rüyamda gördüm ki, sanki ben yeşil bir bahçe içindeyim. -İbn Avn dedi ki: Behçenin yeşilliğini; genişliğini; ortasında, dibi yerde üstü semada olan demirden bir direk olduğunu; direğin üstünde de bir kulpun bulunduğunu anlattı.- Bana O direğe çık! denildi. Ben de Gücüm yetmiyor! dedim. Akabinde bana bir minsaf geldi. Arkamdan elbiselerimi tutup kaldırdı ve Direğin üstüne çık! dedi. Direğe tırmanıp çıktım ve sonunda sağlam kulpu tuttum. Minsaf bana Kulpa sıkı sıkıya sarıl! dedi. O esnada uyandım ki kulp elimde! Sabahladığım zaman Allah Resulüne  vardım ve rüyamı anlattım. Rüyamı dinledikten sonra tabir sadedinde şöyle dedi: “Bahçe İslam bahçesidir. Direk, İslam direğidir. Kulp ise sağlam kulptur. Sen ölünceye kadar İslam dinine bağlı kalacaksın.” İşte takip edip evine gittiğim ve kendisini dinlediğim o kişi, Abdullah b. Selamdır. Abdullah b. Avna “minsafın ne olduğu” soruldu. “O, hizmetçi demektir.” diye cevap verdi. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O asım b. Behdeleden, o el-Müseyyib b. Rafiden, o da Hareşe b. el-Hurdan şöyle dediğini rivayet etti: Medineye geldim ve Peygamberin  mescidinde bir grup ihtiyarın yanına oturdum. Derken asasına dayana dayana bir ihtiyar geldi. Adamın biri, “Bu cennet ehlinden bir adamdır.” dedi. İhtiyar, bir direğin arkasında ayağa kalktı ve iki rekat namaz kıldı. Ona doğru yöneldim. Namazını bitirince “Şunlar senin Cennet ehlinden olduğunu iddia ediyorlar.” dedim. O da, “Cennet Allahındır. Dilediğini oraya dahil eder. Ben Allah Resulü  hayatta iken bir rüya gördüm. Sanki bana gelen bir adam gördüm. Adam ayrılıp gitti ve beni de büyük bir yola soktu. Ben o yolda yürürken birden sol tarafımdan karşıma bir yol çıktı. O yola girmeye niyetlenince adam bana, “Sen o yolun yolcusu değilsin!” dedi. Sonra sağ tarafımdan karşıma bir yol çıktı. Ben de o yola girdim. Sonunda kaygan bir dağa geldim. Adam elimden tutup beni götürdü. Birden kendimi dağın zirvesinde buldum. Ancak ayakta sabit duramıyor ve bir şeye tutunamıyordum. Bir de ne göreyim! Demirden bir direk! En tepesinde altından bir kulp! Adam elimden tuttu ve beni attı. Böylece kulpu tuttum. Adam bana “Kulpa tutun!” dedi. Bu rüyamı Allah Resulüne  anlattım. “Hayırlı bir rüya görmüşsün!” dedi ve devam etti: “O büyük yol mahşerdir. Sol tarafından karşına çıkan yol Cehennem ehlinin yoludur. Sen Cehennem ehlinden değilsin. Sağ tarafından karşına çıkan yol ise Cennet ehlinin yoludur. Kaygan dağ, şehitlerin evidir. Tutunduğun kulp İslam kulpudur. Ölünceye kadar ona tutun!” Ve ben Cennet ehlinden olmayı ümit ediyorum.” İşte bu zat, Abdullah b. Selamdı. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Mehdi b. Meymun anlattı. Yine bize Vehb b. Cerir haber verdi; dedi ki: Bize babam anlattı. Mehdi ile Vehbin babası Cerir dediler ki: Bize Muhammed b. Ebu Yakup anlattı. O Bişr b. Şeğaftan, o da Abdullah b. Selamdan şunu rivayet etti: Abdullah Nehavendin fethine katıldı. Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı. O Eyyub ve Hişamdan, o da Muhammedden şöyle dediğini rivayet etti: Abdullah b. Selamın şöyle dediği bana ulaştı: Şayet ben yetişirsem ve bineğim de olmazsa beni taşıyıp götürün; nihayet iki saf arasına koyun!” Yani “tarafların önünde“ demek istiyor. Bize Muhammed b. Musab el-Karkasani anlattı; dedi ki: Bize el- Evzai anlattı. O da Yahya b. Ebu Kesirden şunu rivayet etti: Abdullah b. Selam delikanlının birine bir tokat atmış. Akabinde “Sen de bana, benim vurduğum gibi bir tokat atarak bana kısas uygula!” diyerek ağlamaya başlamış. Delikanlı ise “Efendim, ben size kısas uygulamam!” demiş. Bunun üzerine Abdullah b. Selam demiş ki: “Yüze vurulan tokat dışında Allah her günahı affeder.” Bize Muhammed b. Musab haber verdi; dedi ki: Bize el-Evzai anlattı. O da Yahya b. Ebu Kesirden şöyle dediğini rivayet etti: Abdullah b. Selam, mescide girdiği zaman Peygambere  salat ile selam getirir ve “Allahım! Sen bize rahmetinin kapılarını aç!” derdi. Mescitten çıktığı zaman yine Peygambere  salat ile selam getirir ve Şeytandan Allaha sığınırdı. Bize Hafs b. Gıyas en-Nehai, el-Eşastan, o da Ebu Bürde b. Ebu Musadan şöyle dediğini rivayet etti: Medineye geldim ve Abdullah b. Selama vardım. Bir de ne göreyim! Sakin ve vakur bir adam! Yanına oturdum. Bunun üzerine bana “Ey kardeşimin oğlu! Sen yanımıza oturdun ama bizim kalkma vaktimiz geldi. İzin ver!” dedi. Biza el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Hafs b. Gıyas anlattı. O el-Eşastan, o da Ebu Bürdeden şöyle dediğini rivayet etti: Medineye geldim. Bir de ne göreyim! Abdullah b. Selam, bir halkanın içinde sakin ve vakur bir biçimde oturuyor! Yüzünde hayır alameti vardı. Bana “Kardeşim! Sen geldin ama biz kalkmaya niyetlenmiştik.” dedi. Bunun üzerine ben de ona izin verdim. -ya da şöyle dedi: veya istediğin zaman kalkabilirsin dedim.- Kalkıp çıktı. Ben de onu evine varıncaya kadar takip ettim. Beni görünce “Sen kimsin?” diye sordu. “Ben senin kardeşinin oğluyum. Ebu Bürde b. Ebu Musayım.” dedim. Benimle merhabalaştı ve hal hatır sordu. Bana bir kase Sevik çorbası ikram etti. Ben de onu içtim. Sonra şöyle dedi: “Siz bolluk olan bir yerdesiniz. İleri gelen zenginlerle düşüp kalkacaksınız. Onlar size taze hayvan yemi ile içinde yaş-kuru hurma olan sepetler yüklenmiş hayvanlar hediye edeceklerdir. O hediyelere yaklaşmayın! Çünkü onlar ateştir.” Dediler ki: Abdullah b. Selam Medinede Muaviye b. Ebu Süfyanın hilafet döneminde 43 yılında vefat etti.

1008. Kab b. Ucre
Abdullah b. Muhammed b. Umare el-Ensari dedi ki: O Kudaa kabilesinin Beli kolundandır. Avf b. el-Hazrecoğullarından oluşan Kavkaloğullarının müttefikidir. Hişam b. Muhammed es-Saib dedi ki: O Kab b. Ucre b. Ümeyye b. Adi b. Ubeyd b. el-Haris b. Amr b. Avf b. Ganm b. Süvad b. Mürey b. Eraşe b. amir b. Abile b. Kısmil b. Feran b. Belidir. Sonra Kab, Amr b. Avfoğullarına intisap etti. Muhammed b. Ömer dedi ki: Kab onların müttefiki değil bilakis onların içinden biriydi. Ben de derim ki: Onun nesebini Nesebüll-Ensarda araştırdık; ama bulamadık. Bize Enes b. Iyad el-Leysi haber verdi; dedi ki: Bana Sad b. İshak anlattı. O da Eban b. Salihten şöyle dediğini rivayet etti: Bana el-Hasan b. Ebül-Hasan haber verdi. O da Kab b. Ucreden naklettiği bir rivayette onun künyesinin “Ebu Muhammed” olduğunu söyledi. Yine bize Muhammed b. Ömer, Medine ekolünden rivayette bulunduğu hocalarının şöyle dediklerini haber verdi: Kab b. Ucre, geç Müslüman olmuştu. Onun evinde bir putu vardı. Ona bakıyor, tozlarını siliyor, üzerine elbise örtüyordu. İslam dini hakkında onun yanında konuşuluyor; ama o Müslüman olmaktan kaçınıyordu. Ubade b. es-Samit onun samimi dostuydu. Bir gün onu gözlemek üzere evinin önünde gizli bir yere oturdu. Kab evinden çıktığı zaman Ubade beraberinde bir keserle içeri girdi. Kabın eşi ailesinin yanındaydı. Dolayısıyla evde kimse yoktu. Ubade, “Dikkat edin! Allah ile beraber çağrılan her şey batıldır!” diyerek putu paramparça etti. Sonra çıktı ve kapıyı kilitledi. Derken Kab evine döndü. Puta baktı; onun kırılmış olduğunu görünce, “Bu Ubadenin işidir.” dedi. Öfkeli bir vaziyette dışarı çıktı. Kendi kendine düşünüp şöyle söyleninceye kadar Ubadeye sövüp sayma niyetindeydi: “Demek ki, bu putun bir gücü yokmuş. Şayet onun bir gücü olsaydı Ubade onu parçalarken buna mani olurdu.” Yoluna devam etti ve nihayet Ubadenin kapısını çaldı. Öte yandan Ubade onun düştüğü duruma acımıştı. Kab onun huzuruna girdi ve dedi ki: “Düşündüm de o putun bir gücü olsaydı ona yaptığın şeye izin vermezdi. Ben kesinlikle Allahtan başka hiçbir ilah olmadığına ve Muhammedin onun Resulü olduğuna şehadet ederim.” Bundan sonra Kab, Allah Resulü  ile bütün seferlere katıldı ve ondan birçok hadis rivayet etti. Bize Enes b. Iyad el-Leysi haber verdi. O Sad b. İshaktan, o da Kab b. Ucrenin mevlası Lekıs b. Selmandan şöyle dediğini haber verdi: Allah Resulünün  sahabilerinden dört ya da beşinin Usfur bitkisiyle iyice boyanmış elbise giydiklerini gördüğüme şahitlik ederim. Kab b. Ucre de onlardan biriydi.” Muhammed b. Ömer dedi ki: Kab Medinede 52 yılında 75 yaşında iken öldü. Nesli devam etmedi. Bize Ubeydullah b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize Misar haber verdi. O da Sabit b. Ubeydden şöyle dediğini rivayet etti: Babam beni Kab b. Ucreye gönderdi. Eli kesik bir adama vardım. Babama döndüğümde ona “Beni eli kesik bir adama gönderdin!” dedim. O da bana şu cevabı verdi: “Onun eli Cennete girdi. İnşaallah bedeninin geri kalanı da ona tabi olacaktır.”