694. Amr b. el-Cemuh
[Amr b. el-Cemuh] b. Zeyd b. Haram b. Kab b. Ganm b. Kab b. Selime. Annesi, Selimeoğullarından Rühm bt. el-Kayn b. Kab b. Sevaddır. Muaz ismindeki çocuğu hem Akabe biatinde bulunmuş ve hem de Bedir ehlindendir. Muavviz ve Hallad adındaki çocukları da Bedir ehlindendir. Hallad, Uhud savaşında şehid düşmüştür. Hind adında bir kızı da vardır. Bunların anneleri Hind bt. Amr b. Haram b. Salebe b. Haram olup Selimeoğullarındandır. O, Abdullah b. Amr b. Haram b. Ebu Cabir b. Abdullahın kızkardeşidir. Abdurrahman isminde bir çocuğu da vardır. Onun annesi, Beşaşe bt. Hilal b. Amr b. Sad olup Süleym b. Mansuroğullarındandır. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı; dedi ki: Bize Sabit b. el-Bünani haber verdi. O da İkrimeden şunu rivayet etti: Amr b. el-Cemuhun evinde Menaf adında bir putu vardı. Musab b. Umeyr, Medineye geldiğinde insanlara Kuranı ve İslamı öğretiyordu. Amr b. el-Cemuh, Müslüman olanlara haber gönderip “Bize getirdiğiniz bu şey nedir?” dediğinde, onlar “Şayet istersen sana gelir ve Kuran okuruz.” dediler. Amr bunu kabul edip de bir gün için sözleşince Müslümanlar gittiler ve yanında Kuran okudular. Kuranı Musab okumuştu. Okuduğu ayetler de şunlardı: “Elif. Lam. Ra. Bunlar, apaçık Kitabın ayetleridir. Anlayasınız diye biz onu Arapça bir Kuran olarak indirdik.” Musab, Allahın dilediği miktarda okudu. Amr, bunun üzerine “Şüphesiz ki kavmimizle karşı karşıya geleceğiz.” dedi. O, Selimeoğullarının reisiydi. Sonra dağıldılar. O da kalkıp Menaf adlı putunun yanına gitti ve “Ey Menaf! Bil ki, kavmimiz senden başkasını istiyor. Bunda bir kötülük görüyor musun?” dedi. Sonra da kılıcını kuşanıp ihtiyaç gidermek için dışarı çıktı. Fakat ailesi kılıcı elinden aldı. Daha sonra dönüp de eve gelince kılıcını göremedi. Bunun üzerine “Ey Menaf! Yazıklar olsun sana! Kılıcım nerede? Allaha yemin olsun ki, keçi inatlığı var bu işte! Allaha yemin olsun ki, Ebu Ciar için yarın pek hayırlı olmayacak!” dedi. Sonra da ailesine, “Ben Medinenin yukarısındaki yerime gidiyorum. Menafa iyi bakın! Şüphesiz ki, ben Menaf için kötü günler bekliyorum.” dedi. O gidince ailesi o putu alıp parçaladıktan sonra bir köpek leşine bağlayıp bir kuyuya attılar. Amr eve dönünce ailesinin halini sordu. Onlar da “Ey efendimiz! İyiyiz. Allah evimizi bize geniş kılsın. evimizi pislikten arındırsın!” karşılığını verdiler. Bu sözler üzerine Amr, “Allaha yemin olsun ki, sizleri benden sonra Menafa bir kötülük yapmış halde görüyorum.” deyince onlar da “İşte efendimiz! Bak kuyunun içinde.” dediler. Gidip bakınca onu, köpek leşine bağlamış olduklarını gördü. Daha sonra kabilesine mensup insanları çağırdı. “Sizler benim tabi olduğuma tabi değil misiniz?” diye sorunca onlar da “Tabii ki, sen bizim efendimizsin.” dediler. Bunun üzerine o da “Şüphesiz ki ben de Muhammedin getirdiğine iman ettiğim hususunda sizleri şahid kılıyorum.” dedi. Uhud savaşında Resulallah ashaba, “Haydin! Genişliği yer ve gökler arası kadar olan ve muttakiler için hazırlanmış olan Cennete!” buyurunca Amr, topal ayağıyla kalkarak “Allaha yemin olsun ki, ben bu Cennete hazırım!” dedi ve öldürülünceye dek savaştı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdurrahman b. Abdülaziz anlattı. O da asım b. Ömer b. Katadeden şöyle dediğini rivayet etti: Medineden yetmiş kişi Akabeye gelip de Müslüman olunca geride kabileleri olan Evs ve Hazrece mensup kimseler putlara tapar vaziyette şirk üzere kalmışlardı. Amr b. el-Cemuh da şirk üzere kalanlardandı. Kabilesinin eşrafından olup Menaf isminde bir putu vardı ve onu tazim edip temizliğine önem verirdi. Selimeoğulları, Amrın kabilesi içindeki şerefinden dolayı kurbanlarını bu putun önünde keserlerdi. Bu sırada Selimeoğullarının gençleri Müslüman olmuşlardı. Muaz b. Cebel, Abdullah b. Üneys, Kutbe b. amir b. Hadide ve Salebe b. Aname bunlardandı. Bunlar Amrı gözetleyip gece vakti olunca onun putunun olduğu yere girer ve alıp pislik için kullanılan bir çukura atarlardı. Sabah olunca Amr bu durumu görünce kızar ve daha sonra da alıp yıkayarak güzel kokular sürerdi. Gençler ertesi gün bunu tekrar yaparladı. Amr bu durumla çokça karşılaşmaya başlamış ve bir gün yine putunun kuyuda bir leşe bağlı olduğunu görmüştü. İçinde bulunduğu kötü vaziyetin farkına vardı. Böyle bir günde Kutbe b. amir b. Hadidenin yanına geldi ve ona “Senin gibi başımızda efendi olarak bulunan bir adam böyle yaparsa durum nice olur? Sen bu odun parçasının akledip herhangi bir şeye mani olacağını zannediyor musun? Be adam, bil ki, Allahtan başka ilah yoktur, onun şeriki olmayıp Muhammed onun kulu ve elçisidir.” dedi. Abdullah b. Amr b. Haram onunla karşılaşıp şunu söyledi: Ey kabilesinin efendisi! Benim sana söyleyeceğim şey, gördüğün şeyi akletmendir. Elinle yaptığın şeye tabi olmak da neyin nesi? Bil ki sana şunu hatırlatmak isterim: Yapacağın şey kabilenin uğrunda öldüğü şeyde, senin de ölmendir.” Ebu Cabir konuşmasına daha devam ediyordu ki Amr o sırada Müslüman oldu. Amrın Müslüman olması kavmi için bir bereket oluvermişti. Selimeoğullarından Müslüman olmayan kimse kalmadı. Daha sonra Allahın (c) kendisine hidayet vermesiyle basireti açılmış ve anlayış elde etmiş; Allahın onu sapıklıktan kurtarmasından dolayı şiirler söylemişti: Hamdolsun Allaha Odur iyilikler ihsan eden… Bağışta bulunan, Rezzak ve Deyyan olan… O ki, kurtardı beni öncesinden, Kabirlerin karanlığına girmeden, Allaha yemin olsun ki, ey put! Şayet ilah olsaydın şu kuyuda köpeklerin leşiyle olmazdın. Öf olsun senin gibi ilaha ki, hizmet edilmektesin! İşte şimdi denedik seni, gördük ki kötülüğe engel olamamaktasın. Aynı şekilde şu şiir de Amr b. el-Cemuha aittir: Geçmişimden dolayı Allaha tövbeler olsun! Sığınırım Allaha ateşinden, Hamderim Rabbime nimetlerini anarak… Şu Beyt-i Haramın ve taşlarının ilahına bağlanarak, Sübhanallah derim hatalarım miktarınca… Gökteki damlalar ve sağanaklar sayısınca, Hidayet verdi bana, zulmetteyken ben… Menaf putuna ve taşlarına müttefik olup bağlanmışken ben… Bize Man b. İsa haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Müslim anlattı. O Amr b. Dinardan rivayet etti. Yine bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bana Fıtr b. Halife ve el-Mesudi anlattı. Onlar da Habib b. Ebu Sabitten rivayet etti. Yine bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan b. Uyeyne haber verdi. O da Muhammed b. el-Münkedirden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah , “Ey Selimeoğulları! Efendiniz kimdir?” buyurunca onlar da “Ced b. Kaystır, fakat onu cimri biri olarak görüyoruz.” dediler. Resulallah Bunun üzerine şunu söyledi: “Hangi ilaç cimriliği tedavi eder ki? Bilakis efendiniz kıvırcık beyaz saçlı Amr b. el-Cemuhtur.” buyurdu. Muhammed b. Ömer dedi ki: Amr b. el-Cemuh, Bedir savaşına katılmamıştır. Ayağı topal bir adamdı. Resulallah , Uhud savaşına çıkacağı sırada oğulları Amrın savaşa gitmesine engel oldular. Şunu demişlerdi: “Allah senin özrünü kabul edecektir. Senin hastalığın var.” Bunun üzerine Amr kalkıp Resulallaha giderek şunu söyledi: “Ya Resulallah! Oğullarım seninle savaşa gelmeme mani olmaktalar. Allaha yemin olsun ki, şu sakat ayağımla Cennette yürümek istiyorum.” Resulallah , “Allah senin özrünü kabul edecektir. Sana cihad farz değildir.” deyip evlatlarına da “Onu bundan men etmeyin. Belki de Allah onu şehadetle rızıklandıracaktır. Onu serbest bırakın!” buyurdu. Eşi Hind bt. Amr b. Haram ise şunu söyledi: “Onu hala, kalkanını almış, arkasını dönmüş gidiyor ve Ey Allahım! Beni, Selimeoğullarının Hurbadaki şu evlerine geri dönderme! der halde görür gibiyim.” Ebu Talha dedi ki: “Müslümanlar savaş alanında belirip de saldırıya geçince Amr b. el-Cemuha baktım. Öndeki birliğin içindeydi. Ayağındaki topallığı hala gözlerimin önündedir. Şunu söylüyordu: Allaha yemin olsun ki ben, Cenneti özlemiş bulunuyorum. Sonra oğlu Hallada baktım. O da babasının izinden gitti ve birlikte öldürüldüler.” Bize Ubeydullah b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize İsrail haber verdi. O Said b. Mesruktan, o da Müslim b. Subeyhten naklederek şunu rivayet etti: Amr b. el-Cemuh, oğullarına “Sizler, Bedir günü beni Cennetten menettiniz. Şayet savaşa katılsaydım muhakkak surette Cennete girerdim.” demişti. Bu söz Ömere ulaşınca, onunla karşılaştığı bir sırada “Sen şöyle şöyle diyen kimsesin.” deyip ona sözünü hatırlatmıştı. Uhud savaşı sırasında Ömer şunu söyledi: “Onu görmekten başka bir şey düşünmüyordum. Onu aradım ve öndeki birliğin içinde olduğunu gördüm.” Bize Musa b. İsmail haber verdi; dedi ki: Bana Abdülaziz b. Muhammed ed-Deraverdi anlattı. O Süheyl b. Ebu Salihten, o babasından, o da Ebu Hüreyreden şunu rivayet etti: Resulallah şöyle buyurdu: “Amr b. el-Cemuh ne iyi adamdır!” Bize Abdullah b. Mesleme b. Kaneb haber verdi; dedi ki: Bize Malik b. Enes şunu anlattı: Abdullah b. Amr [b. Haram] ve Amr b. el-Cemuh tek kefene konulup aynı kabre defnedildiler. Bize Man b. İsa haber verdi; dedi ki: Bize Malik b. Enes anlattı. O Abdullah b. Abdurrahman b. Ebu Sasaa el-Maziniden şunu rivayet etti: Ona da bildirildiğine göre Ensarın Selime kabilesinden olan Amr b. el- Cemuh ve Abdullah b. Amr b. Haramın kabirleri sel sularından dolayı zarar görmüşlerdi. Her ikisi de bir kabirdeydi. Her ikisi de Uhud savaşında şehid düşenlerdendi. Kabirleri de sel sularına açık bir yerdeydi. Başka bir yere nakledilmek için kabirleri açıldığında cesedlerinde herhangi bir değişmenin olmadığı görüldü. Daha dün ölmüş gibiydiler. Biri savaşta yara almıştı ve elini yarasının üzerine koymuş halde defnedilmişti. Taşınma sırasında eli yarasının üzerinden kaydı ve nakilden sonra tekrar aynı şekle getirildi. Uhud savaşıyla mezarlarının nakledilmesi arasındaki süre kırk altı seneydi.
695. Ebu Katade
[Ebu Katade] b. Ribi b. Beldeme b. Hunas b. Sinan b. Ubeyd b. Adi b. Ganm b. Kab b. Selime. Annesi ise Selimeoğullarından Kebşe bt. Mutahhir b. Haram b. Sevad b. Ganmdır. Ebu Katadenin isminde ihtilaf vardır. Muhammed b. İshak “Haris b. Ribi” derken, Abdullah b. Muhammed b. Umare el-Ensari ve Muhammed b. Ömer ise “Numan b. Ribi”, başkaları da “Amr b. Ribi” demiştir. Ebu Katadenin şu çocukları vardır: Abdullah ve Abdurrahman. Bunların anneleri Sülafe bt. el-Bera b. Marur b. Sahr b. Hansa b. Sinan b. Ubeyd olup Selimeoğullarına mensuptur. Sabit, Ubeyd ve Ümmül-Benin isimli çocukları ise ümmü veledden dünyaya gelmişlerdir. Ümmü Eban isimli çocuğunun annesi ise Ezd kabilesindendir. Ebu Katade Uhud, Hendek ve bunlardan sonra vuku bulan diğer savaşlara Peygamber ile beraber iştirak etmiştir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Yahya b. Abdullah b. Ebu Katade anlattı. O annesinden, o babasından, o da Ebu Katadeden şöyle dediğini rivayet etti: Zu Karad seferi esnasında Resulallah beni yakalayıp baktı ve “Allahım! Onun saçlarına ve yüzüne bereket ver.” buyurdu. Bana sonra da “Yüzün felah bulsun!” deyince ben de “Senin de yüzün ya Resulallah!” dedim. Bana “Mesadeyi sen mi öldürdün?” diye sorunca, “Evet!” dedim. “Yüzündeki bu şey de nedir?” diye sorunca, “Bana atılan bir ok izi ya Resulallah!” dedim. Bana “Yaklaş!” deyince yaklaştım. O yaraya tükürdü. Bundan dolayı o yara ne beni rahatsız etti, ne de iltihap tuttu. Ebu Katade yetmiş yaşında öldü, fakat onbeşinde bir delikanlı gibiydi. Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı. O Eyyubtan, o da Muhammed b. Sirinden şunu rivayet etti: Resulallah gelmesi için Ebu Katadeye haber göndermiş. O sırada kendisine “Geliyor!” denilince gecikmesi üzerine yine haber göndermiş, fakat yine “Geliyor!” denilince bu bir sefer daha tekrarlamış. Bunun üzerine Resulallah “Gelince onun başını tıraş edin!” demiş. Ebu Katade çıkıp gelince “Ya Resulallah! Bu seferlik beni serbest bırak. Allaha yemin olsun ki, seni razı edecek bir iş yapacağım!” demiş ve daha o savaşta ilk karşılaştığı şey, müşriklerin başı Mesadeyi öldürmek olmuş. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi. O Ebu Hadred el-Eslemiden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah Ebu Katadeyi on beş kişilik bir birlikle Necid bölgesine doğru Gatafan üzerine bir seriyyeye gönderdi. Ben de onlarla beraberdim. Bu, Hadire seriyyesidir. Hicretin 8. senesinde Şaban ayında oldu. Sert şekilde saldırıya geçti. Bazı kimseleri esir aldık ve kumaşlardan oluşan mallar elde ettik. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdullah b. Yezid b. Kusayt anlattı. O babasından, o Abdurrahman b. Abdullah b. Ebu Hadredden, o da babasından şöyle dediğini aktardı: Resulallah (Mekke üzerine) Fetih gazvesine yönelince Batnu İdama bir seriyye gönderdi. Bu sırada komutanımız Ebu Katade idi. Bunu da insanlar, “Resulallah bu yöne doğru yöneliyor.” haberini yayıp böyle zannetmelerini sağlamak için yapmıştı. Bize Man b. İsa haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Amr anlattı. O Muhammed b. Sirinden şunu rivayet etti: Resulallah Ebu Katedeyi namaz kılarken saçlarının uzunluğunun onu rahatsız ettiğini görmüş ve onları kesmek istemiş. Bunun üzerine Ebu Katede, “Ya Resulallah! Şayet bundan vazgeçersen seni razı edecek bir amel işlerim.” deyince, Resulallah da bundan vazgeçmiş. Mesade el- Fezari, Medinelerin otlaklarına saldırmıştı. Ebu Katede bineğine atlayarak Mesadeyle karşılaştı ve onu öldürdü. Cesedini de kendi hırkasına sardı. İnsanlar cesedin yanına vardıklarında, “Bu Ebu Katedenin hırkasıdır” dediler. Hırkayı kaldırıp da baktıklarında Mesade el-Fezarinin cesediyle karşılaştılar. Bize Man b. İsa haber verdi; dedi ki: Bize Abdurrahman b. Zeyd anlattı. O Zeyd b. Eslemden şunu rivayet etti: Ebu Katade savaş mevkiine yönelince şu beyti okumuş: Ordular savaş için toplandığında, Savaşmazsam şayet kesin saçımın lülelerini… Bize Man b. İsa haber verdi; dedi ki: Bize Malik b. Enes anlattı. O Yahya b. Saidden şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Katade el-Ensari, Resulallaha “Benim uzun saçlarım var, onları tarayayım mı?” deyince Resulallah , “Evet, ona ikramda da bulun.” dedi. Ebu Katede belki de saçını, sırf Resulallah “Ona ikramda bulun” buyurduğundan dolayı, günde iki defa yağla besliyordu. Bize Man b. İsa haber verdi; dedi ki: Bize Malik b. Enes anlattı. O Yahya b. Saidden, o Ömer b. Kesir b. Eflahtan, o Ebu Katade el- Ensarinin mevlası Ebu Muhammedden, o da Ebu Katade el-Ensari es-Selimiden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah ile beraber Huneyn savaşına çıkmıştık. Düşmanla karşılaşmıştık. O sırada Müslümanlar savaş meydanında dolaşıyordu. O esnada müşriklerden birinin bir Müslümanın üzerine çullandığını gördüm. Sonra dolaşıp arkadan yanına varmak istedim. Adama omuz hizasından vurdum. Adam üzerime doğru geldi ve beni alıp öyle bir çekti ki, ölümün kokusunu o anda hissettim. Sonra adam can verince beni bıraktı. Daha sonra Ömer b. el-Hattabın yanına vardım ve insanların ne durumda olduğunu sordum. Bana “Allahın emrettiği şekilde!” dedi. Daha sonra insanlar savaş meydanından dönüp geldiler. Resulallah , “Kim birini öldürüp bu konuda delil gösterirse ondan elde ettikleri kendisinindir.” deyince ben ayağa kalktım ve “Kim benim için şahitlik edecek?” diye sordum ve oturdum. Resulallah “Elinde delilin var mı?” diye sorunca ayağa kalktım. Bana “Ne delinin var?” diye sorunca ben de olayı ona anlattım. O sırada topluluktan biri “Ya Resulallah! Doğru söyledi. Öldürülen adamın eşyaları benim yanımda, Bu konuda onu razı edin!” dedi. Bunun üzerine Ebu Bekir es-Sıddık söze karışıp “Allah ve Resulü uğruna çarpışan aslanlardan bir aslana, Allah öldürdüğü kimsenin eşyasını vermez mi?” dedi. Resulallah “Doğru söyledi. Eşyaları ona ver.” dedi. Adam onları bana verdi. Ben de zırhı satıp onunla Selimeoğulları mahallesinde bir bostan satın aldım. Bu benim İslami dönemde elde ettiğim ilk mal idi. Bize Süfyan b. Uyeyne haber verdi. O Yahya b. Saidden, o Ömer b. Kesir b. Eflahtan, o Ensardan Ebu Muhammed isminde bir adamdan, o da Ebu Katadeden şunu rivayet etti: Resulallah Ebu Katadenin öldürdüğü bir adamın eşyasını ona ganimet olarak verdi. Bize Affan b. Müslim ve Kesir b. Hişam haber verdiler; dediler ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı; dedi ki: Bize İshak b. Abdullah b. Ebu Talha haber verdi. O da Enes b. Malikten rivayet etti: Kesir konuşmasında şunu söyledi: Resulallah şöyle buyurdu: “Kim bir kafiri öldürürse ondan elde ettiği mallar kendisinindir.” Onu dileyenler, “Hepsi mi?” deyince o da şunu anlattı: Ebu Katade Huneyn gününde “Ya Resulallah! Ben bir adama omuzunun üst tarafından vurdum. Üzerinde de bir zırh vardı. Fakat zırhı almakta geç kaldım.” dedi. O sırada bir adam ayağa kalkarak, “Onu ben aldım. Bu konuda onu razı edin. O zırh bana bana verildi” dedi. Resulallahtan bir şey istendiğinde onu ya verir ya da ses çıkarmazdı. O sırada Resulallah susunca Ömer, “Allah onu sana verip de aslanlarından bir aslanı da (hakettiği) ganimetten mahrum edecek değildir” dedi. Resulallah bu söze güldü ve “Ömer doğru söyledi.” dedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Üsame b. Zeyd el- Leysi anlattı. O el-Arecten, o Abdullah b. Ebu Katadeden, o da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Huneyn savaşı esnasında bir adama kılıçla vurdum ve öldürdüm. Bir adam geldi ve üzerindeki zırhı aldı. Ben de bu meseleyi Resulallaha götürdüm. Resulallah benim lehime karar verdi. O zırhı Hatıb b. Ebu Beltaaya yedi ukıyye karşılığında sattım. Bize Ebu Bekir b. Abdullah b. Ebu Üveys haber verdi; dedi ki: Bana Süleyman b. Bilal anlattı. O Esid b. Ebu Esid el-Berraddan, o da annesinden şöyle dediğini rivayet etti: Biz, Ebu Katadeye, “Sana ne oluyor Huneyn gününde “Resulallahtan söz aktarmıyorsun?” dediğimizde şunu söylemişti: “Resulallahın şöyle dediğini işitmiştim: Kim kasten benim adıma yalan söz aktarırsa ateşten yatacağı yeri hazırlasın. Resulallah bunu söylerken elini yere sürüyordu.” Bize Hişam b. Ebül-Velid et-Tayalisi haber verdi; dedi ki: Bize İkrime b. Ammar anlattı; dedi ki: Bana Abdullah b. Ubeyd b. Umeyr anlattı; dedi ki: Ömer, Ebu Katadeyi savaşa gönderince Ebu Katade, Fars kralını, bizzat öldürmüştü. Kralın üzerinde 15.000 dirhem değerinde bir kemer vardı. Ömer bunu Ebu Katadeye ganimet olarak verdi. Bize Amr b. el-Heysem Ebu Katn haber verdi. O İbn Ebu Zibden, o da Osman b. Ubeydullahtan şöyle dediğini rivayet etti: Bizler küttabta okuma-yazma öğrendiğimiz bir sırada Ebu Katadenin sakalını safran ile boyadığını görmüştük. Bize Amr b. asım el-Kilabi haber verdi; dedi ki: Bize Hemmam b. Yahya anlattı; dedi ki: Bize Ebu Katade şunu anlattı: Ebu Katade ipek-yün karışımı elbise giyerdi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Yahya b. Ubeydullah b. Ebu Katade anlattı; dedi ki: Ebu Katade, Medinede hicri 54 senesinde yetmiş yaşında vefat etti. Muhammed b. Ömer dedi ki: Ebu Katadenin çocukları ve bizim beldenin ahalisi arasında Ebu Katadenin Medinede vefat ettiğine dair bir ihtilafa rastlamadım. Kufeliler onun Kufede vefat ettiğini ve cenaze namazını Alinin kıldırdığını rivayet etmişlerdir. En doğrusunu Allah bilir. Bize Yala b. Ubeydullah ve Abdullah b. Nümeyr haber verdiler; dediler ki: Bize İsmail b. Ebu Halid anlattı. O da Musa b. Abdullah b. Yezid el-Ensariden rivayet etti: Yala konuşmasında “Ali yanımızda geldi.” derken, Abdullah b. Nümeyr ise “Ebu Katadenin cenaze namazını Ali kıldırdı ve yedi tekbir getirdi.” dedi.
696. Cabir b. Abdullah
[Cabir b. Abdullah] b. Amr b. Haram b. Salebe b. Haram b. Kab b. Ganm b. Kab b. Selime. Ebu Abdullah olarak künyelenirdi. Annesi ise Enise bt. Anme b. Adi b. Sinan b. Nabi b. Amr b. Sevad b. Ganm b. Kab b. Selimedir. Cabir b. Abdullahın, Abdurrahman ve Ümmü Habib adındaki çocuklarından, Ümmü Habibin annesi Evs kabilesinden Süheyme bt. Mesud b. Evs b. Malik b. Sevad b. Zaferdir. Bundan başka Muhammed b. Cabir ve Hamide adında çocukları da vardır. Hamidenin annesi Ümmül-Haris bt. Muhammed b. Mesleme b. Seleme olup Evs kabilesinden el-Hariseoğullarına mensuptur. Meymune bt. Cabirin annesi ise ümmü veleddir. Cabir b. Abdullah, Ensardan yetmiş kişiyle beraber Akabe biatine katılmış ve o sırada yaşları en küçük olan kimse oydu. Bedir savaşına katılmak istemiş; fakat babası onu dokuz kardeşine sahip çıksın diye geride bırakmıştı. Aynı şekilde Uhud savaşında da onu evde bırakmıştır. Fakat bundan sonraki tüm savaşlara iştirak etmiştir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize İbrahim b. Cafer anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Bizler, Cabir b. Abdullaha, “Resulallah kaç savaş yaptı?” diye sorunca şunu söyledi: “Bizzat katıldığı yirmi yedi savaş yaptı. Bunların on yedisine ben de onunla katılıp savaştım. Babam Uhudda öldürülünceye dek savaşlara katılamadım. Çünkü kardeşlerime bakmam için beni geride bırakıyordu. Dokuz kardeşim vardı. Resulallah ile katıldığım ilk savaş Hamraülesed gazvesi oldu ve onun son savaşına kadar da katıldım.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Abdullah b. Müslim el-Cüheni anlattı. O Ebu Atikten, o da Cabir b. Abdullahın şöyle dediğini rivayet etti: Ben, Müreysi gazvesinde Abdullah b. Revahanın yoldaşıydım. Bize Muhammed b. Ubeyd haber verdi; dedi ki: Bize el-Ameş anlattı. O Ebu Süfyandan, o da Cabirden şöyle dediğini rivayet etti: “Ben, Bedir ehlinin çocuk yaşta olanlarından idim.” Muhammed b. Sad dedi ki: Bu durumu Muhammed b. Ömere söyleyince şunu dedi: “Bu, Irak ehlinin Cabir ve Ebu Mesud el-Ensari hakkındaki yanlış bir rivayetidir. Onları Bedire katılanlarlar arasına katıyorlar. Bunu Musa b. Ukbe, Muhammed b. İshak ve Ebu Maşer rivayet etmemiştir. Siyer rivayet eden başka herhangi bir kimse de bunu aktarmış değildir. Bize Abdullah b. Nümeyr haber verdi. O Mücalid b. Saidden, o amir eş-Şabiden, o da Cabir b. Abdullahtan şöyle dediğini rivayet etti: Babam Uhud savaşında öldürülünce Resulallah beni çağırıp “Dirhemleri sever misin?” diye sorunca “Evet!” dedim. Resulallah , “Eğer bana dirhemler gelseydi sana şöyle şöyle verirdim.” dedi. Fakat Resulallah bana [vadettiği paraları] vermeden önce vefat etti. Ebu Bekir halife olunca Bahreynden ona mallar gelince beni aradı ve “Resulallahın dediği gibi al!” dedi. Her iki avucumla aldım. Üçüncü alışımda daha az aldım. Ben “Sayın bakalım ne kadar olduğunu?” dediğimde iki katını verdiler. Bunlar sayılınca 750 dirhem olduğu görüldü. Bunun iki mislini daha verdiler. Bize Man b. İsa haber verdi; dedi ki: Bize Malik b. Enes anlattı. O Rebia b. Ebu Abdurrahmandan şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Bekirin huzuruna Bahreynden gelen bir mal konulunca, “Kimin Resulallahtan bu konuda aldığı bir söz varsa yanıma gelsin.” dedi. O sırada Cabir b. Abdullah geldi ve ona üç defa avuçlanarak verildi. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O Ali b. Zeydden, o Ebül-Mütevekkilden, o da Cabir b. Abdullahtan şunu rivayet etti: Bir defasında Resulallah Tebuk seferi sırasında Cabire uğradı. O esnada Cabirin devesi hastalanmıştı. Resulallah “Ey Cabir meselen nedir?” diye sorunca Cabir “Devem hastalıktan titrediği için hareket edemiyor.” dedi. [Cabir] dedi ki: Resulallah dua etti ve sonra devenin arka tarafına geçip seslice bağırdı. Daima gelip böyle yaptı. Daha sonra gelip “Deve ne yaptı?” diye sorunca aynı şekilde olduğunu söyledim. Yine deveye seslice bağırdı. Daha sonra tekrar gelip sordu. Bu şekilde devenin yanına geliyordu. Bana “Onu kaça aldın?” diye sorunca on üç dinara aldığımı söyledim. “Bana aynı değere sat ve Medineye dönünceye kadar da sen yararlan.” deyince kabul ettim. Medineye vardığımda deveye gem vurdum ve alıp Resulallaha götürdüm. Bana devenin ücretini de deveyi de verdi.” Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı; dedi ki: Bize Eyyub anlattı. O Ebüz-Zübeyrden, o da Cabir b. Abdullahtan şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah yanıma geldiği bir sırada devem bana zorluk çıkarmıştı. Resulallah dua etti. Sonra bana “Bin!” dedi ve elindeki değnekle deveyi dürttü. Deve sıçrayınca, bana “Sıkı tutun!” dedi. Böyle olunca Resulallahın ne dediğini anlamak maksadıyla, durması için devenin yularını sıkıca çekiyordum. Resulallah yanıma geldi ve “Deveni bana satmaz mısın ey Cabir?” diye sorunca ben de “Beş ukıyyeye satarım; fakat Medineye kadar da binerim!” dedim. Medineye kadar binmemi kabul etti. Medineye ulaştığımızda yanına gittim bana beş ukıyye verdi. Fiyatı da bir kırat artırdı ve [deveyi] daha sonra bana hibe etti. Bize Abdullah b. Mesleme b. Kaneb haber verdi; dedi ki: Bize Abdullah b. Zeyd b. Eslem anlattı. O babasından şöyle dediğini rivayet etti: Cabir b. Abdullah dedi ki: Devem bana proplem çıkardığı bir esnada Resulallah yanıma uğradı. Ben deveme vuruyordum; fakat hiç kımıldamıyordu. Resulallah bana “Bin!” deyince “Ya Resulallah! Bana kalırsa yürümeyi tercih ederim.” dedim. Fakat binmemi emredince bindim. Ben binmeden önce devenin arkasına ve yüzüne su serpti. Deveme bindim ve değnekle vurdum. Deve harekete geçince az kalsın düşecektim. Bize Veki haber verdi. O Şubeden, o Muharibden, o da Cabir b. Abdullahtan şöyle dediğini rivayet etti: O -yani Resulallah – benden iki deve satın aldı. Onlara değer biçti; fakat bana fazlasıyla ödedi. Bize Veki haber verdi. O Mesuddan, o Muharib es-Sedusiden, o da Cabir b. Abdullahtan şöyle dediğini rivayet etti: Resulallahın bana bir borcu vardı. Onu bana fazlasıyla ödedi. Bize Kesir b. Hişam haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O Ebüz-Zübeyrden, o da Cabirden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah devemin hastalandığı gecede benim için yirmi beş defa istiğfarda bulundu. Bize Yahya b. adem ve Kabisa b. Ukbe haber verdiler; dediler ki: Bize Süfyan anlattı. O el-Esved b. Kaystan, o Nübeyhten, o da Cabir b. Abdullahtan şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah bize geldiğinde eşimi, “Resulallahtan bir şey isteme.” diye tenbihledim. O da “Resulallah buraya gelip gidecek ve biz de bir şey istemeyeceğiz, öyle mi?” dedi ve “Ya Resulallah! Bana ve eşime dua et!” sözlerini söyledi. Bunun üzerine Resulallah “Allah sana ve eşine hayırlar versin.” dedi. Kabisa sözlerinde “Onlar Resulallahın arkası sıra yürüdüler” demiştir. Resulallah da “Önümde yürüyün ve arkamı meleklere bırakın” dedi. Bize Kesir b. Hişam ed-Destevai haber verdi. O Ebüz-Zübeyrden, o da Cabir b. Abdullahtan şöyle dediğini rivayet etti: Bir defasında hastalanmıştım ve o sırada yanımda yedi kız kardeşim vardı. Bu esnada Resulallah yanıma geldi ve yüzüme üfürünce kendime geldim. Resulallaha “Ya Resulallah! Malımın üçte ikisini kız kardeşlerime vasiyet etmeyeyim mi?” diye sorduğumda “Daha iyisini yap!” dedi. Ben “Pekiyi yarısını?” dediğimde yine “Daha iyisini yap!” dedi ve çıkıp gitti. Fakat sonra geri dönüp geldi ve “Ey Cabir! Senin bu ağrıdan öleceğini görüyorum. Allah (c) bu konuda emir inzal buyurmuş ve kızkardeşlerine vereceğin miktarı beyan etmiş. Onlara üçte ikisini takdir etmiş” dedi. Cabir, “Senden fetva isterler. De ki: “Allah, babası ve çocuğu olmayan kimsenin mirası hakkındaki hükmü şöyle açıklıyor…” ayeti benim hakkımda indi.” demiştir. Bize Kabisa b. Ukbe haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan anlattı. O Muhammed b. el-Münkedirden, o da Cabir b. Abdullahtan şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah hastalığımda gelip beni ziyaret ederdi. Bu sırada miras ayeti benim hakkımda nazil oldu. Bize Amr b. el-Heysem Ebu Katn haber verdi; dedi ki: Bize Şube anlattı. O Muhammed b. el-Münkedirden Cabirin şöyle dediğini duyduğunu rivayet etti: Resulallah hastalığım sırasında beni ziyaret etti ve o sırada şuurum yerinde değildi. Abdest alıp abdest suyundan ya da abdest aldığı sudan yüzüme serpince kendime geldim. Resulallaha “Ya Resulallah! Kızkardeşlerim bana mirasçı olacaklar.” demem üzerine miras ayeti indi. Bize Süfyan b. Uyeyne haber verdi. O da İbnül-Münkedirden rivayet etti: O da Cabirin şöyle dediğini işittim: Hastalığım sırasında Resulallah ve Ebu Bekir yürüyerek yanıma geldiler. Beni baygın halde bulmuşlardı. Resulallah abdest alıp abdest suyundan üzerime serpti. Kendime geldiğimde “Ya Resulallah! Malım hususunda ne yapayım?” dediğimde miras ayeti ininceye dek bana bir şey demedi. “Senden fetva isterler. De ki: “Allah, babası ve çocuğu olmayan kimsenin mirası hakkındaki hükmü şöyle açıklıyor…” Bize Hişam Ebül-Velid et-Tayalisi haber verdi; dedi ki: Bana Leys b. Sad anlattı; dedi ki: Bize Ebüz-Zübeyr anlattı. O da Cabir b. Abdullahtan şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah bir ihtiyacı için beni görevlendirdi. Bunu yerine getirip de yanına vardığımda namaz kılıyordu. Selam verdiğimde namaz kıldığından dolayı bana işaretle cevap verdi. Namazını bitirdiğinde beni çağırıp “Sen biraz önce bana selam verdiğinde namaz kılıyordum.” dedi. Resulallah o sırada doğuya doğru dönmüştü. Bize Hişam Ebül-Velid et-Tayalisi haber verdi; dedi ki: Bana Leys b. Sad anlattı. O Ebüz-Zübeyrden, o da Cabir b. Abdullahtan şöyle dediğini rivayet etti: Biz Hudeybiye gününde 1.400 kişiydik. Resulallaha biat ettik. Ömer de Semüre ağacının altında Resulallahın elini tutmuştu. Biz ölüm üzerine değil, kaçmayacağımıza dair biat etmiştik. Bize Hişam Ebül-Velid et-Tayalisi haber verdi; dedi ki: Bana Ebu Avane anlattı; dedi ki: Hudeybiye gününde kaçmayacağımıza dair biat ettik. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Halid b. Abdullah haber verdi; dedi ki: Bize Husayn anlattı. O Salim b. Ebül-Cad ve Ebu Süfyandan, onlar da Cabir b. Abdullahtan şöyle dediğini rivayet etti: Bir Cuma gününde bizler Resulallah ile beraberken o sırada bir kervan geldi. insanlar Resulallahı bırakıp kervana gittiler. Benimle beraber Resulallahın yanında on iki kişi kalmıştı. Bunun üzerine Allah (c) şu ayeti indirdi: “Onlar bir ticaret ve eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona giderler ve seni ayakta bırakırlar…” Bize Musa b. İsmail haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Dinar anlattı. O Said b. Yezidden, o da Ebu Nadreden şöyle dediğini rivayet etti: Cabir b. Abdullah Ashab arasında “bilirkişi” idi. Onu, “bilirkişi” olarak Ömer b. el-Hattab tayin etmişti. Bize Ali b. Abdullah b. Cafer haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan anlattı; dedi ki: Bana el-Velid b. Kesir anlattı. O Vehb b. Keysandan, o da Cabir b. Abdullahtan şöyle dediğini rivayet etti: Büsr b. Ertat, Medineye gelince insanlardan biat aldı. Selimeoğulları biat için geldiği sırada Cabir b. Abdullah orada değildi. Büsr, “Cabir gelmedikçe sizden biat almayacağım.” dedi. Cabir o anda Ümmü Selemeye gidip biat hususunu sordu. O da “(Sen gitmezsen) Ben bu biate razı olmayacağım! Hemen git ve biat et ki kanını bu sayede korumuş olasın.” dedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize İbn Ebu Sebre anlattı. O Abdülmecid b. Süheylden, o da Avf b. el-Haristen şöyle dediğini rivayet etti: Cabir b. Abdullahı Medinede Abdülmelikin yanına giderken gördüm. Abdülmelik ona merhaba edip yanına yaklaştırdı. Cabir, “Ey Müminlerin Emiri! Burası gördüğün gibi Taybedir ve bu ismi de Resulallah vermiştir. Ahalisi zorluk içindedir. Şayet Müminlerin Emiri uygun görürse sıla-i rahimde bulunur, haklarına riayet eder ve gereğini yerine getirir.” dedi. Fakat Abdülmelik bundan sıkıldı ve ondan yüz çevirdi. Bunun üzerine Cabir ısrar etmeye başladı. O sırada -Abdülmelikin komutanı- Kabisa, oğluna onu susturması için işarette bulundu. Cabirin o zamanlarda gözleri görmüyordu. Cabir o esnada “Ne oluyor sana, bana ne yapıyorsun?” dedi. O da “Sus!” deyince Cabir sustu. Cabir oradan çıkınca Kabisa onun elinden tutup, “Ey Ebu Abdullah! Şu kavim, insanların başına idareci oldu.” dedi. Cabir de “Allah seni güzel şeylerle imtihan etsin. Sen yaptığından mesul değilsin. Arkadaşın da seni dinler.” dedi. Kabisa da “Dinler, ancak uygun gördüğünü yapar. Sana 5.000 dirhem verilmesini emretti. Bunu kullanır, istifade edersin.” dedi. Cabir de bunu kabul etti. Bize Ubeydullah b. Musa, el-Fadl b. Dükeyn ve Muhammed b. Abdullah el-Esedi haber verdiler; dediler ki: Bize Süfyan anlattı. O Muhammed b. el-Münkedirden, o da Cabir b. Abdullahtan şöyle dediğini rivayet etti: “Ben el-Haccacın yanına gittiğimde ona selam vermedim.” dedi. Ubeydullah b. Musa rivayetinde “Cabir onun arkasında namaz kılmazdı.” demiştir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana İbn Ebu Zib anlattı; dedi ki: Bana Cabir b. Abdullahı gören biri anlattı: Haccac Medinede Cabirin eline de mühür vurdurmuştu. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi. O Übey b. Abbasdan, o da Sehlden, o Sad es-Saididen, o da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Minada olduğumuz bir sırada Cabir b. Abdullaha idarecilerin ipek ve süslü elbiseler giydiklerini ve onların neler yaptıklarını haber verdik. O da “Keşke gözüm gittiği gibi kulaklarım da gitseydi de onlara dair bu haberleri ne işitseydim ne de bilseydim!” dedi. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize İbrahim b. İsmail b. Mücemmi anlattı; dedi ki: Bize Ebüz-Zübeyr şunu haber verdi: Cabir b. Abdullahı tek parça elbiseye sarılmış halde namaz kılarken görmüş. Cabir ona, Resulallahın tek kat elbiseye sarınarak namaz kıldığını haber vermiş. Bize Muhammed b. Ubeyd haber verdi; dedi ki: Bize Abdülmelik b. Ebu Süleyman anlattı. O da Atadan şöyle dediğini rivayet etti: Cabir b. Abdullah arkadaşlarına tek kat elbise içinde namaz kıldırmıştı. Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize Şerik haber verdi. O da Abdullah b. Muhammed b. Akilden şöyle dediğini rivayet etti: Cabir b. Abdullahı bir tek izar içinde ve üzerinde bunun dışında bir şey olmadığı halde namaz kılarken gördüm. Bize Amr b. el-Heysem Ebu Katan haber verdi; dedi ki: Bana Ebu Hanife anlattı. O Atadan şunu rivayet etti: Ata, Cabir b. Abdullahı, üzerinde ne izar ne de dış bir elbise (rıda) olmaksızın, bir gömlek içinde namaz kılarken gördü. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı. O Amr b. Dinardan, o da Muhammed b. Aliden şöyle dediğini rivayet etti: Cabir b. Abdullahı, gözlerini kaybettikten sonra, iki tarafını da birbirine kavuşturduğu bir elbise içinde namaz kılarken gördüm. Bize Yala b. Ubeyd haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Bekir el-Medeni anlattı; dedi ki: Cabir b. Abdullahın izarı ayak topuklarına ulaşmazdı. Ne izar ne de rıdanın yerde sürünmesini hoş görmezdi ve “Böyle yapanlar kibir sahibi kimselerdir.” derdi. Cabir b. Abdullahın üzerinde beyaz bir sarık gördüm ve bunu arkadan sarkıtmıştı. Onu bir tek elbiseye sarınarak namaz kıldığını gördüm. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Abdurrahman b. el- Gasil anlattı. O asım b. Ömer b. Katadeden şunu rivayet etti: Cabir b. Abdullah bize geldiğinde üzerinde iki aba vardı ve gözleri görmüyordu. Sakalını sarıya, saçınıysa koyu sarıya boyamıştı ve elinde de bir bardak vardı. Bize Halid b. Mahled haber verdi; dedi ki: Bize Harice b. el-Haris b. Rafi b. Mekis anlattı; dedi ki: Cabir b. Abdullahı başına bir beyaz ve içi pamukla örülmüş bir külah giymiş olduğu halde gördüm. Bize Halid b. Mahled haber verdi; dedi ki: Bize Abdullah b. Ömer anlattı. O Vehb b. Keysandan şöyle dediğini rivayet etti: Cabir b. Abdullahı ipek-yün karışımı elbise giyerken gördüm. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Seleme b. Verdan haber verdi; dedi ki: Cabir b. Abdullahı saçı-sakalı beyazlamış halde gördüm. Bize Yezid b. Harun, Kesir b. Hişam, Yahya b. Abbad ve el-Hasan b. Musa haber verdiler; dediler ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O Ammar b. Ebu Ammardan şöyle dediğini rivayet etti: Cabir b. Abdullahı saçı-sakalı beyazlamış halde gördüm. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Abdurrahman b. en- Numan el-Ensari anlattı; dedi ki: Bana Muhammed b. Küleyb b. Cabir anlattı; dedi ki: Cabir b. Abdullah sakalını sarıya boyardı. Bize Abdullah b. Nümeyr haber verdi; dedi ki: Bize el-Ameş anlattı. O Salim b. Ebül-Caddan, o da Cabir b. Abdullahtan şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah bana uğradığı bir sırada devem hastaydı. Ben de topluluğun en arkasında kalmış, deveyi sürüyordum. Resulallah “Devenin nesi var?” diye sorunca “Hastadır ya da topallamıştır.” dedim. Devemin yularından tutup vurduktan sonra “Haydi bin!” dedi. Derken kendimi topluluğun en önünde gördüm ve devemi artık tutmaya çalışıyordum. Medineye yaklaştığımızda aileme gitmek için acele ettim. Resulallah “Ailene gece vaktinde gitme!” dedi ve “Evli misin?” diye sorunca “Evet” dedim. “Bekar mı dul mu aldın?” diye sorunca da dul aldığımı söyledim. “Bakire ile evlenip birbirinizle oynaşsaydınız ya!” deyince ben de şunu söyledim: “Ya Resulallah! Abdullah geride kızlar bıraktı. Ben de onlar gibi birisini alıp da aralarına katmak istemedim. Yetişkin bir kadınla evlenmek istedim.” Resulallah sustu ve ne lehte ya da aleyte bir şey söylemedi. Sonra bana “Bana bu deveni sat.” dedi. Ben de “O senindir ya Resulallah!” deyince “Onu bana sat.” dedi. Ben yine “O senindir ya Resulallah!” dedim. Bunu çok tekrar edince ben de “Bir adama bir ukıyye altın borcum var. Bu miktarda bir karşılıkla deve senindir.” dedim. Resulallah “Evet!” deyip kabul etti ve eve ulaşıncaya kadar kullanabileceğimi söyledi. Bilali bana gönderip ona “Bir ukıyye altını ver ve onu da arttır.” demişti. Bilal de bana bir ukıyye altın verip üzerine de bir kırat fazla verdi. Onu alıp bir keseye koydum ve “Resulallahın bana fazladan verdiği bu kıratı hiçbir şey benden ayırmayacak, hep yanımda kalacak.” dedim. Harre savaşında Şam ordusu diğer insanlardan mallarını aldıkları gibi onu da alıncaya dek bende kaldı. Bize Veki b. el-Cerrah haber verdi. O Süfyandan, o Muhammed b. el- Münkedirden, o da Cabir b. Abdullahtan şunu rivayet etti: Resulallah “Bakire biriyle mi yoksa dul ile mi evlendin?” diye sorunca o “Dul!” dedi. Bunun üzerine Resulallah , “Bakire ile evlenip oynaşsaydınız ya?” buyurdu. Bize Veki haber verdi. O Süfyandan, o Muhammed b. el- Münkedirden, o da Cabir b. Abdullahtan şöyle dediğini rivayet etti: Evlendiğimde Resulallah , “Kilimler edindiniz mi?” diye sorunca “Ey Allahın elçisi, bize kilim nerden gelecek?” dedim. O da “İnşaallah olacak!” dedi. Cabir dedi ki: Eşimin yanında bir kilim vardı. Ben ona “Onu benden uzaklaştır.” deyince o da “Resulallah İnşaallah olacak! dememiş miydi?” şeklinde karşılık verdi. Bize İshak b. Yusuf el-Ezrak ve el-Fadl b. Dükeyn haber verdiler; dediler ki: Bize Zekeriyya anlattı. O eş-Şabiden, o da Cabir b. Abdullahtan şöyle dediğini rivayet etti: Bana ait olan deveye binmiş yolculuk yaptığım sırada devem bana sorun çıkardı. Ben de acele gitmesini istiyordum. Derken Resulallah yanıma geldi ve deveye vurdu. Duada bulundu. Bunun üzerine deve misli görülmemiş bir şekilde yol aldı. Resulallah “Onu bana bir ukıyye karşılığında sat!” deyince “Hayır!” dedim. Fakat tekrar “Onu bana sat!” deyince ben de bir ukıyye karşılığında sattım ve beni aileme götürünceye dek binme şartını koştum. Eve ulaşınca deveyi ona verdim. O da karşılığını ödedi. Oradan ayrılmak üzereyken beni geri çevirdi ve “Deveni almam için seninle pazarlık yaptığımı görmüşsündür. Deveni ve dirhemleri al, her ikisi de senindir.” dedi. Bize Hişam b. İbrahim haber verdi; dedi ki: Bana Ebu Akil anlattı; dedi ki: Bize Ebül-Mütevekkil en-Naci anlattı; dedi ki: Cabir b. Abdullahın yanına gidip, “Bana Resulallahtan gördüklerini anlat.” dediğimde şunları anlattı: Bazı seferlere Resulallah ile beraber katıldım. (Ebu Akil bunun gazve de olabileceğini söylemiştir.) Evlerimize dönüş sırasında Resulallah , “Kim ailesine erken ulaşmayı istiyorsa acele etsin.” dedi. Yola koyulduk. Ben orada benzeri olmayan alaca renkli deveme binmiştim. İnsanları geride bırakmıştım. Bu durumdayken Resulallah yanıma geldi ve “Ey Cabir deveni satmaz mısın?” dedi. Ben de “Olur ya Resulallah!” deyince, bana “Al bu kırbacı ve sıkı tutun.” dedi. Kırbacı aldım, Resulallah deveye bir tane vurdu. Deve sıçradı. Bir de baktım ki diğer develerin önündeyim. Medineye vardığımızda Resulallaha gittim. O sırada bazı sahabileriyle birlikte Mescide girdi. Ben de deveyi bağladıktan sonra Mescide girdim ve “Ya Resulallah! İşte deven!” dediğimde çıkıp devenin etrafında bir tur attı ve “Deve devemizdir.” dedi. Birini gönderip altın ukıyyeler getirmesini ve bana vermesini emretti. Bana da “Ey Cabir, fiyat yeterli mi?” diye sorunca “Evet ya Resulallah!” dedim. Resulallah o anda “Deve de para da senindir.” dedi. Bize Man b. İsa anlattı; dedi ki: Bize Bilal b. Ebu Müslim anlattı; dedi ki: Cabir b. Abdullahı gördüğümde alnında secde izi yoktu. Bize Kabisa b. Ukbe haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan anlattı. O Muhammed b. el-Aclandan, o da Osman b. Ubeydullah b. Ebu Rafiden şöyle dediğini rivayet etti: Ben, Cabir b. Abdullahın bıyıklarını tamamen tıraş ettiğini gördüm. Bize Man b. İsa haber verdi; dedi ki: Bize Abdullah b. el-Müemmel anlattı. O Ata b. Ebu Rebahtan şunu rivayet etti: Cabir b. Abdullah, ama haldeyken onlara imamlık yapardı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdülmelik b. Vehb anlattı. O Ebu Harmeleden, o da Abdullah b. Niyardan şöyle dediğini rivayet etti: Eban b. Osman, Cabirin oğluna haber salıp “Babanız ölürse ben gelip namazını kıldırmayıncaya kadar defnetmeyin.” dedi. Babaları kuşluk vaktinde öldü ve Eban gelip “Onu nereye defnedeceksiniz?” diye sorunca onlar da “Selimeoğullarının ölülerinin defnedildiği yere.” dedi. Yanında bir kefen de getirmişti. Cabirin üzerinde bu kefenin kumaşından yapılmış bir cübbe görmüştüm. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Harice b. el- Haris şunu anlattı: Eban b. Osman, Cabirin vefatı sırasında oğluna haber gönderip “Ben gelinceye kadar bir şey yapmayın” demişti. Daha sonra Selimeoğulları mahallesine gelip cenaze namazını kıldırdı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Yahya b. Abdullah b. Ebu Katade anlattı. O da Esid b. Ebu Esidden şöyle dediğini rivayet etti: Eban b. Osmanı Selimeoğulları mahallesinde Cabir b. Abdullahın cenaze namazını kıldırırken gördüm. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize İshak b. Ubeydullah b. Süleym anlattı. O da Yezid b. Rumandan şöyle dediğini rivayet etti: Eban b. Osmanı Selimeoğulları mahallesinde Cabir b. Abdullahın cenaze namazını kıldırırken gördüm. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Muhammed b. Amr es-Semai anlattı. O Muhammed b. Yahya b. Habbandan şöyle dediğini rivayet etti: Cabir b. Abdullah öldüğü gün Eban b. Osmanı kızıl bir deve üzerinde gördüm. Ona öncülük eden bir hizmetçi delikanlı da vardı. Selimeoğulları mahallesine ulaştıklarında insanlar cenazeyi görmek için toplanmışlardı. Eban orada Selimeoğullarına namazı kıldırdı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Musa b. Yakup anlattı. O da Şürahbilden şöyle dediğini rivayet etti: Cabir b. Abdullahın cenazesinde bir buhurdanlık gördüm. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Harice b. el- Haris anlattı; dedi ki: Cabir b. Abdullahın cenazesinde bulundum. Ayakları kısmına bir hırka kondu ve üzerine su serpildi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Şürahbil b. Ebu Avn anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Cabir b. Abdullah 78 yılında vefat etti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Harice b. el- Haris anlattı; dedi ki: Cabir b. Abdullah hicri 78 senesinde doksan dört yaşında vefat etti. O sırada gözlerini kaybetmişti. Cenaze sedyesinde bir hırka gördüm. Cenazesini Medine valisi Eban b. Osman kıldırdı. Muhammed b. Ömer dedi ki: Cabir b. Abdullah, Ebu Bekir, Ömer ve Aliden rivayette bulundu.
697. Cabir b. Sahr
[Cabir b. Sahr] b. Ümeyye b. Hansa b. Ubeyd b. Adi b. Ganm b. Kab b. Seleme. Annesi, Uteyle bt. Hareşe b. Amr b. Ubeyd b. amir b. Beyadadır. Cabir b. Sahrın çocukları şunlardır: Ayeşe, onunla Malik b. en- Neccaroğularından Abdullah b. Ebu Talha b. Sehl evlenmiştir. Daha sonra da Ebu Umeyr b. Ebu Talha b. Sehl ile evlenmiştir. Annesi ise Kubeyse bt. Sayfi b. Sahr b. Hansa b. Sinan b. Ubeyd olup Selimeoğularındandır. Sümeyke bt. Cabir: Annesi Ümmül-Haris bt. Malik b. Hansa b. Sinan b. Ubeyd olup Selimeoğullarındandır. Cabirin soyu devam etmemiştir. Kardeşi Cübeyr b. Sahrın soyu devam etmiştir. Cabir, Uhud savaşına iştirak etmiştir.
698. Yezid b. Hizam
[Yezid b. Hizam] b. Sübey b. Hansa b. Ubeyd b. Adi b. Ganm b. Kab b. Selime. Muhammed b. İshak onun nesebini bu şekilde vermiştir. Onun Ensardan yetmiş kişiyle Akabe biatine katıldığını zikretmiştir. Bunu Musa b. Ukbe ve Muhammed b. Ömer zikretmemiştir.
699. Kab b. Malik
[Kab b. Malik] b. Ebu Kab b. el-Kayn b. Kab b. Sevad b. Ganm b. Kab b. Selime. Resulallahın şairidir. Annesi, Leyla bt. Zeyd b. Salebe b. Ubeyd olup Selimeoğullarındandır. Kab b. Malikin şu isimde çocukları vardır: Abdullah, Ubeydullah, Fedale, Vehb, Mabed, Havle ve Suad. Anneleri Umeyre bt. Cübeyr b. Sahr b. Ümeyye b. Hansa b. Ubeyd olup o da Selimeoğullarındandır. Ümmü Ömer adında kızı olup onunla Sevadoğullarının anlaşmalısı Ziyad b. Abdullah b. Enis evlendi. Abdurrahman isminde oğlu, Ümmü Kays isiminde de bir kızı daha vardır. Onunla Sevadoğullarının anlaşmalısı Atiye b. Abdullah b. Enis evlendi. Bunların anneleri ümmü veleddir. Remle isminde bir kızı daha olup annesi Tümadır bt. Makıl b. Cündeb b. en-Nadr olup Salebe b. Sad b. Kaysın çocuklarındandır. Sümeyke ve Kebşe ismindeki çocuklarının annesi ise Safiyye olup Yemenlidir. Ayrıca Safiyye isminde bir kızı olup annesi ise ümmü veleddir. Leyla ismindeki kızının annesi ise Ümmü Bişr b. Cüheynedir. Bütün raviler Kabın Akabe biatine katıldığını söylemişlerdir. Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. İshak haber verdi. O el-Haris b. el-Fadldan, o ez-Zühriden, o Abdurrahman b. Abdullah b. Kab b. Malikten, o da babasından şunu rivayet etti: Kab b. Malik, “Ebu Abdurrahman” şeklinde künyelenmişti. Bize Abdullah b. Nümeyr haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. İshak anlattı. O el-Haris b. el-Fudayldan, o ez-Zühriden, o Abdurrahman b. Abdullah b. Kab b. Malikten, o da babasından şunu rivayet etti: Kab b. Malik, “Ebu Abdurrahman” şeklinde künyelenmişti. Bize Abdullah b. Nümeyr haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. İshak anlattı. O el-Haris b. el-Fudaylden, o ez-Zühriden, o Abdurrahman b. Abdullah b. Kab b. Malikten o da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Kab b. Malikin vefatı sırasında yanına Ümmü Bişr b. el-Bera b. Marur geldi ve “Ey Ebu Abdurrahman! Falanca oğlumla karşılaşırsan benden ona selam söyle.” dedi. Bunun üzerine Kab, “Allah sana mağfiret etsin ey Ümmü Bişr! Biz bununla uğraşamaycak kadar meşgul olacağız.” deyince o da “Ey Abdurrahman! Sen Resulallahın Şüphesiz ki müminlerin ruhu yeşil kuşlar misali Cennet ağacında asılı durumdadır. dediğini duymadın mı?” dedi. Kab “Tabii ki duydum.” deyince o da “İşte odur.” dedi. Muhammed b. Ömer dedi ki: Ben Kab b. Malikin “Ebu Abdullah” şeklinde künye aldığını işitmiştim. O, Ensardan yetmiş kişiyle beraber Akabe biatine katılmıştı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdurrahman b. Ebüz-Zinad anlattı. O Hişam b. Urveden, o da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah Zübeyr b. el-Avvam ile Kab b. Maliki kardeş ilan etti. Zübeyr şunu söylemişti: Kabı, Uhud savaşında yaralanmış halde gördüm. O anda “Eğer ölürse ondan dünyalık olarak geride kalana mirasçı olurum” dedim. Fakat bu konuda şu ayet indi: “…Allahın kitabına göre yakın akrabalar birbirlerine (varis olmağa) daha uygundur…” Bu süreçten sonra miraslar yakınların hakkı oldu. Kardeş ilan edilmiş olmaktan dolayı mirasçı olma durumu ortadan kalktı. Muhammed b. Ömer dedi ki: Bize göre bu haber sahih değildir. Çünkü Bedirden sonra bu şekilde miras olma durumu ortadan kalkmıştı. “… Allahın kitabına göre yakın akrabalar birbirlerine (varis olmağa) daha uygundur…” ayeti inmiş olduğundan Bedirde ölmüş olanlara İslamdaki kardeşleri mirasçı olamadılar. Kab b. Malik Uhud savaşında ondan fazla yara almıştı ve savaş alanından alınıp götürülmüştü. O, Bedir savaşına katılmış değildir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Muhammed b. Abdullah anlattı. O ez-Zühriden, o da Urveden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah Zübeyr b. el-Avvam ile Kab b. Maliki kardeş ilan etmişti. İbn Sad dedi ki: Muhammed b. İshakın rivayetinde ise Resulallahın Kab b. Malik ile Talha b. Ubeydullahı kardeş kıldığı bildirilmiştir. Kab b. Malik, Tebuk hariç, Uhud, Hendek ve diğer bütün savaşlara Resulallah ile beraber katılmıştır. O, Tebuk gazvesinden özürsüz olarak geri kalan üç kişiden biridir. Resulallaha diğerlerinin yaptığı gibi gelip özür beyan etmediler ki Resulallah onlar için istiğfarda bulunsun. Resulallah bunların durumu için o anda bir şey yapmadı. İnsanları onlarla konuşmaktan menetti. Neticede inen ayetler onların tövbelerinin kabul edildiğini haber verdi. Allah şu kavliyle tövbelerini kabul etti: “(Seferden) geri bırakılan üç kişinin de (tevbelerini kabul etti). Yeryüzü, genişliğine rağmen onlara dar gelmişti…” Ondan sonra Resulallaha geldiler ve o da onlar için istiğfarda bulundu. Bize Halid b. Mahled haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Said Abdullah b. Abdurrahman el-Cümahi anlattı. O ez-Zühriden, o da Abdurrahmandan -ya da Ubeydullahtır- b. Kab b. Malik es- Selimiden şunu rivayet etti: Kab b. Malik o üç kişiden biriydi. Tövbesi kabul edilince Allah için secdeye kapanmış ve elbisesini müjdeyi getiren kimseye vermişti. Bize Abdülvehhab b. Ata haber verdi; dedi ki: Bize Abdullah b. Avn haber verdi. O da Muhammed b. Sirinden şunu rivayet etti: Resulallah bir deve üzerinde Kab b. Malikin yanına gelmiş. Devesi o sırada oldukça bitkin düşmüş. Hatta yorgunluktan devenin başı öne düşmüş ve üzengi hizasına kadar inmiş. Resulallah onun nerede olduğunu sorunca, Kab Resulallahın arkasından yaklaşmış ve Resulallah “Haydi başla” deyince o şiir okumaya başlamış. Resulallah , “Bunlar onlar için mızrak darbesinden daha ağırdır.” buyurmuş. Bize Abdülaziz b. Abdullah b. el-Üveysi haber verdi; dedi ki: Bize İbn Lehia anlattı. O el-Arecten, o Abdullah b. Kab b. Malik el- Ensariden, o da Kab b. Malikten şunu rivayet etti: Kabın Abdullah b. Ebu Hadred el-Eslemiden alacağı bir miktar malı vardı. Derken bir gün onunla karşılaştı ve konuşmaya başladılar. O sırada sesleri karşılıklı olarak yükseldi. Bu esnada Resulallah oradan geçerken “Ya Kab!” deyip eliyle yarısını işaret etti. O sanki “Malın yarısını al.” diyordu. Kab da alacağının yarısını aldı diğer yarısını da bıraktı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize -Kab b. Malikin evladından- Eyyub b. en-Numan haber verdi. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Kab b. Malik gözlerini kaybetmişti. Muaviye b. Ebu Süfyanın hilafeti zamanında hicri 50 senesinde yetmiş yedi yaşında vefat etti.
700. Amr b. Aneme
[Amr b. Aneme] b. Adi b. Sinan b. Nabi b. Amr b. Sevad b. Ganm b. Kab b. Selime. Annesi, Selimeoğullarından Cehire bt. el-Kayn b. Kabtır. O, Kuran-ı Kerimin “Bekkaun/ağlayanlar” şeklinde isimlendirdiği kimselerden biridir. O, Bedir savaşına iştirak etmiş olan Salebe b. Anemenin kardeşidir. Amr b. Anemenin Ümmü Beşir adında bir kızı olup annesi, Zeyd bt. amir b. Hadic b. Sinan b. Nabi b. Amr b. Sevaddır. Amr b. Aneme, Uhud savaşına iştirak etmiş, vefat ettikten sonra soyu devam etmemiştir.
701. Seyfi b. Sevad
[Seyfi b. Sevad] b. Abbad b. Amr b. Sevad b. Ganm b. Kab b. Selime. Muhammed b. İshak ve Muhammed b. Ömer de onu bu şekilde isimlendirmişlerdir. Abdullah b. Muhammed b. Umare el-Ensari ise Seyfi b. el-Esved şeklide isimlendirmiştir. Annesi, Humeyme bt. Ubeyd b. Ebu Kab b. el-Kayn b. Kab b. Sevad olup Selimeoğullarındandır. Seyfinin Muhammed isminde bir oğlu olup annesi, Hibbe bt. Amr b. Hısn b. Halid b. Mahled b. amir b. Züreyktir. Yahya ve Abdullah isminde de çocukları olup anneleri, Ümmü Hakim bt. en-Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram olup Adi b. en-Neccaroğullarındandır. O, Enes b. Malikin halasıdır. Seyfi, [kaynağımız olan alimlerin] hepsinin rivayetlerine göre Akabe biatine yetmiş Ensariyle birlikte katılmış; Uhud savaşına iştirak etmiştir.
702. Halid b. Amr
[Halid b. Amr] b. Adi b. Sinan b. Nabi b. Amr b. Sevad b. Ganm b. Kab b. Selime. Annesi, Selimeoğullarından Erva bt. Malik b. Hansa b. Sinan b. Ubeyddir. Halid b. Amrın Ümmü Amr adından bir kızı olup onunla Muaz b. Cebel evlenmiştir. Annesi ise Ümmü Zeyd bt. Kays b. en-Numan b. Sinan b. Ubeyd olup Selimeoğullarındandır. Sadece Muhammed b. Ömerden gelen bir rivayette Akabe biatine yetmiş Ensariyle birlikte katıldığı bildirilmiştir. Uhud savaşına iştirak etmiş ve öldükten sonra soyu devam etmemiştir.
703. Abdullah b. Atik
[Abdullah b. Atik] b. Kays b. el-Esved b. Mürri b. Kab b. Ganm b. Selime. Annesi, Ümmü Abdullah bt. Süheyl b. Atik b. en-Numan b. Amr b. Atik b. Amr b. Mebzul b. Malik b. en-Neccardır. Abdullah b. Atikin Muhammed isminde bir oğlu olup annesi, Leyla bt. Zeyd b. Abd b. Kab b. Ganm b. Selimedir. Abdullah b. Atik Uhud savaşına iştirak etmiş olup Resulallah onu bir sahabiyle beraber bir seriyye ile Ebu Rafi Selam b. Ebül-Hukayk üzerine göndermiş ve bu adamı öldürmüşlerdir. Abdullah b. Atik Ebu Bekirin hilafeti zamanında hicri 12 senesinde Yemame savaşında şehid olarak öldürülmüştür. Abdullah b. Atik Resulallahtan bir hadis rivayet etmiştir. Bize Muhammed b. Sad haber verdi; dedi ki: Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. İshak haber verdi. O Muhammed b. İbrahimden, o Muhammed b. Abdullah b. Atikten, o da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Resulallahı şunu söylerken işittim. “Kim Allah yolunda cihad etmek için sefere çıkarsa -nerede o mücahidler?- bineğinden düşüp ölürse onun ecrini vermek Allaha kalmıştır.” Bu ibare uzun bir hadiste geçmiştir.
704. Cabir b. Atik
[Cabir b. Atik] b. Kays b. el-Esved b. Mürri b. Kab b. Ganm b. Selime. Annesi, Ümmü Abdullah bt. Süheyl b. Atik b. en-Numan b. Amr b. Mebzul b. Malik b. en-Neccardır. Cabir b. Atikin çocukları şunlardır: Ebu Süfyan, Ayşe, Sülafe, Aliye ve Ümmül-Muğire. Bunların anneleri Hind bt. el-Bera b. Marur b. Sahr b. Hansa b. Süfyan b. Ubeyd olup Selimeoğullarındandır. Abdülmelik b. Cabir isminde bir oğlu olup annesinin ismi bize ulaşmamıştır. Abdülmelik öldükten sonra soyu devam etmemiştir. Ondan hadis rivayet edilmiştir. Bize Muhammed b. Sad anlattı; dedi ki: Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize İbn Ebu Zib haber verdi. O Abdurrahman b. Atadan, o Abdülmelik b. Cabir b. Atikten, o da Cabir b. Abdullahtan şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah şöyle buyurdu: “Kişi bir topluluğa bir şey anlatıp sonra da etrafına bakınırsa bu söz artık onlar için bir emanet olur.” Muhammed b. Ömer ve Abdullah b. Muhammed b. Umare el-Ensari şunu söyledi: Cabir b. Atikin Uhud savaşına katıldığı yönündeki haber doğru değildir. Bundan sonraki savaşlara iştirak etmiştir.