320. Mabed b. Kays
[Mabed b. Kays] b. Sayfi b. Sahr b. Haram b. Rebia b. Adi b. Ganm b. Kab b. Selimedir. Annesi, Beni Selimeden ez-Zühre bt. Züheyr b. Haram b. Salebe b. Ubeyddir. Muhammed b. Ömer ve Abdullah b. Muhammed b. Umare el-Ensari adını ve nesebini böyle verdiler. Nesebül-Ensar isimli kitapta da böyle zikredilmiştir. Musa b. Ukbe, Muhammed b. İshak ve Ebu Maşer onun isminin Mabed b. Kays b. Sahr olduğunu söylediler; “Sayfi” ismini zikretmediler. Mabed, Bedir ve Uhud savaşlarına katıldı. Sonraları vefat etti. Soyu devam etmemiştir.
321. Kardeşi Abdullah b. Kays
[Abdullah b. Kays] b. Sayfi b. Sahr b. Haram b. Rebia b. Adi b. Ganm b. Kab b. Selime. Muhammed b. İshak, Ebu Maşer, Muhammed b. Ömer ve Abdullah b. Muhammed b. Umare el-Ensari onu Bedir savaşına katılanlar arasında zikrettiler. Musa b. Ukbe ise kitabında onu Bedir savaşına katılanlar arasında zikretmedi. Abdullah, Uhud savaşına da katılmıştı. Sonraları vefat etti. Soyu devam etmemiştir.
322. Amr b. Talk
[Amr b. Talk] b. Zeyd b. Ümeyye b. Sinan b. Kab b. Ganm b. Kab b. Selime. Muhammed b. İshak, Ebu Maşer, Muhammed b. Ömer ve Abdullah b. Muhammed b. Umare el-Ensari onu Bedir savaşına katılanlar arasında zikrettiler. Musa b. Ukbe ise onu kitabında Bedir savaşına katılanlar arasında zikretmedi. Amr, Uhud savaşına da katıldı. Soyu devam etmemiştir.
323. Muaz b. Cebel
[Muaz b. Cebel] b. Amr b. Evs b. aiz b. Adi b. Kab b. Amr b. Üdey b. Sad. Selime b. Sadın kardeşidir. Annesi, önce Cüheynenin Beni er-Riba kolundan Hind bt. Sehldir. Muazın anne-bir kardeşi Bedir ehlinden Abdullah b. el-Ced b. Kaystır. Muazın Ümmü Abdullah isminde bir kızı vardı. Aynı zamanda Peygambere biat eden hanım sahabilerin arasında olan bu kızın annesi, Beni Selimeden Ümmü Amr bt. Halid b. Amr b. Adi b. Sinan b. Nabi b. Amr b. Sevaddır. Bu kızdan başka Muazın iki oğlu daha vardı. Bunlardan birinin adı Abdurrahmandı. Ancak bize diğerinin adı ile bu çocukların annelerinin adı zikredilmemiştir. Muazın künyesi Ebu Abdurrahmandır. [Kaynağımız olan alimlerin] hepsinin rivayetlerinde Ensardan yetmiş kişi ile birlikte İkinci Akabe biatine katıldı. Muaz b. Cebel Müslüman olunca, Salebe b. Ganeme ve Abdullah b. Üneys ile birlikte Beni Selimenin putlarını kırdılar. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Musa b. Muhammed b. İbrahim haber verdi. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti. Ayrıca bize Abdullah b. Cafer haber verdi. O da Sad b. İbrahim ve İbn Ebu Avnın şöyle dediğini rivayet ettiler: Allah Resulü Muaz b. Cebeli Abdullah b. Mesud ile kardeş yaptı. Bize göre bunda ihtilaf yoktur. Özellikle -başkasının zikretmediği- Muhammed b. İshakın rivayetine göre Allah Resulü onu Cafer b. Ebu Talib ile kardeş yapmıştır. Muhammed b. Ömer dedi ki: “Bu nasıl olur? Çünkü Allah Resulünün Muhacir ve Ensar arasında kardeşleştirme yapması, Medineye gelmesinden sonra, Bedir savaşından önce idi. Bedir savaşından hemen sonra miras ayetleri indi ve kardeşleştirme sona erdi. Cafer b. Ebu Talib bundan önce Mekkeden Habeşistana hicret etmişti. Allah Resulünün ashabını birbirleriyle kardeş yaptığı sırada o hala Habeşistanda bulunuyordu. Medineye gelişi bundan yedi sene sonradır. Bu, Muhammed b. İshakın bir yanılgısıdır.” Bize Muhammed b. Ömerin, Eyyub b. en-Numandan, onun babasından, onun da kendi kavminden rivayet ettiğine göre: Muaz, yirmi veya yirmi bir yaşında iken Bedir savaşına katıldı. Ayrıca Allah Resulü ile beraber Uhud, Hendek ve diğer savaşlara da katılmıştır. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Mamer anlattı. O ez-Zühriden, o da İbn Kab b. Malikten şunu rivayet etti: Alacaklıları, verdikleri borcu kendisinden ısrarlı bir şekilde isteyince Allah Resulü alacaklılara vermek üzere onun bütün malını aldı ve kendisini de Yemene gönderdi ve “Umulur ki Allah senin ihtiyacını giderir.” dedi. Muhammed b. Ömer dedi ki: Bu olay, hicretin 9. senesinin Rebiülahir ayında gerçekleşmişti. Bize Yezid b. Harun ve Ebül-Velid et-Tayalisi haber verdiler; dediler ki: : Bize Şube b. el-Haccac haber verdi. O Ebu Avn Muhammed b. Abdullahtan, o -el-Muğirenin kardeşinin oğlu- el-Haris b. Amr esSekafiden rivayet etti; dedi ki: Arkadaşlarımız bize Muaz b. Cebelin şöyle dediğini rivayet ettiler: Allah Resulü beni Yemene gönderince, bana “Sana hüküm vermen gereken bir mesele arzedilince ne ile hükmedeceksin?” dedi. Ben “Allahın Kitabındaki ile.” dedim. Allah Resulü , “Eğer Allahın Kitabında yoksa (ne yapacaksın)?” diye sordu. “Allah Resulünün hüküm verdiği şeyle hüküm veririm.” dedi. Resulallah , “Resulün hüküm verdiği bir şey yoksa (ne yapacaksın)?” diye sordu. “Reyimle içtihad ederim, hüküm vermekten çekinmem.” dedim. Allah Resulü göğsüme hafifçe vurdu ve şöyle dedi: “Allah Resulünü memnun edecek şekilde, Allah Resulünün elçisini muvaffak kılan Allaha hamdolsun.” Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize İbn Uyeyne haber verdi. O İbn Ebu Necihin şöyle dedeğini rivayet etti: Allah Resulü Muazı Yemene göndererek onlara şöyle bir mektup yazdı: “Ben ehlimden hayırlı olan birini, onların en bilgilisini ve en dindarını size gönderdim.” Bize Abdullah b. Mesleme b. Kaneb el-Harisi haber verdi; dedi ki: Bize Malik b. Enes haber verdi. O da Yahya b. Saidden Muaz b. Cebelin şöyle dediğini rivayet etti: (Yemene gitmek üzere) ilk adımı attığımda Allah Resulü bana, “İnsanlara karşı muamelen güzel olsun.” şeklinde vasiyette bulundu. Bize Veki b. el-Cerrah ve el-Fadl b. Dükeyn haber verdiler; dediler ki: Bize Said b. Ubeyd et-Tai haber verdi. O da Büşeyr b. Yesarın şöyle dediğini rivayet etti: Muaz b. Cebel Yemene muallim olarak gönderildiği zaman topal bir adamdı. Yemende insanlara namaz kıldırdığı zaman bir ayağını uzattı, insanlar da onunla birlikte ayaklarını uzattılar. Namazını bitirdiği zaman onlara, “Güzel yaptınız, fakat bundan sonra ayağınızı uzatmayınız. Çünkü ben namazda ayağımı hasta olduğum için uzattım.” dedi. Bize Ubeydullah b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize Şeyban haber verdi. O el-Ameşten, o da Şakikten şöyle dediğini rivayet etti: Peygamber Muazı Yemene yönetici olarak gönderdi. Allah Resulü vefat etti; Ebu Bekir (r) halife oldu, o hala oradaydı. O sene Ömer hacca gitti, Muaz da Mekkeye gelmişti. Yanında bir arkadaşı ve hizmetçileri vardı. Ömer ona, “Ey Abdurrahman! Bu hizmetçiler kimin?” diye sordu. “Onlar benim.” dedi. Ömer “Onlar nereden senin oluyor?” dedi. “Onları bana hediye ettiler” dedi. Ömer “Benim sözümü dinle ve onları Ebu Bekire gönder. Eğer o bunu senin için uygun görürse, onlar senindir.” dedi. Muaz, “Bu konuda ben seni dinlemeyeceğim. Bana hediye edilen şeyi ne diye Ebu Bekire göndereceğim?” dedi. O gece geçip sabah olunca Muaz Ömere, “Ey İbnül-Hattab! Görüşüm; senin sözünü dinlemektir. Bu gece rüyamda şunu gördüm: Sanki ben yakılıyorum (veya “ateşe atılıyorum” veyahut buna benzer başka bir söz söyledi). Sen beni yanmaktan korumaya çalışıyordun.” dedi. Onları Ebu Bekire götürdü. Muaz, “Sen bunlar üzerinde daha çok hak sahibisin.” dedi. Ebu Bekir, “Onlar senindir.” dedi. Hizmetçilerle beraber ailesinin yanına döndüğünde onlar Muazın arkasında durup namaz kılarlardı. Namaz bitince onlara, “Siz kimin için namaz kılıyorsunuz?” diye sordu. Onlar, “Şanı yüce olan Allah için!” dediler. Muaz onlara, “Haydi gidin, siz Onunsunuz.” dedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Salih haber verdi. O da Musa b. İmran b. Mennahın şöyle dediğini rivayet etti: Allah Resulü vefat ettiğinde Muaz ordu komutanı idi. Bize Ebül-Velid et-Tayalisi haber verdi; dedi ki: Bize Şube haber verdi. O da Hubeybin şöyle dediğini rivayet etti: Zekvanın şunu anlattığını duydum: Muaz, Allah Resulü ile birlikte namaz kılıyor, sonra gelip kavmine imam oluyordu. Bize Muhammed b. Abdullah el-Esedi haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan es-Sevri haber verdi; dedi ki: Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Vüheyb b. Halid haber verdi. O Halid el-Hazzadan, o Ebu Kılabeden, o da Enes b. Malikten şöyle dediğini rivayet etti: Allah Resulü , “Ümmetimden haram ve helali en iyi bilen Muaz b. Cebeldir.” dedi. Bize el-Fadl b. Dükeyn ve Kabisa b. Ukbe haber verdiler; dediler ki: Bize Süfyan haber verdi. O Halid el-Hazzadan, o Ebu Nasr Humeyd b. Hilal el-Adeviden, o da Abdullah b. es-Samitten şöyle dediğini rivayet etti: Muaz, “Müslüman olduktan sonra, hiç sağ tarafıma tükürmedim.” dedi. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Vüheyb haber verdi. O Eyyubdan, o da Humeyd b. Hilalden şunu rivayet etti: Muaz b. Cebel namazda olmadığı bir sırada sağ tarafına tükürdü. Muaz, “Allah Resulünün sahabisi olduktan sonra bunu yapmadım.” dedi. Bize Musa b. Davud haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Raşid haber verdi. O el-Vadin b. Atadan, o Mahfuz b. Alkameden, o da babasından şunu rivayet etti: Muaz b. Cebel çadırına girdi. Hanımının çadırdaki bir yırtıktan dışarı baktığını görünce ona vurdu. [Ravi] dedi ki: Muaz yanında hanımı varken elma yiyordu. O sırada yanından bir kölesi geçti. Hanımı ısırmış olduğu elmayı ona verdi. Bunun üzerine Muaz hanımına vurdu. Bize Man b. İsa haber verdi; dedi ki: Bize Malik b. Enes haber verdi. O Ebu Hazim b. Dinardan, o da Ebu İdris el-Havlaniden şöyle dediğini rivayet etti: Şam mescidine girdim. Orada ön dişleri parlayan bir genç vardı. Çevresinde insanlar halka olmuştu. Bir konuda görüş ayrılığına düştükleri zaman konuyu ona sorarlar ve onun görüşünü alırlardı. Onun kim olduğunu sordum. “Bu Muaz b. Cebeldir.” dediler. Ertesi gün öğlen sıcağında çıktım; [Mescide gittiğimde] onun benden erken yola çıktığını ve namaz kıldığını gördüm. Namazını bitirmesi için bekledim. Sonra yüzü tarafından kendisine doğru geldim. Selam verdim ve “Allaha yemin olsun ki, ben seni Allah için seviyorum.” dedim. O, “Allah!” dedi. Ben, “Allah!” dedim. O “Allah!” dedi. Ben, “Allah!” dedim. Sonra sert bir şekilde beni gömleğimden tuttu. Beni kendine doğru çekti ve “Sana müjdeler olsun. Allah Resulünün şöyle dediğini işittim: “Şanı Yüce Allah buyurdu ki: Benim rızam için birbirleriyle sevişenlere, benim rızam için karşılıklı oturup sohbet edenlere, benim rızam için birbirlerine hediye verenlere ve benim rızam için birbirlerini ziyaret edenlere rahmetim vacib oldu.” Bize İshak b. Yusuf el-el-Ezrak haber verdi; dedi ki: Bize Abdülmelik b. Ebu Süleyman haber verdi. O Ebüz-Zübeyrden, o da Şehr b. Havşebden rivayet etti; dedi ki: Bir adam bana şunu rivayet etti: Kendisi Hıms mescidine girmiş. Orada insanlar cildi pürüzsüz, ön dişleri parlayan, yakışıklı bir adamın etrafında halka olmuşlar. Halka olan insanlar ondan daha yaşlı oldukları halde onun önünde oturmuşlar, onun sözünü dinliyorlardı. O genç adama, “Sen kimsin?” diye sordum; bana “Ben Muaz b. Cebelim.” dedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize İsa b. en-Numan anlattı. O Muaz b. Rifaadan, o da Cabir b. Abdullahtan şöyle dediğini rivayet etti: Muaz b. Cebel yüz ve ahlak bakımından insanların en güzeli, bir şeyden engellerken onların en müsamahakarı idi. Bir ara çok borçlanmış, alacaklıları da kendisini sıkıştırmaya başlamışlardı. Günlerce evinden çıkmayıp alacaklılarına görünmemeye çalıştı. Bunun üzerine alacaklıları Allah Resulüne gidip alacaklarını istediler. Allah Resulü birisini gönderip onu çağırttı. Muaz da orada iken alacaklılar, “Ya Resulallah! Hakkımızı ondan al.” dediler. Allah Resulü , “Allah ona tasaddukta bulunanlara rahmet edecektir.” dedi. İnsanların bir kısmı Muaza tasaddukta bulundu, bir kısmı bulunmadı. Alacaklılar, “Ya Resulallah! Bizim hakkımızı ondan al.” dediler. Allah Resulü , “Ey Muaz! Onlar hakkında sabırlı ol!” dedi. Sonra Muazın bütün malını alıp alacaklılara verdi; onlar da aralarında paylaştılar. Her birine haklarının yedide beşi kadar bir pay isabet etmişti. Alacaklılar, “Ya Resulallah! Onu bize sat.” dediler. Allah Resulü , “Onun bütün malını aldınız; Artık bundan sonra onu rahatsız etmeye hakkınız yoktur.” dedi. Muaz, Beni Selimeye doğru yöneldiğinde birisi ona şöyle dedi: “Ey Ebu Abdurrahman! Eğer Allah Resulünden istekte bulunursan, bugün borç ödemesini bitirmiş olursun.” dedi. Muaz, “Allah Resulünden istekte bulunan bir kişi olmayacağım.” dedi. Bir gün bekledi. Sonra Allah Resulü kendisini çağırdı, onu Yemene gönderdi ve “Umulur ki Allah senin ihtiyacını giderir ve borcunu öder.” dedi. Muaz Yemene gitti ve Allah Resulü vefat edinceye kadar orada kaldı. Ömer b. el-Hattabın haccettiği sene o da hacca gelmişti. Ebu Bekir, o sene Ömeri Hac Emiri olarak tayin etmişti. Muaz ile Ömer terviye günü Minada karşılaşıp kucaklaştılar. Allah Resulünün vefatı dolayısıyla her ikisi de birbirlerine taziyede bulundular. Sonra bir müddet orada durup konuşmaya devam ettiler. Bir ara Ömer, Muazın yanında birkaç hizmetçi gördü. “Ey Ebu Abdurrahman! Bunlar nedir?” diye sordu. Muaz, “Toplumdaki itibarım sebebiyle bunlara sahip oldum.” dedi. Ömer, “Hangi itibar sebebiyle?” diye sordu. Muaz, “Bunlar bana hediye edildi, ikram olarak verildi.” dedi. Ömer, “Bu durumu Ebu Bekire arzet!” dedi. Muaz, “Ebu Bekire bunlardan bahsetmeyi gerektiren bir şey yok!” diye cevap verdi. O gece Muaz rüyasında kendisini Cehennemin kenarında gördü, Ömer de arkasından tutup onun Cehenneme düşmesine mani olmaya çalışıyordu. Muaz korkarak uyandı ve şöyle dedi: “Bu, Ömerin benden yapmamı istediği şeydi.” Muaz, Ebu Bekire gelip hizmetçilerin durumunu anlattı. Ebu Bekir bunda bir beis görmedi. Borcunun geri kalanını da ifa etti. Sonra şöyle dedi: Allah Resulünün şöyle dediğini işittim: “Umulur ki Allah senin ihtiyacını giderir.” Bize Ubeydullah b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize Musa b. Ubeyde haber verdi. O Eyyub b. Halidden, o da Abdullah b. Rafiden şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Ubeyde b. el-Cerrah, Amvas taununa tutulunca, Muaz b. Cebeli yerine vekil olarak tayin etti. Ebu Ubeydenin hastalığı şiddetlenince insanlar Muaza, “Allaha dua et, üzerimizden bu belayı kaldırsın.” dediler. Muaz, “Bu bir bela değil, Peygamberinizin daveti, sizden önceki salih insanların ölümü ve Allahın içinizden bazılarına mahsus kıldığı bir şehitliktir. Ey İnsanlar! Dört şey vardır ki, onlardan bir şeyin yetişip kişiyi ansızın yakalamamasına kimin gücü yetiyorsa, o şey yetişip o kişiyi yakalayamaz.” dedi. İnsanlar, “Onlar nedir?” diye sordular. Muaz, “Öyle bir zaman gelecek ki, o zamanda batıl hakim olacak. O zamanda bir kişi sabahleyin bir din üzere olacak, akşama başka bir din üzere olacak. Adam, “Allaha yemin olsun ki, ben ne üzere olduğumu bilmiyorum.” diyecek. Basiret üzere yaşamayacak ve basiret üzere ölmeyecek. Bir kişiye, -Allahın kızdığı yalanı söylemesi için- Allahın malından verilecektir. Allahım! Muazın ailesine bu rahmetten yeterli nasibi ver.” Sonra iki oğlu taun hastalığına yakalandı. Muaz onlara, “Kendinizi nasıl buluyorsunuz?” diye sordu. Onlar, “Ey babamız! “O hak, Rabbindendir. Sakın şüpheye düşenlerden olma.” dediler. Muaz da onlara, “İnşallah siz de beni sabredenlerden bulacaksınız.” dedi. Sonra, iki hanımı taun hastalığına yakalanıp onlar da vefat ettiler. Daha sonra taun hastalığı kendisini başparmağından yakaladı. Ağzıyla ona dokunarak şöyle demeye başladı: “Allahım! O küçüktür. Onun hakkında bana hayır ve bereket ver. Çünkü sen küçük şeylere de hayır ve bereket verensin.” Sonra bu hastalıktan dolayı öldü. Bize Ubeydullah b. Musa haber verdi. O Şeybandan, o el-Ameşten, o Şehr b. Havşebden, o el-Haris b. Umeyre ez-Zebididen şöyle dediğini rivayet etti: Ölümü sırasında Muaz b. Cebelin yanında oturuyordum. Bir bayılıyor, bir kendine geliyordu. Ayıldığı zaman şöyle dediğini işittim: “Boğazımı sık, canımı al. İzzetinin hakkı için ben seni seviyorum.” Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Musa b. Kays el-Hadrami haber verdi. O da Seleme b. Küheylden şöyle dediğini rivayet etti: Taun Muazı boğazından yakalayınca, “ Ya Rabbi! Sen beni boğuyorsun. Fakat biliyorsun ki, ben seni seviyorum.” dedi. Bize İsmail b. Abdullah b. Ebu Üveys el-Medeni haber verdi. O İbrahim b. Ebu Habibeden, o da Davud b. el-Husayndan şunu rivayet etti: Kendisine ulaştığına göre Amvas senesinde hastalık yaygınlaşınca Muazın arkadaşları kendisine “Bu, ortaya çıkan bir beladır.” dediler. Muaz, “Allahın kendisiyle kullarına acıyıp şefkat ettiği rahmetini, Allahın kendilerine kızıp da onunla bir kavme verdiği azap gibi mi telakki ediyorsunuz? O, Allahın size has kıldığı rahmeti ve size mahsus kıldığı şehitliktir. Allahım! Bu rahmeti Muaza ve ev halkına da ver. Kimin ölmeye gücü yetiyorsa, fitne gelmeden önce ölsün. Öyle bir fitne ki, kişi Müslüman olduktan sonra küfre girecek veya helal yolla olmaksızın bir kişiyi öldürecek veya isyankarlara destek verecek veya adam şöyle diyecek: “Ben öldüğüm zaman mı, yoksa yaşadığım zaman mı hak veya batıl üzere olduğumu bilmiyorum.” Bize Kesir b. Hişam haber verdi; dedi ki: Bize Cafer b. Bürkan haber verdi; dedi ki: Bize Hubeyb b. Ebu Merzuk haber verdi. O Ata b. Ebu Rebahtan, o da Ebu Müslim el-Havlaniden şöyle dediğini rivayet etti: Hıms mescidine girdim. Orada Allah Resulünün ashabından otuz kişi dolayında yetişkin insan bulunuyordu. Aralarında, iki gözü sürmeli, ön dişleri parlayan, susup konuşmayan bir genç vardı. Orada bulunanlar bir konuda ihtilafa düşseler hemen ona yönelip sorularını ona soruyorlardı. Yanımda oturan birisine, “Bu kimdir?” diye sordum. “Muaz b. Cebel!” diye cevap verdi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Eyyub b. en-Numan haber verdi. O babasından, o da dedesinden şunu rivayet etti. Ayrıca bize İshak b. Harice b. Abdullah b. Kab b. Malik anlattı. O babasından, o da dedesinden rivayet etti; dediler ki: Muaz b. Cebel uzun boylu, beyaz, güzel dişli, büyük gözlü, iki kaşının arası dolu, kıvırcık saçlı bir adamdı. Yirmi veya yirmibir yaşında iken Bedir savaşına katıldı. Allah Resulü ile beraber Tebuk seferine katıldıktan sonra yirmi sekiz yaşında iken Yemene gitti. Ömer b. el-Hattabın hilafeti zamanında otuz sekiz yaşında iken Şam bölgesinde, Ürdünün yakınlarında Amvas taunu sebebiyle vefat etti. Kendisinin soyundan gelen kimse yoktur. Bize Yezid b. Harun ve Affan b. Müslim haber verdiler; dediler ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O Ali b. Zeydden, o da Said b. el-Müseyyebden şöyle dediğini rivayet etti: İsa otuz üç yaşında iken göğe kaldırıldı, Muaz (rh) da otuz üç yaşında iken vefat etti. Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize Said b. Ebu Arube haber verdi; dedi ki: Havşebin şöyle dediğini işittim: Ömer b. el-Hattab dedi ki: “Eğer Muaz b. Cebel yaşasaydı, onu, benden sonra halife olarak tavsiye ederdim. Rabbim onu benden sorsaydı şöyle derdim: Ya Rabbi! Peygamberinin şöyle dediğini işittim: “alimler kıyamet gününde toplandıkları zaman, Muaz b. Cebel bir taş atımı kadar onların önünde olacak.” [Ravi] dedi ki: Beni Selimeye bu kabileden Bedire katılanların çokluğu sebebiyle Selimetü Bedr [ Bedir Selimesi] denilirdi. [Beni Selimeden, anlaşmalılarından ve mevlalarından Bedir savaşına katılanlar, işte bu] kırk üç kişidir.