"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

109. Sad b. Muaz

[Sad b. Muaz] b. en-Numan b. İmruülkays b. Zeyd b. Abdüleşhel. Ebu Amr künyesiyle bilinmektedir. Annesi, Kebşe bt. Rafi b. Muaviye b. Ubeyd b. el-Ebcerdir. O da Hadre b. Avf b. el-Haris b. el-Hazrec olup Resulallaha biat eden kadınlardandır. Sadın Amr ve Abdullah adındaki çocuklarının anneleri, Hind bt. Semmak b. Atik b. İmruülkays b. Zeyd b. Abdüleşhel olup o da Resulallaha biat eden kadınlardandır. Sad, kardeşi Evs b. Muazın vefatından sonra onunla evlenmişti. Bu kadın, Üseyd b. Hudayr b. Semmakın halasıdır. Amr b. Sad b. Muazın dokuz erkek ve üç kız çocuğu olmuştur. Bunlardan Abdullah b. Amr, Harre savaşında öldürülmüştür. Sad b. Muazın nesli, günümüze kadar devam etmiştir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize İbrahim b. İsmail b. Ebu Habibe haber verdi. O da Vakıd b. Amr b. Sad b. Muazdan şöyle dediğini rivayet etti: Sad b. Muaz ile Üseyd b. el-Hudayrın Müslümanlıkları, Musab b. Umeyr el-Abderinin vasıtasıyla olmuştur. Musab ise, Medineli yetmiş kişilik son Akabe ashabından önce Medineye gelmiş, burada Resulallahın emriyle insanlara Kuran okuyarak onları İslama davet etmişti. Sad b. Muaz Müslüman olunca, Abdüleşheloğullarından o gün Müslüman olmayan tek bir kişi bile kalmamıştı. O gün Abdüleşhel yurdu, [İslam tarihinde] Ensardan olan halkının kadın ve erkeğiyle tümünün Müslüman olduğu ilk yurt olmuş oldu. Sad b. Muaz, Musab b. Umeyr ile Ebu Ümame Esad b. Zürareyi evine misafir etmiş; onlar da burada halkı İslama davet ediyorlardı. Sad b. Muaz ile Esad b. Zürare, teyze çocuklarıydı. Sad b. Muaz ile Üseyd b. Hudayr, Abdüleşhel kabilesinin putlarını kırıyorlardı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Cafer anlattı. O Sad b. İbrahim ve İbn Ebu Avndan şöyle dediklerini rivayet etti: Resulallah , Sad b. Muaz ile Sad b. Ebu Vakkası kardeş ilan etti. Muhammed b. İshak ise, Resulallahın Sad b. Muaz ile Ubeyde b. el-Cerrahı kardeş ilan ettiğini söylemiştir. Allah, hangisinin doğru olduğunu en iyi bilendir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Kudame haber verdi. O da Ömer b. el-Husayndan şöyle dediğini rivayet etti: Bedir gününde Evsin sancağı Sad b. Muazın elindeydi. Sad, Uhud günü Resulallahın etrafından halkın dağıldığı sırada, o yanında sebat etmiş ve Hendek savaşında da bulunmuştur. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize İsmail b. Müslim el-Abdi haber verdi; dedi ki: Bize Ebül-Mütevekkil şunu haber verdi: Resulallah , Humma hastalığından bahsederken, “Kim bu hastalığa yakalanırsa o, onun cehennemdeki payıdır demektir.” buyurdu. Bunun üzerine Sad b. Muaz, onu Rabbinden istedi; böylece dünyadan ayrılıncaya kadar bu hastalık onun peşini bırakmadı. Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Amr b. Alkame haber verdi. O babasından, o dedesinden, o da Ayşeden şöyle dediğini rivayet etti: Hendek günü, dışarı çıkıp halkın peşinden giderken arkamdan hafiften bir yürüyüş sesi duydum. Arkama baktığımda, Sad b. Muazı ve beraberinde de kardeşinin oğlu el-Haris b. Evsin, onun kalkanını taşımakta olduğunu gördüm ve yere oturdum. [Ayşe dedi ki:] Sad b. Muaz, recez ölçüsünde şu şiiri okuyarak geçti: Biraz daha bekle, heyecan Hamele ulaşacaktır. Ecel yaklaşınca, ölüm de ne güzeldir! [Ayşe dedi ki:] Onun üzerinde, kol ve bacakları dışarı da kalacak şekilde bir zırhı vardı. Bu nedenle, ben Sadın kol ve bacaklarına bir şey olmasından korkardım. Sad halkın en uzun boylusu ve en iri yarısıydı. Daha sonra ayağa kalkarak kendimi, oradaki bir bahçenin içine attım. Orada, aralarında Ömerin ve başında miğferi bulunan bir adamın da bulunduğu bir grup Müslüman bulunmaktaydı. Ömer bana; “Seni buraya getiren sebep nedir? Yemin ederim sen cesaretli bir kadınsın. Başına bir bela gelmesinden nasıl emin olabildin?” dedi. Ömer o kadar beni kınadı ki, ben o anda yerin yarılıp da içine girmemi arzuladım. Başında miğfer bulunan adamın, miğferini kaldırdığında, onun Talha b. Ubeydullah olduğunu gördüm. Talha (Ömere hitaben), “Kendine gel ya Ömer! Çok uzattın! Duruş da kaçış da sadece Allahadır.” dedi. Bu arada Kureyş Müşriklerinden İbnül-Arika adındaki bir kişi, Sada ok atarak “Tut onu ben İbn Arikayım!” dedi. Ok onun elinin damarına isabet etti. Bunun üzerine Sad Allaha dua ederek, “Allahım! Beni öldürmeden Kurayzaya yetişmek üzere bana şifa ver!” dedi. Onlar, Cahiliye döneminde kendisinin dostu ve müttefiki idiler. O sırada onun yarasındaki kanama durdu ve Allah müşriklerin üzerine bir fırtına göndererek, “Allah, savaşta müminlere kafi geldi. Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.” ayetini indirdi. Sonunda Ebu Süfyan beraberindekilerle Tihameye; Uyeyne beraberindekilerle Necide ulaştı. Beni Kurayza ise, dönerek kalelerine sığındı. Resulallah da Medineye döndüğünde, Sad için bir örtü getirilmesini emretti. Örtü Mescitte Sad b. Muazın üzerine örtüldü. Daha sonra Cebrail dişleri tozlanmış bir vaziyette gelerek Resulallaha, “Silahını indirdin mi? Yemin ederim ki, melekler henüz silahlarını bırakmamışlardır. Beni Kurayzanın üzerine yürü ve onlarla savaş!” dedi. Ayşe dedi ki: “Resulallah tekrar silah ve teçhizatını kuşandı ve sefere çıkmak üzere halka duyuru yaptı.” Ayşe dedi ki: “Resulallah kuşanarak Mescidin komşusu bulunan Beni Ganm kabilesine uğrayarak onlara,“Bu gün size kim uğradı?” diye sordu. Onlar da; “Dihye el-Kelbi bize uğradı.” dediler. Dihyenin sakal ve yüz biçimi Cibrile benziyordu. Ayşe dedi ki: “Resulallah Beni Kurayzanın üzerine giderek onları yirmi beş günlük bir kuşatma altında tuttu. Kuşatma şiddetlenip onlar zor durumda kalınca kendilerine, “Kalelerinizden inerek Resulallahın hakkınızda vereceği hükme razı olun!” denildi. Onlar Ebu Lübabe b. Abdülmünzir ile istişare ettiklerinde o, boğazını göstererek onlar hakkındaki hükmün idam olacağına işaret etti. Bu sefer, “Biz, Sadın vereceği karar üzerine [kaleden] ineriz.” dediler. Resulallah da, “Peki, Sadın vereceği karara razı olarak inin!” buyurdu. Onlar da Sad b. Muazın vereceği karara razı olarak kalelerinden inince, Resulallah Sadın gelmesini istedi. Bunun üzerine Sad, üzerinde liften yapılmış bir palanın bulunduğu bir eşeğe bindirilerek getirildi. Kavmi onun etrafını sararak, “Ya Ebu Amr! Onlar senin eski dostların ve müttefiklerin idi. Biliyorsun ki, şu anda onlar bir felaketle karşı karşıya bulunmaktadırlar.” dediler. Sad onların yurduna varıncaya kadar onlara bir cevap vermedi. Oraya varınca kavmine yönelerek, “Artık Allahın hükmüyle hükmetme konusunda kınayanların kınamasına aldırmamamın zamanı geldi.” dedi. İbn Sad dedi ki: Sad b. Muaz, Resulallaha gözükünce onlara; “Kalkın efendinizi indirin!” buyurdu. Ömer, bunun üzerine, “Bizim efendimiz Allahtır.” dedi. Resulallahın yeniden; “Onu indiriniz!” buyurması üzerine onu indirdirdiler. Resulallah kendisine, “Onlar hakkındaki hükmünü ver!” buyurdu. O da, “Benim onlar hakkındaki hükmüm, savaşçıların öldürülmesi, katılmayanların esir alınması ve mallarının bölüşülmesidir.” dedi. Bunun üzerine Resulallah, “Sen, onlar hakkında, Allah ve Resulünün hükmüne göre hüküm verdin.” buyurdu. Ayşe dedi ki: “Sad daha sonra, dua ederek, Allahım! Eğer Resulüne, Kureyş ile yapacağı bir savaş bırakmış isen, beni o zamana kadar bırak; eğer Resulün ile onlar arasındaki savaşı kesmiş isen, beni kendi katına al! dedi.” Ayşe devam ederek şöyle dedi: “[Sad] böyle dua edince, daha önce iyileşerek sadece bir küpe kadar kalmış olan o eski yarası, yeniden kanamaya başladı ve Resulallahın kendisi için tahsis etmiş olduğu çadırına döndü.” Ayşe devamla, “Resulallah , Ebu Bekir ve Ömer onun başucunda hazır bulunuyorlardı. Muhammedin nefsinin kudret elinde olduğu Allaha yemin ederim ki, ben kendi hücremde iken Ebu Bekir ile Ömerin ağlamalarını birbirinden seçiyordum. Onlar gerçekten, Kuranda belirtildiği gibi, “Aralarında çok merhametli idiler.” Ravi dedi ki: “O sırada Resulallah ne yapıyordu?” diye sordum. Ayşe dedi ki: “O, kimsenin vefatı üzerine ağlamazdı. Ancak birisinin vefatında hazır bulunduğu zaman üzüntüsünden sakalını tutardı.” Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Amr haber verdi. O da asım b. Ömer b. Katadeden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah uyudu. Uyandığı sırada bir melek veya Cebrail ona gelerek dedi ki: “Senin ümmetinden bu gece vefat edip de ehl-i semanın onun vefatıyla müjdelendiği kişi kimdir?” diye sorunca Resulallah, “Ben Saddan başka kimsenin ağır hasta olduğunu bilmiyorum. Sad nasıl oldu?” dedi. “Ya Resulallah! O vefat etti.” dediler. Bunun üzerine Resulallah onun yanına geldi. Kavmi, onu mahallelerine götürdüler. Resulallah sabah namazını kıldırdıktan sonra, beraberindeki halkla beraber çıktı ve kalabalığı yararak ilerledi. O kadar seri yürüyorlardı ki, bazılarının terlikleri ayaklarından çıkıyor ve abaları boyunlarından düşüyordu. Adamın biri, “Ya Resulallah! İnsanları yorgunluktan kestin!” deyince, “Ben, Hanzalede olduğu gibi, meleklerin bizden önce ona ulaşmalarından endişe ediyorum.” dedi. Bize Man b. İsa haber verdi; dedi ki: Bize Abdurrahman b. Zeyd haber verdi. O Zeyd b. Eslemden, o da Ayşeden şöyle dediğini rivayet etti: Sadın, boynunda zırhı olduğu halde, şöyle diyerek o bölgenin bazı yerlerinde dolaşıyordu: Ecel vakti geldiği zaman, ölümün hiçbir önemi yoktur. Bize Veki b. el-Cerrah haber verdi. O İsmailden, o Ebu İshaktan, o da Ebu Meysereden şöyle dediğini rivayet etti: Sad b. Muaz elinin damarlarından vurulduğunda; Resulallah gelinceye kadar yarası kanamaya devam etti. Resulallah gelip onun kolunu kaldırınca, kan pazısına doğru yükseldi (yarasının kanı durdu). [Ravi] dedi ki: Sad, “Allahım! Beni Kurayzaya yetişinceye kadar beni öldürme bana şifa ver!” dedi. [Ravi] dedi ki: Onlar, (Beni Kurayza Yahudileri) Sadın kendileri hakkında vereceği hükme razı olarak kalelerinden inince, Resulallah, “Onlar hakkındaki hükmünü ver!” buyurdu. O da, savaşçılarının öldürülmesine ve çocuklarının da esir alınmasına hükmetti. Bunun üzerine Resulallah kendisine; “Sen onlar hakkında Allahın hükmünü vermede isabet ettin.” buyurdu. Daha sonra, (o zamana kadar durmuş olan) kan, vefat edinceye kadar yeniden akmaya başladı. Allah kendisinden razı olsun. Bize Ubeydullah b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize İsrail haber verdi. O Cabirden, o amirden, o da Abdullah b. Yezid el-Ensariden şöyle dediğini rivayet etti: Kurayza günü (kuşatması) olunca Resulallah , Sad b. Muazı kastederek, “Kendi köleleri hakkında hüküm vermesi için efendinizi çağırın!” dedi. Sad gelince, Resulallah kendisine, “Hüküm ver!” buyurdu. O da “Ben onlar hakkında Allahın hükmünü vermede isabet edemeyeceğimden endişe ediyorum.” dedi. Resulallah kendisine, “Sen, hükmünü ver!” buyurdu. O da bu şekilde hüküm verince Resulallah; “Sen Allah ve Resulünün hükmünü vermede isabet ettin!” buyurdu. Bize Affan b. Müslim, Yahya b. Abbad ve Hişam Ebül-Velid et-Tayalisi haber verdiler; dediler ki: Bize Şube haber verdi; dedi ki: Bana Sad b. İbrahim bildirdi; dedi ki: Ben, Ebu Ümame Sehl b. Huneyfi, Ebu Said el-Hudriden naklen anlatırken şöyle dediğini işittim: Beni Kurayza, Sad b. Muazın kendileri hakkında vereceği hükme razı olarak kalelerinden inince, Resulallah, gelmesi için ona elçi gönderdi. O da bir merkep üzerinde gelip yaklaştığında, Resulallah, “Kalkın, efendinizi veya en hayırlınızı karşılayın!” buyurdu. Daha sonra kendisine, “Ey Sad! Bunlar senin, kendileri hakkında vereceğin hükme razı olarak kalelerinden indiler.” buyurdu. O da, “Ben onların savaşanlarının öldürülmesine ve çocuklarının esir alınmasına hükmediyorum” deyince; Resulallah, “Onlar hakkında el-Melikin ( ) hükmünü verdin.” buyurdu. Affan, bu kelimenin “el-Melik” olduğunu, Yahya ve Ebül-Velid ise “el-Melek” olduğunu söylediler. Ancak Affanın sözü daha isabetlidir. Bize Yahya b. Abbad ile Süleyman b. Harb anlattılar; dediler ki: Bize Hammad b. Seleme haber verdi. O Muhammed b. Ziyaddan, o da Abdurrahman b. Amr b. Sad b. Muazdan şunu rivayet etti: Beni Kurayza, Resulallahın kendileri hakkında vereceği hükme razı olarak indiklerinde Resulallah , Sad b. Muazın gelmesini istedi. O da Hendek savaşında elinden aldığı bir yaradan dolayı hasta olarak bir merkep üzerinde getirtildi. Gelip Resulallahın huzuruna oturdu. Resulallah kendisine, “Bunlar hakkında ne yapmamı düşünürsün?” buyurdu. O da, “Ben, Allahın onlar hakkında ne yapman gerekiyorsa, onu yapmanı emrettiğini düşünüyorum.” dedi. Resulallah, “Evet, lakin sen onlar hakkındaki görüşünü bana söyle!” buyurdu. O da, “Eğer onların işiyle ilgili olarak yetkili olsaydım, savaşçılarını öldürür, çocuklarını da esir alırdım.” dedi. Bunun üzerine Resulallah, “Nefsimin yed-i kudretinde olduğu Allaha yemin ederim ki, sen, Allahın bana emrettiğinin aynısını işaret ettin.” buyurdu. Bana Abdullah b. Nümeyr haber verdi; dedi ki: Bana Hişam b. Urve haber verdi. O babasından, o da Ayşeden şöyle dediğini rivayet etti: Sad Hendek günü, Kureyşten Hibban b. Arika adındaki bir kişinin atmış olduğu bir okla elinden yaralanmış, bunun üzerine Resulallah kendisini yakından ilgilenebilmek için bir çadır kurdurmuştu. Resulallah Hendekten dönüp silahını bırakarak yıkanmak istediğinde, kendisine Cebrail gelip başını tozdan silkeleyerek, “Ya Resulallah! Sen silahını bırakmışsın ama, biz henüz bırakmış değiliz. Sen de onların üzerine yürü!” dedi. Resulallah, “Nereye?” dedi. O da Beni Kurayzayı göstererek, “İşte şuraya!” dedi. Bunun üzerine Resulallah onların üzerine yürüdü. Abdullah b. Nümeyr dedi ki: Bize Hişam b. Urve haber verdi; dedi ki: Bana babam şunu haber verdi: Beni Kurayza, Resulallahın kendileri hakkında vereceği hükme razı olarak indiklerinde Resulallah, onlar hakkındaki kararı Sad b. Muaza bıraktı. O da, Resulallaha savaşçıların öldürülmesine, kadın ve çocuklarının esir alınmasına ve mallarının Müslümanlar tarafından bölüşülmesine hükmetti. Abdullah b. Nümeyr dedi ki: Bize Hişam b Urve haber verdi; dedi ki: Babam dedi ki: Bana Sadın bu hükmüne karşı Resulallahın kendisine; “Sen onlar hakkında Allahın hükmüyle hükmettin.” dediği haberi ulaştı. Bize Halid b. Mahled el-Beceli haber verdi; dedi ki: Bana Muhammed b. Salih et-Temmar anlattı. O Sad b. İbrahim b. Abdurrahmandan şöyle dediğini rivayet etti: Ben amir b. Saddan, babası Sad b. Ebu Vakkastan bahsederken onun şöyle dediğini duydum: Sad b. Muaz, Beni Kurayza hakkında, büluğ çağına varmış olanların öldürülmesine, mal ve çocuklarının bölüşülmesine hüküm verince Resulallah, “O, Allahın yedi kat sema üstünde verdiği hükümle hüküm verdi.” buyurdu. Bize Abdullah b. Nümeyr haber verdi; dedi ki: Bize Hişam b. Urve haber verdi. O babasından, o da Ayşeden şöyle dediğini rivayet etti: Sad elinden almış olduğu yaranın iyileşmesi için gözetim altına alınmıştı. Ayşe, Sadın şöyle dediğini söyledi: “Allahım! Biliyorsun ki, benim için en sevimli şey, Senin yolunda Resulünü yalanlayan ve onu memleketinden çıkaran bir topluma karşı savaşmaktır. Allahım! Ben, bizimle onlar arasındaki savaşı bitirdiğini zannediyorum. Eğer Kureyş ile savaşacak başka bir şey varsa, beni o zamana kadar sağ bırak. Ta ki, Senin yolunda onlarla savaşayım. Eğer bizimle onlar arasındaki savaşa son vermiş isen, ondan dolayı vefat edinceye kadar bu yaramın tekrar kanamasını sağla!” [Ravi] dedi ki: “Bunun üzerine onun yarası, aynı gece kanamaya başladı. Mescitte, çadırda ona bakmakla görevli bulunan kişilerle beraber, Beni Gıfar kabilesinden de bazı kişiler vardı. O gece, kendilerine doğru akmakta olan bir kandan başka onları korkutan bir şey olmadı. Bu nedenle, çadır halkına seslenerek; “Ey çadır halkı! Sizden taraf, bize doğru akan bu kan nedir?” dediler. Bir de baktılar ki, Sad, kanlar içinde kıvranmaktadır. Sonunda Sad, bu nedenle vefat etti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana, Muaz b. Muhammed haber verdi. O Ata b. Ebu Müslimden, o İkrimeden, o da İbn Abbastan şöyle dediğini rivayet etti: Sad b. Muaz, elinden yaralandığında Resulallah , yanına gelerek kendisiyle kucaklaştığında onun damarlarından akan kanlar Resulallahın yüzüne ve sakalına sıçrıyordu. Ancak kimse, Resulallahı o kandan korumak istemedi. Vefat edinceye kadar Resulallah ona [ilgisini arttırarak] daha çok yakınlık gösterdi. Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize İsmail b. Ebu Halid haber verdi. O da Ensardan olan bir adamdan şöyle dediğini rivayet etti: Sad, Beni Kurayza hakkında hüküm verip döndüğünde, onun yarasından yeniden kan akmaya başladı. Durum Resulallaha bildirilince, ona gelerek başını dizinin üzerine koydu. Öyle beyaz bir örtüyle örtülmüştü ki, başının üzerine çekilse ayakları dışarıda kalacak derecede kısaydı. O, beyaz tenli iri cüsseli bir adamdı. Resulallah , şöyle duada bulundu: “Allahım! Sad gerçekten Senin yolunda cihad etti; Senin Elçini tasdik etti ve bu uğurda üzerine düşen her şeyi yerine getirdi. Onun ruhunu, en hayırlı olarak kabul ettiğin ruhlardan eyle!” Sad, Resulallahın bu sözünü duyunca, gözlerini açarak şöyle dedi: “Allahın selamı üzerine olsun ya Resulallah! Ben senin Allahın Resulü olduğuna şahitlik ederim.” Sadın ailesi, Resulallahın onun başını dizinin üzerine koymuş olduğunu görüp endişelendiler. Resulallaha Sadın ailesinin onun başını dizinin üzerine koymuş olduğunu görünce, rahatsız olacağından endişeye kapıldıkları söylendi. Bunu üzerine Resulallah, “Ben, sizin sayınız kadar meleğin gelerek Sadın vefatına tanıklık etmeleri için, Allahtan izin istiyorum.” buyurdu. [Ravi] dedi ki: Sadın annesi, ağlayarak şöyle dedi: Talih, metanet ve ciddiyet bakımından annene yazıklar olsun; ey Sad! Annesine; “Sen Sadın üzerine şiir mi söylüyorsun?” denilince, Resulallah, “Bırakın onu söylesin! Onun dışındaki şairler çok yalancıdır.” buyurdu. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Abdurrahman b. Süleyman b. el-Gasil haber verdi. O asım b. Amr b. Katadeden, o da Mahmud b. Lebidden şöyle dediğini rivayet etti: Sad, Hendek günü eli damardan yaralandıktan bir müddet sonra, durumu ağırlaşınca; onu, yaraları tedavi eden Rüfeyde adındaki bir kadının yanına götürdüler. Resulallah da her yanına uğradığında, “Nasıl geceledin?” sabahlayınca da, “Nasıl sabahladın?” diye sorar, o da durumunu kendisine bildirirdi. Sonunda ağırlaşıp, yakınlarının kendisini Beni Abdüleşhel yurduna götürdüklerinde de, Resulallah, kendisini ziyaret etmek üzere gelerek her zamanki gibi, onun durumunu sordu. Kendisine; “Onun yakınları tarafından götürüldüğü” söylendiğinde, Resulallah onu ziyaret etmek üzere Mescitten çıkınca, biz de kendisiyle beraber çıktık. Resulallah , o kadar süratli yürüdü ki, o sırada ayakkabılarımız ayağımızdan, abalarımız da sırtımızdan düşüyordu. Bunun üzerine arkadaşlarından bazıları, “Ya Resulallah, Bizi yordun!” diyerek şikayetçi olunca, Resulallah , “Ben; Hanzale olayında olduğu gibi, meleklerin bizden önce ona ulaşarak onu yıkamalarından endişe ediyorum.” buyurdu. Nihayetinde Resulallah ona yetişerek kendisini yıkadığı sırada, annesi onun için ağlayarak şöyle diyordu: Sadın annesine; Talih, metanet ve ciddiyet bakımından yazıklar olsun! Resulallah bunun üzerine, “Sadın annesinin dışında ağıt yakan her kadın yalan söyler.” buyurdu. [Ravi] dedi ki: “Resulallah , daha sonra onun cenazesini dışarı çıkarttırdı. Onu taşıyanlar veya onlardan Allahın dilediği biri, “Ya Resulallah! Şimdiye kadar, Sadın cenazesi gibi hafif hiçbir cenaze taşımadık.” dediler. Resulallah ; “Şöyle, şöyle melekler inip de onu taşımada size yardım ederlerken, onun cenazesinin size hafif gelmesini ne engelleyebilirdi?” buyurdu. İsimlerini hafızamda tutamadığım birçok meleğin ismini saydı ve “Onlar, sizinle cenazeyi taşıdıkları bu günden önce hiç bu kadar inmemişlerdi.” dedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Süleyman b. Davud b. el-Husayn haber verdi. O babasından, o Ebu Süfyandan, o da Seleme b. Eslem b. Harişten şöyle dediğini rivayet etti: Biz kapıda durmaktayken, Resulallahın içeri girmesinin ardından biz de girdiğimizde, üzeri örtülü olan Saddan başka evde hiçbir kimse göremedim. Resulallahın ilerlediğini görünce durdum. Benden işaretle durmamı isteyince, ben de durup geri çekildim. Resulallah bir müddet kalıp çıktıktan sonra, “Ya Resulallah! Ben kimseyi görmedim ama siz oturmaksızın hep ayakta dolaşıyordunuz.” dedim. Resulallah da, “Ben, meleklerden oturacak bir yer bulamıyordum. Sonunda onlardan biri, kanatlarından birini toplayınca oturabildim.” buyurdu. Resulallah üç defa, “Kutlu olsun sana ya Ebu Amr, kutlu olsun sana!” buyurdu. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Muhammed b. Salih anlattı. O Sad b. İbrahimden, o amir b. Saddan, o da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah, Sadın yanına geldiğinde, Sadın annesi ağlayarak şöyle diyordu: Sadın annesine, Talih, tahammül ve ciddiyet bakımından yazıklar olsun! Bunun üzerine Ömer, “Kendine gel ya Ümmü Sad! Bu şekilde Sadı anma!” dedi. Nebi de, “Kendine gel, ya Ömer! Sadın annesi hariç, diğer ağlayıcılar yalancıdırlar. O hayırlısını söyledi ve yalan söylemedi.” buyurdu. Bize Hişam Ebül-Velid et-Tayalisi haber verdi; dedi ki: Bize Leys b. Sad haber verdi; dedi ki: Bize Ebüz-Zübeyr haber verdi. O da Cabirden şöyle dediğini rivayet etti: el-Ahzab (Hendek) günü Sad okla vurulup, elindeki damarı kopunca Resulallah onun yarasını dağladı. Bunun üzerine eli şişerek kanadı. Resulallah tekrar dağlayarak tedavi etti. Bize Affan b. Müslim ile Kesir b. Hişam haber verdiler; dediler ki: Bize Hammad b. Seleme haber verdi. O Ebüz-Zübeyrden, o da Cabirden şunu rivayet etti: Resulallah, Sadın ok yarasını dağladı. Bize Süleyman Ebu Davud et-Tayalisi haber verdi; dedi ki: Bize Şube haber verdi; dedi ki: Bana Semmak anlattı, dedi ki: Abdullah b. Şeddadın şöyle dediğini duydum: Resulallah , Sad b. Muazın yanına geldi. Sad vefat etmek üzereyken şöyle buyurdu: “Bir toplumun efendisi olarak Allah seni hayırla mükafatlandırsın. Sen Allaha karşı vaadini yerini getirdin. Allah da sana karşı, elbette vaadini yerine getirecektir.” Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Amr haber verdi; dedi ki: Sadın tabutu dışarı çıkarıldığında, münafıklardan bazıları, “Sadın cenazesi veya tabutu ne kadar da hafiftir!” dediler. Bunun üzerine Resulallah , “Sadın cenazesine katılmak üzere 70.000 melek inmiş olup onlar daha önce yeryüzüne hiç böyle inmemişlerdi.” buyurdu. [Ravi] dedi ki: Resulallah Sadın cenazesinin yıkandığı sırada dizlerini bükerek; “O anda bir melek gelerek oturacağı yer olmadığından, dizimi bükerek ona yer hazırladım.” buyurdu. [Ravi] dedi ki: O sırada onun annesi de ağlayarak şöyle dedi: Sadın annesine yazıklar olsun! Talih, yetenek ve yükseklik, Yücelik ve şeref, Ve donanımlı bir atlı olarak… Resulallah buyurdu ki; “Sadın annesi hariç, ölü üzerine ağlayanların tümü yalan söylüyorlar.” Bize Vehb b. Cerir haber verdi; dedi ki: Bana babam haber verdi; dedi ki: Ben el-Hasandan şöyle dediğini duydum: Sad vefat ettiğinde, cüsseli, boylu bir adamdı. Münafıklar, onun tabutunun arkasından yürürken, “Biz bu güne kadar cenazesi bu kadar hafif bir adam görmedik.” dediler. Ayrıca “Bunun sebebini biliyor musunuz? Bunun hikmeti Beni Kurayzadadır.” dediler. Bu durum Resulallaha anlatılınca, “Nefsim yed-i kudretinde olan Allaha yemin ederim ki, onun cenazesini melekler taşımaktadırlar.” buyurdu. Bize Abdullah b. Nümeyr haber verdi; dedi ki: Bize Ubeydullah b. Ömer haber verdi. O da Nafiden şöyle dediğini rivayet etti: Bana, Sadın cenazesinde, daha önce hiç yeryüzüne inmemiş 70.000 meleğin hazır bulunduğu haberi ulaştı. Resulallah buyurdu ki; “Arkadaşınız oldukça sıkıştırıldı, sonra da bu durum ondan giderildi.” Bize İsmail b. Ebu Mesud haber verdi; dedi ki: Bize Abdullah b. İdris haber verdi; dedi ki: Bize Ubeydullah b. Ömer haber verdi. O Nafiden, o da İbn Ömerden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah, “Kendisi için (vefatından ötürü) Arşın hareketlendiği ve Sema kapılarının kendisine açıldığı şu Allahın salih kulunun cenazesine, daha önce hiç yeryüzüne inmemiş olan meleklerden 70.000 kişi katılmıştır. Ancak Sad [Kabrinde] bir müddet oldukça sıkıştırılmakla beraber, sonra bu durum kendisinden giderilmiştir. (Meleklerden) büyük bir katılım olmuş, sonra da onun (yani Sadın) yanından ayrılmışlardır.” buyurdu. Bize Şebabe b. Sevvar haber verdi; dedi ki: Bana Ebu Maşer haber verdi. O da Said el-Makbüriden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah, Sad b. Muazı defnettiğinde, “Eğer kabrin sıkıştırmasından kurtulacak tek kişi olsaydı, o da Sad olurdu. Oysa Sad bile, kabirde idrar sıçrıntısından dolayı, kaburgaları birbirine karışacak şekilde sıkıştırıldı.” dedi. Bize Affan b. Müslim ile arim b. el-Fadl haber verdiler; dediler ki: Bize Hammad b. Zeyd haber verdi; dedi ki: Bize Meymun Ebu Hamza haber verdi. O da İbrahim en-Nehaiden şunu rivayet etti: Resulallah , Sadın kabrinin üzerine bir kumaş çekti veya kendisi hazırken kabrinin üzerine bir kumaş çekildi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdurrahman b. Abdülaziz anlattı. O Abdullah b. Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazmdan, o Yahya b. Abdullah b. Abdurrahmandan, o Amreden, o da Ayşeden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallahın , Sad b. Muazın cenazesinin önünde yürüdüğünü gördüm. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi. O İbrahim b. İsmail b. Ebu Habibeden, o da Abdüleşhel kabilesinin büyüklerinden şunu rivayet etti: Resulallah , Sad b. Muazın cenazesini iki direk arasında alandan çıkarıncaya kadar taşıdı. Muhammed b. Ömer dedi ki: “ed-Dar” otuz zira kadar bir mesafeye tekabül eder. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Said b. Muhammed b. Ebu Zeyd haber verdi. O Rübayh b. Abdurrahman b. Ebu Said el-Hudriden, o babasından, o da dedesinden şöyle dediğini rivayet etti: Ben de, Sad için el-Baki kabristanında mezar kazanlardan birisiydim. Kabri kazarken lahite kadar her bir kürek toprak attığımızda, etrafa hep misk kokusu yayılıyordu. Rübayh dedi ki: Bana Muhammed b. el-Münkedir haber verdi. O Muhammed b. Şürahbil b. Hasaneden şöyle dediğini rivayet etti: Sadın kabrinden her bir insan bir avuç toprak alıp götürdüklerinde, onun adeta miske dönüştüğünü gördü. Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Amr haber verdi. O Muhammed b. el- Münkedirden, o da Muhammed b. Şürahbil b. Hasaneden şunu rivayet etti: Adamın biri, defnedildiği sırada Sadın kabrinden bir avuç toprak aldı. Daha sonra onu açınca, miske dönüştüğünü gördü. Söz döndü dolaştı Ebu Said el-Hudrinin hadisine geldi; dedi ki: “Biz Sadın kabrini kazma işini bitirip, kabrin yanına kerpiç ve su koymuş olduğumuz sırada Resulallah karşıdan çıkageldi. Onun kabrini Akilin bugünkü evinin civarında kazmıştık. O suyu onun kabrinin yanına koyarak üzerine namaz kıldı. O gün el- Baki kabristanı insanlarla dolmuştu.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana İbrahim b. el-Husayn b. Abdurrahman anlattı. O Davud b. el-Husayndan, o Abdurrahman b. Cabirden, o da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Kazıcılar, Sadın kabrini kazmayı bitirdiklerinde, dört kişi kabrin içine girdi. Bunlar, el-Haris b. Evs, Üseyd b. el-Hudayr, Ebu Naile Silkan b. Selame ve Seleme b. Selame b. Vakş idi. Resulallah da onun ayak tarafında durmaktaydı. Kabre konulduğunda, Resulallahın rengi değişti. Üç kere “sübhanallah” deyince, insanlar da onunla birlikte üç kere “sübhanallah” dediler. O kadar gür bir şekilde söylediler ki; onların sesleriyle el-Baki çınladı. Sonra Resulallah üç kere tekbir getirince, arkadaşları da üç kere tekbir getirdiler. el-Baki bu sefer onların tekbirleriyle çınladı. Resulallaha durum sorularak, “Ya Resulallah! Yüzünüzün renginin değiştiğini ve üç sefer tesbih getirdiğinizi gördük.” dendi. Resulallah , “Arkadaşınızın üzerine kabir öyle daraldı ki, şayet bu daralmadan kurtuluş olsaydı, Sad ondan kurtulurdu. Ancak daha sonra Allah ondan onu giderdi (kabrini genişletti).” buyurdu. Muhammed b. Ömer dedi ki: İbrahim b. el-Husayndan başkaları bana şunu anlattı: Sadı, el-Haris b. Evs b. Muaz veya Üseyd b. Hudayr yıkadı. Seleme b. Selame b. Vakş ise su döktü. Resulallah ise, o anda hazır bulundu. İlk yıkamada sadece suyla yıkandı. İkinci seferde su ve sidr ile yıkandı. Üçüncü seferde ise su ve kafur ile yıkandı. Daha sonra üç parçadan oluşan Suhari bir kefene sarıldı ve tamamen bu kefenin içine alındı. Sonra, en-Nübaytın yanında bulunan üzerinde ölülerin taşındığı bir tabut getirildi ve tabutun üzerine konuldu. Resulallahın bu tabutun iki tutacağı arasına girerek onu evinden çıkarıncaya kadar taşıdığı görüldü. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize İbrahim b. el-Husayn ile Ebu Bekir b. Abdullah b. Ebu Sebre haber verdiler. O da Misver b. Rifaa el-Kuraziden şöyle dediğini rivayet etti: Sad b. Muazın annesi gelerek kabre konulduğu sırada ona bakmak istediğinde insanlar onu alıkoymak istediler. Resulallah, “Bırakın onu gelsin!” dedi. Böylece Sad henüz kabre konulup üzerine kerpiç örülmeden ve toprak örtülmeden önce Sada bir müddet baktı ve “Ben sevabını Allahtan umarak seni Ona emanet ediyorum.” dedi. Resulallah annesini kabri başında teselli ederken, Müslümanlar da kabrinin üzerine toprak atarak tesviye ediyorlardı. Resulallah biraz geri çekilerek kabri tesviye edildikten sonra, kabrin üzerine su serpti. Sonra kabre yönelerek ona dua ettikten sonra oradan ayrıldı. Bize Halid b. Mahled el-Beceli ile Ebu Bekir b. Abdullah b. Ebu Üveys haber verdiler; dediler ki: Bize Fıtrilerin mevlası Muhammed b. Musa b. Ebu Ubeydullah haber verdi; dedi ki: Bize, Muaz b. Rifaa b. Rafi ez-Züraki haber verdi; dedi ki: Sad b. Muaz, Akil b. Ebu Talibin evinin ön tarafına defnedildi. Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Amr haber verdi. O babasından, o dedesinden, o da Ayşeden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah ve iki arkadaşından (Ebu Bekir ve Ömerden) sonra, Sad b. Muaz kadar vefatı, Müslümanlara acıklı gelen başka bir kişi olmamıştır. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Utbe b. Cebire; el-Husayn b. Abdurrahman b. Amr b. Sad b. Muaz haber verdi; dedi ki: Sad b. Muaz, beyaz tenli, uzun boylu, yakışıklı, güzel yüzlü, iri gözlü, güzel sakallı bir adamdı. Hendek gününde, H. 5. yılda kendisine isabet eden bir ok yarasından ötürü, henüz otuz yedi yaşındayken vefat etti. Resulallah , onun cenaze namazını kıldırdıktan sonra, el-Baki mezarlığına defnedildi. Bize Muhammed b. el-Fudayl b. Gazvan haber verdi. O Ata b. es-Saibden, o Mücahidten, o da İbn Ömerden şöyle dediğini rivayet etti: Sadın Allaha kavuşmasının sevincinden ötürü, Arş sallandı. [Ravi] dedi ki: “Bununla tahtaları çürümüş olan tabutu kastetti.” [Ravi] dedi ki: Resulallah onun kabrine girip bir müddet orada kaldıktan sonra çıktığında, kendisine, “Ya Resulallah! Sizi orada alıkoyan neydi?” diye soruldu. “Sad, kabrinde oldukça sıkıştırılmış olduğundan, onun açılması için kendisine dua ettim.” dedi. Bize Ebu Muaviye ed-Darir haber verdi. O el-Ameşten, o Ebu Süfyandan, o da Cabirden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah “Sad b. Muazın vefatından ötürü, Allahın Arşı sallandı.” dedi. Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Amr haber verdi. O babasından, o dedesinden, o da Ayşeden şöyle dediğini rivayet etti: Biz Hac veya umreden dönerken Zülhuleyfeye uğradığımızda, Ensarın erkek çocukları onları karşılamaktaydı. Bu sırada Üseyd b. el-Hudayra uğrayarak ona, hanımının vefat haberini ilettiler. Bunun üzerine yüzünü kapatarak ağlamaya başladı. Ben kendisine “Allah seni affetsin! Sen, Resulallahın arkadaşısın. Aynı zamanda senin öncelik ve öndeliğin de vardır. Sana ne oluyor da bir kadına ağlıyorsun?” dedim. O da başını kaldırarak dedi ki: “Doğru söylüyorsun! Yemin olsun ki, ben Sad b. Muazın vefatının ardından, Resulallah onun hakkında söyleceklerini söyledikten sonra hiç bir kimsenin vefatına ağlamamam gerekirdi.” dedi. Ayşe dedi ki: Ben, kendisine, “Resulallah onun hakkında ne demişti?” diye sordum.” O, “Resulallah; Sad b. Muazın vefatı üzerine Arş sallandı. dedi. Ayşe dedi ki: “O, benimle Resulallah arasında gider gelirdi.” Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize İsmail b. Ebu Halid haber verdi. O İshak b. Raşidten, o da Ensardan Esma bt. Yezid b. es-Seken adlı bir kadından şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah Sad b. Muazın annesine, “Oğlunun, (ulaşmış olduğu mertebesinden ötürü) Allahın kendisi için gülmüş olması ve kendisi için Arşın sallandığı ilk kişi olması, senin gözyaşlarının dinmesi ve üzüntünün bitmesi için yeterli değil midir?” dedi. Bize Yezid b Harun haber verdi; dedi ki: Bize Süleyman et-Teymi haber verdi. O da el-Hasandan şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah , “Rahmanın Arşı, sevincinden ötürü, Sad b. Muazın vefatı üzerine titremiştir.” buyurdu. [Ravi] dedi ki: Hadisteki “sevincinden ötürü” kısmı, el-Hasanın tefsiridir. Bize Ubeydullah b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize İsrail haber verdi. O Ebu İshaktan, o da kendisine Huzeyfeden bahseden bir adamdan şöyle dediğini rivayet etti: Sad b. Muaz vefat ettiğinde, Resulallah , “Arş, Sad b. Muazın ruhu için sallandı.” buyurdu. Bize Hafs b. Ömer el-Havdi ile Beni amir b. Lüeyden Abdülaziz b. Abdullah el-Üveysi haber verdiler; dediler ki: Bize Yusuf b. el-Macişun haber verdi. O babasından, o asım b. Ömer b. Katadeden, o da ninesi olan Rumeyseden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah bana o kadar yakındı ki, isteseydim onun iki omuzu arasındaki nübüvvet mührünü öpebilirdim. Sad b. Muaz vefat ettiği gün Resulallah , “Rahmanın Arşı, onun için sallanmıştır.” dediğini duydum. Bize Kesir b. Hişam haber verdi; dedi ki: Bize Cafer b. Bürkan haber verdi; dedi ki: Bize Yezid b. el- Asam haber verdi; dedi ki: Sad b. Muaz vefat edip onun cenazesi taşındığı zaman, Resulallah , “Arş, Sad b. Muazın vefatından dolayı sallanmıştır.” dedi. Bize Veki b. el-Cerrah haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan haber verdi. O Ebu İshaktan, o da el-Beradan şunu rivayet etti: Resulallaha bir ipek elbise getirildi. Halk onun yumuşaklığına hayret etti. Bunun üzerine Resulallah , “Sad b. Muazın cennetteki mendilleri bundan daha da yumuşaktır.” dedi. Bize Abdullah b. Musa ile el-Fadl b. Dükeyn haber verdiler; dediler ki: Bize İsrail haber verdi. O Ebu İshaktan, o da el-Beradan şöyle dediğini rivayet etti: Resulallaha bir ipek elbise hediye edildiğinde biz ona dokunarak yumuşaklığına hayret ettik. Bunun üzerine Resulallah , “Bunu beğendiniz mi?” diye sordu. Biz de, “Evet!” dedik. Resulallah , “Sadın Cennetteki mendilleri, bundan daha güzeldir.” dedi. Ubeydullah, “daha yumuşaktır” derken; el-Fadl ise, “veya daha yumuşaktır” dedi. Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Amr haber verdi. O da Vakıd b. Amr b. Sad b. Muazdan şöyle dediğini rivayet etti: Ben Enes b. Malikin yanına geldim. (Vakıd insanların vücutça en irisi ve en uzun boylusuydu.) Bana, “Sen kimsin?” dedi. Ben de, “Ben Vakıd b. Amr b. Sad b. Muazım.” dedim. Vakıd dedi ki: Enes b. Malik bana, “Sen Sad b. Muaza çok benziyorsun.” dedi. Daha sonra ağladı da ağladı. Ardından, “Allah Sada rahmet eylesin. O, insanların vücutça en irisi ve en uzun boylusuydu.” dedi ve sözlerine şunları ekledi: “Resulallah, Ükeydir Dumeye bir askeri birlik gönderdi. O da Resulallaha altın işlemeli ipekli bir cübbe gönderdi. Resulallah bu cübbeyi giyince, insanlar ona dokunmaya ve bakmaya başladılar. Bunun üzerine Resulallah , “Bu cübbeyi beğendiniz mi?” diye sorunca onlar, “Ya Resulallah! Biz bun dan önce bundan daha iyisini hiç görmedik.” dediler. Bunun üzerine Resulallah, “Yemin olsun ki, Sadın cennetteki mendilleri, bu görmekte olduğunuzdan (ipekli cübbeden) daha da güzeldir.” dedi.