"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Abdurrahman b. Mülcem el-Muradi ve Aliye Biat Etmesi

Bize el-Fadl b. Dükeyn Ebu Nuaym haber verdi; dedi ki: Bize Fıtr b. Halife haber verdi; dedi ki: Bana Ebüt-Tufeyl şunları anlattı: Ali, insanları biat etmeye çağırdı. Abdurrahman b. Mülcem el-Muradi geldi, ama onu iki defa geri çevirdi. Sonra tekrar gelince Ali ona şöyle dedi: “Onların en şerlisine ne mani oluyor? Mutlaka bu, şununla boyanacaktır.” Sakalının başından [akacak kan ile boyanmasını] kast ediyordu. Sonra şu iki beyitle misal getirdi: Kendini ölüme hazırla! Mutlaka gelecektir ölüm sana. Öldürülmekten dolayı sabırsızlık gösterme! İndiği zaman senin vadine… Muhammed b. Sad dedi ki: Ebu Nuaymın dışında, [diğer raviler] bu senetle gelen rivayette Ali b. Ebu Talibin şu sözünü de ilave ettiler: Allaha yemin olsun ki bu, ümmi Peygamberin bana verdiği bir sözdür. Bize Ebu Üsame Hammad b. Üsame, Yezid b. İbrahimden, o da Muhammed b. Sirinden Ali b. Ebu Talibin Muradiye şöyle dediğini haber verdi: Ben ona ihsanda bulunmak istiyorum, o ise beni öldürmeyi. Murad aşiretinden dostuna karşı, çağır seni mazur göstereni. Bize İsmail b. İbrahim b. Uleyye, Umare b. Ebu Hafsadan Ebu Miclezin şöyle dediğini nakletti: Mescitte namaz kılarken Aliye Murad kabilesinden bir adam geldi ve ona, “Kendine mukayyet ol! Çünkü Murad kabilesinden bazı kişiler seni öldürmek istiyor.” dedi. Bu söz üzerine Ali şöyle dedi: “Her kişinin yanında onu kaderinde olmayan [felaketlerden] koruyan iki melek vardır. Kader geldiği zaman insanı onunla baş başa bırakırlar. Gerçekten ecel [insana verilen ömür müddeti] sağlam bir kalkandır.” Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize Hişam b. Hassan, Muhammedden, o da Ubeydeden Alinin şöyle dediğini nakletti: “Sizin en şerlinizin gelip beni öldürmesine ne mani oluyor? Ey Allahım! Ben onlardan bıktım, onlar da benden bıktı. Onları benden kurtar, beni de onlardan kurtar!” Bize Veki b. el-Cerrah haber verdi; dedi ki: Bize el-Ameş, Salim b. Ebül-Caddan Abdullah b. Sebin şöyle dediğini haber verdi. Alinin şöyle konuştuğunu duydum: “Bu, şundan dolayı boyanacaktır. Bu en şerliden beklenen şeydir.” Dediler ki: “Ey Müminlerin Emiri! O şahsı bize söyle, kökünü kazıyalım!” Dedi ki: “O takdirde Allaha yemin olsun ki, bana [kısasa] karşılık katilimden başkasını öldürürsünüz.” Bunun üzerine, “Bize halife tayin et.” dediler. Cevaben “Hayır, ama Allah Resulünün sizi kendisiyle baş başa bıraktığı duruma terk ediyorum.” dedi. “Rabbine kavuştuğun zaman ona ne diyeceksin?” diye sorduklarında ise şöyle dedi: “Ey Allahım! Onlarla seni baş başa bıraktım. Dilersen onları ıslah edersin, dilersen fitne ve fesat içinde bırakırsın.” derim. Bize Ubeydullah b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize İsrail, Sinan b. Habibden, o da Nübel bt. Bedrden, o da eşinden şu haberi nakletti: “Aliyi şöyle konuşurken duydum: Mutlaka bu, şununla boyanacaktır. Sakalının başından [akacak kan ile boyanmasını] kast ediyordu.” Bize Abdullah b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize Musa b. Ubeyde, Ebu Bekir b. Ubeydullah b. Enesden veya Eyyub b. Halidden ya da her ikisinden haber verdi. [Dediler ki:] Bize Ubeydullah, Peygamberin Aliye şöyle dediğini haber verdi: “Ey Ali! Öncekilerin ve sonrakilerin en şerlisi kimdir? Ali, Allah ve Resulü daha iyi bilir. dedi. Peygamber, Öncekilerin en şerlisi [Salihin ] devesini boğazlayan kişidir. Sonrakilerin en şerlisi ise seni yaralayandır ey Ali! dedi ve yara alacağı yeri gösterdi.” Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Süleyman b. Kasım es-Sekafi haber verdi; dedi ki: Annem, Alinin cariyesi Ümmü Caferin kendisine şunları anlattığını söyledi: “Ben onun ellerine su döküyordum. Birden başını kaldırdı. Sakalını tuttu ve burnuna doğru yukarı kaldırarak dedi ki: Yazık sana, kanla boyanacaksın. Ümmü Cafer, Cuma günü yaralandı. dedi.” Bize Halid b. Mahled ve Muhammed b. es-Salt haber verdi; dediler ki: Bize er-Rebi b. el-Münzir, babasından naklen İbnül-Hanefiyyenin şöyle dediğini haber verdi: Ben, Hasan ve Hüseyn hamamda oturuyorken yanımıza İbn Mülcem geldi. O geldiğinde sanki Hasan ve Hüseyn ondan işkillendiler ve dediler ki: “Ne cüretle bizim yanımıza geldin?” Onlara, “Bırakın onu, ömrüme yemin olsun ki, size yapmak istediği şey bundan daha utanç vericidir.” dedim. İbn Mülcem esir olarak getirildiğinde İbnül-Hanefiyye şöyle dedi: “Ben onu bugün, hamamda yanımıza geldiği günden daha fazla tanımıyorum.” Ali dedi ki: “O esirdir, onu güzelce ağırlayın, misafirperverlikte kusur etmeyin. Sağ kalırsam onu öldürürüm veya affederim. Şayet ölürsem beni öldürmesine kısas olarak siz de onu öldürün. Aşırı gitmeyin, Allahaşırı gidenleri sevmez.” Bize Cerir, Muğireden haber verdi. O, İbn Abbasın mevlası Küsemden şu rivayeti nakletti: Ali, vasiyetinde şöyle yazdı: “İki oğlumdan en büyüğüne! Midesine ve namusuna saldırmaksızın (onu cezalandırın.)” [Dediler ki:] Haricilerden üç kişi ortaya çıktı: 1- Abdurrahman b. Mülcem el-Muradi ki o Himyerden olup Murad kabilesinden sayılır ve Kinde kabilesinden Cebeleoğullarının anlaşmalısıdır. 2- el-Bürek b. Abdullah et-Temimi 3- Amr b. Bükeyr et-Temimi Bunlar Mekkede toplandılar. Şu üç kişiyi öldürüp insanları onlardan kurtarmak üzere sözleşip akit yaptılar: 1- Ali b. Ebu Talib 2-Muaviye b. Ebu Süfyan 3- Amr b. el-as Abdurrahman b. Mülcem, “Ali b. Ebu Talib bana aittir.” dedi. Bürek, “Muaviye de bana!” dedi. Amr b. Bükeyr, “Amr b. el-ası da ben haklarım.” dedi. Bu karar üzerine sözleşip akit yaptılar. Hiçbiri kendisinin belirlediği kişiyi öldürmedikçe ya da kendisi ölmedikçe bundan vazgeçmeyeceklerine dair kesin söz verdiler. Ramazanın 17. gecesinde buluşmak üzere aralarında sözleştiler. Sonra onlardan her biri öldürmeye ahdettiği kişinin olduğu bölgeye doğru harekete geçti. Abdurrahman b. Mülcem, Kufeye geldi ve Harici dostlarıyla buluştu. Yapmak istediği [suikastı] onlardan gizledi. Birbirlerini ziyaret ediyorlardı. Bir gün Teymür-Rebabdan bir grubu ziyaret etti. Onların arasında Katam bt. Şicne b. Adi b. amir b. Avf b. Salebe b. Sad b. Zühl b. Teymür-Rebab denilen bir kadını gördü. Ali, Nehrevan gününde bu kadının babasını ve kardeşini öldürmüştü. Abdurrahman b. Mülcem kadını beğendi ve ona evlenme teklif etti. Kadın, “Bana muayyen bir mihr takdim etmeden asla seninle evlenmem.”dedi. O da, “Benden ne istersen onu sana veririm.” dedi. Kadın, “Üç bin dinar ve Ali b. Ebu Talibin öldürülmesi.” dedi. Abdurrahman b. Mülcem, “Allaha yemin olsun ki, beni bu yöreye getiren sebep, Ali b. Ebu Talibi öldürmekten başka bir şey değildir. Sana istediğini getireceğim.” dedi. Abdurrahman b. Mülcem, Şebib b. Becere el-Eşcai ile buluştu. Ona yapmak istediğini anlattı ve onu kendisiyle beraber davranmaya çağırdı. O da bunu kabul etti. Abdurrahman b. Mülcem, sabahında Aliyi öldürmeye karar verdiği geceyi, mescidinde el-Eşas b. Kays el-Kindi ile şafak sökünceye kadar gizli planlar yaparak geçirdi. Eşas ona, “Sabah seni aydınlattı, kalk artık!” dedi. Abdurrahman b. Mülcem ile Şebib b. Becere kalkıp kılıçlarını aldılar. Sonra gelip Alinin çıkacağı kapının karşısında oturdular. Hasan b. Ali anlatıyor: Şafakta ona [ Aliye] geldim, yanına oturdum. Dedi ki: “Bu geceyi ev halkının en uyanık [veya üzerine en çok ağırlık çöküp de oturduğu yerden kalkamayan] kişisi olarak geçirdim. Otururken [bir ara] gözlerimin kapanmasına mani olamadım [ve uyukladım]. Allah Resulünün silüeti karşımda belirdi. “Ey Allahın Resulü! Ümmetinden gördüğüm bu eğrilik ve aşırı husumet de nedir?” dedim. Bana, “Onlara beddua et!” dedi. Ben de, “Ey Allahım! Bana onların yerine onlardan daha hayırlı olanları, onlara da benim yerime benden daha kötü birini ver.” dedim. Bu konuşma üzerine müezzin İbn en-Nebbah içeri girdi ve Namaz! dedi. Elinden tuttum, kalktı. İbn en-Nebbah önünde, ben arkasında iken o [Ali] aramızda yürüyordu. Kapıdan çıkınca, “Ey insanlar! Namaz, namaz!” diye bağırdı. Her gün böyle yapar, kamçısını yanına [alarak] çıkar ve halkı uyandırırdı. Derken karşısına hemen iki adam çıkıverdi. Bu olaya şahit olanların bir kısmı [bundan sonra olanları] şöyle anlatıyor: Kılıcın parıltısını gördüm ve birinin şöyle dediğini duydum: “Hüküm sadece Allaha aittir, ey Ali! Sana değil.” Sonra ikinci bir kılıç gördüm. İkisi beraberce vurdular. Abdurrahman b. Mülcemin kılıcı, onun alnından başının yan tarafına doğru isabet etti ve dimağına [başın arka kısmına veya beynine] kadar ulaştı. Şebibin kılıcı ise [kapının] kemerine isabet etti. Alinin, “Adam sizi atlatmasın!” dediğini duydum. Halk onları her taraftan kuşattı. Şebibe gelince, o kayboldu. Abdurrahman b. Mülcem yakalandı ve Alinin huzuruna getirildi. Ali, “Ona güzel yemek, yumuşak yatak verin. Şayet yaşarsam kendi kanımda öncelikle ben hak sahibiyim. Bu hak af ya da [yaralama için yapılacak] kısastır. Şayet ölürsem, onu benim ardımdan [Ahirete] gönderin, onunla alemlerin Rabbinin huzurunda hesaplaşırım.” Ümmü Külsum bt. Ali, ona “Ey Allahın düşmanı! Müminlerin emirini öldürdün!” dedi. Abdurrahman b. Mülcem, “Ben sadece senin babanı öldürdüm.” dedi. Ümmü Külsum, “Allaha yemin olsun ki, ben Müminlerin Emirine bir zarar gelmemesini ümit ediyorum.” dedi. İbn Mülcem, “Öyleyse niye ağlıyorsun?” dedi. Sonra kılıcını kast ederek, “Ona bir aydır zehir sürüyorum. Şayet [o kılıç] beni yalancı çıkarırsa, Allah onu kahretsin, mahvetsin!” dedi. el-Eşas b. Kays, Alinin saldırıya uğradığı günün sabahında oğlu Kays b. el-Eşası, “Ey sevgili oğlum! Bak, müminlerin emiri nasıl oldu?” diyerek gönderdi. O da gitti, ona baktı, sonra dönüp şöyle dedi: “Onun iki gözünü başının içine girmiş olarak gördüm.” Eşas, “Kabenin Rabbine yemin olsun ki, dimağı yerinden fırlamış insanın iki gözünü [gördün, öyle mi?]” [Ravi devamla şöyle dedi:] Ali, Cuma ve Cumartesi günü yaşadı, hicretin 40. senesinde, Ramazan ayının bitimine 11 gece kala Pazartesi gecesi vefat etti. Onu Hasan, Hüseyn ve Abdullah b. Cafer yıkadı. İçinde gömlek olmayan üç kefenlik elbiseyle kefenlendi. Bize Veki b. el-Cerrah, Yahya b. Müslim Ebüd-Dahhaktan rivayet etti. O da asım b. Küleybden, babasının şöyle dediğini rivayet etti. Ayrıca bize Abdullah b. Nümeyr, Müseylimeoğullarından bir adam olan Abdüsselamdan rivayet etti. O, Beyandan amir eş-Şabinin şöyle dediğini nakletti. Yine bize Abdullah b. Nümeyr, Süfyandan; O, Ebu Ravktan, o da bir adamdan nakletti. Ayrıca bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Halid b. İlyas, İsmail b. Amr b. Said b. el-asım şöyle dediğini nakletti. Yine bize Şebabe b. Sevvar el-Fezari haber verdi; dedi ki: Bize Kays b. er-Rebi, Beyandan; o da eşŞabiden şu rivayeti nakletti: Hasan b. Ali, Ali b. Ebu Talibin cenaze namazını kıldırdı. Namazda dört tekbir aldı. Ali, Kufede insanlar sabah namazından ayrılmadan önce Kinde kapılarının bitişiğinde olan meydandaki cemaat mescidinin yanına defnedildi. Hasan b. Ali, onun defin işini bitirip ayrılınca, insanları kendisine biat etmeye çağırdı, onlar da biat ettiler. Alinin hilafeti dört sene dokuz ay sürdü. Bize el-Fadl b. Dükeyn, Şerikten; o da Ebu İshaktan şu rivayeti nakletti: Ali 63 yaşında iken vefat etti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Ali b. Ömer ve Ebu Bekir b. Ebu Sebre, Abdullah b. Muhammed b. Akilin şöyle dediğini naklettiler. Muhammed b. el-Hanefiyyeyi, hicri 81. sene girdiğinde Sel yılında şöyle söylenirken duydum: “Bu benim 65. yaşımdır. Babamın yaşını geçtim.” Dedim ki: “O, (Allah ona rahmet eylesin) öldürüldüğü zaman kaç yaşındaydı?” Dedi ki: “63 yaşındaydı.” Muhammed b. Ömer dedi ki: Bu, bize göre sağlam olan bir rivayettir. Bize Muhammed b. Rebia el-Kilabi, Talk el-Amadan; o da ninesinden şu rivayeti nakletti: Ben, Ümmü Külsum b. Ali ile beraber Ali için ağıt yakıyorduk. Bize Abdullah b. Nümeyr ve Ubeydullah b. Musa, İsmail b. Halidden; oda Ebu İshaktan, Hübeyre b. Yerimin şöyle dediğini nakletti: Hasan b. Aliyi kalkıp insanlara hitap ederken duydum. O, şöyle diyordu: “Ey insanlar! Siz dün, ne öncekilerin kendisini geçebileceği, ne de sonrakilerin ona yetişebileceği bir insanı kaybettiniz. Allah Resulü , onu gönderilecek yere gönderir ve bayrağı ona verirdi. O da Allah kendisine fethi müyesser etmeden dönmezdi. Cebrail onun sağında, Mikail ise solunda idi. Ne çil çil sarı altınlar, ne de ak ak akçeler bıraktı. Sadece atıyyesinden geriye kalan 700 dirhem… O parayla bir hizmetçi satın almak istiyordu.” Bize Abdullah b. Nümeyr, el-Eclahdan; o da, Ebu İshaktan Hübeyre b. Yerimin şöyle dediğini nakletti: Ali b. Ebu Talib vefat ettiğinde Hasan b. Ali kalkıp minbere çıkarak şöyle dedi: “Geçtiğimiz gece, ne öncekilerin kendisini geçebileceği, ne de sonrakilerin ona yetişebileceği bir insan ruhunu teslim etti. Allah Resulü onu gönderilecek yere gönderirdi. Cebrail onu sağından, Mikail de solundan kollardı. Allah kendisine fethi müyesser etmeden dönmezdi. Sadece 700 dirhem bıraktı. O parayla bir hizmetçi satın almak istiyordu. Meryem oğlu İsanın [semaya] yükseltildiği gece olan Ramazanın 27. gecesinde ruhunu teslim etti.” Bize Ebu Muaviye ed-Darir, Haccacdan, o da Ebu İshaktan Amr b. el-Asammın şöyle dediğini nakletti: Hasan b. Aliye, “Ebül-Hasan Alinin taraftarları olan kişiler, onun Dabbetül Arz olduğunu ve kıyametten önce diriltileceğini iddia ediyorlar.” denildi. Bunun üzerine Hasan şöyle dedi: “Yalan söylüyorlar, onlar onun taraftarı değil düşmanlarıdır. Şayet biz böyle bir şey bilseydik onun mirasını taksim etmez, eşlerini evlendirmezdik.” İbn Sad dedi ki: [Ebu İshak], Amr b. el-Asammın böyle dediğini rivayet etti. Bize Esbat b. Muhammed, Mutarriftan; o da Ebu İshaktan Amr b. el-Asammın şöyle dediğini nakletti: Hasan b. Ali, Amr b. Hureysin evinde iken onun yanına vardım ve dedim ki: “Bir kısım insanlar Ali kıyamet gününden önce geri dönecek diyorlar.” Güldü ve “Şayet biz böyle bir şey bilseydik onun eşlerini evlendirmez, mirasını taksim etmezdik.” dedi. [Dediler ki:] Ali, -Allahın rızası, rahmeti ve bereketi onun üzerine olsun!- vefat ettiğinde Abdurrahman b. Mülcem hapisteydi. Definden sonra Hasan b. Ali, [bir adam] göndererek onu kısas yoluyla öldürmek üzere hapisten çıkarttı. İnsanlar toplandı. Onu, neft (yanıcı sıvı madde), hasır ve ateşle birlikte getirdiler. “Onu yakalım” dediler. Abdullah b. Cafer, Hüseyn b. Ali ve Muhammed b. el-Hanefiyye, “Onu bize bırakın ki, onunla yüreklerimize su serpelim.” diyerek [bu cezaya karşı çıktılar]. Abdullah b. Cafer, onun ellerini ve ayaklarını kesti. O, sızlanmadı ve konuşmadı. Kızgın mismar (büyük çivi) ile gözlerine mil çekti. Yine sızlanmadı ve şöyle demeye başladı: “Gerçekten sen amcanın gözlerine keskin ve acı veren sürme çekme aleti ile mil çekiyorsun.” Sonra “Yaratan rabbinin adıyla oku. O, insanı alaktan (rahim duvarına tutunan döllenmiş yumurtadan) yarattı.” mealindeki ayetleri okudu. Gözleri aka aka, surenin sonuna kadar hepsini okudu. Daha sonra [dilini çıkarmasını] emretti. Kesilmesi için dili tutulunca sızlandı. Ona “Ey Allahın düşmanı! Senin ellerini, ayaklarını kestik ve kızgın mismar ile gözlerini oyduk, hiç sızlanmadın. Biz diline el atınca neden sızlandın?” denildi. “Sızlanmam bundan dolayı değil. Sadece Allahı zikretmeden dünyadan ayrılmayı çirkin gördüğümdendir.” dedi. Onun dilini kestiler. Sonra kamıştan yapılmış bir hurma sepetine koyup yaktılar. Abbas b. Ali o gün daha küçüktü. Henüz büluğa ermemişti. Abdurrahman b. Mülcem, esmer, güzel yüzlü, kulak memeleriyle saçlarının arası ayrık birisiydi. Alnında secde izi vardı. [Dediler ki:] Alinin şehit edilmesiyle birlikte Süfyan b. Ümeyye b. Ebu Süfyan b. Ümeyye b. Abdüşems Hicaza gitti. Bu haberi Ayşeye duyurunca o şöyle dedi: O asasını attı ve evde ikamet etti. Dönüşle yolcunun gözünün aydın olması gibi…