"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Galib b. Abdullah el-Leysinin el-Kedid Bölgesindeki Beni el-Mülevvihe Karşı Seriyyesi

Sonra Resulallahın hicretinin 8. yılı Safer ayında Galib b. Abdullah, el-Kedid bölgesinde bulunan el-Leysten olan Beni el-Mülevvih kabilesine karşı seriyyesi meydana geldi. Bize Abdullah b. Amr Ebu Mamer haber verdi; dedi ki: Bize Abdülvaris b. Said haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. İshak haber verdi. O Yakup b. Utbeden, o Müslim b. Abdullah el- Cüheniden, o da Cündeb b. Mekis el-Cüheniden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah Beni Kelb b. Avf kabilesinden Galib b. Abdullah el- Leysiyi bir seriyye ile gönderdi. Onlar için bir yazı yazdı ve onlara el- Kedidde bulunan Beni Leysten olan Beni el-Mülevvihe saldırmalarını emretti. [Dedi ki:] Yola çıktık, Kudeyde vardığımızda orada el-Haris b. el-Barsa el-Leysi ile karşılaştık. Onu yakaladık. Bize “Ben Müslüman olmaya geldim. Resulallaha gidiyorum.” dedi. Biz de ona, “Eğer Müslüman isen, seni bir gece bir gün bağlamamız sana zarar vermez. Müslüman değilsen senden emin olmamız lazım.” dedik. Onu bağladık ve başına içimizden ufak-tefek siyahi bir adam bıraktık. Ona “Eğer kaçmak ister ve direnirse onun kellesini uçur.” dedik. Akşam güneş battığında el-Kedide varıncaya kadar yola devam ettik. Vadinin kenarında pusu kurduk. Beni arkadaşlarım gözcü olarak gönderdiler. Gidip onları yukarıdan görebileceğim yüksek bir yere çıktım. Tam tepeye çıkınca yüzü koyun uzandım ve onları gözetlemeye başladım. Onları gözetlerken bir adamın çadırından çıkarak hanımına, “Bu dağ başında daha önce görmediğim bir karartı görüyorum. Ev eşyalarına bak belki köpekler bir şey alıp götürmüştür.” dedi. Kadın eşyalarına baktı ve kocasına, “Vallahi eşyalarımdan giden bir şey yok.” dedi. Sonra karısına, “Bana okumu ve yayımı uzat.” dedi. Kadın adama yayını ve iki ok uzattı. Adam, bana bir ok attı, tam iki kaşımın arasına isabet etti. Hemen onu çektim ve yerimde kıpırdamadan durdum. Sonra bir ok daha attı, omzuma isabet etti. Yerimden yine kıpırdamadan oku çıkardım. Sonra adam karısına, “Vallahi bir casus olsaydı deprenirdi. Vallahi iki okum da ona isabet etti. Babasız kalasıca! Sabah olunca git (attığım okları) al gel köpekler onları kemirmesin.” dedi. Sonra içeri girdi. Deve ve koyunları çıktı. Sonra sütlerini sağdılar ve geri dönüp istirahata çekildiler. Onlar yatınca onlara saldırdık. Koyun ve develerini önümüze katıp geri çekildik. Kendi içlerinde imdat çağrıları yükseldi. Öyle çoklardı ki, gücümüzün onlara yetmesi mümkün değildi. Hayvanları önümüze katıp yürümeye başladık. İbnül-Barsa ve yanındaki arkadaşımıza uğradık. Onları alarak yola devam ettik. Düşman öyle yaklaştı ki, aramızda sadece vadi kalmıştı. Bu sırada, vadi coştu ve her iki yakasına kadar su yükseldi. Vallahi o gün ne yağmur, ne de bulut görmüştük. Vadi öyle doluydu ki hiçbir kimse geçemezdi. Biz develeri önümüze katıp götürürken onlar bize bakıyorlardı. Ravi hadiseyi böyle anlattı. Muhammed b. Ömerin rivayetinde dedi ki: Develeri “Müşellel” vadisinin kenarından önümüze katıp götürdük. Biz, yetişmeyecekleri kadar uzaklaştık. [Dedi ki:] Müslümanlardan birinin şu recezini unutamam: Ey develer! Şu altın başlı bol yeşil otları bırakıp, Kaybolmanıza Ebul-Kasım razı değil. Muhammed b. Ömer rivayetinde şu fazlalık vardır: Bu söz yalan söylemeyen, doğru sözlü birinindir. On küsur kişiydiler. Abdülvaris şöyle dedi: Bana bunu bir adam Muhammed b. İshaktan rivayet etti. Ona da Eslemden bir adam anlatmış. O günkü parolalarının “Öldür! Öldür!” olduğunu söylemiş.