Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Muhammed b. Yahya b. Sehl anlattı. O babasından, o dedesinden, o da Ebu Bürde b. Niyardan nakletti. [Dedi ki:] Bize ayrıca Üsame b. Zeyd el-Leysi haber verdi. O Ubade b. el-Velid b. Ubade b. es-Samitten, o da Ubade b. es-Samitten nakletti. [Dedi ki:] Bana ayrıca Abdullah b. Yezid anlattı. O Ebül-Beddah b. asımdan, o Abdurrahman b. Uveym b. Saideden, o da babasından rivayet etti. [Dedi ki:] Bana ayrıca Ubeyd b. Yahya anlattı. O da Muaz b. Rifaadan rivayet etti. [Dedi ki:] Bana ayrıca İbn Ebu Habibe anlattı. O Davud b. el-Husayndan, o da Ebu Süfyandan rivayet etti. [Dedi ki:] Bana ayrıca İbu Ebu Sebre anlattı. O el-Haris b. el-Fadldan, o da Süfyan b. Ebül-Avcadan rivayet etti. [Dedi ki:] Bana ayrıca Muhammed b. Salih anlattı. O da asım b. Amr b. Katadeden ve Yezid b. Rumandan rivayet etti. Sözleri birbirine eklendi; dediler ki: Hac mevsimi geldiğinde, Medinedeki Resulallahın Ashabı, hac ibadetini yapmak üzere birbirlerine randevu vermeye ve Resulallaha verdikleri sözü yerine getirmeye başladılar. O zaman İslam Medinede açıkça konuşuluyordu. Medineden, yetmiş bir veya yetmiş iki kişi olarak Evs ve Hazrecin çardaklarından çıktılar; onlar da 500 kişi idiler. Nihayet Mekkeye, Resulallahın yanına vardılar ve selam verdiler. Resulallah onlarla Teşrik günlerinin (bayram günlerinin) ortasında, ilk nefrin (kaçışın) yapıldığı günde Minada buluşmayı vaat etti. Ayakların dinlendiği, Akabenin aşağısından Mescid-i Harama doğru inişe başladıkları zaman sağ vadide Resulallah ile buluşacaklardı. Resulallah onlara, kimseyi beklememelerini ve uykuda olan hiç kimseyi de uyandırmamalarını emretti. [Dedi ki:] Medineliler yorgunluk geçtikten sonra çıktılar, birer ikişer sıvışıp gittiler. Ancak Resulallah onlardan önce oraya intikal etmişti. Resulallahın yanında Abbas b. Abdülmuttalib vardı; ondan başka kimse yoktu. Resulallahı ilk gören Rafi b. Malik ez-Züraki idi. Sonra yetmiş kişi geldiler. Onlarla birlikte iki kadın da vardı. Esad b. Zürare dedi ki: “İlk konuşan Abbas b. Abdülmuttalib idi.” Abbas şöyle dedi: “Ey Hazrec cemaati! Siz Muhammedi davet ettiğiniz şeye dile getirdiniz. Ancak Muhammed, aşiretinin en şereflisidir. Vallahi, bizden ona inananlar onu korurlar; ona inanmayanlar da nesep ve şereften ötürü onu korurlar. Bilirsiniz ki, Muhammed sizin dışınızdaki herkesi reddetmiştir. Eğer Arapların hep beraber size bir tek yaydan ok atması gibi yapacağı düşmanlığına karşı, savaş için güç, kuvvet, basiret ve istiklal sahibiyseniz istişarenizi yapıp görüşlerinizi açıkça belirtin ve aranızda yapacağınız bir meşveret ve toplantı olmadan dağılmayın. Muhakkak ki, sözlerin en güzeli en doğru olanıdır.” Bunun üzerine el-Bera b. Marur, “Senin dediklerini işittik. Eğer içimizde senin dediğinin dışında bir şey olsaydı söylerdik; fakat bizler sözümüzde durmayı, doğruluğu ve Resulallahın uğrunda canımızı feda etmeyi istiyoruz.” dedi. [Dedi ki:] Resulallah onlara Kuran okudu. Sonra onları Allaha davet etti ve onları İslama teşvik ederek toplanmalarının amaçlarını anlattı. Bunun üzerine el-Bera b. Marur Resulallaha iman ve tasdik ile cevap verdi. Sonra: “Ya Resulallah! Biz biat ettik. Biz de istişare ehliyiz; bunu büyüklerimizden miras aldık.” dedi. [Denilir ki:] Resulallahın davetine ilk icabet eden, ilk konuşan ve onu ilk tasdik eden kişi Ebül-Heysem b. et-Teyyihan idi. Medineli Ensar, “Biz Resulallahı malların telef olması ve eşrafın öldürülmesi pahasına bile olsa kabul ediyoruz.” dediler ve bağrışmaya başladılar. Resulallahın elinden tutan Abbas b. Abdülmuttalib, “Sesinizi yükseltmeyin, zira peşimizde casuslar var. Dişli (güçlü) olanlarınızı öne çıkarın. Kavmimizin sizinle ilgili sözlerini onlar yumuşatsınlar. Çünkü biz kavminizin size zarar vermesinden endişe ediyoruz. Ayrıca biat ettikten sonra yerlerinize dağılın.” dedi. Bunun ardından el-Bera b. Marur konuştu, Abbas b. Abdülmuttalib cevap verdi; sonra, “Elinizi verin ya Resulallah!” dedi. İlk olarak elini Resulallahın eli üzerine koyan el-Bera b. Marur idi. [Denilir ki:] İlk defa elini Resulallahın eli üzerine koyan Ebül- Heysem et-Teyyihan idi. Bazıları, Esad b. Zürare olduğunu söylediler. Sonra yetmiş kişinin tümü ellerini Resulallahın eli üzerine koydu ve ona biat ettiler. Bunun üzerine Resulallah , “Musa , Beni İsrailden on iki nakib (reis) almıştı. Hiç kimse kendi içinde Benim dışımda başka birinin alınması olabilir mi? diye düşünmesin. Cibril, benim için seçiyor.” dedi. Onları seçince de nakiblere, “Sizler başkasına kefilsiniz. Tıpkı Havarilerin İsa b. Meryeme kefil olmaları gibi. Ben de kavmime kefilim.” dedi. Onlar, “Evet!” dediler. İnsanlar biat edip iş tamamlanınca, Şeytan Akabede, duyulabilecek en yüksek sesiyle şöyle bağırdı: “Ey paslı kılıç sahipleri! Muhammedin ve yanındaki sabiilerin sizinle savaşmak üzere birleştiklerini biliyor musunuz?” Bunun üzerine Resulallah , “Bineklerinize doğru dağılın.” dedi. Abbas b. Ubade b. Nadle, “Ya Resulallah! Seni hak ile gönderene yemin ederim ki, arzu edersen Mina ehline kılıçlarımızla saldırırız.” dedi. O gece ondan başka kimsenin üzerinde kılıç yoktu. Resulallah , “Biz bununla emrolunmadık. Bineklerinize doğru dağılın.” dedi. Onlar da bineklerine doğru dağıldılar. Sabah olunca erkenden Kureyşin eşrafı ve ileri gelenleri onların yanına, hatta Ensarın bulunduğu vadiye girdiler. Dediler ki: “Ey Hazrec topluluğu! Duyduğumuza göre dün adamımızla bir araya gelmiş ve bizimle savaşmak üzere ona biat etmeye söz vermişsiniz. Vallahi, onunla aramızda savaş çıkaracak hiçbir Arap topluluğundan, sizden nefret edeceğimiz kadar nefret etmeyiz.” [Dedi ki:] Orada bulunan Hazrecli müşrikler çağrıldılar; onlar Allaha yemin ederek olanlardan haberdar olmadıklarını bildirdiler. İbn Übey ise “Bu, batıldır; bu, olamaz. Benim kavmim benden habersiz böyle bir şeye karar veremez. Eğer Yesribde olsaydım kavmim benimle istişare etmeden böyle bir şey yapmazdı.” demeye başladı. Kureyş onların yanından dönünce el-Bera b. Marur yola çıktı. Yecec vadisine gelerek Müslüman arkadaşlarıyla buluştu. Kureyş müşrikleri de her yerde onları aramaya başladı. Medine yollarını açık bırakmamaya ve Müslümanlar hakkında birleşmeye karar verdiler. Müşrikler Sad b. Ubadeye yetiştiler; bir kayışla ellerini boynuna bağladılar ve onu dövüp saçlarını çekmeye başladılar. Sadın saçları gür idi. Nihayet onu Mekkeye götürdüler. Mutim b. Adi ve el-Haris b. Ümeyye b. Abdüşems gelip onu ellerinden kurtardılar. Ensar Sad b. Ubadeyi kaybedince kendi aralarında geri dönüp onu almayı istişare ederken Sad çıkageldi. Bunun üzerine Ensar hep birlikte Medineye hareket etti.