"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Duaları kabul olanlar

Duaları kabul olanlar şunlardır: 1- Çaresiz ve muhtaç olanın duası, 2- Mazlumun duası, 3- Babanın duası. Ebu Hüreyrenin rivayet ettiği hadiste; “Üç dua muhakkak kabul olur. Bunlar; babanın duası, yolcunun duası ve mazlumun duasıdır” buyruldu. 5- Salih kimsenin duası, 6- İtaatkar evladın ana-babasına duası, 7- Yolcunun duası, 8- İftar vakti oruçlunun duası, 9- Müslümanın mümin kardeşine gıyabında yaptığı dua, (Böyle bir dua, riyadan uzak ve ihlasa daha yakındır.) 10- Başkasına zulmü kastederek veya akrabası ile alakayı kesmeye götüren bir şey ile dua edilmediği veya (Dua ettim de kabul olmadı) demediği müddetçe, bir kimsenin yaptığı dua kabul olur.

Kab-ül-Ahbar bildirdi ki: Musa zamanında büyük kuraklık ve kıtlık oldu. Musa İsrailoğulları ile üç gün duaya çıktığı halde duası kabul olmamıştı. Allah; “İçinizde koğuculuk yapan kimse olduğu müddetçe duanızı kabul etmem” buyurdu. Musa ; “O kimdir? ya Rabbi! Bize bildir de onu aramızdan çıkaralım” deyince, Allah; “Ya Musa, ben sizi koğuculuktan menederken kendim mi koğucu olayım?” diye vahy etti. Bunun üzerine Musa da; “Hepiniz koğuculuktan tevbe edin” buyurdu, ve hepsi tevbe ettikten sonra Allah onlara rahmetini verdi.

Süfyan-ı Sevri anlatıyor; “Beni İsrailde yedi sene yağmur yağmadı, kıtlıktan çöplüklerdeki leşleri yiyecek vaziyete düştüler. Bu vaziyette dağlara çıkarak Allaha dua ettiler, yalvardılar ve niyaz ettiler. Fakat Allah onların peygamberlerine şöyle vahyetti; “Eğer bana doğru yürümekten ayaklarınız dizlerinize kadar sürtülse, elleriniz semaya değecek gibi yüksek dağlara tırmansanız ve duadan dilleriniz de yorulsa, kul haklarını ödemedikçe, duanıza icabet etmem ve ağladığınıza acımam.” Bunun üzerine onlar kul haklarını ödediler ve birbirleriyle helalleştiler. Allah da rahmet ve bereketini üzerlerine saçtı. Malik bin Dinar da şöyle anlatıyor. Yine Beni İsrail, meydana gelen bir kuraklık sebebiyle duaya çıkmıştı. Allah peygamberlerine şöyle bildirdi: “Sen onlara haber ver, pis beden, haram ile dolmuş mide ve kana bulanmış eller ile karşıma çıkarak benden rahmet diliyorlar. Bu vaziyette rahmet şöyle dursun yalnız gadabımı ve benden uzaklığı kazanırlar. Bu hallerinden vazgeçsinler de onlara rahmetimi yağdırayım.”

Tabiinden olan Ebu Sıddık Naci anlatıyor: “Süleyman maiyetiyle yağmur duasına çıkmıştı. Yolda sırtüstü yatan ve ayakları havada bir karınca gördü. Karınca; “Allahım! Ben de senin yaratıklarından biriyim, senin rahmetine ve senin bana vereceğin rızka muhtacım. Sen bizi başkasının suçundan dolayı helak etme.” diye dua ediyordu. Bunu gören Süleyman ; “Geri dönelim, yağmur için gerekli dua yapılmıştır” dedi.”

Evzai anlatıyor: “Bir gün insanlar yağmur duasına çıkmıştı. Bilal bin Sad, Allaha hamd ü sena ettikten sonra; “Ey cemaat! Kusurlu olduğunuzu itiraf edersiniz değil mi?” diye sordu. Halk; “Evet, Allahaffetsin” dedi. Bunun üzerine Bilal bin Sad, cemaatiyle birlikte ellerini kaldırarak; “Allahım! Kusurlarımızı itiraf ederek huzuruna geldik. Mağfiretin, bizim gibi kusurunu itiraf edenleredir. Allahım! Sen bizi affet, bize merhamet et ve rahmetini bize indir” diye dua etti. Allah da rahmetini inzal buyurdu.

Malik bin Dinara “Allaha dua et, bize rahmet versin” dediklerinde; “Siz yağmurun geciktiğinden şikayet ediyorsunuz, ben ise bizim bu hal ve hareketlerimize göre üzerimize taş yağmasının gecikmiş olduğunu söylüyorum” dedi.

Rivayet olundu ki; Bir gün Îsa bir cemaat ile yağmur duası için sahraya çıktı. Orada cemaate dönerek; “Günah işleyen ve günahkar olanlar geri dönsün” buyurdu. Günahkar oldukları için herkes geri döndü. İçlerinde tek bir kişi kaldı. Îsa ona dönerek; “Sen hiç günah işlemedin mi?” diye sordu. Adamcağız; “Vallahi bir defa namaz kılarken (parmağıyla işaret ederek) şu gözüm oradan geçen bir kadına ilişti, namazı müteakip bu gözümü çıkardım. Bundan başka günah işlediğimi bilmiyorum” dedi. Bunun üzerine Îsa ; “O halde sen dua et de ben amin diyeyim” buyurdu.O da böyle yaptı ve yağmur yağdı.

İbrahim bin Edheme sordular ki: “Allah; “Ey kullarım, benden isteyiniz, kabul ederim, veririm.” (Mümin suresi 60) buyuruyor. Halbuki istiyoruz vermiyor? Cevaben buyurdular ki: “Allahı çağırırsınız Ona itaat etmezsiniz. Kuran-ı kerimi okursunuz, gösterdiği yolda gitmezsiniz. Cenab-ı Hakkın nimetlerinden faydalanırsınız, Ona şükretmezsiniz. Cennetin ibadet edenler için olduğunu bilirsiniz, hazırlıkta bulunmazsınız. Cehennemi asiler için yarattığını bilirsiniz, ondan sakınmazsınız. Babalarınızın, dedelerinizin ne olduklarını görür, ibret almazsınız. Ayıbınıza bakmayıp başkalarının ayıplarını araştırırsınız. Böyle olan kimseler, üzerine taş yağmadığına, yere batmadıklarına, gökten ateş yağmadığına şükretsinler. Daha ne isterler? Dualarının neticesi, yalnız bu olursa yetmez mi?”

Ata es-Sülemi diyor ki: “Kuraklık oldu ve yağmur duasına çıktık. Yolda Sadun el-Mecnunu gördüm, o da beni görünce; “Ey Ata, bugün insanların mezarlarından kalktıkları, dirilme günü mü, yoksa kıyamet günü müdür? Ne oluyor?” diye sordu. Ben; “Hayır yağmur duasına çıkıyoruz” dedim. Mecnun; “Günahkar ve dünyaya bağlı gönüllerle mi, yoksa Allaha yönelmiş gönüllerle mi çıkıyorsunuz?” diye sorunca, ben; “Hayır Allaha bağlanmış ve tevbekar kalplerle çıkıyoruz” dedim. Mecnun; “Ey Ata, sen o haktan ayrılanlara söyle, hak ve hakikatten ayrılmasınlar, zira Allah onları görüyor” dedi ve sonra gözlerini semaya dikerek; “Allahım! Memleketimi kullarının isyanıyla helak etme, gafillerin gözünden saklanan senin esma-i hüsnan ve gizli olan nimetlerine sığınarak memleketimi bereketlendirecek ve kullarını sulayacak bol rahmetini senden isterim, ey her şeye kadir olan Allahım!” diyerek dua etti. Ata devamla diyor ki; daha dua bitmemişti ki, gök gürledi, şimşek çaktı ve bardaktan dökülürcesine yağmur yağmaya başladı. Bunun üzerine bir köşeye çekilerek şöyle söyledi: “Zahid ve abidler ne güzel insanlardır. Zira onlar Mevlaları için yemeyi, içmeyi terkettiler. Allah sevgisinden gözlerine uyku gelmedi, geceler geçti, kendileri hala bidar yani uyanıktılar. Allaha kulluk onları her şeyden alıkoydu. Gafil insanlar onların mecnun olduğunu sanmışlardı.”

İbn-i Mübarek de hatıralarını şöyle anlatıyor; Şiddetli bir kıtlık ve kuraklık senesi idi. Medineye gittim, halk ile beraber yağmur duasına çıktık. Üzerinde adi ketenden iki elbise bulunan ve birini izar, diğerini de peştemal olarak kullanan siyahi bir genç, benim yanı başıma gelerek oturdu ve; “Allahım! Amellerimizin kötülüğü, günahlarımızın çokluğu senin katında yüzlerimizi kararttı, bizi terbiye etmek için rahmetini bizden kestin. Ey hilm ve vakar sahibi olan, ey kulları kendisinden iyilikten başka bir şey bilmeyen Allahımız, şu anda kullarına rahmetini yağdırmanı senden dilerim” diye dua etti. “Bu saatte bu saatte” derken gökyüzü bulandı ve her taraftan yağmur yağmaya başladı. İbn-i Mübarek şöyle devam ediyor; oradan ayrıldık. Fudaylın yanına gittim. Fudayl; “Ne oluyor, seni mahzun görüyorum?” dedi. Ben de hadiseyi kendisine anlattım ve siyahi delikanlının durumunu söyleyince, Fudayl bir ah çekerek yere düştü ve bayıldı.

Yine rivayet olundu ki; Ömer bin Hattab , Peygamberin amcası Abbasın da bulunduğu bir cemaatle yağmur duasına çıkmıştı. Ömer; “Allahım! Sevgili Habibin ve Onun amcası vasıtasıyla sana iltica ediyoruz. Sen bunların yüzü suyu hürmetine bize rahmetini yağdır” diye duasını bitirdikten sonra, Abbas elini kaldırarak; “Allahım! Semadan gelen her bela, günah sebebiyle gelir ve bu belayı tevbe kaldırır. Ben sevgili Habibinin amcası olduğum için halk benim vasıtamla sana müracaat ediyorlar. İşte günahkar olan bizler ellerimizi sana kaldırdık, boyunlarımızı tevbe ile karşında eğdik. Sen gayb olanı terketmeyen, beli kırılanı yalnız bırakmayan bir koruyucusun. İşte küçükler perişan, büyükler sefil oldu. Bu yüzden şikayet sesleri sana yükseldi. Sen aşikareyi de gizliyi de bilirsin. Allahım, kulların ümidleri kesilip helak olmadan onların imdadına yetiş. Zira senin rahmetinden ancak kafirler ümid keserler. Rahmetini yetiştir” diye dua etti. Duasını tamamlamadan dağlar gibi bulutlar gökyüzünü kapladı ve rahmet yağmaya başladı.