Lut kendisine peygamberliği bildirilmeden önce, amcası İbrahimle birlikte Şam bölgesinde bir müddet kaldı. Allah, İbrahime vahyedip; Lutu , Sedum ahalisine peygamber olarak göndermeyi dilediğini bildirdi. İbrahim , Allahın emrini, yeğeni Luta tebliğ edip; “Sedum şehrine git! O bölge halkını bir olan Allaha ibadet etmeye davet et. Allahın emirlerini bildir, yasaklarından sakındır” dedi.
Lutun peygamber olarak gönderildiği Sedum ahalisi (Lut kavmi), Kuran-ı kerimde; El-mütefikat (Alt-üst edilen yer) olarak bildirilen bölgede yaşarlardı. Bu bölge, bu günkü İsrail ile Ürdün devletleri arasında bulunan Lut gölü civarındaydı. Bu bölgede başta en büyükleri Sedum olmak üzere; Sud, Said, Duma ve amura adında beş şehir vardı. Bu şehirlerden Sedumun etrafı taş ve kurşundan surlarla çevrilmişti. Her bir şehirde sayısız insan yaşıyordu. Bu bölgede yaşayan insanlar; putlara tapıyorlar, yol kesip soygunculuk yapıyorlar ve o zamana kadar hiçbir kavim ve millet tarafından işlenmemiş, bugün en tehlikeli hastalıklardan aidsin baş sebeplerinden olduğu tespit ve ispat edilmiş olan livata (erkeğin erkeğe yaklaşması) çirkin ve iğrenç fiilini açıkta, herkesin içinde işliyorlardı. Adaletsizlik ve zulüm kol geziyor, zayıf insanlar eziliyor, fuhuş ve ahlaksızlık olan söz ve fiiller, herkesin içinde aleni olarak yapılıyordu.
Edeb ve haya tamamen yok olmuştu. Ayıp ve günah bilinen her şey topluluk içinde yapıldığı gibi, yapanlar daha çok itibar görüyorlardı. En kötüsü; bu yapılan çirkin ve iğrenç hareketlerden kimse kimseyi sakındırmıyor, bu hareketleri yapmayanlar ise, toplumun dışına itilip ayıplanıyordu.
İşte böylesine azgın bir kavim üzerine peygamber olarak gönderilen Lut , yürüyerek Sedum diyarına gitti. Sedum şehri, Nemrudun yakınlarından Sedum bin Harik isimli bir kral tarafından idare ediliyordu. Lut , Sedum şehrine varınca, çarşının ortasında durdu. Onları bir olan Allaha imana ve Ona ibadet etmeye davet etti. Yapmış oldukları sapıklıklardan ve kötü işlerden vazgeçtikleri takdirde, dünyada ve ahirette mesud ve huzurlu olacaklarını; kötülüklerine devamda ısrar ettikleri takdirde, dünyada ve ahirette şiddetli şekilde azab göreceklerini bildirdi. “Ey insanlar! Allahtan korkunuz ve Ona itaat ediniz. Putlara ibadet etmekten vaz geçiniz. Sizden önce hiç bir milletin yapmadığı kötü çirkin işleri bırakınız. Ben, Allahın size göndermiş olduğu peygamberiyim” dedi. Allah bu hususu, Kuran-ı kerimde mealen şöyle bildiriyor: “Allaha karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş emin ve güvenilir bir peygamberim. Artık Allahtan korkun ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, alemlerin Rabbine aittir. Siz, Rabbinizin sizin için yarattığı zevcelerinizi bırakıp da, insanların içinden erkeklere mi gidiyorsunuz? Hayır siz helalden harama tecavüz eden bir kavimsiniz dedi.” (Şuara suresi: 161-166)
Sedum şehri halkı bu davete uymadı. Lut ı yalanladılar. Onu dinlemediler. Nitekim Kuran-ı kerimde mealen; “Lut kavmi, resullerini yalanladılar” buyruldu. (Şuara suresi: 160) Lutun hiç kimseden çekinmeden insanları doğru yola daveti kendisine ulaştığı zaman, kral; “Onu bana getirin” dedi. Lut , amcası İbrahimi ateşe atan Nemrudun yakınlarından olan kralın yanına varınca, kral ona; “Sen kimsin? Seni kim gönderdi ve niçin geldin?” dedi. Kralın yanında bulunanlar; “Onun ismi Lutdur. Kavmini kötülüklerden sakındırmak, Allaha ibadet etmelerini bildirmek üzere peygamber olarak gönderilmiş” dediler. Kral bu hususları Lutdan da işitince, kalbine şüphe ve korku düştü. Lut a; “Ben kavmimin içinden bir kişiyim. Rabbinin emir ve yasaklarını onlara anlat, eğer kabul ederlerse ben de onlarla beraberim” dedi.
Lut , kralın yanından ayrıldıktan sonra, tekrar kavmini bir olan Allaha ibadet etmeye, isyan ve kötülüklerden sakındırmaya, Allahın azabıyla korkutmaya başladı. Doğru yoldan tamamen ayrılmış olan insanlara yaptıkları işlerin fenalığını ve çirkinliğini anlatıp, kötülüklerini yüzlerine vurdu. Lutun kavmine söyledikleri, Kuran-ı kerimde mealen şöyle bildirilmektedir: “Lut, kavmine, bu alemde sizden önce hiç kimsenin yapmadığı hayasızlığı mı yapıyorsunuz? Siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere varıyorsunuz. Doğrusu çok aşırı giden azgın bir kavimsiniz.” (Araf suresi: 80, 81)
“Siz, çirkin olduğunu bile bile o kötülüğü yapacak mısınız? Siz kadınları bırakıp da şehvetle erkeklere mi yanaşacaksınız? Gerçekten siz, cehaletle yaptığınız işin kötü akıbetini düşünmezsiniz.” (Neml suresi: 54, 55)
“Rabbinizin sizin için yarattığı zevcelerinizi terk edip, erkeklere meyletmekle, muhakkak siz azmış bir milletsiniz” (Şuara suresi: 165-166)
Lutun bütün bu sözlerine, onlara doğru yolu göstermek için gayretlerine, kavminin cevabı; onu ve inananlarını şehirlerinden kovmaya kalkışmak oldu. Onların kendi aralarında yaptıkları bu husustaki konuşmaları, ayet-i kerimede mealen şöyle haber verildi:
“Kavminin cevabı; “Çıkarın onları memleketinizden. Çünkü onlar, fazla temizlik yapan insanlardır demelerinden başka (bir şey) olmadı.” (Araf suresi: 82)
Aralarında konuşup karar aldılar. Lutu ve ona tabi olanları Sedum şehrinden çıkararak, kötülüklerine tam bir serbestiyet içerisinde devam etmeye karar verdiler. Luta varıp onu yurtlarından çıkarmakla tehdit ettiler. Bu husus, ayet-i kerimede mealen şöyle beyan buyuruldu: “Onlar, ya Lut! Eğer sen bizi bu amelimizden nehyetmekten vaz geçmezsen, elbette bizim diyarımızdan çıkarılırsın, dediler.” (Şuara suresi: 167)
Onların bu hareketlerine ve sözlerine karşı Lut ; “Ben sizin bu amelinize şiddetli buğz edenlerdenim” (Şuara suresi: 168) diye cevap verdi. Onları, Allahın azabı ile korkuttu. Onlar yine aldırış etmediler. Hatta alay edip; “Eğer doğru sözlü isen, Allahtan bizim için vad olunan azabı getir dediler.” (Ankebut suresi: 29) Yıllarca (bir rivayette 40 yıl) bıkıp, usanmadan kavmini ıslaha çalışan Lut , onların ıslah olacaklarından ümid kesip, şerlerinden Allaha sığındı. ayet-i kerimede buyrulduğu gibi; “Ya Rabbi! Bana ve ehlime, onların uğursuzluk ve azabından kurtuluş ver.” (Şuara suresi: 169) “Ya Rabbi! Bozguncular kavmi üzerine azab indirerek bana nusret ver” dedi.
Lut kavmi her geçen gün işi iyice azıttılar. Kötülüklerine kötülük eklediler. Lutun misafir kabul etmesini dışardan gelen gariplere sahip çıkmasını bile yasakladılar. Sedum kavminin bu isyan ve azgınlıklarından dolayı, yeryüzü bile dayanamayıp, Allaha iltica ederek üzüntüsünü arz etti. Allah yeryüzüne; “Ben halimim, bana isyan edenlere cezasını vermekte acele etmem. Takdir edilen zaman gelince de bir saat ileri ve geri bırakmam” buyurdu. Allah; inanmayıp, isyan edenlere, gereken cezayı vermek ve müminleri kurtarmak üzere üç melek vazifelendirdi. Bu melekler; Cebrail, İsrafil ve Azrail idi. Bir rivayete göre de Cebrailin beraberinde oniki melek vardı. Hepsi birlikte İbrahime vardılar. Kendi yaşı yüzonu, hanımının yaşı doksanı geçmiş olan İbrahime, Allahın emriyle İshakı müjdelediler. Meleklerle İbrahim arasındaki konuşmaların bundan sonrası, ayet-i kerimede mealen şöyle anlatılmaktadır: “İbrahim , meleklere; Ey Allahın elçileri! Sizin buraya teşrifinizden maksadınız nedir? Niçin geldiniz? dedi. Melekler; Biz günahkar bir kavmin (Lut kavminin) helak edilmesi için gönderildik. Onların üzerine ateşte pişirilmiş çamurdan taşlar atacağız. Rabbin indinde o haddi aşan mücrimler için her bir taşta, helaki takdir edilmiş olan şahsın ismi nakşolunmuştur dediler.” (Zariyat suresi: 31-34)
“Bu karye (Sedum) ahalisini helak edeceğiz. Onlar, çeşitli kötülüklerle küfür ve zulüm edicilerden oldular. İbrahim , meleklere; “Orada Lut vardır. O, zalimlerden değildir.” dedi. Melekler; Biz oradaki mümin ve kafirleri biliriz. Biz Luta ve ehline kurtuluş veririz. Ancak zevcesi, azaba dahil olanlardandır dediler.” (Ankebut suresi; 31-32)
“İbrahimden korku gidip müjde gelince, Lut kavmi hakkında bizim elçilerimizle mücadeleye (konuşmaya) başladı. Muhakkak İbrahimin hilmi, kalbinin yumuşaklığı ve intikamda teennisi onu mücadeleye sevketti. Zira insanlar için ah ve teessüfle, merhamet ederek Gaffara münacaat ediciydi. Melekler; Ey İbrahim! Bu mücadeleden vaz geç. Muhakkak bunların azabı, Rabbinin hükmüyle gelmiştir ve elbette gelip olacaktır. O azab, mücadele ve dua ile geri çevrilmez” dediler.” (Hud suresi: 74-76)
Melekler, İbrahim ın yanından ayrılıp, Sedum şehrine doğru yola çıktılar. Sedum şehrine öğle vakti parlak, güzel yüzlü delikanlılar şeklinde gelip, Lutu tarlada çalışırken buldular. Bir rivayette de akşam vakti geldiler. Şehrin dışında, Lut ın kızlarına rastladılar. Büyük kızı su dolduruyordu. Gelen topluluğu görünce; “Bu günahkar ve azgın kavmin arasına ne diye geldiniz? Bu şehirde sizi bir kişiden başka kimse misafir etmez. O da bu kavmin azgınlıklarına üzülüyor” dedi. Kızları, misafirleri olduğunu haber verince, Lut onların yanına gitti.
Lut bu güzel yüzlü gençleri görünce; “Siz benim bilmediğim kimselersiniz. Buraya niçin geldiniz?” diye sordu. Onlar da kendisinde misafir kalmak için geldiklerini söylediler. Lut onları reddetmedi. Ancak azgın ve sapıtmış olan kavminden, genç ve güzel yüzlü olan bu misafirlere bir zarar geleceği endişesiyle içi sıkıldı. Sonra onlara; “Nerden geldiniz?” diye sorunca, melekler; “Uzak yoldan geldik” dediler. Allah meleklere; Lut kavminin kötülükleriyle ilgili, Lut ın dört defa şahidlik etmesini beklemelerini emretmişti. Lut ; “Bu kavmin azgınlık ve sapıklıklarını biliyor musunuz?” dedi. Bu söz üzerine Cebrail diğer meleklere dönerek; “Bu birinci şahadetidir” dedi. Melekler, Lut a yönelip; “Ya Lut! Biz senin misafiriniz. Kavminin azgınlıkları nedir, anlat!” dediler. Lut; “Yeryüzünde bu belde ahalisinden daha azgın ve şerli bir kavim yoktur. Onlar livata ederler, Allah onlara lanet etsin” deyince, Cebrail diğer meleklere dönerek; “Bu ikinci şahadetidir” dedi.
Lut onlara; “Şurada karanlık bastırıncaya kadar oturunuz. Sonra şehre girersiniz ve sizin geldiğinizi kimse hissetmez. Çünkü, bu kavim çok azgındır. Allahın laneti onların üzerine olsun” dedi. Cebrail tekrar diğer meleklere yönelip; “Bu üçüncü şahadetidir” dedi. Bir müddet sonra Lut önde, onlar arkada yürüyerek, Lutun evine geldiler. Lut onları içeri alıp kapısını kilitledi. Daha sonra hanımını çağırıp, ona; “Bunlar benim misafirlerimdir. Onlar sebebiyle kalbime korku düştü. Bu hususu gizli tut, kimseye söyleme” diyerek tenbih etti. Karısı, bu hususu gizleyeceğine ve kimseye söylemeyeceğine söz vermesine rağmen, hıyanet ederek evlerinde misafir olduğunu kavmine haber verdi ve; “Ey kavmim! Lut, sizin yasaklamanıza rağmen evine erkek misafirler getirdi. Bizim evimizde şimdiye kadar hiç görmediğim güzel yüzlü genç kimseler vardır” dedi. Böylece Lutun evine misafir geldiğini öğrenen zalimler, bu haberi bir anda her tarafa yaydılar. Süratle toplanıp Lutun evine geldiler. Evin etrafını çevirdiler. Lutu dışarıya çağırıp, misafirlerini kendilerine teslim etmesini istediler. Misafirlere de kötü fiillerini yapmak istediklerini açıkça söylediler. Kavminin bu isteği karşısında, Lut ın içi sıkıldı, çok sıkıntıya düştü. Onlara nasihat etmeye çalıştı. Bu nasihatleri Kuran-ı kerimde mealen şöyle bildirilmektedir:
“Ey kavmim! Bunlar benim misafirlerimdir. Onlara karşı beni mahcub etmeyin. Allahtan korkun. Beni rezil etmeyin dedi.” (Hicr suresi: 68-69) Kavminden insaf bekliyordu. Fakat ümidleri boşa çıktı. “Kavmine dedi ki: İçinizde aklı başında kimse yok mudur?” (Hud suresi: 78) Bunun üzerine inadçı ve sapık kavmi ona; “Biz seni alemin işine karışmaktan (bizim bu gibi işlerimize müdahale etmekten) men etmemiş miydik? dediler.” (Hicr suresi: 70) Lut, misafirlerini korumak ve insanları bu çirkin kötülükten vazgeçirmek için; “Ey kavmim! İşte kızlarım, sizin için onlar daha temizdir, (imana gelip onları) nikahla alın dedi.” (Hud suresi: 78, Hicr suresi: 71) Ama Sedum ahalisi iyice kudurmuştu. Luta, mealen; “Senin kızlarınla bir işimiz olmadığını biliyorsun. Doğrusu bizim ne istediğimizi sen bilirsin dediler.” (Hud suresi: 79)
Lut bu azgın ve ahlaksız insanlara her türlü nasihati yaptı. Fakat kapıda toplanan halk bir türlü dağılmıyordu. Lut içi daralmış, çaresiz kalmıştı. Mealen; “Keşke size yetecek bir kuvvetim olsa, veya sağlam bir kaleye sığınabilseydim” (Hud suresi: 80) dedi ve ellerini semaya kaldırıp, onların şerrinden Allaha sığındı. Bu esnada Cebrail diğer meleklere dönüp; “Bu dördüncü şahadetidir” dedi.
Hazret-i Lutun bu kadar sıkılıp daraldığını gören melekler, ona meseleyi açtılar. Melek olduklarını bildirip, vazifelerini açıkladılar. Allah bu hususta Kuran-ı kerimde mealen şöyle buyurdu: “Ey Lut! Emin ol, biz senin Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana katiyen dokunamazlar.” (Hud suresi: 79) “Biz sana sadece şüphe edip durdukları azabı getirdik. Sana Hakkın emri ile geldik. Biz şüphesiz doğru söyleyenleriz.” (Hicr suresi: 63) “Korkma, üzülme! Doğrusu biz seni ve hanımın dışında kalan aileni kurtaracağız. Ancak hanımın azaba uğrayan ve helak olanlardandır. Bu belde halkının üzerine, yapmakta oldukları kötülükler sebebiyle gökten elbette bir azab indireceğiz.” (Ankebut suresi: 33-34) Melekler; “Ey Lut! Kapıyı aç ve geriye çekil! Korkma ve çekinme, gelsinler” dediler. Lut öyle yaptı. Kapıyı açtı, geriye çekildi. Azgınlar içeriye girdiler. Misafir olan melekleri elde etmeğe çalıştılar. Cebrail onlara kanadıyla vurunca, yüzleri siyahlaştı ve gözleri görmez oldu. Şaşkın şaşkın geriye kaçıştılar. Bu durum, Kuran-ı kerimin Kamer suresi 37. ayetinde mealen şöyle haber verildi: “Lutdan, kavmi, misafir melekleri istediler. Anadan doğma gibi kör oldular. İşte azabımı ve tehditlerimin akıbetini tadın dedik.”
Kalb gözleri mühürlenmiş azgın ve sapık insanlar bu azabdan da nasiplerini alamayıp, Lut a; “Ya Lut! Yarın sana yapacaklarımıza hazır ol!” diye tehdit ederek, neye uğradıklarını şaşırmış bir halde evlerine döndüler. Bütün bunlara rağmen; “Lut, evine sihirbaz ve büyücüler getirmiş” diyerek, imansızlıklarından vazgeçmediler. Bundan sonra Lutun nasıl hareket ettiği, Kuran-ı kerimde mealen şöyle bildirildi:
“Melekler, Luta; “Gecenin bir kısmında (sonunda) aileni (bu şehirden) yürüt. Sen de arkalarından git. Sizden hiçbir kimse arkasına bakmasın…” (Hicr suresi: 65) “Yalnız hanımın müstesna. Çünkü onlara (kavmine) isabet edecek azab, hiç şüphesiz ona da gelecektir. Onlara vad olunan helak zamanı sabah vaktidir. Sabah vakti de yakın değil mi?” dediler.” (Hud suresi: 81)
Lut , Allahın emrine uyarak kızlarını alıp, inananlarla birlikte şehirden çıktı. Lut ın hanımı Vahile, Sedum ahalisinden idi. Lut , birinci hanımının vefatından sonra onunla evlenmişti. Lut a dıştan inanıyor görünüp, kalbden teslim olmamıştı. Ayrıca misafirler (melekler) eve gelince de kavmine gidip; meleklerin Lut ın misafiri olduğunu haber vermiş ve hıyanet etmişti. Lut , kendine tabi olanlarla ve kızlarıyla birlikte yola çıkacakları sırada, karısı da onları görüp; “Nereye gidiyorsun?” diye sordu. Lut da olacakları haber verip; “Bunlar Rabbimin melekleridir. Bu kavmi ve bu şehirleri helak etmek üzere geldiler” dedi. Hanımı bir rivayete göre yola çıkmadan önce, bir rivayete göre de Lut la birlikte yola çıktıktan sonra, başına çamurdan pişirilmiş taş düşüp helak oldu. Bazı rivayetlerde ise hiç yola çıkmayıp azgın ve sapık olan Sedum ahalisiyle helak oldu denilmektedir.
Rivayet edildiğine göre, azab için bildirilen saat gelince, Cebrail bu şehirlerin altına kanadını yaydı. İsrafil şehirlerin etrafını topladı. Azrail da ruhlarını almak için hazırlandı. Nihayet sabah vakti olunca, Cebrail ; “Kafirlerin sabah vakti ne kötüdür”, İsrafil ; “Mücrimlerin sabahı ne kötüdür”, Azrail da; “Gafillerin sabahı ne kötüdür” diye nida ettiler. Cebrail , şehirlerin altını üstüne getirdi. O derece yükseldi ki, gök ehli olan melekler dediler ki: “Bu gazaba, uğrayanlar kimlerdir?” O meleklere; “Bunlar Lutun kavmidir” denildi. Nihayet Cebrail , altını üstüne getirdiği şehirleri Allahın emriyle yere bıraktı. O şehirlerin ahalisi üzerine, kime isabet edeceği belli olan, ateşte pişmiş taşlar yağdırıldı. O şehirler olduğu gibi yere batırıldı. O şehir ahalisinden olup, azabın geldiği sırada orada bulunmayanları, diğer memleketlere gidenleri de kendileri için işaretlenmiş taşlar, gidip buldu. Onları helak etti. Hatta o sırada Mekkede Harem-i şerifte bulunan bir kimsenin taşı, kırk gün başının üzerinde bekleyip, o mübarek yerden çıkınca helak ettiği de rivayet edilmiştir. Allah Kuran-ı kerimde onların şehirlerini “Mütefikat” olarak bildirdi. O bölge harab olup, cenab-ı Hakkın gadabının nişanesi olarak pis kokulu ve siyah bir su çıkıp göl oldu. O şehirler işlek yollar üzerinde hala durmaktadır. Bunda insanlar için ibret vardır. Allah Zariyat suresi 37. ayetinde mealen; “Can yakıcı azabdan korkanlar için o beldede bir işaret bıraktık” buyurarak, bu durumu haber verdi.
Bugün Sedum bölgesinin yerindeki göl, Lut gölü adıyla anılmaktadır. Bu, Filistinin doğusunda, Şeria nehrinin döküldüğü göldür. Ölü Deniz de denir. Kudüsün 24 km. doğusundaki Ürdün vadisinde bulunan gölün kuzeyden güneye uzunluğu 74 km. ve en fazla genişliği 16 km. dir. Deniz seviyesinden 369 m. daha aşağıda olan gölün, suyu kokuludur. Alan 930 km. olup, ortalama derinliği 300 metredir. En derin yeri ise 401 metredir. Bu durumu ile dünyada, sathı deniz seviyesinden en düşük su topluluğu hususiyetine sahiptir. Başlıca su kaynağı, Ürdün (Şeria) nehridir. Lut gölü dünyanın en tuzlu göllerindendir. Suyunda balık cinsi canlılar mevcut değildir. Çevresindeki taşlar üst üste olup, dibinde ve yüzünde toplanan zift sebebiyle suyu siyahtır. Allahın kudretinin, büyüklüğünün ve düşmanlarından intikam almasının işareti olarak, her devirde yaşayan insanlara büyük bir ibrettir. Allahın, peygamberlerine inanmayan ve yalanlayanlardan, azgınlık yapıp şehvetlerine uyanlardan ve kendisine isyan edenlerden intikam almasının bir delilidir. Tarihte ismi en çok zikredilen bu göle, her millet değişik isim vermiştir. Bunlardan en meşhur olan el-Bahr-ül-meyyit (ölü deniz) ismidir.