"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Nuh, kavminin iman etmesinden ümid kesiyor

Hazret-i Nuh, dörtyüzelli sene kadar uzun bir müddet kavmini imana davet etti ise de, ilk zamanda iman edenlerden başka kimse iman etmedi. Böyle bir kavmin insanlarının, bu daveti kabul edeceklerine artık imkan ve ihtimal yoktu. Çünkü o nasihat ettikçe bunların yumuşaması ve yapılan daveti kabul etmesi gerekirken, zaman ilerledikçe tam bunun tersi oluyor, onların saldırması, karşı koymaları daha da artıyordu. Demek ki bunlar, iman etmeyecek ve hidayete kavuşamayacaklardı. Çünkü hasmane tavırları hiç eksilmeden devam edip gidiyordu.

Hud suresinin 32-36. ayet-i kerimelerinde mealen buyruldu ki: (Nuhun kavminden olanlar, Nuha) dediler ki: “Ey Nuh! Sen bizimle çok mücadele ettin ve bu mücadelende de çok ileri gittin, (Senin bu mücadelen çok uzadı). Eğer sen sözünde, vadinde sadıklardan isen bize vadeylediğin azabı getir de görelim.” (Zira senin mücadele etmenin, nasihat verip durmanın bize bir tesiri yoktur. Bu sözleri üzerine) Nuh onlara dedi ki: “Allah dilerse (hemen veya takdir ettiği daha sonraki bir zamanda) azabı size getirir. Ama siz, (azabı def etmekle veya, azabdan kaçmakla) Onu azab etmekten aciz bırakıcı değilsiniz. Ben size nasihat etmek istesem bile, cenab-ı Hak dalalette kalmanızı dilemiş ise, nasihatim size fayda vermez. O Allah sizin Rabbinizdir (sizi yaratan Odur) ve siz Ona döndürüleceksiniz. Dönüşünüz Onadır. (O, size amelinizin karşılığını verir).”

(Nuh kavmi, bu vahyi Nuh kendisinden) uydurdu mu diyorlar. (Ey Nuh!) Sen onlara de ki: Eğer ben, (kendimden bir şey uydurup, sonra Allah bana böyle vahyetti diyerek,) Rabbime iftira etmiş isem bunun günahı benim boynumadır. Ama ben, sizin, iftira etti diyerek bana iftira, ettiğiniz suçtan, bu günahınızdan beriyim, uzağım.”

Nuh suresi 5-9. ayet-i kerimelerinde Nuhun Allaha şöyle münacatta bulunduğu bildirilmektedir: “Ya Rabbi! Ben gece-gündüz devamlı olarak, kavmimi, taat ve ibadete davet ettim. Benim davetim, ancak onların, iman ve taattan uzaklaşmalarını arttırdı. Senin, iman etmeleri sebebiyle onları mağfiret etmen için her ne zaman kendilerini imana davet ettimse, davetimi duymamak için parmaklarıyla kulaklarını tıkadılar. (Davetimi duymak istemediklerinden başka, yüzümü dahi görmemek için) elbiselerini başlarına örttüler. Küfür ve isyanlarında ısrar edip bana tabi olmaktan istikbar ettiler. (Çok kibirlenip, tabi olmaktan kaçındılar.) Sonra onları, aşikare olarak imana davet ettim. Daha sonra da, hem yüksek sesle, hem de her birini ayrı ayrı çağırarak, gizliden gizliye davetime devam ettim.”

Bilindiği gibi Nuh evvela gizli olarak davete başladı. Bu hal kavmine pek tesir etmedi. Bundan sonra açıktan açığa davetini sürdürdü. Bu da tesirli olmayınca davetini her iki şekilde de devam ettirdi. Yani hem gizli, hem de aşikare olarak insanları imana davet etti. Bu ayet-i kerime Nuhun davetinin; gizli, aşikare, hem gizli hem aşikare olmak üzere üç safhada yapıldığını bildiriyor. Açıktan açığa, aşikare olarak davette bulunmak; gizli davetten daha şiddetli ve daha tesirlidir. Hem aşikare, hem de gizli yapılan davet ve nasihat ise bundan da daha tesirlidir.