Allah; melekleri, insanları ve cinleri kendisine ibadet etmesi için yarattı. Kuran-ı kerimde, Zariyat suresi 56. ayetinde mealen; “İnsanları ve cinleri ancak beni bilip ibadet etmeleri için yarattım” buyuruluyor. İnsanlar topraktan, melekler nurdan, cinler de ateşten yaratılmıştır. Hicr suresi 27. ayetinde mealen; “ademden, önce cinlerin babası olan Canı ateşten yarattık” buyurdu. Şeytan da cin taifesindendir. Asıl adı iblis olan şeytanın bir adı da Azazildir. Cinlerin yaratılması, insanların yaratılmasından çok öncedir. Aralarında uzun devirler geçmiştir. İslam alimlerinden Muhyiddin-i Arabinin bildirdiğine, göre, bu zaman dörtbin yıldan az değildir.
Melekler yaratıldıkları zamandan itibaren ibadete başladılar. Hiç isyan, itaatsizlik yapmadılar. Canın evladları olan cinler, yeryüzüne gönderilince, fitne fesad çıkardılar. İsyanları sebebiyle zaman zaman Allah tarafından helak edildiler, isyan ve taşkınlık yapmamaları için, Allah onlara dinler gönderdi. Aralarından en iyileri vali seçilip vazifelendirildi. Bu valiler tarafından yeryüzünde fesad çıkarmamaları, ibadet ve taatle meşgul olmaları için nasihatler edildi. Cinlere nasihat etmek üzere vazife verilenlerden biri de Azazil yani iblis idi.
Allah; “Ben, yeryüzünde bir halife yaratacağım” (Bakara suresi: 30) buyurdu. Bunun üzerine melekler; “Ya Rabbi! Yeryüzünde fesad çıkarıp kan dökenleri mi yaratacaksın?” (Bakara suresi: 30) dediler. Allah bunlara; “Sizin bilmediğinizi ben bilirim” (Bakara suresi: 30) buyurdu. Melekler bu cevabı alınca pişman oldular. Çünkü bu sözleri, Allahın işine karışmaktan ve Ona isyan etmekten değil, hikmetini anlayamadıklarındandı.
adem ın şekil verilmiş hali Mekke ile Taif arasında kırk yıl yattığı sırada, melekler ve iblis (şeytan) onu görmüşlerdi ve ondan korkmuşlardı. Ondan en çok korkan da iblis (şeytan) idi. İblis, adem ın henüz ruh verilmemiş salsal halindeki bedenine dokununca, çınlayarak ses çıkardı. İblis, bedenine girip çıkar ve melekere; “Korkmayınız bunun içi boştur. Eğer ben ona musallat olursam helak ederim” derdi.
Ahmed bin Hanbelin bildirdiği hadis-i şerifde buyuruldu ki: “Allah ademin bedenine şekil verip bıraktıktan sonra (henüz ruh verilmeden) iblis, etrafında dolaşıp ona bakmağa başladı. Onun içini boş görünce; “Bu kendine sahip olamaz, benim için kolay ele geçirilebilir” dedi.”
adem ın bedenine ruh verilmeden önce, melekler adem ın bedenini görüp ondaki uygunluğa, ahenge ve ilahi sanata hayran kaldılar. Allah bundan güzel bir şey halk etti mi acaba dediler. İblis, adem ın ruh verilmemiş halindeki bedenini görünce meleklere; “Eğer o sizden üstün, faziletli kılınırsa ne yaparsınız?” dedi. Melekler; “Biz Rabbimizin emrine uyarız” dediler. İblis ise kendi kendine; “Eğer ona hürmet etmem emr olunursa, isyan ederim” dedi.
Ebu Yalanın ve Buharinin Ebu Hüreyreden rivayet ettikleri bir hadis-i şerifde şöyle buyuruldu: “Şüphesiz ki Allahademi topraktan yarattı. adem ı yaratacağı toprağı tin (çamur) haline sokup, hame-i mesnun (balçık çamuru) oluncaya kadar bekletti. Sonra ona şekil verip, salsalün kelfehhar (pişmiş kerpiç gibi) oluncaya kadar bekletti. Şeytan, adem ın bedeninin ruh verilmemiş bu halini görüp, yanına vardıkça; “Şüphesiz sen, büyük bir iş için yaratıldın” derdi. Sonra, Allahadem ın bedenine ruh verdi. Ruh, önce gözüne ve genizlerine sirayet etti. Genzine sirayet edince aksırttı. Allah onu rahmetiyle karşılayıp; “Rabbin sana merhamet etsin” buyurdu…”
Allah adem ın bedenine ruh verdikten sonra melekleri ve cinleri haberdar edip; “ademe secde ediniz” (Bakara suresi: 34) emrini verdi. Önce Cebrail secde etti. Sonra sıra ile; Mikail, İsrafil, Azrail ve diğer bütün melekler secde ettiler. Secde eden meleklerin her biri, Allah tarafından çeşitli hizmetleri görmekle şereflendirildi. İblis, kibir ve gururundan secde etmedi.
Allah iblise; “Ey melun! ademe niçin secde etmedin?” buyurunca, iblis dedi ki: “Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten onu ise topraktan yarattın.” (Araf suresi: 12) “Yani ateş; latif, saf ve ışıktır. Elbette topraktan üstündür” diyerek bu bozuk kıyasını ileri sürdü. Böylece Allahın emrine isyan etti. Ebedi olarak Cehennemlik oldu.
İblis, adem a secde ediniz emrine uymayınca, Allah; “Hemen in oradan (Cennetten). Artık senin Cennette kibirlenmen (kendini büyük görmen) gerekmez. Haydi Cennetten çık. Çünkü hor, alçak ve bayağı kimselerdensin.” (Araf suresi: 13) buyurdu. İblis Cennetten koğulunca ölüm acısını tatmak istemediğinden veya sonsuz bir hayat yaşamak istediğinden dolayı Allaha; “Bana halkın dirilip kaldırılacakları bas gününe kadar mühlet (ömür) ver” (Araf suresi: 13) diyerek dünyada ve ahirette ölümsüz olmağı istedi. Allah da ona ölümden ve Cehennem azabından kurtuluş olmadığını bildirip, birinci sur üflenip bütün canlıların öleceği vakte kadar mühlet verdi. Böylece kıyamet gününe kadar ömür verilip serbest bırakıldı.
İblis bunun üzerine; “Öyle ise beni azdırmana yemin ederim ki, insanoğullarını saptırmak için muhakkak senin doğru yoluna oturacağım! Vesvese verip, pusu kuracağım. Sonra da onlara; önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım (musallat olacağım). Sen de onların çoğunu şükredici (kimse) bulmayacaksın” (Araf suresi: 14-17) dedi.
Allah buyurdu ki: “Ayblanmış ve rahmetimden koğulmuş olarak oradan (Cennetten) çık. Yemin ederim ki onlardan kim sana uyarsa, Cehennemi hep sizden dolduracağım.” (Araf suresi; 18)
Allah adem a; “Ey adem! Sen zevcenle birlikte Cennette yerleşin ve dilediğiniz nimetlerden yiyin. Ancak şu ağaca yaklaşmayın ki sonra zalimlerden (kendilerine yazık etmişlerden) olursunuz” buyurdu. (Araf suresi: 19)
İblis, adem ın ve Havva validemizin Cennette türlü nimetler içinde bulunmalarından ve kendisinin bu nimetlerden mahrum kalmasından dolayı hased etti. “Yazıklar olsun ben bunca zamandır Allaha ibadet ettim. Ben daha önce yaratıldığım halde beni Cennete koymadı” diyerek, adem ın Cennetten çıkarılması için hileler aramaya başladı.
İnsanları günlük hayatlarında daima rahatsız eden, şeytan tarafından insan kalbine verilen vesvesenin mahiyeti nedir? Hangi düşünceler vesvesedir, hangileri değildir? Bunları İslam alimleri kitaplarında şöyle anlatmışlardır:
Vesvese; kalbe, şeytan ve insanın kendi nefsi tarafından getirilen çeşitli kötü düşünceler demektir. İnsanın kalbine her an çeşitli düşünceler gelmektedir. Bunlara İslam dininde hatıra ismi verilir. İnsanın kalbine gelen hatıra iyi ve kötü olmak üzere iki çeşittir. İyilerine ilham, kötülerine vesvese denir. İlham: Allahın, her insanın kalbinde vazifelendirdiği bir melek tarafından verilir. Vesvese ise, şeytan ve insanın kendi nefsinin kalbinde uyandırdığı, çirkin ve kötü şeylerdir.
Kalbe gelen hatıranın iyi veya kötülüğünü anlamanın ölçüsü, bunun dinimizin bildirdiği emir ve yasaklara uygun olup olmamasıdır. İslam dininin beğendiği şeyler iyidir ve melek tarafından ilham edilmiştir. İslam dininin beğenmediği ve yasakladığı şeyler kötüdür. Bunlar şeytan veya nefs tarafından kalbe verilen vesvesedir. Dinini iyi öğrenen bir müslüman, kalbine gelen hatıranın ilham veya vesvese olduğunu, kendisi anlayabilir. Eğer anlayamaz veya karar veremezse, İslamiyeti bilen ve tatbik eden hakiki İslam alimlerine sorarak veya onların kitaplarını okuyarak öğrenir.
Vesvese, şeytanın insanlar üzerindeki silahlarından biridir. İnsanın kalbine her fırsatta kötü düşünceler (vesveseler) getiren şeytanın maksadı, insanı aldatıp dünya ve ahiret zararlarına sürüklemektir. İnsan, şeytanın bir vesvesesine uymazsa, şeytan bunu bırakıp başka vesvese vermeye başlar ve çok çeşitli hilelere başvurur. Kötülüğü belli bir şeyi yaptıramazsa ve insan hep iyiliğe gidiyorsa, iyiliği daha az olanları yaptırmaya çalışır. Bir kötülüğe sürükleyebilmek için küçük iyilikler ve hayır yapmaya teşvik eder. Şeytanın vesvesesi aslında zayıftır. Din bilgisi tam ve doğru olup, bunlara uyan insanları aldatması çok güçtür. Şeytan, vesvese verip insanları kötülüğe teşvik ederken, insanların bazı zaaflarından faydalanır. İnsanların şeytan tarafından istismar edilen en büyük zaaflarından biri aceleci olmalarıdır. Bunun için Peygamberimiz; “Acele etmek şeytandandır. Beş şey bundan müstesnadır: Kızını evlendirmek, borcunu ödemek, cenaze hizmetlerini çabuk yapmak, misafiri doyurmak, günah işleyince hemen tevbe etmek” buyurdu.
Allah, herkesin kalbine bir melek vazifelendirmiştir. Bu melek, insana iyi düşünceler ilham eder. Şeytan da, insanın kalbine kötü düşünceler, vesveseler getirir. Helal yiyen kimse, ilham ile vesveseyi birbirinden ayırır. Haram yiyenler ayıramaz.
İlham olunan hayır, Allah korkusu ile, yavaş yavaş yapılır ve sonu düşünülür. Bir hadis-i şerifde; “Melekden gelen ilham, İslamiyete uygun olur. Şeytandan gelen vesvese, İslamiyetten ayrılmaya sebep olur.” buyuruldu. İnsan ilham olunan şeyleri yapmalı. Vesveseyi yapmamak için cihad edip gayret göstermelidir. Nefse uyan kimse, vesveselere tabi olurken; nefsin hevasına uymayanın, ilhama uyması kolay olur. Bir hadis-i şerifde; “Şeytan, kalbe vesvese verir. Allahın ismi söylenince kaçar. Söylenmezse vesveselerine devam eder.” buyuruldu. Şeytanın insan kalbine vesvese verme yolları çoktur. Birincisi; “Allahın senin ibadetine ihtiyacı yoktur” der. Buna karşı; “Amel-i salihin faydası, bunu yapanadır” ayet-i kerimesini hatırlamalıdır.
Şeytanın ikinci vesvesesi; Allah rahimdir, kerimdir, seni de affeder, Cennete kor” der. Buna karşı; “Allahın kerim olması, seni aldatmasın” ve “Cennete kullarımızdan mütteki olanları varis kılarız” ayet-i kerimelerini hatırlamalıdır.
Üçüncü vesvesesi; “Senin ibadetlerin hep kusurludur. Riya karışıktır. Böyle ibadetlerle mütteki olamazsın. Allah; “Allah, yalnız müttekilerin ibadetlerini kabul eder” buyuruyor. Senin ibadetlerin kabul olmaz. Boşuna uğraşıyorsun. Boş yere, sopa yiyen hayvan gibi, eziyet çekiyorsun” der. Buna karşılık; “Ben, Allahın azabından kurtulmak ve emrine uymak için ibadet ediyorum. Benim vazifem, emri yerine getirmektir. Kabul olup olmayacağı, Onun bileceği şeydir. Şartlarına uygun olan ve farzları yapılan ibadetin sahih olması muhakkakdır” demelidir. Farzları terk etmek büyük günahdır. Bu günahlardan kurtulmak için ibadetleri zamanında yapmak lazımdır. İbadet yapmadan Cennete girmek için dua etmek günahdır. Hadis-i şerifde; “Aklı olan kimse, nefsine uymaz ve ibadet yapar. Ahmak olan, nefsine uyar, sonra Allahın rahmetini bekler” buyuruldu. ahiret için lazım olan şeyleri, bu fani dünyada hazırlamak lazımdır.
Şeytanın vesveselerinden dördüncüsü; “Şimdi dünyayı kazanmak için çalış da, rahata kavuş, o zaman, rahat rahat, huzur içinde ibadet edersin” diyerek ibadet yapmaya mani olmasıdır. Buna cevap olarak; “Ecel benim elimde değildir. Herkesin ömrünü Allah ezelde takdir etmiştir. Belki yakında ölürüm. İbadet vazifelerini vaktinde yapmalıyım” demelidir. Hadis-i şerifde; “Helekel-müsevvifun” yani; “Bugünkü vazifelerini yarına bırakanlar zarar ettiler” buyurulmuştur.
Şeytanın vesveselerinden beşincisi; ibadetleri terk ettiremeyince: “Çabuk kıl, vaktini kaçırma” diyerek şartlarını, farzlarını tamam yaptırmamak ister. Buna karşılık; “Farzlar çok azdır. Bunları, yavaş yavaş ve şartlarına uygun olarak yapmak lazımdır. Farz olmayanları da, şartlarına uygun olarak az yapmak, şartları noksan olarak çok yapmaktan iyidir” demelidir.
Altıncı vesvese olarak; riyayı tavsiye eder. “Herkes görsün de, beğensin” der. Buna cevap olarak; “Kendine fayda ve zarar vermek, kimsenin elinde değildir. Başkalarına ise, hiç veremezler. Böyle olan kimselerden bir şey beklemek abes olur, batıl olur. Fayda ve zarar veren ancak Allahdır. Yalnız Onun görmesi, bana yetişir” demelidir.
Yedinci vesvese olarak; ibadetlere mani olamıyacagını anlayınca, insana ucb yani ibadetlerini beğenmek vesvesesi verir. “Senin gibi akıllı, uyanık kimse var mı? Bu zamanda, herkes gaflet uykusunda iken, sen ibadet yapıyorsun” der. Buna karşılık; “Bu akıl ve intibah (uyanıklık) benden değildir. Rabbimin ihsanıdır. Onun ihsanı olmasa, ibadet yapamam” demelidir.
Sekizinci vesvese olarak; “İbadetlerini gizli yap, Allah, senin sevgini ve şerefini insanların kalbine yerleştirir” diyerek gizli riyaya düşürmek ister. Buna karşılık; “Ben Allahın kuluyum. O, benim sahibimdir. İbadetimi isterse beğenir, isterse reddeder. İnsanlara bildirip, bildirmemesine karışmam” demelidir.
Dokuzuncu vesvese olarak da; “İbadet yapmaya ne lüzum var? İnsanların said ve şaki olacakları ezelde takdir edilmiştir. Said olan, ibadeti terk edince, affedilir, Cennete gider. Ezelde şaki olan, ne kadar ibadet yaparsa yapsın, faydası olmaz, muhakkak Cehenneme gider. O halde kendini boşuna yorma! Rahatına bak” der. Buna cevap olarak; “Ben kulum, kulun vazifesi, sahibinin emrini yapmaktır” demelidir. Buna karşılık; “Emri yapmayınca, azab korkusu olursa, emri yapmak lazım olur. Ezelde said olan için bu korku yoktur” derse, buna cevap olarak da; “Rabbim herşeyi bilir ve dilediğini yapar. Dilediğine hayr, dilediğine şer verir. Kimsede, Ona sual sormak hakkı yoktur” demelidir. İblis, Îsa a görünerek; “Ezelde Allahın takdir ettikleri hasıl olur” diyorsun, öyle mi?” dedi. “Evet, öyledir” buyurdu, “Öyle ise, kendini şu dağın tepesinden aşağı at. Eğer ezelde selametin takdir edilmiş ise, sana bir şey olmaz” dedi. Cevabında; “Ey melun! Allah, kullarını imtihan eder. Kulun, sahibini imtihan etmeğe hakkı yoktur” buyurdu. Şeytanın bu vesvesesine karşı, ibadet yapmak faydalıdır. Çünkü; “Ezelde said isem, sevabların artması, derecelerin yükselmesi için ibadetleri yapmak lazımdır. Şaki isem, ibadet yapmamak azabından kurtulmak için, ibadet yapacağım” demelidir. İbadet yapmanın bana hiç bir zararı da olmaz. Çünkü, Allah hakimdir. İbadet yapanlara azab etmesi, Onun hikmetine yakışmaz. Aklı olan kimse faydalı olanı yapar, faydasızı terk eder. Ezelde şaki isem, Rabbime itaat etmiş olarak Cehenneme girmeği, asi olarak girmeğe tercih ederim. Bundan başka, Allah, ibadet edenleri Cennete sokacağını, ibadet etmeyenlere Cehennemde azab yapacağını vad etmiştir. Allah vadinde sadıktır. Vadinden dönmeyeceği, söz birliği ile bildirilmiştir.
adet-i ilahiyyesi icabı, Allah her şeyi sebep ile yaratmaktadır. Ancak mucize ve keramet olarak adetini bozmaktadır. İbadetleri, Cennete girmeye sebep kıldığını yani Cennet nimetlerini ibadetlere karşılık olarak yarattığını bildirmiştir. Hadis-i şerifde; “Hiç kimse Cennete, ibadeti sebebi ile girmez” buyuruldu. Karşılık başka, sebep olmak başkadır.
Kızmak ve gadablanmak da şeytanın vesvesesindendir. Hadis-i şerifde; “Gadab, şeytanın vesvesesinden hasıl olur. Şeytan, ateşten yaratılmıştır. Ateş, su ile söndürülür. Gadaba gelince, abdest alınız.” buyuruldu. Bunun için, gabada gelince, euzüyü okumalıdır. İnsan, gabada gelince, aklı örtülür ve İslamiyetin dışına çıkar. Gadaba gelen kimse, ayakta ise oturmalıdır. Hadis-i şerifde; “Gadaba gelen kimse, ayakta ise otursun. Gadabı devam ederse, yan yatsın!” buyuruldu. Ayakta olanın intikam alması daha kolaydır. Oturunca, azalır. Yatınca, daha azalır. Gadab, kibirden doğar. Yatmak, kibrin azalmasına sebep olur. Gadab edince; “Allahummagfirli-zenbi ve ezhib gayza kalbi ve ecirni mineşşeytan” okumak, hadis-i şerifde emrolundu. Manası; “Ya Rabbi! Günahımı affeyle. Beni kalbimdeki gadabdan ve şeytanın vesvesesinden kurtar” demektir. Gadaba sebep olan, insana yumuşak davranamayan kimsenin yanından ayrılmalı, onunla buluşmamalıdır.
İnsanın nefsi de kalbine kötü düşünceler getirir. Bu düşünce ve arzulara heva denir. Meleğin kalbe getirdiği ilham ile şeytanın vesvesesi devamlı olmaz. Nefsin hevası ise devamlıdır ve gittikçe artar. Vesvese, dua ederek, dinin emirlerini yerine getirerek azalıp yok olur. Heva ise nefsin isteklerine karşı çıkıp mücadele etmekle azalıp yok olur. Heva-yı nefs, insana saldıran azgın kaplana benzer, onun kötü arzuları öldürülmedikçe, zararından kurtulmak güçdür.
İslamiyete uymak nefse zor geldiğinden, dinin emirlerini tutup şartlarını gözetmek, hevanın yok olmasına sebeb olur. Kalbe gelen hatıra, nefse acı gelirse hayr; tatlı gelip hemen yapmayı isterse, şer (kötü) olduğu anlaşılır. Nitekim hadis-i şerifde; “Elini göğsüne koy! Helal şeyde kalb sakin olur. Haram şeyde çarpıntı olur. Şüpheye düşersen yapma!…” buyuruldu. İnsan ilham olunan şeyleri yapıp, vesveseyi yapmamak için uğraştığı zaman dünyada ve ahirette rahat eder. Peygamberimiz; “Melekten gelen ilham, İslamiyete uygun olur. Şeytandan gelen vesvese, İslamiyetten ayrılmağa sebep olur” ve “Şeytan kalbe vesvese verir. Allahın ismi söylenince kaçar. Söylenmezse, vesveselerine devam eder” buyurdu.