"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Cinlerin varlığı

İslam alimleri söz birliğiyle bildirdiler ki, cinlerin varlığına inanmıyan imansız olur. Çünkü, cinlerin varlığını bildiren birçok ayet-i kerime ve hadis-i şerifler vardır. Hakkında kesin nass (delil) bulunan bir hükmü inkar etmek küfürdür. Eski felsefecilerin bir kısmı, Kaderiyye (yani Mutezile) fırkasının çoğu ile, hiçbir dinde olmayanlar, cin ve şeytanlara inanmadı. Cin; zeki, dahi insan, şeytanlar da kötü kimseler demektir dediler. Din kitaplarını okumayan ve İslam alimlerinin sözlerini bilmeyen elbette inanmaz. Fakat Kuran-ı kerimde açıkça bildirildiği ve İslam büyüklerinin kitapları ortada olduğu halde, Kuran-ı kerime uyduklarını söyleyen Kaderiyye fırkasının cinne inanmaması şaşılacak şeydir. Halbuki cinnin var olması akla uymayan, yani aklın kabul etmeyeceği birşey değildir; çünkü her şey Allahın kudreti dairesindedir. Bugün fen adamları, akıl ve din sahipleri, aklın imkansız demediği şeyleri red etmeyip, kabul ediyorlar. Kuran-ı kerimde bildirilen şeylere kelimenin açık ve meşhur manalarını vermek lazımdır.

Şeyh-i ekber Muhyiddin-i Arabi cinnin var olduğuna şu ayet-i kerimeleri delil gösteriyor:

1- Zariyat suresinin 56. ayetinde mealen; “İnsanları ve cinleri ancak, beni bilip, ibadet etmeleri için yarattım” buyuruluyor.

2- Er-Rahman suresi 74. ayetinde mealen; “Onlara (hurilere) kocalarından önce ne insan dokunmuştur ne de cin” buyurulmak suretiyle cinlerin Cennete gireceği bildiriliyor.

3- Er-Rahman suresinin 31. ayetinde mealen; “Yakında sizi hesaba çekeceğiz. Ey insanlar ve cinler” buyuruluyor. Bu ayet-i kerimedeki “Sekalan” insanlar ve cinler demektir. Resul-i sekaleyn, müftiyüssekaleyn, gavsüssekaleyn, yani insanların ve cinnin peygamberi, müftisi, velisi gibi isimler de cinnin varlığını bildirmektedir.

Kuran-ı kerimde cinlerin var olduğunu haber veren başka ayet-i kerimeler de vardır. “(Hesab gününde) ey cin ve insan cemaati (denecek)! İçinizden size ayetlerimi nakleden, bugünün gelip çatacağını inzar ile haber veren peygamberler gelmedi mi?” (Enam suresi: 130)

“Canı (cinlerin babasını da) daha evvel şiddetli ateşten (şualardan) yarattık…” (Hicr suresi: 27)

“Allah insan ve cinlerin hepsini bir araya topladığı günde cinlere şöyle denilecek: “Ey cin cemaati! İnsanlardan bir çoğunu aldatarak kendinize bağladınız.” (Enam suresi: 128)

“Ey cinler ve insanlar topluluğu! Gücünüz yeterse göklerin ve yerin etrafından çıkıp gidin. (Kaçarak ölümden kurtulun.) Çıkıp kurtulamazsınız. Ancak bir kuvvetle, (fakat bu kuvvet nerede? Buna gücünüz yetmez)” (Rahman suresi: 33)

“(Sema yarıldığı zaman herkes simasından tanınacağı için) o gün ne insana ne cinne günahı sorulmayacak. (Sual mahşerde olacak) (Rahman suresi: 39)

“… Andolsun ki Cehennemi tamamen insanlardan ve cinlerden dolduracağım.” (Hud suresi: 119)

“Cinlerin babasını da dumansız bir ateşten yarattı.” (Rahman suresi: 15)

“Hatırla ki, cinlerden (on kişiye yakın) bir grubu Kuran dinlemek üzere sana yollamıştık. Vakta ki Kuranın huzuruna vardılar. (Birbirlerine); “Susun, dinleyin” dediler. Sonra (Hazret-i Peygamber tarafından okunan Kuran) bitirildiği zaman da (cinler, Peygambere ve Kurana iman getirerek) döndüler. (Hem imana davet, hem de iman getirmiyenleri) korkutmak üzere kavimlerine gittiler. Şöyle dediler: “Ey kavmimiz! Hakikaten bizler (Peygamber tarafından okunan) bir kitap dinledik ki, Musadan sonra indirilmiş olup, kendinden öncekileri (semavi kitapları) tasdik eden, Hakka ve hakikat yoluna ulaştırmaktadır. Ey kavmimiz! Allahın davetçisine icabet edin. Ona iman edin ki (Rabbiniz) bazı günahlarınızı bağışlasın. Sizi acıklı bir azabdan korusun.” (Ahkaf suresi: 29, 30, 31)

Kul-eüzü ve Cin sureleri de, cinnin varlığını açıkça haber vermektedir.

Müslim, Ebu Davud ve Tirmizi sahih hadis-i şerif kitaplarında, Alkameden rivayet edilir ki: “Ben ibn-i Mesuda sordum ve dedim ki; “Peygamber efendimize cinlerin geldiği gece, sizlerden birisi Onun yanında bulundu mu? O da dedi ki: “Bizden kimse Onun yanında bulunmadı. Ancak Mekkede bir gece biz Peygamberimizle beraberdik. Bir ara Onu kaybettik. Kendisini vadilerde ve tepelerde aradık. O gece çok kötü bir şekilde uyuduk. Sabah olunca gördük ki O, Hira tarafından geliyordu. Kendisine dedik ki: “Ya Resulallah sizi kaybettik, aradık ve bulamadık. Bunun için çok kötü bir gece geçirdik.” O zaman Peygamber efendimiz buyurdu ki: “Bana cinlerden bir davetçi geldi. Onunla beraber gittim ve kendilerine Kuran okudum.” İbn-i Mesud dedi ki: “Resulallah bizi aldı ve götürdü. Onların izlerini ve ateşlerinin eserini gösterdi.”

Yukarıda bildirilen kesin ve sarih deliller cinnin varlığını bildirmektedir. Cinnin varlığı dinin açıkça bildirdiği birşey olduğundan, inanmayan müslümanlıkdan çıkar ve hiçbir ibadeti kabul olmaz.

Bazı kimselerin, cinnileri hayal (illüzyon) sanarak yok demeleri kıymetsizdir. Korkudan göz önünde hasıl olan hayaller elbette yoktur. Bu hayalleri cin sanmak da cinden haberi olmamak demektir. Bir şeye yok diyebilmek için o şeyi tanımak, kavramak lazımdır. Tanımadan “yok” demek akılsızlıktır. Bu gibilere ilim adamı demek de doğru değildir. Bütün peygamberlerin haber verdiği ve hele Peygamberlerin en üstününün çeşitli zamanlarda bildirdiği bir bilgiye, akla, tecrübeye dayanmadan zan yolu ile çala kalem yok demek, ilim adamına asla yakışmaz. Cinne, meleklere, Cennete, Cehenneme hatta Allaha inanmayanların biricik sözleri; “Kim gitmiş, kim görmüş, var olsalardı görürdük. Görülmeyen şeye inanmak aptallık olur” demeleridir. Onlar, gözün akla değil, aklın göze dayanarak hükme varmasını arzu ediyorlar. Halbuki akıl, duygu organları üstünde bir kuvvettir ve his edilen şeylerin doğrusunu, yanlışını ayıran bir hakimdir. İnsanlar göze tabi olsaydı ve insanlık şerefi, göz kuvvetiyle ölçülseydi; kedi, köpek ve farenin insandan daha şerefli, daha kıymetli olması lazım gelirdi. Çünkü bu hayvanlar insanlardan fazla olarak karanlıkda da görürler. Bu durumda göremediğine inanmak istemiyen kimse, insanlığı, hayvanlardan aşağı düşürmektedir. Neticede his organları, aklın uşakları, aletleridir ve asıl kumandan ise hakim olan akıldır. Akıl görülemiyen duyulamıyan şeyleri red etmediği gibi, yokluğu isbat edilemiyen ve anlaşılamıyan şeylere de kesinlikle yok demez. Bunlara yok demek akla uygun bir söz olmaz. İnanmıyan araştırıcıların pek çoğu ilmin gereği olarak, birçok meselelerde daima ihtimali gözetirler ve işin aksini düşünürler.