Cennet melekleri vardır. Bütün Cennetlerin hazini ve hakimi insan şeklinde çok güzel bir melek olan Rıdvan olup, Cennetteki meleklerin hepsinin büyüğüdür. Allah Rıdvana; “Ey Rıdvan! Benim kullarıma Cennet yemeği ve içeceği verin” buyurur. Cennet melekleri inciden, yakuttan kaplar ve altından çanaklarla çeşit çeşit ateşte pişmemiş yiyecekler getirirler. Cennet ehli o yemeklerden yerler. Allah; “Ey Rıdvan! Benim kullarıma şerbetler içir” buyurur. Cennet gılmanları gelirler, içlerinde çeşit çeşit içecekler olan inciden ve cevherden kadehler getirirler. Sonra Allah; “Merhaba benim has kullarım! Niye benden korkar, benden ümid eder ve bana müştak olursunuz? Ey Rıdvan! Benim kullarıma hilatlar giydir” buyurur. Rıdvan nida eder ve yetmiş türlü hilat gelip ehl-i Cennete giydirilir. Gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, gönüllerden geçmeyen nimetler verilir. Sonra arş-ı alanın altında bir rüzgar eser. Ona mesire derler. Onların üzerine misk-i ezfer, yani halis misk yağdırır ve bir buluttan da gülsuyu yağar. Sonra huriler gelirler. Allah; “Ey Rıdvan! Kullarıma söyle bu makam, “Makam-ı sıdk”tır. Her ne isterlerse vereyim. Dünyada vad eyledim” buyurur. Müminlerde; “Ya Rabbi! Verilmedik hiç birşey kalmadı, hepsi verildi. Yalnız Hak tealanın Cemal-i şerifini görmek isteriz” derler.
Müminler için hususi olarak tayin edilen rahmet melekleri, mücevherli eğerlerle süslü Buraklar getirip, Hak tealanın selam ve davetini tebliğ ve tebşir ederler. Müminler de Buraklara binip Adn Cennetine çıkarlar. Hak tealanın misafirhanesine varıp ikram ve izzetlerini görürler. Çeşitli nimetlerini yiyip selam ve kelamını işiterek erişilmez ve noksansız olan Cemalini bilinmeyen ve anlaşılmayan bir şekilde baş gözü ile görürler ve kendilerinden geçip Cennet nimetlerini unuturlar.
Sebe suresinin 37. ayetinde de mealen; “Ancak iman edip de iyi ve güzel amel işleyen kimselerin, işte onların yaptıkları (iyi amellere) karşılık mükafatları kat kattır ve onlar (Cennetin) yüksek makamlarında güven içindedirler.” Furkan suresinin 75. ayetinde mealen; “İşte onlar, bütün zorluklara sabrettiklerinden ötürü Cennetin en yüksek makam ve menzilleriyle mükafatlandırılacaklardır ve orada onlar sağlık ve selam ile karşılanacaklardır” buyuruldu. Resulallah efendimiz; “Cennet ahalisi, Cennette kendilerinden yükseklerdeki (gurfeler ahalisi denilen) bir takım köşklerin sahiplerini (aralarındaki mesafe farkından dolayı) güçlükle görebileceklerdir. Nasıl ki (dünyada gündüz) doğu batı ufkunda kalan parlak iri yıldızı, kendileri ile yıldız arasındaki mesafe uzaklığından dolayı, dikkatle bakanlar görebilirler” buyurdu. Eshab-ı kiram : “Ya Resulallah! O yüksek konak ve köşkler, peygamberlerin menzilleri midir? Başkaları oraya erişemezler mi?” dediler. Resulallah; “Evet o köşkler peygamberlerin mevkileri ve makamlarıdır. Fakat peygamberlerden başkaları da ulaştırılır. Hayatım elinde olan Allaha yemin ederim ki, (o, peygamberlerden başkaları) öyle kişilerdir ki onlar Allaha iman etmiş ve gönderilen peygamberleri de tasdik etmiş olanlardır” buyurdu. Resulallah Allahın; “İşte onlar bütün zorluklara karşı sabrettiklerinden dolayı Cennetin en yüksek makam ve menzilleriyle mükafatlandırılacaklardır.” kelamı ve “Onlar (Cennetin) en yüksek menzillerinde güven içindedirler” kelamının manası hususunda; “Gurfe yani köşkler kırmızı yakuttan, yahut yeşil zebercedden, yahut da beyaz inciden olup, hiçbir kırık, ek, bitişmek ve kusur yoktur. Muhakkak ki Cennet halkı, Cennetten, (dünyada) semanın doğu veya batı ufkunda kalan parlak yıldızı, aralarındaki mesafe uzaklığından dolayı dikkatle bakarak seçip görebildiğimiz gibi, köşkleri, konakları, güçlükle görebilirler. Muhakkak ki Ebu Bekir ile Ömer onların en faziletlisidir” buyurdu. İbn-i Mesuddan rivayet olunan hadis-i şerifde Resulallah; “Dünyada Allah için sevişenler, muhakkak (Cennette) kırmızı yakuttan başında yetmişbin köşk bulunan bir direk (bir kule) üzerinde olacaklar. Güneşin dünyayı aydınlatması gibi köşkte oturanların güzelliği, Cennet halkını aydınlatır ve ziyalandırır. Cennet ahalisinin bir kısmı diğerlerine; “Gidelim de Allah için birbirini sevenlere bakıp seyredelim” derler. Bu yüksek menzillerin ahalisi onlara yukardan bakınca güzellikleri Cennet halkını ısıtır (sanki güneşin dünya ahalisini ısıttığı gibi). O gurfe ehlinin üzerinde ince atlastan elbiseler olup yüzlerine, işte onlar Allah için birbirini sevenlerdir, diye yazılmıştır.” Yine hadis-i şerifde Resulallah; “Cennette yüksek katların halkı Cennet ahalisine bakıp onları seyreder. Yüksek menzillerin halkından bir kimse yukardan baktığı zaman yüzünün ziyası ile Cennet parıldar. Bunun üzerine Cennet halkı, “Bu nur nedir?” diye sorarlar. Taat ve doğruluk ehli, yüksek katlardaki iyiler halkından bir kimse yukardan baktı diye cevap verirler.” Aliden rivayet edilen hadis-i şerifde Resulallah; “Muhakkak Cennette öyle menziller var ki, içerisinden dışarısı, dışarısından da içerisi görülür.” buyurdu. Bunun üzerine orada bulunanlardan bir kimse Resulallahın huzurunda ayağa kalkarak; “O Cennet kimin içindir, ya Resulallah?” diye sordu. Resulallah da; “Sözü yumuşak olan, fakirlere yemek yediren, Oruçları tutmağa devam eden ve insanlar uykuda iken geceleyin namaz kılan kimseler içindir” buyurdu. Ebu Nuaymın rivayet ettiği hadis-i şerifde de ilave olarak, bir kimse; “Ey Allahın Resulü buna kim muktedir olabilir?” diye sordu. Resulallah buyurdu ki: “Ümmetimin buna gücü yeter. Buna gücü yetecek olan kimseyi size haber vereyim mi? Her kim müslüman kardeşine kavuşur da ona selam verirse o selamı yaymış olur. Herkim ailesine, ev halkına doyuruncaya kadar yemek yedirirse, o, (fakirlere) yemek yedirmiş olur. Herkim Ramazan orucundan başka her aydan üçgün oruç tutarsa o da oruca devam etmiş olur. Yatsı namazını cemaatle kılan kimse de, insanlar uykuda iken namaz kılmış olur.” Başka bir hadis-i şerifde Resulallah; Muhakkak Cennette öyle köşkler vardır ki ne üzerinde kapağı, ne de altında direği vardır” buyurdu. “Ya Resulallah! Ahalisi oraya nasıl girer” diye sorulunca, Resulallah; “Ahalisi oraya kuşlar gibi girerler” buyurdu. “Ey Allahın Resulü, orası kimin içindir?” diye sorulunca, Resulallah; “Hastalar, ağrı, bela ve meşakkat çeken ahali içindir” buyurdu. Hadis-i şerifde; “Kıyamet gününde muhakkak peygamberler ve şehidlerden olmayan bazı kimseler (mahşer yerine) getirilir. Fakat onlara Allahın ihsan ettiği menzillerden dolayı kendilerine peygamberler ile şehidler gıbta ederler ve onlar nurdan kürsiler üzerinde bulunurlar” buyuruldu. “Ya Resulallah onlar kimlerdir?” diye sorulunca, Resulallah; “Onlar Allahı insanlara sevdiren, insanları da Allaha sevdiren ve yeryüzünde nasihat edip dolaşan kimselerdir.” buyurdu. Bunun üzerine bir zat: “Ey Allahın Resulü, onlar Allahı insanlara sevdirirler. Fakat insanları Allaha nasıl sevdirirler?” diye sordu. Resulallah cevaben; “Onlar insanlara iyiliği emredip kötülükten nehyederler. İnsanlar da bu nasihatçılara itaat ettikleri zaman, Allah da kendilerini sever” buyurdu. Kuran-ı kerimde, Bakara suresinin 152. ayet-i kerimesinde mealen; “Öyle ise siz beni (itaatle, ibadetle) anın, ben de sizi (sevab ve mağfiret ile) anayım” buyuruldu.
İmam-ı Buharinin rivayet ettiği hadis-i şerifde Resulallah buyurdu ki: “Muhakkak ki ben, Cehennem ehlinin Cehennemden en son çıkacak ve Cennet ehlinin de Cennete en son girecek olanını bilip duruyorum. Bu öyle bir kimse ki Cehennemden emekliye emekliye çıkar. Allah ona; “Git, Cennete gir” buyurur. O kimse, Cennete varır. Ona öyle gelir ki Cennet dopdoludur. Yani herkes kendine ait yerlerini almıştır. Dönüp; “Ya Rabbi! Cenneti dopdolu buldum” der. Hak teala yine ona; “Git, Cennete gir” buyurur ve böyle üç defa tekrarlanır. Her gidişinde Cennet ona dopdolu gösterilir. Sonunda Allah ona; “Git, Cennete gir, dünya kadar ve dünyanın on misli kadar yer senindir” buyurur. Her Cennetin bir kapısı vardır. Eni ve uzunluğu yüz yıllık yoldur ve her kapının tek parça sarı altından olan iki kanadı vardır. Rengarenk çeşitli mücevherle süslenmiştir. Birinci Cennetin kapısı üzerinde; “La ilahe illallah Muhammedün Resulallah” yazılıdır. Diğer kapıları üzerinde: “Ene la üazzibü men kale la ilahe illallah” (Ben, La ilahe illallah diyene azab etmem) yazılıdır.”