4685. Bir zerrecik yel, dağ kesilir, dağ kadar ağırlaşır. Diş ağırısı, insanı hasta ve perişan bir hale sokar, ağlatıp inletmeye başlar.
Bu, emin bir surette geçip giden aynı yeldir. Ekinin caniydi, ölümü oldu işte.
Bir adamın elini öpersin. Fakat kızdı mı o öptüğün el, bir topuz kesilir.
Hâsılı, yelin kötülüğünü gören yarabbi, yarabbi; ey yardımı dilenen Tanrı, sen bu yeli defet; sen bu diş ağrısını dindir demeye koyulur.
Ey ağız, bu geçip giden yelden haberin bile yoktu. Şimdi anladın ya, dişlerini sık da istiğfar et bakalım.