4640. Ören, duvar, dağdaki madenler…. Her şey, onun önünde nar gibi yanlıyordu.
Her şey, anbean ona karşı zerre zerre yarılmada, kubbeler gibi yarılıp ona yüzlerce kapı açılmadaydı.
Kapı, gah pencere haline gelmede, gah nur halini almadaydı. Toprak, gah buğday oluyordu, gâh kile.
Gözlere pek köhne, pek kuru bir halde görünen gök; onun gözü önünde her an yeni bir surette yarılmadaydı.
Güzelim ruh, kalıptan kurtulunca insana takdir, böyle bir göz verir elbet.