1685. Gönlü kırık bir hale gelince de kendisini anlar, kırıkları düzelten Tanrı’yı önünde görürdü.
Dâvacı, sonunu görünce kırık, sınık bir hale gelir de derhal bağlanır, sarılır, kırıklığı geçiverir!
Tanrı ihsanı, bakırları iksire doğru sürer götürür… fakat o altın yaldızlı, bu ihsandan mahrum kalır.
Ey altın yaldızlı, davaya kalkışma da sana müşteri olan hep böyle kör kalmaz, sen onu gör!
Mahşer nuru, onların gözlerini açar… onların gözlerini sen bağlıyordun ya… bu yüzden rüsvay olursun sen!