1595. Yüz binlerce bülbülle kumru ötüşmeye başlar; sessiz cihanı sesle doldurur.
Ruh yaprağını sararmış,kararmış bir halde görüyorsun da padişahın gazabından yine haberin yok.
Padişahın güneşi itap burcunda olunca yüzleri kebap gibi karartır.
O Utarit’in sayfaları , bizim canımızdır; o sayfalardaki beyazlık, karalık, bizim mizanımız.
Sonra ruhları; sevdadan, âcizlikten kurtarsın diye tekrar kırmızı ve yeşil bir ferman yazar.