“Sözlerimi ağzına koydum,
Seni elimin gölgesiyle örttüm;
Gökleri yerleştirmen,
Yeryüzünün temellerini atman
Ve Siyon’a, ‘Halkım sensin’ demen için…”
Uyan, ey Yeruşalim, uyan, kalk ayağa!
Sen ki, RAB’bin gazap kâsesini O’nun elinden içtin.
Tamamını içtin sersemleten kâsenin.
Doğurduğun bunca oğuldan sana yol gösteren yok,
Elinden tutan da yok büyüttüğün bunca oğuldan.
Başına çifte felaket geldi, kim başsağlığı dileyecek?
Yıkım ve kırım, kıtlık ve kılıç.
Nasıl avutayım seni?
Oğulların baygın, ağa düşmüş ahular gibi
Her sokak başında yatıyor.
RAB’bin öfkesine de
Tanrın’ın azarlayışına da doymuşlar.
Bu nedenle, ey ezilmiş Yeruşalim,
Şarapsız sarhoş olmuş halk, şunu dinle!
Egemenin RAB, kendi halkını savunan Tanrın diyor ki,
“Seni sersemleten kâseyi, gazabımın kâsesini
Elinden aldım.
Bir daha asla içmeyeceksin ondan.
Onu sana eziyet edenlerin eline vereceğim;
Onlar ki sana, ‘Yere yat da
Üzerinden geçelim’ dediklerinde,
Sırtını toprak, yol ettin.”