Tutsaklar arasında bir köşeye sinmek
Ya da savaşta ölmekten başka çareniz kalmayacak.
Bütün bunlara karşın RAB’bin öfkesi dinmedi,
Eli hâlâ kalkmış durumda.
“Vay haline Asur, öfkemin değneği!
Elindeki sopa benim gazabımdır.
Asur’u tanrısız ulusa karşı salacağım;
Soyup yağma etmesi,
Sokaktaki çamur gibi onları çiğnemesi,
Öfkelendiğim halkın üzerine yürümesi için
Buyruk vereceğim.”
Ama Asur Kralı bundan da kötüsünü düşünüyor.
Birçok ulusun kökünü kazıyıp yok etmeyi tasarlıyor.
“Komutanlarımın hepsi birer kral değil mi?” diyor,
“Kalno’yu, Karkamış gibi ele geçirmedim mi?
Hama’nın sonu Arpat’ınki,
Samiriye’nin sonu Şam’ınki gibi olmadı mı?
Putları Yeruşalim ve Samiriye’ninkinden daha çok olan putperest ülkeleri nasıl ele geçirdimse,
Samiriye’ye ve putlarına ne yaptımsa,
Yeruşalim’e ve putlarına da yapamaz mıyım?”
Rab Siyon Dağı’na ve Yeruşalim’e karşı tasarladıklarını yapıp bitirdikten sonra şöyle diyecek:
“Asur Kralı’nı kibirli yüreği,
Övüngen bakışları yüzünden cezalandıracağım.
Çünkü, ‘Her şeyi bileğimin gücüyle,
Bilgeliğimle yaptım’ diyor,
‘Akıllıyım, ulusları ayıran sınırları yok ettim,
Hazinelerini yağmaladım,
Güçlü kralları tahtlarından indirdim.
Elimi yuvaya sokup kuş yumurtalarını toplar gibi
Ulusların varını yoğunu topladım.
Terk edilmiş yumurtaları nasıl toplarlarsa,
Ben de bütün ülkeleri öyle topladım.
Kanat çırpan, ağzını açan,
Sesini çıkaran olmadı.’ ”
Balta kendisini kullanana karşı övünür mü?
Testere kendisini kullanana karşı büyüklenir mi?
Sanki değnek kendisini kaldıranı sallayabilir,
Sopa sahibini kaldırabilirmiş gibi…
Rab, Her Şeye Egemen RAB,
Asur’un güçlü adamlarını
Yıpratıcı hastalıkla cezalandıracak.
Orduları alev alev yanacak.
İsrail’in Işığı ateş,
İsrail’in Kutsalı alev olacak;
Asur’un dikenli çalılarını
Bir gün içinde yakıp bitirecek.
Görkemli ormanıyla verimli tarlaları,
Ölümcül bir hastalığa yakalanmış insan gibi
Tümüyle harap olacak.