Naamalı Sofar şöyle yanıtladı:
“Sıkıntılı düşüncelerim beni yanıt vermeye zorluyor,
Bu yüzden çok heyecanlıyım.
Beni utandıran bir azar işitiyorum,
Anlayışım yanıt vermemi gerektiriyor.
“Bilmiyor musun eskiden beri,
İnsan dünyaya geldiğinden beri,
Kötünün zafer çığlığı kısadır,
Tanrısızın sevinciyse bir anlıktır.
Boyu göklere erişse,
Başı bulutlara değse bile,
Sonsuza dek yok olacak, kendi pisliği gibi;
Onu görmüş olanlar, ‘Nerede o?’ diyecekler.
Düş gibi uçacak, bir daha bulunamayacak,
Gece görümü gibi yok olacak.
Kendisini görmüş olan gözler bir daha onu görmeyecek,
Yaşadığı yerde artık görünmeyecektir.
Çocukları yoksulların lütfunu dileyecek,
Malını kendi eliyle geri verecektir.
Kemiklerini dolduran gençlik ateşi
Kendisiyle birlikte toprakta yatacak.
“Kötülük ağzında tatlı gözükse,
Onu dilinin altına gizlese bile,
Tutsa, bırakmasa,
Damağının altına saklasa bile,
Yediği yiyecek midesinde ekşiyecek,
İçinde kobra zehirine dönüşecek.
Yuttuğu servetleri kusacak,
Tanrı onları midesinden çıkaracak.
Kobra zehiri emecek,
Engereğin zehir dişi onu öldürecek.
Akarsuların, bal ve ayran akan derelerin
Sefasını süremeyecek.
Zahmetle kazandığını
Yemeden geri verecek,
Elde ettiği kazancın tadını çıkaramayacak.
Çünkü yoksulları ezip yüzüstü bıraktı,
Kendi yapmadığı evi zorla aldı.
“Hırsı yüzünden rahat nedir bilmedi,
Serveti onu kurtaramayacak.
Yediğinden artakalan olmadı,
Bu yüzden bolluğu uzun sürmeyecek.
Varlık içinde yokluk çekecek,
Sıkıntı tepesine binecek.
Karnını tıka basa doyurduğunda,
Tanrı kızgın öfkesini ondan çıkaracak,
Üzerine gazap yağdıracak.
Demir silahtan kaçacak olsa,
Tunç ok onu delip geçecek.
Çekilince ok sırtından,
Parıldayan ucu ödünden çıkacak,
Dehşet çökecek üzerine.
Koyu karanlık onun hazinelerini gözlüyor.
Körüklenmemiş ateş onu yiyip bitirecek,
Çadırında artakalanı tüketecek.
Suçunu gökler açığa çıkaracak,
Yeryüzü ona karşı ayaklanacak.
Varlığını seller,
Azgın sular götürecek Tanrı’nın öfkelendiği gün.
Budur kötünün Tanrı’dan aldığı pay,
Budur Tanrı’nın ona verdiği miras.”