“Haydi çağır, seni yanıtlayan çıkacak mı?
Meleklerin hangisine yöneleceksin?
Aptalı üzüntü öldürür,
Budalayı kıskançlık bitirir.
Ben aptalın kök saldığını görünce,
Hemen yurduna lanet ettim.
Çocukları güvenlikten uzak,
Mahkeme kapısında ezilir,
Savunan çıkmaz.
Ürününü açlar yer,
Dikenler arasındakini bile toplarlar;
Mallarını susamışlar yutmak ister.
Çünkü dert topraktan çıkmaz,
Sıkıntı yerden bitmez.
Havaya uçuşan kıvılcımlar gibi
Sıkıntı çekmek için doğar insan.
“Oysa ben Tanrı’ya yönelir,
Davamı O’na bırakırdım.
Anlayamadığımız büyük işler,
Sayısız şaşılası işler yapan O’dur.
Yeryüzüne yağmur yağdırır,
Tarlalara sular gönderir.
Düşkünleri yükseltir,
Yaslıları esenliğe çıkarır.
Kurnazların oyununu bozar,
Düzenlerini gerçekleştiremesinler diye.
Bilgeleri kurnazlıklarında yakalar,
Düzenbazların oyunu son bulur.
Gündüz karanlığa toslar,
Öğlen, geceymiş gibi el yordamıyla ararlar.
Yoksulu onların kılıç gibi ağzından
Ve güçlünün elinden O kurtarır.
Yoksul umutlanır,
Haksızlık ağzını kapar.
“İşte, ne mutlu Tanrı’nın eğittiği insana!
Bu yüzden Her Şeye Gücü Yeten’in yola getirişini küçümseme.
Çünkü O hem yaralar hem sarar,
O incitir, ama elleri sağaltır.
Altı kez sıkıntıya düşsen seni kurtarır,
Yedinci kez de sana zarar vermez.
Kıtlıkta ölümden,
Savaşta kılıçtan seni O koruyacak.
Kamçılayan dillerden uzak kalacak,
Yıkım gelince korkmayacaksın.
Yıkıma, açlığa gülüp geçecek,
Yabanıl hayvanlardan ürkmeyeceksin.
Çünkü tarladaki taşlarla anlaşacaksın,
Yabanıl hayvanlar seninle barışacak.
Çadırının güvenlik içinde olduğunu bilecek,
Yurdunu yoklayınca eksik bulmayacaksın.
Çocuklarının çoğalacağını bileceksin,
Soyun ot gibi bitecek.
Zamanında toplanan demetler gibi,
Mezara dinç gireceksin.
“İşte araştırdık, doğrudur,
Onun için bunu dinle ve belle.”