7376 Bize Mûsâ ibn Ukbe tahdîs edip şöyle dedi: Ben Ebu’n-Nadr (Salim ibn Ebî Umeyye)’dan işittim, o Busr ibnu Saîd’den; o da Zeyd ibn Sâbit (radıyallahü anh)’ten şöyle tahdîs ediyordu: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) mescid içinde i’tikâf için hasırdan bir hücre edinmişti. (Ramazânın son onunda) birkaç geceler buradan çıkıp cemâatle hem farz ve hem de terâvîh namazı kılmıştı. Sonunda cemâatin birikip çoğaldığını görünce bir gece yalnız yatsı namazını kıldırıp bu hasır odasına çekilmiş, terâvîh için çıkmamıştır, Rasûlüllah’ın hücresinde sesini işitmediklerinde uyudu zannettiler ve uyansın da çıksın diye sahâbîlerin bâzısı öksürmeye başladı. Bunun üzerine Rasûlüllah, bekleyen cemâate hitâb edip şöyle buyurdu:
— “Cemâatle terâvîh namazı kılmak hususunda sizde gördüğüm bu yaptığınız iş ve arzu devamlıdır. Fakat böyle cemâat hâlinde bu ibâdete devam ederken, cemâatin farz kılınmasından ve farz kılındığı takdirde hepinizin bu namazı cemâatle edasına muktedir olamamanızdan korkarım. Onun için ey insanlar! Sizler bu namazı kendi evlerinizde kılınız. Çünkü farz namaz müstesna, kişinin namazının en faziletlisi kendi evinde kıldığı namazıdır”.