7269 Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Utbe ibn Ebî Vakkaas, kardeşi Sa’d ibn Ebî Vakkaas’a vasiyet edip:
— Zem’a’nın cariyesi oğlu (Abdurrahmân) bendendir. Bu çocuğu almalısın! demiş.
Âişe dedi ki: Mekke’nin fethi senesi (Mekke’ye varıldığında) Sa’d ibn Ebî Vakkaas, çocuğu yakaladı ve:
— Bu, kardeşim Utbe’nin oğludur. Bunun nesebinin kendisine katılması için bana vasiyet etmiştir, dedi.
Bunun üzerine Abd ibn Zem’a ayağa kalkıp:
— Bu benim kardeşimdir, babamın cariyesinin oğludur; babamın döşeği üstünde doğmuştur, dedi.
Her iki taraf bu niza’ ve da’vâlarını arka arkaya Rasûlüllah’a arzettiler. Sa’d ibn Ebî Vakkaas:
— Yâ Rasûlallah, bu çocuk, kardeşim Utbe’nin oğludur. Nesebinin kendisine katılmasına dâir bana vasiyeti vardır, dedi.
Abd ibn Zem’a da:
— Bu, benim kardeşimdir ve babamın cariyesi doğurmuştur; babamın döşeği üstünde doğmuştur, dedi.
Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
— “Yâ Abd ibne Zem ‘a! Bu (Abdurrahmân), senin (kardeşin)dir”
buyurdu.
Sonra da Rasûlüllah:
— “Çocuk, döşek sahibinindir; zina edene de mahrumiyet vardır” buyurdu.
Sonra da Rasûlüllah, da’vâ konusu olan bu çocuğun sîmâca Utbe’ye benzediğini görerek, zevcesi Sevde bintu Zem’a’ya:
— “Ey Sevde! Bundan sonra sen de Abdurrahmân’dan perde arkasına çekil!” buyurdu.
Bundan sonra Abdurrahmân, Sevde (vefat edip de) Yüce Allah’a kavuşuncaya kadar mü’minlerin annesinin yüzünü görmedi.