"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Buhari 7258

(Yani bu hakim o adam lehine, hasmı aleyhine, bunu kendisinin daha önceki bilgisiyle, hüküm verir mi yahut o adam için, başka bir hakim huzurunda şahidlik mi yapar?)

Bir insan, herhangi birşey üzerinde bilmekte olduğu şahidliğini Kaadı Şurayhtan istedi de, Kaadi Şurayh, ona: Emire, yani Omere git de ben senin için onun huzurunda şahidlik yapayım, dedi (de kendi bilgisiyle hükmetmedi).

İbn Abbasın azadlısı İkrime şöyle dedi: Omer ibnul-Hattab, Abdurrahman ibn Avf a:

— Görüşün nedir, bana haber ver: Sen emir olduğun halde, bir adamı bir zina suçu yahut bir hırsızlık suçu üzerinde görsen, o kimseye kendi bilgin ile hadd uygular mısın? diye sordu.

(Abdurrahman: Hayır, nihayet benden başka biri de beraberimde şehadet eder, dedi.)

Bunun üzerine Omer, Abdurrahmana:

— Senin şehadetin, müslümanlardan herhangibirinin şahidliğinden ibarettir, dedi.

Abdurrahman:

— Evet, doğru söyledin, dedi.

Omer (Recm Ayetini sırf kendi bilgisiyle Mushaf a katmamasının illetini açıklayarak):

— Eğer insanların Omer, Allahın Kitabında artırma yaptı! demeleri olmasaydı, ben muhakkak recm ayetini kendi elimle Mushaf a yazardım, dedi.

Omer devamla: Maiz, Peygamberin huzurunda dört kerre, zina ettiğini itiraf etti de, bunun üzerine Peygamber:

– onun yanındaki kimseleri Maiz üzerine şahid yaptığı zikrolunmadığı halde- onun recmedilmesini emretmiştir.

Küfe fakihı Hammad ibn Ebi Süleyman:

Zina edici kimse hakim huzurunda bir kere zina ettiğini ikrar ederse (beyyine ve dört ikrarı olmadan) recm olunur, demiştir.

Küfe fakihı Hakem ibnu Uteybe de: Dört kere itiraf etmedikçe recm olunmaz, demiştir.

7258 Bize el-Leys, Yahya ibn Saidden; o da Amr ibn Kesirden; o da Ebu Katadenin azadlısı Ebu Muhammedden tahdis etti ki, Ebu Katade şöyle demiştir: Resulallah Huneyn günü:

— “Her kim bir düşman öldürür ve öldürdüğüne dair beyyinesi de olursa, öldürdüğü kimsenin elbise, silah ve diğer eşyaları onundur!” buyurdu.

Bunun üzerine ben öldürmüş olduğum maktul için bir beyyine, bir şahid aramağa kalktım. Fakat benim için onu öldürdüğüme şahidlik yapacak hiçbir kimse bulamadım. Bunun üzerine oturdum. Sonra bende şu hal meydana geldi: Ben o sırada bir adamın Resulallaha sözünü hatırladım. Onun meclisinde oturanlardan bir adam (Esved ibn Huzai el-Eslemi):

— Şu Ebu Katadenin zikretmekte olduğu maktulün silahları benim yanımdadır.

Ravi dedi ki: O adam, Resulallaha:

— Ebu Katadeyi o maktulün silahları yerine başka şeyler ile raazı kıl! dedi.

Bunun üzerine Ebu Bekr:

— Hayır bu olmaz! Peygamber, Allah ve Resulü yolunda mukaatele eden bir arslanı bırakıp da, onun payını Kureyşten küçük bir çakala vermez! dedi.

Ebu Katade dedi ki: Bunun üzerine Resulallah, o maktulün silah ve eşyaları yanında bulunmakta olan adama emretti de, o da bu silah ve eşyaları bana teslim etti. Ben de onları sattım da bedeliyle bir bustan satın aldım. İşte bu bustan, benim aslına malik olduğum ilk maldır.

Buhari şöyle dedi: el-Leys ibn Sadın katibi olan Abdullah ibn Salih bana el-Leysten olmak üzere şöyle dedi: Ebu Katade: Peygamber ayağa kalktı da o maktulün silah ve eşyalarını bana teslim etti, demiştir.

Hicaz ehli (yani Malik ve bu hususta ona uyanlar): Hakim, hakimliği üzerine aldığı zaman yahut daha önceden birşeye şahid olup da bilmekte olduğu ilmiyle hüküm veremez. Eğer bir hasım, hakimin yanında hüküm verme meclisinde diğer bir kimse lehine bir hakk ikrar eylese, bazı fakihlerin görüşünde o hakim bunun üzerine hüküm veremez. Ancak o hakim ayrıca iki şahid çağırır ve onları mahkemede bu hasmın ikrarında hazır bulundurmak suretiyle hükmeder, dediler.

Bazı Irak ehli de (Ebu Hanife ve tabileri) şöyle dedi: Kaadı, hüküm meclisinde işittiği yahut gördüğü şeyle hükmeder; hüküm meclisi dışında olan şeylerle o hususta hüküm vermez, ancak ikrarında hazır bulunduracağı iki şahidin şehadetiyle hükmeder.

Irak ehlinden diğer bazıları da (Ebu Yusuf ve ona tabi olanlar): Hakim, iki şahid olmadan da hükmeder, çünkü hakim itimad edilip güvenilmiş bir kimsedir. Çünkü şehadetten murad edilen, ancak hakkı bilmektir. Hakimin ilmi ise şehadetten daha çoktur! dediler.

Irak ehlinin bazısı da: Hakim, mallar hususunda kendi ilmi ile hüküm verir, fakat mallar dışındaki davalarda (mesela bir adamı zina ederken görse, bunu huzurunda şehadetle beyyine olmadıkça) kendi ilmi ile hükmedemez, dediler. (Bu, Ebu Hanife ve Ebu Yusuftan nakledilmiştir.)

el-Kaasım ibn Muhammed ibn Ebi Bekir de şöyle demiştir: Hakim için başkasının ilmi olmaksızın sırf kendi ilmi ile bir hüküm verip infaz etmesi olamaz, kendi ilmi başkasının şehadetinden daha çok olmakla beraber (bu doğru olmaz). Çünkü beyyinesiz olarak sırf kendi ilmiyle hüküm vermekte müslümanlar katında kendi nefsini töhmete atmak ve onların gönüllerine fasid zannlar düşürmek vardır. Peygamber de zannı kerih görmüş de (gelecek hadiste): “Bu kadın ancak Safiyyedir” buyurmuştur.