"Enter"a basıp içeriğe geçin

Buhari 7250

Bâzı Adem oğlu:

Hâkimin mektubu caizdir, ancak haddlerde caiz değildir, dedi. Sonra da: Eğer katl, hatâ ise hâkimin mektubu caizdir.

Çünkü hatâen katl, işin aslında kısas olmayacağı için onun nazarında bir maldır, dedi.

(Sonra Buhârî buradaki tenakuzu zikredip şöyle dedi:) Hatâen katl, ancak hâkim indinde katlin hatâ olduğunun sabit olmasının ardından bir mal olur. Hatâ ile amd’in, işin başında hükümleri birdir (aralarında hadd olmakta fark yoktur). Omer ibnu’l-Hattâb, haddler konusunda Yemen’deki âmili Ya’lâ ibn Umeyye’ye, bir kadınla zina etmiş bir adamın kıssası hakkında mektûb yazmıştır.

Omer ibnu’l-Abdilazîz (radıyallahü anh) de kendi âmili Zurayk ibn Hakîm’e, kırılmış bir diş hakkında şâhidliğini bildiren bir mektûb yazmıştır.

İbrâhîm en-Nahaî de: Kaadının diğer kaadıya mektubu -kendisine mektûb yazılan kaadı, yazıyı ve üzerine mühürlenen mührü başkalarıyla karışmayacak şekilde tanıdığı zamân- câizdir, demiştir.

eş-Şa’bî Amr ibn Şerâhîl de, kaadı tarafından mühürlenmiş olan mektubun içindekileri geçerli kılıyordu. İbnu Omer’den de eş-Şa’bî’den rivayet olunanın benzeri rivayet olunuyor.

Muâviye ibnu Abdilkerîm es-Sakafî de şöyle demiştir:

Ben, Basra Kaadısı Abdulmelik ibn Ya’lâ’nın yanında, yine Basra Kaadısı Iyâs ibn Muâviye’nin yanında, Hasen Basrî’ nin yanında, Sumâme ibn Abdillah ibn Enes’in yanında, Bilâl ibn Ebî Burde’nin yanında, Abdullah ibn Bureyde el-Eslemî’nin yanında, Amir ibn Abîde’nin yanında, Abbâd ibn Mansûr’un yanında hazır bulunup şâhid oldum ki, bu fakîh âlimlerin hepsi şâhidlerden bir hazır bulunma olmaksızın kaadıların mektûblarını geçerli kılıyorlardı. Aleyhinde mektûb getirilmiş olan kimse “Bu mektûb yalandır” diyecek olursa, ona: “Sen git de bu mektûbdaki beyyineyi çürütmek yahut kadın aleyhine delâlet edecek bir delille bunun uhdesinden çıkış ara!” denilir.

Buhârî şöyle dedi:

Kaadının mektubunun sahîhliği üzerine ilk evvel beyyine isteyen, Küfe Kaadısı Muhammed ibnu Ebî Leylâ ile Basra Kaadısı Sevvâr ibnu Abdillah el-Anberî’dir.

Yine Buhârî kendisine senedle ulaşarak şöyle dedi:

Ve bize Ebû Nuaym el-Fadl ibn Dukeyn müzâkere olarak şöyle dedi: Bize Ubeydullah ibnu Muhriz tahdîs edip şöyle dedi: Ben Basra Kaadısı olan Mûsâ ibn Enes ibn Mâlik et-Tâbiî’den bir mektûb getirdim ve huzurunda: Benim Kûfe’de bulunan fulân kimse yanında şu ve şu kadar alacağım vardır diye beyyine getirdim ve ben bu mektubu Küfe Kaadısı el-Kaasım ibn Abdirrahmân et-Tâbiî’ye Omer İbn Abdilazîz zamanında getirdim de o bu mektubu geçerli kılıp, onunla amel etti.

Hasen Basrî ile Ebû Kılâbe, şahidin, bir vasiyetin içindeki şeyleri iyice bilmedikçe şehâdet etmesini kerih görmüşlerdir. Çünkü şâhid, vasiyetin içinde zulüm ve bâtıl olabileceğini bilmez, demişlerdir.

Ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Huveyyısa ile Muhayyısa kıssası hakkında Hayber Yahûdîleri’ne: “Ya maktulün diyetini verirsiniz yahut da bize harb i’lân etmiş olursunuz!” diye mektûb yazıp göndermiştir.

Ve ez-Zuhrî de perde arkasından kadın üzerine yapılan şehâdette: Eğer o kadını tanımış isen, onun üzerine şehâdet et, eğer tanımadıysan şehâdet etme! demiştir.

7250 Bize Şu’be tahdîs edip şöyle dedi: Ben Katâde’den işittim, Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Rûmlar’a mektûb yazmak istediği zaman, sahâbîler:

—Rumlar ancak üzeri mühürlenmiş bulunan mektubu okurlar! dediler.

Bunun üzerine Peygamber gümüşten yapılmış bir mühür yüzük edindi. Onun Peygamber’in parmağındaki parlaması hâlâ gözümün önündedir. O mühür yüzüğün nakşı “Muhammed Rasûlüllah” idi.