7197-……Ebû’l-Minhâl Seyyar ibn Selâme şöyle dedi: (Ebû Sufyân’ın oğlu) Abdullah ibnu Ziyâd ve Mervân ibnu’l-Hakem Şam’da hâkim oldukları, Abdullah ibnu’z-Zubeyr de Mekke’de hilâfet üzerine hareket ettiği, Basra’da da Kurrâ (yani Haricîler) yine hilâfete karşı isyan ettikleri zaman, ben babam Selâme er-Riyâhî ile beraber Ebû Berze el Eslemî (radıyallahü anh)’nin yanına gittik, nihayet evinde huzuruna girdik. O kendisine âid olan kamıştan yapılmış yüksek bir odanın gölgesinde oturuyordu. Biz onun yanına oturduk ve babam ondan hadîs tahdîs etmesini istedi de:
— Yâ Ebâ Berzete! İnsanların içine düştükleri hâli görmez misin? dedi.
Onun ilk konuştuğunu işittiğim söz şudur:
— Şübhesiz benim Allah katında sevâb istediğim birşey şudur: Ben Kureyş’ten birtakım kabilelere Öfkelendim: Şübhesiz sizler, ey Arab topluluğu; sizler bilmekte olduğunuz şu zillet, azlık, sapıklık hâli üzere idiniz. Muhakkak ki, Allah sizleri İslâm Dîni ile ve Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) ile kurtardı, nihayet sizler görmekte olduğunuz şu izzet, çokluk ve hidâyete ulaştınız. Ve şu dünyâ sizin aranızı ifsâd edip bozdu. Ve şu Şam’da bulunan adam (yani Mervân ibnu’l-Hakem) vallahi eğer mukaatele ederse muhakkak dünyâ üzerine harb eder. Şu sizlerin arasında bulunan kimseler (yani Basra kurrası olan Haricîler) vallahi mukaatele ederlerse muhakkak dünyâ üzerine mukaatele ederler. Şu Mekke’de bulunan kimse (yani Abdullah ibnu’z-Zubeyr) de vallahi ancak dünyâ üzerine mukaatele eder! dedim.