7173 Ebû îdrîs el-Havlânî, Huzeyfe ibnu’l-Yemân (radıyallahü anh)’dan şöyle derken işitmiştir: İnsanlar Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’a (geleceğe âid) hayırdan sorarlardı. Ben de (İslâm Ümmeti’ne gelecek) şerrden -o şerrin bana erişmesinden korkarak- sorardım. Bu endîşe ile bir kerresinde:
— Yâ Rasûlallah! Biz vaktiyle Câhiliyet devrinde şirk ve küfür içinde idik. Sonra Allah bize şu büyük İslâm hayrını getirdi. Bu hayır ve saadetten sonra gelecek bir şerr ve fitne var mıdır? diye sordum.
Rasûlüllah:
— “Evet vardır” buyurdu. Ben:
— O şerrden ve fitneden sonra bir hayır ve salâh var mıdır? dedim.
Rasûlüllah:
— “Evet bir hayır ve salâh vardır. Fakat onun içinde bâzı şerr ve fesâd bulunacak (hayrı bulandıracak, duruluğunu bozacak)” buyurdu.
Ben:
— O hayrın (temizliğini bulandıracak) kiri nedir? diye sordum. Rasûlüllah:
— “O devrin âmirlerinden bir zümre ümmeti benim sünnetim ve yolumun hilâfına idare edecekler. Sen o devrin âmir ve valilerinden bâzılarının hareketlerini (doğru bulup) tasvîb, bâzılarının hareketlerini de (çirkin bulup) reddedeceksin!” buyurdu.
Ben:
— Yâ Rasûlallah! Bu karışık hayır devrinden sonra, yine bir şerr ve fesâd devri gelecek midir? dedim.
Rasûlüllah:
— “Evet gelecektir. O devirde birtakım da’vetçiler (propagandacılar) halkı cehennem kapıları üzerine çağıracaklar. Her kim onların da’vetine icabet ederse, onu cehenneme atacaklar” buyurdu.
Ben:
— Yâ Rasûlallah! Bu da’vetçileri bize vasfetseniz!? dedim. Rasûlüllah:
— “Onlar bizim milletimizden insanlardır. Bizim dillerimizle konuşurlar (Halbuki gönüllerinde hayırdan eser yoktur)” buyurdu. Ben:
— Yâ Rasûlallah! O devir bana yetişirse (yani ben o devirde yaşarsam) nasıl hareket etmemi emredersiniz? dedim.
Rasûlüllah:
— “İslâm cemâatine mutâbaat et ve onların devlet başkanlarına itaat eyle!” buyurdu.
Ben:
— Yâ Rasûlallah! Onların bir cemâati yoksa, başlarında devlet başkanları da yoksa? dedim.
Rasûlüllah:
— “O takdirde sen bu fırkaların hepsinden ayrıl (evine çekil). Velev ki, bu ayrılman bir ağaç kökünü ısırman suretiyle (meşakkatli) olsa bile. Artık ölüm sana erişinceye kadar, sen bu ayrılık üzere bulun!” buyurdu.